Rai Al Youm gazetesi, Suriyeli Kürtler’in Suriye yönetimiyle müzakerelere başlamasının altında yatan sebepleri üç temel başlık altında sıraladı. Gazeteye göre sebeplerin başında, "Kürtler’in ABD’ye duydukları güvensizlik" geliyor.
Uzun süredir dillendirilen Suriye yönetimi ve Suriyeli Kürtler arasındaki diyaloğun başlaması, bu hafta Arap Dünyası’nın en önemli konularından biriydi.
Suriye Demokratik Meclisi’nden bir heyetin Şam’a giderek, orada yönetimle müzakerelere başladığını duyurması, Suriye’de devam eden savaşın en önemli konularından birinin daha çözüme yaklaştığı yönünde yorumları beraberinde getirdi.
Daha önce de Suriyeli Kürtler’in Şam ile diyalog yollarını aradığı şeklinde haberlere sıkça yer veren Arap basınında, Kürtler’in en büyük müttefikleri ABD’ye duydukları güvensizlik sebebiyle Şam ile diyaloğa başladıkları yönündeki genel bir görüş hakimdi.
Suriye’de gündeme damgasını vuran bir diğer gelişme de IŞİD’in uzun aradan sonra çok kanlı bir eyleme imza atması oldu. Dürzi yoğunluklu Süveyda’ya farklı kollardan saldıran örgüt, 250 civarında insanın ölmesine neden oldu. Saldırı, IŞİD’in en kanlı eylemlerinden biri olarak tarihe geçti.
Yemen’de savaş birçok koldan devam ederken, İran destekli Husiler, Bab El Mendeb boğazından geçen Suudi petrol tankerlerini vurdu. Suudi yönetimi ise Kızıldeniz’den petrol ticaretini geçici olarak durdurduğunu açıkladı. Bu gelişme karşısında ise Suudi yazarlar İran’ın Hürmüz boğazı tehditlerini hatırlattı ve bu tehditlerin Yemen’de uygulamaya konduğunu savundu.
‘Müzakereye Başlamadaki En Önemli Etken: ABD’ye Güvensizlik’
Rai Al Youm gazetesi, Suriyeli Kürtler’in Suriye yönetimiyle müzakerelere başlamasının altında yatan sebepleri üç temel başlık altında sıraladı. Gazeteye göre sebeplerin başında, Kürtler’in ABD’ye duydukları güvensizlik geliyor:
“Askeri kanatları Suriye Demokratik Güçleri’nin Suriye’nin çeyreğini kontrol altında tutan Kürtler bu duruma Amerika Birleşik Devletleri’nden aldıkları destekle geldiler. Müzakereye başlamalarının altında ise ve özellikle de bu zamanda, şu sebepler vardır:
Birinci olarak, Suriye içinde üsleri olan ve onların baş destekçisi Amerika’ya tam anlamıyla güvenmemeleridir. Özellikle de ABD’nin Suriye’nin güneyindeki muhalif gruplara destek vermemeleri, Afrin ve Münbiç’teki kardeşlerine karşı Türkiye ile ittifak yapmaları ve Irak’ta Kürtler’in bağımsızlık isteklerinin yanında durmamalarından sonra.
İkincisi ise, Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ın, ordusunun çok geniş bir coğrafyayı kontrol altına almasından sonra önlerindeki tek engelin Suriye Demokratik Güçleri olduğunu ilan etmesi. Esad bu açıklamasında önlerinde iki seçenek olduğunu, bunlardan ilkinin diyalog, eğer buna yanaşmazlarsa da kontrol ettikleri bölgeleri silahla kurtarma yoluna başvuracaklarını belirtti.
Üçüncü temele sebep ise, İranlı General Kasım Süleymani’nin birkaç gün önce ABD başkanı Trump’a yönelik tehditleri, ve bu tehditlerde, 50 bin ABD askerini Devrim Muhafızları’nın merhametinin altında olduklarını söylemesi. Süleymani’nin kastettiği askerler arasında Suriye ve Irak’ta bulunan üslerdeki askerler ise Haliç ve Afganistan’daki askerler yer almaktadır.”
‘En İyi Seçenek Güçlü Olanla Müzakere’
Al Monitor haber sitesinde Muhammed Baski tarafından Kürtler’in Suriye yönetimiyle neden müzakerelere başladığıyla ilgili kaleme alınan yazıda, ABD’nin SDG’ye yönelik belirsiz tutumunun bunda etki olduğu ifade edildi:
“Öyle görünüyor ki Rusya tarafından destekli rejim ordusunun yönünü Suriye Demokratik Güçleri’nin kontrolü altındaki bölgelere çevirmesinden duyulan endişe, müzakere ve ortak bir diyalog zemini bulmaya iten nedenlerin başında geliyor. Bu bağlamda Suriye demokratik Meclisi’nin en önemli bileşeni PYD’nin siyasi müsteşarı, Al Monitor’e telefonla verdiği mülakatta, ne ABD’nin ne de Rusya’nın böyle bir müzakereye karşı çıkmadığını belirtti.
ABD’nin SDG’ye yönelik ve Suriye’den askerlerini çekme niyetinin arkasındaki belirsiz tutumları, SDG’yi ona karşı olan grup ve hasımları karşısında, özellikle de rejime karşı olan ve Arap aşiretlerinin etkili olduğu bölgelerde zayıflatabilir. Bu da sahada en güçlü tarafla müzakereye başlanmasını ki bu taraf da rejim oluyor, en iyi seçenek olarak ortaya çıkarıyor.”