Eli Ewni ile Söyleşi - 2: PKK’nin Şengal’de en ufak bir çıkarı yok

PKK, artık 3 parçaya bölünmüş durumda. PKK’nin parçalarından biri kesinlikle İran İslam Cumhuriyeti ile dostluk ilişkisi içinde ve İran İslam Cumhuriyeti için bize karşı büyük bir savaş yürütmekteler.

08.02.2017, Çar - 16:17 [ Güncellenme: 08.02.2017, Çar - 21:00 ]

Eli Ewni ile Söyleşi - 2: PKK’nin Şengal’de en ufak bir çıkarı yok
Haberi Paylaş

Nerina Azad: Türkiye’de Nisan ayında Anayasa değişikliği ve Başkanlık ile ilgili bir referandum yapılacak. Bu referandumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce Kuzey Kürtlerinin referanduma yaklaşımı nasıl olmalıdır?

Elî Ewnî: Gerçekte Recep Tayyip Erdoğan’ın hazırlattığı pakette nelerin bulunduğu konusunda ayrıntılı bilgi sahibi değilim. Eğer sadece cumhurbaşkanlığı yetkileri, cumhurbaşkanının nasıl seçileceği, yetkilerinin resmi olarak çoğaltılması veya genel olarak Türk anayasasının içeriği ile ilgiliyse, senin de çok iyi bildiğin gibi Türkiye’de milletlerin varlığı yasal olarak yasaklanmış durumda. Halihazırda Türkiye’de Kürt var, laz var, çerkez var, pontus var, boşnak var, rum var, müslüman var, hristiyan var. Ancak Türkler “Bir dil, bir devlet, bir bayrak ve bilimum bir’ler” üzerine temellenen bir devlet kurmuşlar. Bugün ise bir yok! Eğer Türkler bu statükoyu değiştirmek isterlerse, bu Kürtler için olumlu bir gelişmedir ve bu yasaları değiştirmek gidip oy kullanmaları gerekir. Ancak eğer referandum salt cumhurbaşkanının değişimi ile ilgiliyse Kürtler için gidip gitmemeleri arasında bir fark yoktur. Yani cumhurbaşkanı değişse de, değişmese de Kürtlerin yaşamında bir değişim yaşanmayacaktır.

Kurdistan halkının bakış açısı net olmalıdır, uyanık olmalıdır. Kurdistan’ın tüm parçalarında bizler Kürt Özgürlük Hareketiyiz. Biz muhalefet pozisyonunda değiliz. Biz, siyasetteki deyişle muhalefet partileri değiliz. Türkiye’de iktidar partisinin AKP, CHP veya MHP veya diğer partilerden birinin olması Türkler için fark edebilir, ancak Kürtler için bunun bir ehemmiyeti yoktur.

Bu durum İran’da da aynı şekildedir. İranlılar için ülkenin liderinin Haşimi, Ahmedi Nejad, Ruhani veya bir başkasının olması farklıdır. Ama Kürtler için bir fark olabilir mi? Kürtler meşru haklarını talep etmektedirler.

Irak’ta kral iktidarda iken biz mücadele ettik; Abdulkerim Kasım, Abdulselam Arif, Hasan Ebubekir geldi biz yine mücadele ettik. Saddam Hüseyin geldiğinde biz yine devrim mücadelesi içindeydik. Biz muhalefet değiliz, Kurdistan halkının özgürlük hareketiyiz. Kurdistan halkı kendini, adı ister muhalefet olsun, ister başka bir şey olsun bu darboğazdan kurtarmalı. Biz bağımsızlık talebine sahip olduğumuz için iktidarların kimlerin elinde olduğunun bizim için çok fazla önemi bulunmuyor.

Türk halkı için cumhuriyetin başkanını kim olduğu, devletin yönetim biçimi, hangi partinin iktidarda olduğu önemlidir. Ancak Kürtler için bu fark etmez. Çünkü MHP’de gelse Kürtlerin hakkınız vermez, AKP’de gelse aynı şekilde davranır. Tabi ki her birinin karakteristik yaklaşımlarında bazı farklılıklar olacaktır, bazıları Kürtler için komplimanlar yapacaktır, belki bazı açılımlar da gerçekleştireceklerdir. Ancak genelde Kürtlerin ulusal haklarının verilmesine asla rıza göstermezler. Ne Türkiye’de, ne Irak’ta, ne Suriye’de ne de İran’da!

Bizim yapmamız gereken kendi ulusal çıkarlarımız doğrultusunda hareket etmemizdir. Türklerin, Arapların veya Farslıların çıkarlarını gözetmemeliyiz. Çünkü biz köklü bir halkız. 100 yılı aşkındır bize haksızlık yapıyorlar, zulmediyorlar.

PKK kendisine bağlı örgütleri, HBŞ, YPS, PYD, YPG, YPŞ ve benzeri Latin alfabesinin her 3 harfinden oluşan binlerce kısaltma ile isimlendiriyor ...”

Nerina Azad: Son günlerde Roj Peşmergelerinin Rojava’ya geçişleri yeniden gündeme gelmeye başladı. Bu haberlerin doğruluğu nedir? PYD’nin Roj Peşmergelerinin Rojava’ya geçişlerine rıza göstereceklerini düşünüyor musunuz?

Elî Ewnî: Biz PYD’den izin istemiyoruz. Gerçekte bunun için çok mücadele verildi. İki kez Hewler’de bir kez Duhok’ta PYD ile bir araya gelinerek anlaşmalar yapıldı. Ancak her defasında Rojava’ya geçtikten sonra vefasızlık yaptılar ve anlaşmalara uymadılar.

Buna rağmen ben Batı Kurdistan halkının ve ENKS’nin PYD gibi güçlerin mahiyetinin farkında olduklarına inanıyorum. Kaldı ki PYD diye ayrı bir örgüt yoktur. PYD gerçekte PKK’nin bizatihi kendisidir, PYD ismiyle örgütlenmiştir.

Zaten PKK Latin alfabesinin her 3 harfini bir araya getirerek HBŞ, YPS, PYD, YPG, YPŞ ve benzeri binlerce güç oluşturmuş durumda. Tümü PKK’nin bizatihi kendisidir. PYD Batı Kurdistan’da son derece hatalı siyaset yürütmüş ve Beşar Esad’la işbirliği içinde bulunmuştur. Beşar Esad’ın dostları olarak bununla sadece Kürtleri incitmeyi başardılar.

PYD’nin yakalayıp zindanlara hapsettiği Kürtlerin sayısı Baas rejiminin 50 yılda zindana koyduğu devrimcilerin sayısından 10 kat daha fazladır. Baas rejimi dahi, PYD’nin zindanlarında öldürdüğü, kör ettiği, sakat bıraktığı kadarını yapmadı. Baaslılar onların yaptıklarının dörtte birini dahi yapmadılar. Bu çok büyük bir utanç kaynağıdır.

Kendisini Kurdistan’ın özgürlüğü için mücadele etmekle tanıtan bir Kürt gücünün egemenliği altında Kurdistan halkının kendisinin özgür olamaması tuhaf bir çelişkidir.

Kendini emir altında bir güç yapmışsın. İran sınırında durmuş, demokrasi savaşı yürütüyorsun ve “Biz İran Kurdistan Demokrat Parti’nin (İ-KDP) gidip İran’la savaşmasını kabul etmiyoruz!” diyorsun. Suriye sınırında konuşlanıyor ve “Biz, ENKS’nin gidip Beşar Esad ile savaşmasını kabul etmiyoruz!” diyorsun. Türkiye’de bağımsızlık isteyen herkese ihanetçi yaftası takıyor, “Biz, halkların kardeşliğini ve Demokratik Türkiye’yi istiyoruz” diyorsun.

Garip olan şey ise PKK’nin dostlarının bugünlerde MHP, CHP ve AKP’ye karşı “Sizler hainsiniz! Neden Demokratik Türkiye’ye ihanet ediyorsunuz? Biz Demokratik bir Türkiye istiyoruz!” şeklindeki serzenişleridir. Bu cehaletin en üst noktasıdır.

Benim düşünceme göre, Batı Kurdistan’daki en umut veren hakiki güç olarak ENKS’yi görüyorum. PKK’nin gerçek bir güç olduğunu düşünmüyorum. PKK, artık bizim deyişimizle murtezika olmuş, keyfine göre taraf tutan yarım bir devlet havalarında bir güç haline gelmiş. Bize saldırıyor, demokratlara saldırıyor, ENKS’ye saldırıyor, Kuzey halkına saldırıyor, şehirlerini yerle bir ediyor. Kim onların nasıl hareket etmesini istiyorsa, öyle hareket ediyorlar.

PKK, artık 3 parçaya bölünmüş durumda. PKK’nin parçalarından biri kesinlikle İran İslam Cumhuriyeti ile dostluk ilişkisi içinde ve İran İslam Cumhuriyeti için bize karşı büyük bir savaş yürütmekteler.

Şiilerin bulunduğu her hat ve cephe bugün PKK’nin kontrolü altında. Bugün “buradan kesinlikle çıkmayacağız” dedikleri Şengal İran’ın Suriye ve Lübnan’a ulaşmak için bir sıçrama taşı olarak gördüğü stratejik bir noktada bulunmaktadır.

Bir diğer parça ise Aleviçilik yapmaktadır. Maalesef bizim sorunumuz Aleviçilik değil. Alevi olan halkımız var, tıpkı sünni, ezidi, hristiyan, kakeyi inancına sahip olanlar gibi. Ancak Kurdistan’ın temel sorunu sadece bir tek inançla izah edilemez. Burada İran’ın Şii davasına hizmet etmekteler.

Bir diğer taraftan PKK’nin asıl kontrolu Ergenekon ile Derin Devlet’in elindedir ve Devletin her istediği programı Kürtlerin üzerinde uygulayan Türklerin Derin Devleti’nin bir kolu PKK içinde varlığını sürdürmektedir.

PKK’nin en zayıf parçası ise omuzunda silah taşıyan yegane Kürt sevgisine sahip olan zavallı gerillalardır. Onların tertemiz yüreklerine, kürlük bilincine sahip beyinlerine sonsuz saygı duyuyorum. Ancak onlar Ergenekon ve İran Islahat’ı tarafından kullanılıyor ve bu fedakar Kürt sevdalılarını bizim üzerimize saldırtıyorlar.

Kendine Kürt sevdalısı olup ta Şengal’de varlığının zarar verdiğini, bizi zor duruma sokacağını bilmeyenin vay haline. Hangi mücadeleci insan PKK’nin Amediye’de, Zaxo ve diğer bölgelerdeki varlığının Türk devletinin PKK’nin ardına takılarak Zaxo’nun içlerine, Amediye’nin içlerine kadar gelmesinin sebebi olduğunu bilmez? Bizim onlarla savaşacak gücümüz yoktu. Şimdi buralar onların tanklarının mevzisi olmuş.

Geçenlerdee onların bir dostu şöyle dedi: “Bamerni’de Türk tanklarını gördüğümde, utanıyorum”. Ben de dedim ki: “Annemin oğlu, sen onların tanklarının Diyarbakır’da, Cizre’de, Silopi’de, Van’da, Erzurum’da, Kars’ta, Antep’te ve diğer Kürt şehirlerinde bulunmasından utanmıyor musun? Eğer hakikaten oralardaki tanklardan utanıyorsan gidip o tankları oradan çıkarın. Bana bu argümanlarla, bu pazarlıklarla gelme. Ne vakit ki o tankları oralardan çıkardın, o vakit bizde bulunan 4 tank problem olmaktan çıkar, çünkü kendilerinden kaçıp giderler.”

Artık savaşın ve Türk ordusunun Amedi’ye, Zaxo’ya gelmesinin sebebi oldular. Şimdi de bununla yetinmeyip Türk ordusunu Şengal’e de getirtmek istiyorlar. Şengal çok yakında İran ve Türklerin çatışma alanına dönüşecek.

Kandil’de her gün köylerimizi harap ediyorlar, vergi alıyorlar, halktan haraç topluyorlar, halkın canını yakıyorlar. Biz zamanında Güney Kurdistan güçleri olarak Kuzey Kurdistan halkının misafiri idik. Evlerinde barınıyorduk. Kendimizi gizliyorduk. Kendi kendimize, “Ola ki Türk jandarmaları bizi görürlerse, onlara zarar verebilirler. Allah korusun bir gün bizim yüzümüzden birinin başına iş gelir, birinin evi harap olur.” diye hayıflanıyorduk. Ama onlar ise tankların veya uçakların bombalayarak köylerimizi harap etmesi için kendilerini bile bile görünür kılıyorlar.

PKK’nin Şengal’de en ufak bir çıkarı yok!”

Nerina Azad: Peşmerge Kobane’ye geçtiğinde Kuzey’de kıyamet koptu. İnsanlar bu dayanışmadan büyük keyif aldılar. Bugünlerde de yine aynı beklenti hakim. Şengal konusunda da umutlar benzer bir gelişmenin yaşanması. Şengal konusundaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?

Elî Ewnî: Şunun iyi bilinmesi gerek. PKK “Biz Şengal’den çıkmayacağız, çünkü Şengal’i biz özgürleştirdik!” diyor. Bu külliyen yalandır! Şengal’i onların özgürleştirdikleri doğru değildir. Onların tek yaptıkları Rojava sınırında insanların Rojava’ya geçmeleri için bir kapı açmaları idi.

Eğer gerçekten iddia ettikleri gibi Şengal’i onlar özgürleştirdiyseler, neden Şengal’in yanıbaşında IŞİD kontrolü altındaki köyleri kurtarmıyorlar. Eğer doğrularsa bunu yapsınlar. Ama doğru değil. Yalan söylüyorlar.

Doğru söylediklerini farzedelim, öyle olduğunu varsayalım, komşunun evi yanıyor ve sen de o yangını söndürmek için yardıma gittin. Yangın söndükten sonra senin “Bu yangını ben söndürdüm, bu nedenle bu ev benimdir.” demen makul mudur?

Bana yardıma geldin, sana minnettarım. Çok çok teşekkür ederim. Bak biz de Kobanê’ye giderek oranın özgürleştirilmesine yardım ettik. Peki sonrasında kendimizi oraya mı dayattık? Hayır. Biz, “Kobanê’yi biz özgürleştirdik, bu nedenle Kobanê bizimdir.” demedik. Oradaki işimizi bitirdik, “Bizim yapabileceğimiz başka bir şey var mı diye sorduk, hayır dendi, minnettarlıkları dile getirildi, teşekkür edildi.” Ardından döndük geldik.

Orada şehit verdik, yaralılarımız oldu, sakatlarımız oldu. O yapılanlar gerçek kardeşlikti, onlar zor durumdaydı.

Ancak onların kendilerini dayatmaları, Güney halkının üzerindeki baskıları İranlıların isteğinden başka bir şey değil.

PKK’nin Şengal’de en ufak bir çıkarı bulunmamaktadır. Eğer PKK gerçekten Kurdistan için mücadele ediyorsa, Kuzey Kurdistan’da küçük bir toprak parçasını özgürleştirmeyi denesin. Eğer gerçekten samimi ise gitsin önderleri Abdullah Öcalan’ın köyünü kurtarsın. “Önder olmadan yaşam olmaz!” diyorlar. Önderleri de bir toprak parçasına muhtaçtır.

“Türkler ‘Bir askerimizin olduğu her toprak parçası bizimdir!’ diyorlar. PKK’de benzer şekilde ‘Bir gerillamızın bulunduğu her toprak parçası bizimdir!’ diyor.”

Nerina Azad: Halkları ve neredeyse tüm dünyayı kendine kardeş olarak görüp “Yaşasın halkların Kardeşliği!” sloganını yücelten PKK neden başta Güney Kurdistan ve PDK olmak üzere gerçek kardeşlerini kardeş olarak görmekten imtina ediyor?

Elî Ewnî: PKK, tıpatıp Türkler gibi düşünüyor. Türkler ‘Bir askerimizin olduğu her toprak parçası bizimdir!’ diyorlar. PKK’de benzer şekilde ‘Bir gerillamızın bulunduğu her toprak parçası bizimdir!’ diyor. Bu bir bakıma kendini dayatmadır. Kendini Kurdistan halkından büyük görmedir. Biz vasiyiz, biz kayyımız, biz Kurdistan halkının sorumlusuyuz anlayışıdır.

Başta ne ile yola çıktılar ve sonda ne istediler? PKK Kurdistan’ın her dört parçası için özgürlük şiarıyla mücadeye başladığında, Kurdistan’ın her dört parçasından onbinlerce insan PKK’nin saflarına katıldı. O şiarla yola çıkan PKK bugün kendini inkar ederek, “Biz devlet istemiyoruz, devletleşme ayıptır, utanç kaynağıdır, bizim anlayışımıza uygun değildir, felsefemizde yeri yoktur.” demektedir. İşte bu noktada millet vaziyetin farkına varmıştır.

Artık halk temelinden yoksun ve hedefsiz kaldıkları için silah zoruyla, şiddet kullanarak, kendilerini dayatarak, savaş çıkararak gücünü korumağa çalışıyor. Bu yöntemler de geçecek. İnanıyorum ki, PKK benzer bir çok güç gibi bu meydandan silinip gidecek. Gelecekte PKK ile ilgili bahsedilirken, “Bir güç vardı, hatalı siyasetleri nedeniyle kendisini tüketti. Artık Kurdistani siyaseti kalmadı” denilecek. PKK’nin siyaseti artık Türklerin, Arapların ve Farsların siyasetidir ve tümden egemen halklara hizmet etmektedir.

Bugünlerde Goran ve Komela İslamê’nin lideri Ali Bapir gibileri ‘Biz bağımsızlık istemiyoruz’ diyorlar. Maliki de diyor ki ‘Bazı akıllı Kürtler var ki onlar bağımsızlık istemiyorlar!’ “

Nerina Azad: Avrupa’da yaşayan halkımız Güney Kurdistan ve PDK bağımsızlık yolunda olduğundan dolayı gündemi yakından takip etmekteler. Herkes büyük bir merak içinde ne yapacağınızı ve nasıl yapacağınızı bekliyor? Gözleri sizin üzerinizde. Avrupa’daki halkımız için nasıl bir mesaj vermek istersiniz?

Elî Ewnî: Kurdistan’ın bağımsızlığı sorunu “Ben bağımsız bir devletim!” şeklinde bir açıklama ile çözüme kavuşturulacak kadar basit bir sorun değil.

İngiltere yaklaşık bir yıl önce Avrupa Birliği’nden çıkmasına rağmen, hala birlikten ayrılma süreci devam etmektedir. İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden ayrılma süreci bir veya iki yıl daha sürecektir.

Biz yaklaşık 90 yıldır Irak boyunduruğu altında olan bir milletiz. Silahlı mücadelemiz Irak’ın ömrü ile paraleldir. İngilizler burada iken biz onlarla mücadele ettik. Şeyh Mahmud Hefido ve Şeyh Abdulselam Barzani isyanlarından günümüze kadar mücadelemiz kesintisiz devam etmektedir.

En son Başkan Barzani’nin Bağdat ile mücadelesinde, bütün parti ve siyasi tarafların sorumluları hep birlikte Bağdat’a gittik ve Ebadi’ye “Biz bir ülke içinde bir millet olmayı beceremedik, ne siz rahat bir şekilde yaşayabildiniz, ne de biz. Tüm bunların sonucunda kan döküldü, ekonomi paramparça oldu, her şey harap oldu. Eğer iki halk olarak bir arada yaşayamıyorsak, iki iyi komşu olarak yaşamayı neden denemiyoruz? İki iyi komşu olmak için birbirimize yardım edelim. Bu söylediklerimiz fitne ve kaos çıkarmak için değil, faydalı ve iyi bir tekliftir. Biz bu aşamaya geçmek istiyoruz.” Bizi dinleyen Ebadi “Olur. Bunu değerlendirelim!” şeklinde cevap verdi.

Bizim Kurdistan ile ilgili düşüncemiz şudur: “Yarım saat savaşmaktansa bir yıl müzakere etmeyi ederiz.”

Bizim hakikatimiz, artık Irak hükümeti ile bir ilgimizin kalmadığıdır. Irak hükümeti nezdindeki Kürt bakan ve yetkililer birer birer görevlerinden alınmaktalar. Genelkurmay başkanı Kürt idi, artık o da yok, onun yerine bir Arap getirdiler. Bu durumda bizim Bağdat parlamentosunda bir grup vekilimizin olup olmamasının bir önemi yok.

Temsilcilerimiz her mücadelede kaybeden taraf olmaya mahkumlar. Çünkü biz toplamda 57 Kürt temsilciye sahipken, onlar 357 Arap temsilciyle bize karşı apaçık bir üstünlüğe sahipler. Bizim dışımızda birbirleriyle savaşan Şii ve Sünniler, Kürtler söz konusu olduğunda müttefik kesiliyorlar.

Osmanlı ile Safevilerin günümüzdeki temsilcileri olan Türk ve İran, geçmişten günümüze söz konusu Kürtler olduğunda birbirlerinin müttefiği olmuş ve Kürtleri nasıl yenilgiye uğratacakları konusunda anlaşmalar gerçekleştirmişlerdir.

Irak Parlamentosu’nda da bizim artık bazı parlamento üyeleri dışında bir şeyimiz kalmadı. Bana sorarsanız, orada kalan bir kaç parlamenterin de varlığı artık fazlalıktır. En iyisi onların da oradan ayrılmasıdır. Çünkü artık varlıkları bir utanç kaynağıdır.

Bakın, Peşmerge gücü, Irak anayasasında yer alan bir askeri güçtür. Anayasada Peşmerge güçleri bölge şehirlerini koruyan bir güç ve savunma sisteminin bir parçası olarak tanımlanmaktadır, yani Irak’ın güvenliğini koruma göreviyle Irak Ordusu’nun Kurdistan Bölgesi’ndeki parçasıdır. Irak Ordusu’na silah geldiğinde Peşmerge’nin payı verilmeli. Peşmerge, Irak Ordusu’nun katıldığı askeri eğitimlere katılmalı. Oysa 14-15 yıllık yeni Irak devrinde Kurdistan’a bir dinar dahi gönderilmiş değil. Bir mermi, bir tabanca mermisi dahi gönderilmiş değil.

Bir kaç gün içinde Haşdi Şabi isimli bir güç oluşturdular, parlamentoya götürdüler, oy da verdiler, üs te verdiler, para ve silah ta verdiler. Milis örgütlenmesi olarak yasal ve kanuni bir örgütlenme değildi. Her grubun kendi menfaatine kullandığı bir milis örgütlenmesi idi. Amar Hekim’in, Maliki’nin, Abadi’nin, Sadr’ın Bedriya’nın kontrolünde olan Haşdi Şabi’ler oluşturuldu. Yani Irak’taki her grup kendi kontrolünde bir Haşdi Şabi oluşturdu. Parlamentoya götürdüler, üs verdiler, para ve silah verdiler, yetmedi yasal statüye kavuşturdular. Buna rağmen anayasada yeri olan Peşmerge yasal bir zemine kavuşmadı. Para ve imkana kavuşacağı kanunlar çıkarılmadı.

Söyler misin, daha Irak’tan ne gibi beklentilerin olabilir? Artık Irak Hükümetiyle karşılıklı olarak anlaşarak, Kurdistan’ın bağımsızlığı sorununu barışçıl yollarla müzakere edebileceğimiz bir süreci başlattık. Gerçekte tüm parti ve siyasi taraflar Başkan Barzani ile birlikte Bağdat’a gittiler. Bu ikinci ziyaretti. Bağdat’tan dönen Barzani ile partilerin liderleri ve siyasi taraflar Bağdat ile müzakerelerde bulunmak için bir daha Bağdat’a gitme kararı almalarına rağmen hiç bir parti temsilcisini göndermedi. Biz bir başımıza kaldık. Bağımsız Kurdistan’dan bahsediyoruz. Bugünlerde Goran ve Komela İslamê’nin lideri Ali Bapir gibileri ‘Biz bağımsızlık istemiyoruz’ diyorlar. Maliki de diyor ki ‘Bazı akıllı Kürtler var ki onlar bağımsızlık istemiyorlar!’

Bunlar akıllı Kürtler değil! Bunlar tıpkı geçmişte Saddam Hüseyin’in ulusal bir cephe oluşturmak istediğinde Kürtler adına kurduğu ve “İşte ben ve işte Kürt partileri” şeklinde tanıttığı küçük karton partilerden farklı bir şey değiller. Biz o zamanlar dağdaydık. Cahşlerini toplayarak parti kurmuştu. Çok eski bir oyundur. Maliki de tamamiyle bu süreçten geçiyor. Onun kuklası durumundaki dostlarının geçmişte Saddam’ın kurduğu karton partilerden hiç bir farkları yok. Bu çok büyük bir utançtır.

Artık Kurdistan halkının yegane hakiki temsilcisi olarak Başkan Mesud Barzani ve Kurdistan Demokrat Parti kalmıştır. Eğer onlar Ortadoğu’da Kürt sorununu çözmek istiyorlarsa müzakere edecekleri tek bir lider vardır: O da Mesud Barzani’dir!

Bir Türk, Arap veya Fars için biz hayiniz, çünkü özgürlük istiyoruz!

Nerina Azad: Sizi tanıyan Kuzey halkının büyük bölümü sizi çok seviyor ve selamlarını iletiyorlar. Onlara söyleyecek bir şeyiniz var mı?

Elî Ewnî: Saygıyla hepsinin ellerinden öperim. Ben, başta Kuzey Kurdistan halkı olmak üzere her parçadaki halkımın hizmetkarıyım. Nerede olurlarsa olsunlar, Kafkasya veya Rusya dahi farketmez, şerefli, onurlu her Kürd’e hizmet etmekten onur duyarım. Onların sevgisi beni fazlasıyla memnun ediyor. Halkımın benden razı olması benim için en büyük madalyadır, en büyük onurdur. Gerçekte Kurdistan’ın işgalci ve düşmanlarının beni hain olarak nitelendirmesi beni mutlu ediyor. Çünkü o zaman doğru yolda olduğumu ve halkıma hizmet ettiğimi biliyorum. Bir Türk, bir arap veya bir Fars için ben hainim, tabi ki biz hainiz!

Nerina Azad: Bu keyifli sohbetiniz için çok teşekkür ederiz Sayın Elî Ewnî.

Elî Ewnî: Ben teşekkür ederim.

İran-ABD arasında kriz: Büyükelçi bakanlığa çağrıldı İran-ABD arasında kriz: Büyükelçi bakanlığa çağrıldı
Nerina Azad
Bu haber toplam: 12561 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:23:16:00
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x