Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çatışmalara ilişkin olarak \'Gerekirse binaların uzaktan yıkılması yoluna gidilebilir\' demesi, gözleri yeniden Kuzey Kürdistan bölgesine çevirdi. Bölgede çalışan gazeteciler durumdan endişeli.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 23. Muhtarlar Toplantısı’nda yaptığı, \"Gerekiyorsa operasyon yürütülen yerlerin tamamen boşaltılması, gerekirse binaların uzaktan yıkılması yoluna gidilebilir\" açıklaması, gözleri yeniden ülkenin doğusundaki çatışma bölgelerine çevirdi.
Diyarbakır’ın Cizre ve Sur ilçelerinde yaşanan ve yüzlerce kişinin ölümü ile sonuçlanan operasyonların ardından bölgedeki hendekler kapatıldı. Ancak hükümetin Sur ilçesinde kamulaştırma kararı alması ile birlikte, hendek operasyonlarının ardından bölgede nasıl bir yeniden imar planı uygulanacağı da yavaş yavaş gün yüzüne çıkıyor.
Öte yandan Şırnak- Silopi, Mardin-Nusaybin ve Hakkari-Yüksekova’da sokağa çıkma yasakları ve şiddetli çatışmalar devam ediyor. Bu ilçelerde yaşayan halkın büyük oranda göç ettiği belirtilirken, mevcut yasaklar nedeniyle sıcak çatışmanın yaşandığı bölgelerden haber almak ise pek mümkün değil.
Peki, bugün itibariyle çatışma bölgelerinde neler oluyor? Bölgede çalışan gazeteciler, gelişmeleri nasıl yorumluyor?
“Sur’un kamulaştırılması AİHM’e götürülecek”
Deutsche Welle Türkçe Servisi’ne konuşan gazeteciler, bölgede çatışmalar nedeni ile yaşanılan insani trajedinin her geçen gün arttığına dikkat çekerken, sokağa çıkma yasağı olan merkezlerde olup bitenlerin batı kamuoyuna aktarılması konusunda ise ciddi engellemeler olduğuna işaret ediyorlar.
T24 Haber Sitesi yazarı ve bölgede Kürtçe-Türkçe yayınlanan Abori Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Veysi Polat, Diyarbakır’da operasyonların büyük oranda tamamlanmasına rağmen Sur’da fiili yasakların devam ettiğini belirtiyor. Sokağa çıkma yasaklarının 6 mahalleyi kapsamasına rağmen, Sur’daki 15 mahalle için alınan kamulaştırma kararının kentte rahatsızlık yarattığını dile getiren Polat, “Sur’un 50 bin nüfusu var. Ama hükümetin yeniden imar projesinde Sur için 3 bin nüfus öngörülüyor. Sur halkı ve esnaf ilçeyi terketmek istemiyor. Kamulaştırma kararının AİHM’e götürülmesi gündemde” diye konuşuyor. 90’lı yıllarda bölgede gazetecilik yapmış biri olarak son dönemde yaşanılan olayların o yılları aşan bir şiddet yarattığını ifade eden Veysi Polat, “İlk kez Diyarbakır halkı, PKK ile devletin savaşı arasında kaldı. UNESCO tarafından koruma altına alınan Sur bölgesi yıkıldı. Biz gazeteciler için ise yaşanılan dramı haberleştirmek, sahada olmak çok zor. Sürekli engelleniyoruz. Cephenin her iki tarafında da objektif habercilik yapmak isteyenlere zorluk çıkarılıyor” şeklinde konuşuyor.
“Batı kamuoyuna doğru bilgi ulaşmıyor”
Cumhuriyet Gazetesi muhabiri Mahmut Oral ise bölgedeki gerilimin son 2 yılda giderek artan bir seyir izlediğine işaret ediyor. “Şengal’de IŞİD’den kaçan Ezidilerin göçü, ardından Rojava Kurdistan’ı olayları ve son olarak hendek çatışmaları ile 2 yıldır bölge diken üstünde” değerlendirmesinde bulunan Oral, Muş-Varto ile başlayan ve Sur ile birlikte ülke gündemine oturan çatışmaların yüzlerce can kaybı ile birlikte bölgede ekonomik bir yıkım yarattığını da sözlerine ekliyor. Örneğin Diyarbakır’da olayların merkezindeki Gazi Caddesi’nin Güneydoğu’nun toptancılık merkezi olduğuna dikkat çeken Oral, çatışma sürecinin kentte 2 bin işyerinin kapanmasına ve yaklaşık 10 bin kişinin işsiz kalmasına neden olduğunu vurguluyor. “Bölge genelinde umutsuzluk hakim. Davutoğlu’nun çözüm sürecine geri dönülebileceği açıklamasına karşılık olarak Erdoğan’ın ‘gerekirse binaları boşaltır, uzaktan yıkarız’ açıklaması hayalkırıklığı ile karşılandı” diyen Mahmut Oral, PKK’nin da dağlarda karların erimesi ile birlikte savaşı tırmandıracağı görüşünün hakim olduğuna işaret ediyor. Bölgede ‘embedded’ olmayan gazetecilerin habere ulaşmak ve olanları aktarmak konusunda ciddi engeller ile karşılaştığını da belirten Oral, “Bu durum batı kamuoyuna burada yaşananları doğru aktarmak konusunda ciddi bir dezenformasyon yaratıyor” değerlendirmesinde bulunuyor.
“Yüksekova’dan 60 bin kişi göç etti”
Son dönemde ciddi çatışmalara sahne olan Hakkari’nin Yüksekova ilçesi, Sur’dan sonraki gerilim noktası olarak öne çıkıyor. Van Ekspres Haber Sitesi Yayın Yönetmeni Naif Yaşar, 120 bin nüfuslu Yüksekova’da Valilik verilerine göre 60 binden fazla insanın sokağa çıkma yasakları ve operasyonlar nedeni ile ilçeyi terkettiği bilgisini veriyor. Sokağa çıkma yasakları başlamadan önce bölgenin ileri gelen STK temsilcileri ve milletvekillerinin karşılıklı arabuluculuk girişimlerine rağmen sonuç alınamadığını hatırlatan Yaşar, “Yüksekova, aynı zamanda Şemdinli ve Esendere ilçelerine gidiş güzergahında bulunduğu için, ilçeye giriş çıkış yasağının olması toplamda 150-160 bin insanın yaşamını felce uğrattı” diyor. Bölgede ciddi bir gıda sıkıntısının baş göstermeye başladığını da anlatan Yaşar, “Halktan her iki tarafa da çatışmaların durması için çağrılar yapılıyor ancak sonuç alınamıyor. Van merkezde Yüksekova’dan göçen 5 bine yakın aile var. Bu sayının artması ihtimali yüksek” diye konuşuyor.
MAZLUMDER\'den Cizre raporu
Bu arada İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (MAZLUMDER) Çatışma ve İzleme Grubu, Şırnak’ın Cizre ilçesinde 14 Aralık 2015 - 2 Mart 2016 arasında uygulanan sokağa çıkma yasağı sırasında meydana gelen ihlallerle ilgili raporunu açıkladı. Dernekten 22 üye ve yöneticinin yanı sıra doktor, psikolog, sosyolog ve hukukçuların da yer aldığı heyetin, 4-6 Mart arasındaki gözlemleri sonucu hazırlanan rapor kapsamında evini terk etmek zorunda bırakılan aileler ve yetkililerle görüşüldü. Raporda, Cizre’de sokağa çıkma yasağı sürecinde en az 203 insanın hayatını kaybettiği belirtildi. MAZLUMDER\'in raporunda, Cizre’de operasyonlar ve çatışmalar nedeniyle yaklaşık 100 bin kişinin göç ettiği tespiti de yer aldı.
Hafıza Merkezi’nden interaktif harita
Öte yandan Hafıza Merkezi, Türkiye İnsan Hakları Vakfı Dokümantasyon Merkezi’nin sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı bölgelerdeki yaşam hakkı ihlallerine ilişkin verilerini interaktif bir haritaya dönüştürdü. Sokağa çıkma yasakları ve sivil ölümlerine dair verileri dört bölüm altında toplayan çalışma, TİHV’nin 16 Ağustos 2015 ile 18 Mart 2016 tarihleri arasında çatışma yaşanan kentlere dair verilerine dayanıyor. Tablolar, hayatını kaybedenlerin isimleri, rakamlar, zaman çizelgesi ve haritalandırmayı içeriyor. Çalışmanın operasyonların sürdüğü il ve ilçelerden gelen haberlerle güncellenmesi ve verilerin tek elde toplanması hedefleniyor. Rapora göre, bu süreçte çatışmaların yaşandığı farklı kentlerde 310 sivil yaşamını yitirdi. Bu kişilerden 72’si çocuk, 62’si kadın ve 30’u 60 yaşın üzerindeydi. Cizre ve Sur’da öldüğü tespit edilen 79 kişinin kimlik teşhisleri yapılamadığı için bu verilere dahil edilmedi. Raporda ölümlerine ilişkin bilgiye erişilebilen en az 76 sivilin ise sağlığa erişim hakkından yoksun bırakılmaları sonucu yaşamlarını yitirdikleri savunuluyor.