DSİP tarafından düzenlenen Marksizm Günleri’nde konuşan İnsan Hakları Savunucusu Eren Keskin, Türkiye’deki sorunlara demokratik açıdan bakabilme öncülünün 1915 olaylarına bakış olduğunu ifade ederek, “Çözüm Süreci’ne inanmıyorum. Kürdler ayrılmak dâhil, her şeyi konuşmalıdır” dedi.
Devrimci Sosyalist İşçi Partisi(DSİP)’nin düzenlediği 24’üncü Marksizm Günleri, ‘Devletin Hegemonik Geleneği Olarak Kemalizm’ paneliyle bugün de devam etti. Eren Keskin, Barış Ünlü, Ragıp Zarakolu ve Roni Margulies’in konuşmacı olarak yer aldığı panele çok sayıda yurttaş katıldı. Kemalizm’e eleştirilerin yöneltildiğinde panelde Türkiye’nin güncel sorunları da konuşuldu. Türkiye’deki sorunlara demokratik açıdan bakabilme öncülünün 1915 olaylarına bakış olduğunu ifade den İnsan Hakları Savunucusu Av. Eren Keskin, HDP’nin ‘Cumhuriyeti beraber kurduk’ söylemlerini eleştirerek, “HDP’yi çok doğru bir proje olarak görmüyorum. HDP’nin bu söylemini de anlamıyorum. Cumhuriyet Türk-İslam kimliği dışındaki kimlikler yok sayılarak kuruldu” dedi.
Atatürk’ün cumhuriyetin kuruluş yıllarındaki pragmatist yaklaşımlarının şu anda mevcut hükümette de bulunduğu yorumunu yapan Keskin, bu sebepten ötürü Çözüm Süreci’ne inancının kalmadığını vurgulayarak, “Türk Hükümeti 1915 olaylarından kaynakları Ermeniler’den özür dileyip, onların mülklerini, anılarını vermedikleri sürece hiçbir zaman samimi olduklarına inanmayacağım. Bu durum Çözüm Süreci’nde de böyle. Kürdler ayrılma hakkı dâhil, her şeyi konuşup tartışmalıdır” şeklinde konuştu.
CHP’nin AKP’ye itiraz etmediği tek konu: Kürdistan’daki savaş
Kemalizm’in Türklerin bu ülkenin sahibi olduğunu vurgulayan bir ‘burjuva devlet’ teorisi olduğunu dile getiren Gazeteci Roni Margulies, CHP’nin politikalarını eleştirerek CHP’nin AKP’nin politikalarından itiraz etmediği tek konunun Kürdistan’da yürütülen savaş olduğunu vurguladı.
Kemalizm’in Osmanlı’dan gelen otoriter yapının modernize edilmiş hali olduğuna dikkat çeken Yazar Ragıp Zarakolu, “Sosyalistlerin, tarihin tekrarlanmasını engellemek için yüzleşemeye ihtiyacı vardır” dedi.
Akademisyen Barış Ünlü ise, ‘ideoloji’ kavramı yerine ‘sözleşme’ kavramının kullanılmasının daha kapsayıcı olabileceğini belirterek, 1900’lü yıllarda hazırlanan Türklük Sözleşmesi’ne atıfta bulundu. Ünlü, devlet zihniyetinin yargıçlardan Türk gibi karar vermeyi, akademisyenlerden Türk gibi eğitim vermeyi, gazetecilerden Türk gibi haber yazmalarını beklediğini belirtti.