4 Kasım\'da Diyarbakır’da polisi hedef alan bombalı saldırıyı IŞİD mi, yoksa TAK’ın mı gerçekleştirdiği, saldırının amacı tartışma yaratmaya devam ediyor.
HDP milletvekili Ziya Pir saldırının ardından Twitter hesabından “IŞİD saldırıyı o karakolda hukuksuzca tutulan HDP’lilere yaptı. Çüngüş İlçe Başkanı hayatını kaybetti. Figen Yüksekdağ ve Sırrı Süreyya Önder kıl payı kurtuldu” açıklamasını yapmıştı.
Ancak daha sonra, Kürdistan Özgürlük Şahinleri (TAK) bir açıklamayla saldırıyı üstlenmişti.
HDP İzmir milletvekili Ertuğrul Kürkçü TAK’a tepki göstermiş, Twitter hesabından “Hiçbir söz, vekillerimiz, eş genel başkanlarımız, yöneticilerimiz ve sivil halkı hedef alan kör şiddeti haklılaştıramaz. Hiçbir kurtuluş hareketi IŞİD\'le aynı hat üzerine düşmeyi, yaşam hakkını hoyratça çiğnemeyi bir kuru özür ile geçiştiremez” açıklamasını yapmıştı.
DW Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Kürkçü, son dönemde tırmanan şiddetin gerisinde, çözüm sürecinin son bulması ve AKP hükümeti ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın politikalarının olduğunu söyledi.
“Silahlara başvurulmasının hala gerekmediği, bunun icap etmediği kanaatini defalarca vurguladık, açıkladık. İki de bir PKK ile aranıza mesafe koymuyorsunuz diyenlerin söylemek istediği ‘doğrudan devletin yanına geçin” diyen Kürkçü, şöyle devam etti:
“Biz demokratik kazanımlara karşı olan hükümet ve onu temsil eden Cumhurbaşkanı Erdoğan savaş açtığı için geçemiyoruz. Devlet müzakere yolunu açtığı gün biz müzakerelerin yanında durmazsak işte o zaman biz bu lafları hak ederiz. TAK’a her zaman şüpheyle yaklaştım ve bunu her zaman açıkladım. Madem Diyarbakır Valisi telsiz konuşmalarını dinlediklerini, adım adım takip ettiklerini söylüyor o zaman niye gidip yakalamadınız. Niçin parti yöneticilerimizin toplu olarak nezarette tutulduğu bir karakola yapılan saldırıyı önlemediniz?”
Kürkçü yaşananların kaynağında, “Kürt halkının eşit haklı yurttaşlık talebinin inkârının yattığını” ifade ederken, şunları söyledi:
“Türkiye Kürtlerin haklarını, kimliklerini hatta sorunlarının varlığını tanımadan ortaya çıkan çatışmayı çözmeye giriştiğinde elinde askeri opsiyon dışında hiç bir şey kalmıyor. Askeri opsiyon halkı ve taleplerini ezmek, bunları ifade edemez hale gelmek, sözcülerini yok saymak, çözümün değil sorunun bir parçası haline getirmek demektir. Hükümet işte bunu dünyanın gözleri önünde bağıra çağıra gerçekleştiriyor. Hükümet düşünce ifadesini, yayın çıkartmayı, medya işletmeyi, partide faaliyet göstermeyi hatta mecliste faaliyet göstermeyi terörizmin bir parçası sayıyor.”