Iraktaki son durumu trajikmi, yoksa komikmi ele almam gerektiğine karar veremedim. Aslında tamda \'\'trajikomik\'\' cinsinden. İŞİD bir iddiaya göre 1300 kişi ile Koca bir ordu barındıran Musul kentine saldırıyor. Aslında bu rakamında abartılı olduğunu düşünüyorum, muhtemelen sayı daha azdır. Koca bir ordu, devlet bürokrasisi ve polis gücü barındıran Musul kentinde hiç bir direniş olmuyor. Her kes telaşla kaçmaya başlıyor; onca tank, top, helikopter ve ağır zırhlı silahlar geride bırakılarak terk ediliyor.
Bu telaşla silahlarınıda geride bırakarak kaçan ordudan bir kesim İŞİD kellecilerinin eline geçiyor. Hiç bir hukuk kuralı tanımayan bu çete tarafından işkence edilerek kafalarına kurşun sıkılıyor ya da kafaları kesiliyor.
Bir ordunun silahlarını bırakarak kaçması ne kadar komikse, arkada kalanların durumuda bir o kadar trajik.
İskender ordularıyla Persler üzerine yürüyor, Pers kralı Daryus daha büyük ve donanımlı bir orduyla İskender\'i karşılıyor. Daha savaşın ilk evresinde, askerleri içinden fırlayan İskender Daryus\'a doğru harekete geçiyor. Aslında iki savaş komutanı karşılaşacak , çevresinde muhafızları olan Daryus belkide İskender\'i safdışı edecekken Daryus muhafızları ve ordusunu bırakarak bir anda panikle kaçıyor. Gerisi tam bir trajedi, Pers orduları dağılıyor, her ölen Mekedon askerine karşılık 30 Pers askeri ölüyor. Savaş başlamadan bitiyor.
Musul\'da yaşanan tam da benzeri bir durumdur. Koca ordu İŞİD çetelerinin geldiğini duryunca panik içinde dağılıyor. Komutanları komutan değil, bürokrasisi bürokrasi değil, valisi adam değil, Generalleri General değil... Daha önce \'\'istesek Kürdistan\'ı 24 saatte alırız...\'\' diyen General kaçıp Erbil\'de Kürtlere sığınıyor.
PYD-YPG güçleri ROJAVA\'da ağır bir tecrit altında olmalarına rağmen nerdeyse iki yıldır bu çetelerle amansız bir savaş yürütüyor; Rojava\'yı ve Rojava\'ya sığınan bölge halklarını bunların zülmünden koruyor. Savaş alanlarında ağır darbeler vurarak bu çeteye bir çok yenilgi yaşatıyor ve kırıyor. Üstelik TC desteği, silahı, lojistiğine rağmen bu oluyor. (Hani bunların hiç biri Kürtleri beğenmez ya, yeri geldiğinde, bayrak, millet, vatan, din, islamiyet naraları atarlar, sözümüz bunlara...)
Savaşmadan dağılmış bir ordunun durumu savaşarak yenilmiş bir ordunun durumundan bin defa daha vahimdir. Savaşarak yenilmiş bir orduyu toparlamak kolaydır, ama savaşmadan dağılmış ve üstelikte kırıma uğramış bir orduyu yeniden ayağa kaldırıp savaşa hazır hale getirmek nerdeyse bir ölüyü canlandırmak kadar zordur. Irak\'ta yaşanan durum tam da budur.
İŞİD çetelerinin üç günde Bağdat kapılarına dayanmalarını başka biçimde açıklamak mümkün değildir. Irak ordusu üç gün içinde İŞİD\'i ağır silahlarla donattı ve büyük bir orduya dönüştürdü. Şimdi İŞİD çetesi tank, top, zırhlı araçlar dahil oldukça donanımlı bir güç haline geldi. Özellikle Sunni Arapların yaşadığı şehirlerden toplayacağı yeni askerlerle kısa zamanda yüzbin kişilik bir ordu olarak ortaya çıkarsa şaşmamak lazım. Bu işin komedi yanıdır.
Kürdistan federasyonu\'nu tehdit etse de, asıl olarak Irak\'ta Şia - sunni mezhep çatışması kapıdadır. Böyle bir çatışma ve mezhepler arası savaş tam anlamıyla karşılıklı soykırıma dönüşme riski taşımaktadır. Bu da yeni bir trajedi sayfası olacaktır.
Suriye\'de bunları silahladırıp besleyen, eğiten, lojistik desten sunanlar, İstanbul\'da lüks otellerde ağırlayanlar, tırlarla silah - cephene gönderenler; kıçlarını sağlama aldıktan sonra yaşanacak trajediyi ellerini oğuşturarak izlemek dışında hiç bir şey yapmayacaklar.
Kürt halkının kendi savunma hatlarını güçlendirmesi ve BAĞIMSIZLIK seçeneğini güçlü bir diplomasi ile gündemleştirmesi gerekmektedir. Her halk gibi Kürdistan halkının da bağımsızlık hakkı vardır. Bu seçenek ne ayıptır ne de günahtır.
