28 Haziran 2025 günü, İsmail Beşikci Vakfı’nda iki etkinlik vardı. İlk etkinlik soykırıma varan Zîlan katliamının 95. Yılı vesilesiyle Nihat Gültekin tarafından hazırlanan bir serginin açılışıydı. Sergi 1930 yaz aylarında, Zîlan Deresi’nde gerçekleşen katliam sırasında yaşamlarını yitirmiş kişilerin, ailelerin, bugün yüz yaşına yaklaşmış çocuklarının fotoğraflarından oluşuyor. Her fotoğrafın yanında kişinin kim olduğu, katliamın gerçekleştiği sırada kaç yaşında olduğu ve katliamla ilgili tanıklığı yazılıyor.
Bir kişiyle ilgili anlatım benim çok dikkatimi çekti: Tetikçi, birçok kişiyi yakından ateş ederek kurşunla öldürmüş. Ortada toza toprağa bulanmış henüz iki-üç aylık bir bebek kalmış. Tetikçi pala taşıyormuş. Palanın ucuyla, taş, toprak, gübre fırlatır gibi o bebeği derenin karşı tarafına fırlatmış. O bebek ölmemiş, yaşamış, bugünlere kadar gelmiş.
Nihat Gültekin sergiyle ilgili bir de: “Pêşangeh Ji Bedengiyê Heya Şahidiyê Geliyê Zîlan Sergi Zîlan’ın Sessizliğinden Tanıklığa” ismiyle kitapçık hazırlamış.
Nihat Gültekin’in hazırladığı serginin küratörlüğünü Şerif Yaşar yapmış. Sergi 15 gün boyunca ziyarete açık kalacak.
***
Sergi açılışında, küratör Şerif Yaşar bir konuşma yaptı. Şerif Yaşar sergiyi nasıl hazırladıklarını anlattı. Daha sonra ben, sonra da İBV Başkanı İbrahim Gürbüz bir konuşma yaptı. Ben konuşmamda soykırıma varan Zîlan Katliamından söz ettim. İbrahim Gürbüz de benzer bir konuşma yaptı. Daha sonra Nihat Gültekin sergi hakkında açıklamalarda bulundu.
Zîlan Deresinde çevrede köylerde yaşayan herkes, derenin düz olan kesimlerine toplanıyor. Ada Xeybê bu düzlüklerden biri. Kadın-erkek çoluk-çocuk, yaşlı-genç herkes toplanmış. Toplanan grubun etrafında yarım çember oluşturulmuş. Burada rütbesiz silahlı askerle yer alıyor. Bu silahlı gurubun etrafında ikinci bir çember daha oluşturulmuş. Bu çemberde rütbeli askerler yer alıyor. Üçüncü olarak subaylardan oluşan bir çember daha var. Derenin her tarafı feryad figanla inliyor. Eğer bu feryad-figan tetikçileri etkiler ve kurşun sıkmazlarsa ikinci, üçüncü çemberdekiler bu işi yapacak ... Bu şekilde, 1930 yaz aylarında Zîlan Deresi’nde, büyük kitleleri içine alan çok yoğun, yaygın bir katliam gerçekleşiyor. Bugün Geliyê Zîlan’a Newala Fedê deniyor. (Utanç Deresi) Bu bölgenin, uzun yıllar ‘yasak alan’ olarak tutulduğu da bilinmektedir.
***
Ağrı direnişinde, Zîlan Deresi katliamında birçok kişinin adı geçiyor. Cibran Aşireti’nden İhsan Nûri, Celali Aşireti’nin Hesesori kolundan Broyê Heskê Telli, Sipkan Aşireti’nden Halis Öztürk, Hasenan Aşireti’nden Ferzendeyê Süleymani Ehmed, Heyderan Aşireti’nden Kor Hüseyin Paşa’nın çocukları Nadir Bey, Mehmet Bey bunlar arasındadır. Çeşitli aşiretlerin bu direnişe katılmaları, sürecin aşiret ilişkilerini aştığını ulusal bir nitelik kazandığını açıkça göstermektedir. Numan Efendi’nin 1928’de Ağrı Valisi’ne yazdığı mektup, sürecin ulusal niteliğini ifade eden çok önemli bir belgedir. Bu mektupta, Kürdlerin istekleri ve istekler karşısında devletin yapıp ettikleri anlatılıyor.
***
Daha önceki bir yazıda, Nihat Gültekin’in Ağrı direnişiyle ilgili üç kitap yayımladığını belirtmiştim. (bk. Nerinaazad, 3. 2. 2025) Nihat Gültekin bu konuyla ilgili dördüncü kitabını da bugünlerde yayımladı. Kitap Şöyle: Gotin Sar Bû Şahidên Komkujiya Geliyê Zîlan 1930, Doz Yayınları, Haziran 2025, 412 s. Kitapta İbrahim Gürbüz’ün Önsözü var. (s. 9-12)
***
Gotin Sar Bû. Söz Soğudu anlamına geliyor. Nihat Gültekin’in yukarıda belirttiğim üç kitabından birinin adı Esmanê Sor (Kırmızı Gökyüzü)’dur. Bu, kitlesel katliamın boyutların göstermesi bakımından önemlidir. Katliam sırasında dökülen kan Zîlan Deresi’ne karışıyor. Nehir günlerce kan akıyor. Kanlı dere gökyüzünü kızıllaştırıyor. 28 Haziran’da Zîlan Deresi Sergisi kalabalık bir grup tarafından gezilmiştir. Araştırmacı yazar Nihat Gültekin bütün çalışmalarda M. Emin Türküz’ün kendisine yardımcı olduğunu belirtmektedir.
***
Türkiye’nin Ağrı harekatı İran tarafından ve Sovyetler Birliği tarafından desteklenmiş. Her iki devlet de ülkelerine mülteci akımı olmaması için sınırlarda, Aras Nehri kıyısında önlemler almışlar.
Hindistan Başbakanı Cevahirlal Nehru (1889-1964) Türkiye’nin Kürdlere karşı yürüttüğü harekatı eleştiren bir devlet adamıdır. Şöyle diyor: Türkler, Atatürk, 1920’lerde özgürlük mücadelesi yaptı. Dünya onlara destek oldu. Ama Kürdlerin özgürlük istemlerini her türlü silah araç ve gereçler kullanarak boğdular.
Nehru’nun Hind ulusal kurtuluş hareketi’nin iki önemli liderinden bir olduğu bilinmektedir. Öbür liderin Mohandas Karamcand Gandi (1869-1948) olduğu da bilinmektedir.
***
Kürdlerde bu tür olaylar çok yaşanmış. 1925 Şeyh Said, 1930 Ağrı, 1935 Sason, 1937-1938 Dersim, 1979 Mahabad, 1986 Halepçe, Enfal. 1960 yılında Rojava’da yaşanmış bir olaydan söz ermek istiyorum: 13 Kasım 1960 Rojava’nın Amûdê kenti. Bir ilkokulda hocaları, öğrencilere, Cerîmet Muntesful-Leyn (Gece Yarısı Ceremesi) filmini izlemelerini zorunlu tutar. Çocukları Amûdê Sineması’na götürürler. Amûdê Sineması 200 kişilik küçük bir sinemadır. Buraya 500 Kürt öğrenciyi doldururlar. Film başlar başlamaz sinema ateşe verilir. Kapılar, pencereler kapalıdır. Ortalık karanlıktır. Ortalıkta alevin ışığından başka ışık yoktur. 500 ilkokul öğrencisinden 300’e yakını diri diri yakılmıştır. 200’e yakın Kürd öğrenci de ağır yaralanmıştır, sakat kalmıştır.
Bu olay Suriye’nin Mısır’la, Birleşik Arap Cumhuriyeti adı altında birleştiği bir dönemde gerçekleşmiştir. 1958’de kurulan birlik uzun ömürlü olmamış 1961 de dağılmıştır. Amûdê Sineması’nda Kürd çocukların yakılması dönemin önemli olaylarından biridir. Cumhurbaşkanı Cemal Abdülnasır, Suriye Başbakanı Abdülhamid es Sarrac’tır.
***
Şeyh Said ve Arkadaşlarının İdamının Yüzüncü Yılı
28 Haziran 2025’te İBV’de gerçekleşen ikinci etkinlik Şeyh Said ve arkadaşlarının idamının yüzüncü yılı ile ilgilidir. Bu etkinlikte, Nûbihar Yayınları Sahibi Süleyman Çevik ve Mahmud Akyürekli konuştular. Bu oturumda Seyid Abdülkadir’in olaylarla ilişkisi, Şeyh Said Hareketi’nin öncesindeki süreç, Azadi örgütü, Şeyh Said gibi Kürd değerlerinin mezar yerlerinin neden bilinmiyor olması gibi konular konuşuldu, tartışıldı. Bu oturum da kalabalık bir grup tarafından izlendi. Oturumun, Soru-cevap bölümü çok canlıydı.
***
Kürdlerde uluslaşma yoğunlaştıkça Kürd tarihine ilgi de artmaktadır. 1930 yaz aylarında Geliyê Zilan’da gerçekleşen soykırıma varan kitlesel katliamların açıklığa kavuşturulmasını da, bu çerçevede değerlendirmek gerekir. Kanımca, bu konularda ileride daha etraflı araştırmalar yapılacaktır.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.