Rusya Kürtlerin 'devlet' arayışına nasıl bakıyor?

Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi (RSMD) uzmanı Maksim Suçkov, Rusya\'nın Kürtlerin özerklik anlayışına nasıl baktığını ele alan bir analiz yazdı.

11.05.2016, Çar - 14:48

Rusya Kürtlerin 'devlet' arayışına nasıl bakıyor?
Haberi Paylaş

Rusya ve ABD Suriye’de gerçek bir ateşkesin koşullarını görüşmeye devam ederken Moskova, Kürtlerin Cenevre barış görüşmelerine katılması için ısrar ediyor. Ilımlı Suriye muhalefeti ve Washington buna genel olarak destek verse de Ankara karşı çıkıyor.

Ancak Rusya Kürtler konusunda göründüğünden daha incelikli bir pozisyona sahip. Rus karar vericilerin önünde Kürtlerle ilişkilerde ikilem yaratan iki ayrı bakış açısı var.

Kürt devleti olacak mı?

Bazı Rus analistler ve diplomatlar, Kürt nüfusunun büyüklüğü ve Kürtlerin Suriye ve Irak’ta ortaya koyduğu askeri güç nedeniyle bölgede bir noktada bir tür Kürt devletinin olacağına inanıyor. Orta Doğu’nun muazzam bir dönüşüm geçirdiğine dikkat çeken bu kesim, Kürtlerin İslam Devleti (İD) gibi radikal gruplara karşı kritik mücadelelerde kilit rol oynadığını ve kazandıkları zaferleri devlet iddialarını meşrulaştırmak için kullanabileceğini düşünüyor. Başka bir deyişle bu kesim Kürtlerin tarihi fırsat olarak görebileceği bir duruma Moskova’nın hazırlıklı olması gerektiğini söylüyor.

Örneğin Rusya Devlet Başkanlığı Etnik Gruplar Arası İlişkiler Komisyonu’nun bir üyesi Al-Monitor’a Kürtler için “Eninde sonunda şu ya da bu şekilde bir devlete kavuşacaklar.” diyor.

Diğer yandan aralarında resmi görevli kişilerin de yer aldığı daha ihtiyatlı bazı gözlemciler ise bölgede yaşanacak esaslı bir parçalanmanın kaçınılmaz olarak derin ve öngörülemez sonuçlar doğuracağını ve bu durumun parçalanmaya destek verenlere de geri tepebileceğini düşünüyor. Hiç kuşkusuz böyle bir gelişme bu durumdan etkilenecek Türkiye, Irak, Suriye ve İran’la ilişkilere olumsuz tesir edecek. Dolayısıyla bu kesime göre Kremlin, bölgesel istikrarın garantörleri olarak güçlü devletleri savunmaya devam etmeli ve özerklik gibi daha incelikli düzenlemeleri desteklemeli. Onlara göre bu seçenek merkezi hükümetler ile bağımsızlık isteyen azınlık grupları arasında yeterli bir uzlaşı olur. Ayrıca yeni Orta Doğu vizyonunda sadece Kürtler değil Ezidiler, Hristiyanlar, Dürziler gibi başka ulusal azınlıklar da önemli güç sahibi olmalı.

Suriye örneğinde Rusya bu iki yaklaşımı harmanlayarak uyguluyor. Rusya federal çözümü Suriye’nin bütünlüğünü korumanın yolu olarak görüyor. Ancak bu konuda Devlet Başkanı Beşar Esad’ı ikna etmek gibi bir sorun var. Federal çözüm Kürtler tarafından müstakbel bağımsızlığın girizgâhı, Esad tarafından ise fiili bölünme olarak görülebilir. Hâl böyle olunca Moskova, Esad güçlerine desteğini kesmeden Kürtlerin İD’le mücadelesine Iraklı Kürtlerle olan kanallar üzerinden ve doğrudan hava desteğiyle yardım ediyor. Bu durum Moskova’nın şu an federalizmi açıkça savunmasa da bu seçeneği tamamen benimsemeye hazır olduğunun işareti olabilir. Rusya hem Suriyeli Kürtlerle hem merkezi Suriye hükümetiyle ilişki geliştirerek böyle bir değişime kendi açısından zemin hazırlıyor.

Bu politika Moskova için yeni değil. Rusya, 2007’de Irak Kürdistanı’nda Erbil konsolosluğunu açtığında Bağdat’ı rahatsız etmemek için bir dizi cazip projeden uzak durdu. Benzer şekilde martta Iraklı Kürtlere silah ve mühimmat sağladığında devletin bütünlüğünü baltalamadığını göstermek adına bunu büyük ölçüde Irak merkezi hükümeti üzerinden yaptı.

Dolayısıyla Rojava Özyönetimi’nin yurt dışındaki ilk temsilciliğini 10 Şubat’ta Moskova’da açması Suriyeli Kürtlerin iki önemli amaca yöneldiğine işaret ediyordu: Yeni Suriye anayasasında Moskova’nın özerkliğe destek vermesini sağlamak ve Suriye savaşı bittiğinde Rusya’nın Kürt özerkliğini korumasını temin etmek.

Hiç kuşkusuz böyle bir temsilciliğin ilk olarak Moskova’da açılması Rusya’yı gururlandırdı. Benzer temsilcilikler yakın zamanda Fransa, Almanya ve hatta belki ABD’de açılacak. Ancak Moskova’daki temsilciliğe diplomatik misyon statüsü değil, hükümet dışı kuruluş statüsü verildi. Dahası açılış törenine aktif görevde olan Rus hükümet yetkilileri, diplomatlar veya siyasi parti mensupları katılmadı. Resmi bir katılımın olmaması Rusya’nın bu kulvarı kullanmayı arzu etmesine rağmen Şam ve Ankara’nın tepkisini çekmekten kaçındığını gösteriyordu. Nadiren aynı çizgide olan Şam ve Ankara farklı sebeplerle de olsa Suriye’de Kürt özerkliğine itirazlarını dile getirmişti.

Öte yandan Rusya’nın bazı menfaatleri böyle bir temsilciliğe ev sahipliği yapmasına dayanak teşkil ediyor. Bu menfaatlerin ikisi Rusya’nın kendisiyle ilgili: Kürtlerle ilişki geliştirme arzusu ve Esad’a Moskova’nın başka seçeneklere sahip olduğu mesajının gönderilmesi.

Diğer iki menfaatte ise dış hedefler söz konusu. Bunların ilki ABD’den önce davranma hesabı. Washington Kürtlere uzun zamandır askeri destek sağlıyor ancak Suriyeli Kürt gruplarla daha da yakınlaşma konusunda isteksiz davranıyordu. ABD Dışişleri Bakanlığı Suriye’de “özerk yönetilen, yarı otonom bölgelerin” varlığına karşı olduğunu ifade etmişti.

Rus bakış açısına göre Moskova ve Washington Kürtlere askeri destek bağlamında tam anlamıyla rakip değil, daha ziyade aralarında bir “görev paylaşımı” söz konusu. Ancak Kremlin ileride bir siyasi nüfuz mücadelesinin yaşanmasını bekliyor. Dolayısıyla Kürt gruplarla siyasi ilişkilerde erken bir avantaj kazanmak stratejik bir hesaptı.

Dış unsurlara yönelik ikinci menfaat ise Türkiye’yle ilgiliydi ve üç temel düşünceye dayanıyordu:

Ankara, Suriye’deki Kürt özerkliğini başka yerlerde de Kürt özerk bölgelerinin kurulması ve bunların ileride tek bir devlet olarak birleşmesi açısından tehlikeli bir emsal şeklinde algılıyor.

Türkiye’nin Demokratik Suriye Güçleri’ni PKK müttefiki olarak gördüğü düşünülürse sadece Suriye’yle sınırlı güçlü bir özerklik dahi Türkiye’deki Kürtleri siyasi ve askeri olarak güçlendirir.

Özerklikle birlikte Ankara’nın kuzey Suriye’de kontrolü ele geçirip Kürt bölgeler ile Türkiye arasında tampon bölge oluşturma niyeti imkânsız hâle gelecek. Hem Türkiyeli hem Suriyeli Kürtlerden oluşan bazı etkili gruplar bu konuda Moskova’dan destek istedi. Rusya-Türkiye ilişkileri dibe vurduğu için bu, Moskova’ya büyük bir kaldıraç gücü verir.

Rusya’yla Türkiye’nin bir zamanlar dostane ilişkilere sahip olması, Moskova’nın güçlü ve istikrarlı desteğinin kalıcılığı konusunda Kürt grupları düşündürüyor. Rusya’daki Kürt diasporasının önde gelen bir ismi Al-Monitor’a şöyle konuştu: “Kürtler Rusların bizimle birlikte hareket etmesinin geçici olup olmadığı konusunda kaygılı. Geçiciyse eğer Moskova Ankara’yla ilişkilerini düzelttiği anda bizi unutur.”

Moskova Kürt meselelerine gerçek bir alaka göstermiş olsa da bugüne dek fiili destek verme konusunda ihtiyatlı olmuştur. Bunun bir nedeni Kürtlerin tarihsel olarak iç çatışmalar yaşaması ve hedeflerine ulaşma konusunda farklı yaklaşımlar izlemesidir. Kaldı ki kimi gruplar da Moskova’ya karşı dostane olmaktan uzak tavırlar sergilemiştir.

Tüm bunlara rağmen Moskova’nın ileriye dönük Orta Doğu vizyonunda daha güçlü bir Kürt temsiliyetinin yer aldığı kuşkusuz. Dolayısıyla Cenevre süreci Kürtleri kapsama bakımından ilk adımı teşkil ediyor. Kürtlerle olan siyasi angajmanlar şekli ne olursa olsun ileride de devam edecek. Ancak şu aşikâr ki Moskova’nın Kürtlere yönelik politikasında basmakalıp, tek bir yaklaşım olmayacak.

Al-Monitor
Bu haber toplam: 10004 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:00:18:24
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x