Halkların Demokratik Partisi (HDP) Pazar günü yapılan yerel seçimlerde Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da 8 il, 43 ilçe ve 11 belde olmak üzere toplam 62 belediye başkanlığı kazandı. 2014’te kazandığı Ağrı, Bitlis, Şırnak ve Tunceli kent merkezleri dahil 40 yerde ise belediye başkanlığını kaybetti.
HDP’nin kaybettiği belediyelerin çoğunluğunu ise AKP kazandı. Parti başta Muş olmak üzere birçok yerde seçim sonuçlarına itiraz etti.
HDP’nin kazandığı belediyeler arasında, hendek olayları ve güvenlik operasyonlarının yaşandığı Cizre, Silopi ve İdil, Silvan, Sur, Nusaybin, Yüksekova ve Varto gibi ilçeler de var.
HDP Batman Milletvekili Necdet İpekyüz, partisinin büyük baskılar altında seçim kampanyası yürüttüğünü ve ortaya çıkan tablonun bir başarı olduğunu söylüyor.
“Bir taraftan kayyum politikaları vardı, bir taraftan da seçim süresinde AKP-MHP ittifakı Türkiye’yi gerip kutuplaştıran bir tablo yaratmaya çalıştı. Hedeflerinde sadece HDP vardı. Birçok yöneticimiz tutuklandı, seçmenlerimiz üzerinde korku politikaları geliştirildi, seçim çalışmaları sürecinde gidiş gelişlerde önlemler adı altında çalışmalarımızı engellenmeye çalıştılar. Bütün bu etkenler üzerinden bakınca bizim açımızdan sonuçlar başarılı.”
1 Eylül 2016 tarihinden itibaren Demokratik Bölgeler Partisi’nin (DBP) yönettiği 3’ü büyükşehir olmak üzere 10 şehir, 63 ilçe, 22 belde belediyesine (toplam 95 belediye) kayyum atandı.
Bu belediyeleri geri almak, HDP’nin seçim kampanyasının en önemli hedeflerinden biriydi.Ama seçim sonucunda HDP 3 şehir, 22 ilçe, 5 belde olmak üzere kayyum atanmış 30 belediyede kazanamadı.
Ancak HDP Batman Milletvekili Necdet İpekyüz, AKP’nin Diyarbakır ve Hakkari’de kayyumları aday göstermesine rağmen her iki belediyeyi de kazandıklarını hatırlatıyor.
“Kayyumların başarı ya da başarısızlığından daha çok, kimi yerlerde aday belirleme, adaylar arası rekabetten dolayı da kayıplar var. Ama bence kayyum politikalarını nüfusun fazla olduğu yerlere bakarak ele almak lazım. Diyarbakır’da kayyumu aday gösterip kazanamamaları büyük bir olay, aynı şekilde kayyum atanan tüm ilçelerde de HDP kazandı.
“Kayyumun ilk atandığı şehir Batman’da partimiz yüzde 66 oranla kazandı. Kayyumların büyük başarısı diye yorumlamamak lazım çünkü kayyumlar aday değildi, ama oradaki dengeler sonuçları etkiledi ve biz de çıkan sonuçları partimiz açısından değerlendireceğiz.”
İpekyüz, HDP’nin Batı’da aday göstermeyerek seçim sonuçlarında etkili olduğunu, Cumhur İttifakı’nın seçim sürecinde HDP’yi hedef alan açıklamalarını, partilerinden olmayan seçmenin kararında da belirleyici olduğunu vurguluyor:
“HDP’yi seven, sevmeyen Batı’daki Kürt seçmenler, yapılan açıklamalarda kullanılan dilin kendisine yönelik olduğunu hissetti ve geliştirilen söyleme tepki göstermek için AKP’ye karşı oyunu kullandı.”
Eski AKP Diyarbakır Milletvekili Abdurrahman Kurt ise önceki yıllarda AKP ve HDP’nin bölgede aldığı oyları karşılaştırmanın önemli bir kriter olduğunu söylüyor.
Kurt, 2007 seçimlerinde Doğu ve Güneydoğu’da HDP’nin bağımsız adaylarının yüzde 25, AKP’nin ise 54,5 oranında oy aldığını ve bölgesel bir güç haline geldiğini hatırlatıyor:
“O günkü koşullarda sandık güvenliği bizim aleyhimizeydi. O günlerden bugüne gelişi başarı sayıyoruz. Ama şimdi Diyarbakır’da yüzde 40’larda başa baş giden bir partinin yüzde 20-30’lara düştüğünü üzülerek izliyoruz. Bunun iyi analiz edilmesi lazım.”
Kurt, HDP’nin, “hendekler sürecinde, PKK ile ilişkisinde teröre müsamaha gösterdiğini bu yüzden seçimlerde bölgesel anlamda bir cezalandırma ile karşı karşıya kaldığını” savunuyor ve ekliyor:
“Özellikle HDP’nin, PKK’nın barış sürecindeki istismarcı yaklaşımından sonra AK Parti’nin başkanlık sistemi ile birlikte MHP ile ittifak kurması, ittifaklara zorunlu bir sisteme dönüşmüş olması bölgesel anlamda Kürtleri kötü etkiledi, bu gerçeği kabullenmek lazım. Bu bir yerde AK Parti ve MHP’nin birbirine yaklaşan bir dil kullanmasını beraberinde getirdi. Bu bir anlamda kırgınlıklara da sebep oldu.
“AK Partili Kürtlerin de özellikle batıda HDP’ye kaydığını, tepkilerini orada ifade etmeye dönük oy kullandığını görmek mümkün.”
Kurt, Batı’da Kürtlerin AKP listelerinde yer bulamamalarının da etkili olduğuna inanıyor. “Mersin, Antalya, İzmir, İstanbul gibi büyük illerde Kürtlerin gerek meclis üyeliği gerek belediye başkanlığı ile ilgili orada hak ettikleri demokratik temsil imkânına sahip olamayışı gibi uzun süredir şikayetler oluyor ve bu şikayetler ciddi anlamda göz ardı edildi, bu da bir tepki doğurdu” diyor.
Türkiye Kürtleri açısından Kürt meselesinin bir boyutuyla entegrasyon meselesi olduğunu belirten Kurt, bunun bürokrasi, iş dünyası ve siyasi anlamda değerlendirilmesi gerektiğini vurguluyor.
“Ülkenin batısına Doğu ve Güneydoğu’dan gelen Kürtlerin hala yer yer gurbette hissettirildiği psikolojisini görmek mümkün” diyen Kurt, bu gibi etkenlerin AKP aleyhine işlediğini belirtiyor.
AKP’nin kayıp ve kazanımlarının kızgınlıklar üzerinden ele alınabileceğini ama çıkan sonucun diğer partiler açısından bir başarı hikâyesinin olmadığını belirten Kurt sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Örneğin Binali Bey karşısında Ekrem Bey’in bir başarı hikâyesi yok aslında. Gerek AK Parti içindeki kızgınlıkların, gerek toplumsal anlamda ekonomik sıkıntıların, gerek Kürt meselesinde MHP ile yapılan ittifakın etkisi var. Bunu, AK Parti’nin kaybettiği, CHP ya da HDP’nin kazandığı yerlerde onların başarı hikâyesi olarak görmemek lazım. Bunu AK Parti’ye kızgınlıkla ilgili verilen mesaj olarak okumak lazım.”
Abdurrahman Kurt, İstanbul’u kaybetmek riskini AKP’de ciddi bir sorgulamayı da beraberinde getireceğine inanıyor.
“Ancak bu sorgulama nereye kadar gider bilemiyorum. Neticede MHP ile bir ittifak koalisyon söz konusu. Ancak şunu da belirtmek gerek, Ekrem İmamoğlu’nun şu ana kadar sergilediği dil olumludur. Katıldığınız, katılmadığınız bütün görüşleri ile siyasetin demokratik dili içerisinde kabul edilecek yaklaşımların da katkısının olduğunu düşünüyorum.”
2017 yılında Diyarbakır’da kurulan Rawest Araştırma Şirketi, Kürtlerin yaşadığı kentlerde yaptığı araştırmalarla adını duyurmaya başladı. Şirket müdürü Rojesir Girasun, HDP’nin bölgede oylarını düşürmesinin nedenlerini sahada eskisi gibi aktif olmamasına, güçlü aday tercihleri yapamamasına, seçim performansının düşük olmasına ve yeni bir umut yaratamamasına bağlıyor.
Rojesir Girasun, HDP’nin kent merkezlerinde oylarını artırmasına karşılık, AKP’nin ilçeler ve kırsalda daha güçlendiğini hatırlatıyor. Güvenlik politikası meselesinin kırsal bölgeler ve ilçelerde daha çok hissedilmesine karşılık, büyük kentlerde ekonomik krizin etkilerinin daha fazla hissedildiğini, bütün bunların sonucu etkilediğini düşünüyor.
HDP, elindeki 11 ilden Ağrı, Tunceli, Bitlis, Şırnak’ı kaybetti ama bu seçimde ilk defa Kars’ı kazandı. Girasun; Kars ve Iğdır sonuçlarının HDP açısından başarı olduğunu söylüyor:
“Kars’ta da Iğdır gibi İYİ Parti adayı MHP lehine çekildi. AK Parti de daha önce çekilmişti. AK Parti bu iki şehirde şöyle bir yanılgıya düştü, Cumhur İttifakı’ndan rahatsız olmasına rağmen AK Parti’ye oy vermeye devam eden Kürtlerin kendi istemi üzerine çok rahat bir şekilde MHP’ye de oy vereceğini düşündü. Ama öyle olmadığını gördü.”
Rojesir Girasun, Şırnak’taki sonuçların taşıma oylarla açıklanabilecek bir durum olmadığı görüşünde:
“Oy farkı diğer seçimlerden çok yüksek. CHP, İYİ Parti, Saadet il başkanları 6-7 aylık süreçte partilerinden istifa edip AK Parti’ye katıldılar ve destek beyanında bulundular. Her biri ayrı aşiret ve büyük ailelere mensup insanlar. AK Parti adayı kentte tanınan, iş ve ticaret dünyasının içinden bir isim. Ama Şırnak, Van, Hakkari gibi birçok önemli yerde korucular meselesi var.”
Giresun, önceki seçimlerde korucu bölgelerinde HDP’ye oy çıktığını, bu seçimde güvenlik bürokrasisinin daha ciddi yaklaştığını ve bu duruma tolerans göstermediğini savunuyor. “Bu yüzden ilçelerde HDP’nin kaybetmesinde güvenlik bürokrasisinin de çok ciddi etkisi var. Şırnak’ın il kalma motivasyonu, Şırnak’tan Cizre’ye gerçekleşen göç ve aday profillerinin etkisini azımsamamak gerek” diyor.Coşkun: Hendekler sürecinde açılan mesafe kapanmadı
Dicle Üniversitesi Öğretim Üyesi Vahap Coşkun ise HDP’nin Türkiye’nin batısında izlediği stratejinin başarılı olduğunu söylüyor. Doğudaki sonuçlarıysa 2014 seçim sonuçlarıyla kıyaslıyor:
“Birincisi, HDP’nin 2015’ten sonra hendekler nedeniyle seçmeni ile arasına giren mesafe henüz kapanmış değil. HDP bu konuda bir özeleştiri fikri geliştirmedi, seçmenini bu konuda ikna edecek bir politika üretemedi, bu yüzden o mesafe hala varlığını koruyor.”
Vahap Coşkun, HDP’nin oylarını düşüren bir diğer nedenin seçim bölgelerine uygun aday profillerinin olmamasına bağlıyor. “HDP çok ciddi sorunlarla karşı karşıyaydı. Demirtaş ve milletvekillerinin tutuklu olmasından, teşkilatlarını fiili olarak çalıştıramayacak duruma gelmesi de önemli bir diğer etkendi” diyor.
Bahçeli ve Erdoğan’ın seçim sonrası konuşmalarında beka siyasetinin Kürtler nezdinde kabul gördüğüne ve bunun için teşekkür ettiklerini hatırlatan Coşkun, bu tespitin gerçekçi olmadığı görüşünde:
“Bırakın Kürt seçmende, bu siyaset AK Parti’nin Türk seçmeni üzerinde bile inandırıcı olmadı. Burada AK Parti’nin kazanmasında başka faktörler var. AK Parti, devletin ve kamunun olanaklarını kullandı, bazı yerlerde çok iyi adaylar gösterdi, sahada kontrol tamimiyle AK Parti’nin elindeydi.
“Devletin imkânları AK Parti’ye oy getirmesi için seferber edildi, vali ve kaymakamlar bir AK Parti mensubu gibi çalıştı. Dolayısıyla bu unsurlar AK Parti’nin bölgede oylarını hem muhafaza etmesine hem de bazı yerlerde oylarını artırmasına neden oldu.
“Bence asıl etken bu, yoksa beka siyasetinin Kürtler tarafından kabul edildiği söylemi gerçeklere dokunan bir açıklama değil.”