Türk müdahalesi YPG -Arap ittifakını bozar mı?

Cerablus’un ardından El Rai’ye tanklarını sokan ve operasyonlara başlayan Türkiye, Halep’in kuzeyinde operasyonu genişletirken sahada bir başarı hikâyesine olan ihtiyaç artıyor.

09.09.2016, Cum - 17:45

Türk müdahalesi YPG -Arap ittifakını bozar mı?
Haberi Paylaş

Al Monitor’da Fehim Taştekin imzasıyla yayımlanan analize göre; Türkiye’yi Suriye’deki savaşta sevindirecek olan gelişme Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) dağılmaya yüz tuttuğuna dair bir gelişme.

Türk medyasında “Liva El Tahrir (Özgürlük Tugayı) SDG’den ayrılarak Türkiye’ye sığındı” başlığıyla yayınlanan haberlerin Arap medyasında farklı yayınlandığını belirten Taştekin, haberin Arap medyasına şu şekil yansıdığını belirtti:

El Tahrir komutanı Ebu Muhammed Kafr-Zeta (Abdülkerim El Ubeyd) Halk Savunma Birlikleri’nin (YPG) diğer grupları SDG’nin karar mekanizmalarından dışladığını öne sürerek “SDG bütün Suriyeliler için olmalıydı fakat öyle görülüyor ki YPG buna karşı. YPG ile birlikte üç yıl savaştık. Şimdi bizi bitirmek istiyor” dedi.

Kafr-Zeta, SGD’nin ABD’nin gözetiminde yeniden yapılanması için 48 saat süre tanıyıp aksi takdirde ittifaktan ayrılacakları resti çekti.

Başka bir iddiaya göre çatışmaya misilleme olarak Liva Ahrar Rakka adlı başka bir grup, Ayn İsa çevresindeki beş köyden YPG’yi çıkarttı. Kafr-Zeta daha sonra adamlarıyla birlikte Tel Ebyad üzerinden Türkiye’ye sığındı ve Fırat Kalkanı operasyonuna katılmak üzere Cerablus’a geçti.

Liva Ahrar El Rakka Komutanı Ferhan El Asker çatışarak SDG’den ayrıldıklarına dair haberleri yalarlarken Kafr-Zeta’yı asılsız haber yaymakla suçlayıp ekledi: “İşgalci Türk devletine kendi vicdanını sattı.”

SDG’yi çekim merkezi yapan faktörler

Suriye krizinin patlak verdiği günlerden beri silah ve paranın gücüyle bazı grupların yer değiştirmesinin şaşırtıcı olmadığını belirten Taştekin, YPG’nin Rojava’da IŞİD’e karşı güçlü bir savunma gücü olması, Rojava’daki oturtulan sistemin etnik ve dini grupları dahil etme konusunda hassasiyet göstermesi, IŞİD’den kurtarılan bölgelerin sivil halka bırakılması ve SDG’nin arkasında ABD gibi bir gücün olmasının SDG’yi çekim merkezi yaptığını savundu.

Güncel gelişmeler ışığında ABD’nin SDG’den vazgeçmesinin zor olduğunu belirten Taştekin, SDG içerisindeki bazı küçük grupların Türkiye’nin oyununa dahil olması durumunda dahi SDG’nin dağılmasının zor olduğunu savundu.

Türkiye’nin hedefindeki koridorun tam ortasındaki Tel Fırat bölgesinin SDG’nin elinde olduğunu ve SDG’in önemli bileşenlerinden Ceyş El Suvvar’ın kontrolünde olduğunu belirten Taştekin, Al-Monitor’a konuşan kaynakların, Ceşy El Suvvar’ın tekrar ÖSO’ya katılmasını olası görmediğini belirtti.

Al-Monitor’a konuşan Rojavalı kaynaklar, YPG’nin kurduğu ittifakın sağlamlığından emin. Rojava’daki özerkliğin alt yapısını oluşturan TEV-DEM’in yöneticilerinden Eldar Halil şu değerlendirmeyi yaptı:“Türkiye’nin Suriye’yi işgal etmesi bizim ittifakımızı etkilemez. Biz kendi ülkemizde kendi topraklarımızı savunuyoruz. İşgalci olan biz değiliz. İşgalci bir güçle kendi evini savunan öz savunma güçleri arasında tercih yapacak bir grup çıkarsa da Suriyeliler bunu kabul etmez. Biz Menbic’te Menbic Askeri Konseyi ve SDG ile birlikte DAİŞ’i temizledikten sonra kentin yönetimini yereldeki insanlara bıraktık. İhtiyaç olursa tekrar gideriz. SDG’den kopmalar olmaz demiyorum. Bu mümkün. Ama önemi yok. Ayrılan bu grup zaten problemliydi. Başındaki kişi son zamanlarda Türkiye’nin ajanı gibi davranıyordu. Sonunda çekip gitti. Beraberinde gidenlerin sayısı 20’yi geçmiyor. Bunlar bizim ittifakımızı bozmaz”.

YPG’ye yakın başka bir kaynak ise “YPG ile çatışma olduktan sonra Türkiye’ye geçtiklerini söylüyorlar. Aslında çatışma yok, çatışma havası var. YPG ile çatıştıkları görüntüsü vermek için gürültü çıkartarak Türk ordusuna sığındılar. Bu durum karşısında grup kendi içinde de bölündü. Bazıları SDG’den kopma kararını kabul etmedi, bazıları geri döndü” ifadelerini kullandı.

PYD’nin Avrupa temsilcilerinden Zuhat Kobani de Liva El Tahrir’in ayrılmasını Türk istihbaratının ayartıcı çabalarına bağladı: “Ben satın alındıklarını düşünüyorum. Bizim için önemli bir kopma değil. Kendi aramızda bile çok gündem oluşturmadı. Savaş ortamında bu tür gel-gitler oluyor. Bir grup ayrılır başka bir grup gelir. Biz bunu ilk kez yaşamıyoruz. Cerablus operasyonuna katılanlar zaten Türk istihbaratının etkisi ya da güdümünde olanlar. El Bab’a doğru gittiklerinde oradaki yerel unsurlardan destek görmeleri zor”.

Daha öncede Türkiye destekli gruplarla hareket eden birçok grubun Kürtlere karşı oluşumda yer almayacağını ve ve grupların İslam Devleti, El Kaide ve Selefi cihadi örgütlerin palazlanmasından dolayı Türkiye’yi suçladığını öne süren Taştekin yazısını şöyle bitirdi:

Özetle, Fırat Kalkanı operasyonunda Sultan Murat Tugayı, Şamlılar Cephesi, Feylak El Şam, Ceyş El Nasr, Ceyş El Tahrir, Hamza Fırkası, Liva El Mutasım, Nureddin Zengi Tugayı, 13. Tümen ve Liva Sukur El Cebel ile saf tutan Türkiye, Halep yolunda belki bunlara yenilerini ekleyebilir. Ama Liva El Tahrir vakalarının tekrarlanıp SDG’nin çökeceği senaryosu daha çok su kaldırır. TSK destekli grupların Secur (Sajur) Nehri’ni geçerek Menbic’e ilerlemesini engelleyen Amerikan freni, SDG’nin alternatif bir güç olarak varlığını sürdürmesi açısından önemini koruyor. Bu fren kalksa bile işlerin gazete manşetlerindeki gibi yürümesi mümkün değil.

Yazının tamamını okumak için tıklayın

Nerina Azad
Bu haber toplam: 10031 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:14:38:42
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x