Fransa Dışişleri Bakanı Laurent Fabius Le Figaro, Washington Post ve El Hayat ’ta, IŞİD’e karşı ABD öncülüğünde kurulan koalisyonun Kobani’yi kurtardıktan sonra Halep’e odaklanması gerektiğini belirten bir yazı kaleme aldı. Yazının, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ’ın Fransa ziyaretinden yalnızca birkaç gün sonra yayımlanması dikkat çekti.
Fabius’un “Kobani’den sonra Halep’i kurtarmak” başlıklı yazısından bölümler şu şekilde: “Kobani’de son anda durdurulan, Arap dünyasında DAİŞ olarak (IŞİD’i kullanmıyoruz, çünkü grup ne İslami ne de bir devlet) bilinen terörist grup, Suriye- Türkiye sınırındaki diğer noktalara katillerini gönderiyor. Ve bu yolun sonunda, ılımlı muhalefetin kalesi Halep var.
Suriye’nin ikinci büyük kenti ve insanlığın antik mirası olan Halep, 2012’den bu yana rejim güçlerinin sürekli bombardımanı altında olmasıyla Suriye diktatörü Beşar Esad’a direnişin kahraman merkezi. Şu anda Halep, rejimin ‘varil bombaları’ ve DAİŞ’in canileri arasında kalmış durumda.
Kent neredeyse tamamen çevrildi, dış dünyayla Türkiye’ye giden tek bir yolla bağlanıyor. Rejim, direnişi soğuk ve açlıkla yok etmek istiyor. 1 milyon insan Suriyeli mültecilere katılmak için ayrılsa da, 300 bin Halepli, rejimin Humus ve Şam’ın kenar mahallelerine maruz bıraktığı aynı ölüm ve yıkım tehdidine karşı tutunuyor.
Diktatör, bu DAİŞ’in kentin doğusunda büyümesine izin vermek anlamına gelse bile, Halep’i terörist felaketlere teslim etmeyi tercih ediyor. DAİŞ’in Kobani’deki yenilgisinin bedelini ödeyecekler Halep’in sakinleri olacak.
Aslına bakılırsa, Esad ve DAİŞ aynı barbar düşüncenin farklı yüzleri. Esad bu canavarı, bu terörist hareketi besleyen cihatçıları kasıtlı olarak serbest bırakarak yarattı. Kendi insanlarına saldırmaya çok hazır olan rejim DAİŞ’i kaç kez bombaladı? PYD onun saflarında başka bir yerde savaşmış olsa da Kobani’yi felaketten kurtarmaya çalıştı mı? Hayır, hiçbir şey yapmamayı tercih etti.
Bunun nedeni ise barbarlığın bu iki yüzünün ortak bir hedef paylaşması: ılımlı muhalefeti yok etmek. Dolayısıyla, onların kalesi ve hem rejimin, hem de DAİŞ’in reddettiği açık, çoğulcu, demokratik Suriye’yi koruma ihtimalini temsil eden tek siyasi alternatif olan Halep’i hedef alıyorlar.
Halep’i terk etmek Suriye’yi yıllar boyu sürecek şiddete mahkum etmek anlamına gelebilir. Bu, herhangi bir siyasî geleceğin ölümü demek olabilir. Bu, Suriye’nin kaosunu, hali hazırda kırılgan komşular Irak, Lübnan ve Ürdün’e ihraç etmek anlamına gelir. Bu, ülkeyi giderek radikalleşen savaş lordlarına teslim etmek amacıyla ülkeyi parçalama demek olabilir. Ve emin olabilirsiniz ki, savaş lordlarından biri olan Esad, tıpkı DAİŞ’i yenemediği gibi bu düşmanları da yenmeyecek.
Halep’i terk etmek 300 bin kadın, erkek ve çocuğu korkunç bir kadere mahkum etmek demektir: ya rejimin bombaları altında canice bir kuşatma ya da DAİŞ’in terörist barbarlığı. Fransa Suriye’nin parçalanmasını ya da Haleplilerin bu kadere terk edilmesini kabul edemez. Bu nedenle, koalisyon partnerlerimizle birlikte, Halep’te iki açık hedefe odaklanmalıyız: ılımlı Suriyeli muhaliflere desteği güçlendirmek ve sivilleri, ikiz suçlular olan rejim ve DAİŞ’ten korumak. Kobani’den sonra Halep’i kurtarmalıyız.”
