KONDA araştırma şirketinin sahibi ve Radikal yazarı Tarhan Erdem, Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olmasıyla birlikte seçilecek başbakanla muhakkak ihtilaf yaşayacağını öne sürdü.
Erdoğan, kimi başbakan yaparsa yapsın -kendi kızı ya da 30 senedir birlikte politika yaptığı insan- sanıyorum iki ay en fazla üç ay sonra aralarında ihtilaf çıkar. Sebebi şu, bizim bürokrasimiz herhangi bir meseleyi başbakana sorar. Başbakan da ‘Ben cumhurbaşkanına danışayım’ diyemez. Gül veya bir başkası Kur’an üzerine yemin de etse Erdoğan cumhurbaşkanı olduğunda onunla çatışmaktan kaçınamazlar” dedi.
Tarhan Erdem’in söyleşisinden öne çıkan bölümler şöyle:
Erdoğan’ın Köşk adaylığı anayasa ihlali olur
- Erdoğan cumhurbaşkanlığına adaylığını koyarsa “Niçin koydun” diyemeyiz, ama bana göre aday olmaması lazım. Çünkü bu oyu almış bir adamın cumhurbaşkanı olması anayasayı ihlal etmesi demektir.
- Anayasamıza göre cumhurbaşkanının yetkileri sınırlıdır ve hükümet etmekle cumhurbaşkanlığı birleştirilemez. Ama Erdoğan seçilirse yürütmenin başı olacak. Bunu kendisi zaten istiyor, ama istemese de bu hâle gelecek.
- Cumhurbaşkanlığı koltuğunda otururken “Şu Bakanlar Kurulu’nu topla da şunu konuşalım dediğinde, kimi başbakan koysanız, “Ben Bakanlar Kurulu’nu toplamıyorum, sen bu işe karışma” diyemez. Bakanlar Kurulu toplanır, Cumhurbaşkanı fikrini söyler, söylediğinde de “Sen bizim işimize ne karışıyorsun” diyemezler ya da onu kulak arkası edemezler. Dolaysısıyla bu bir anayasa ihlalidir.
AKP karşıtlığı Erdoğan karşıtlığına dönüşüyor
- Yüzde 43 oy almış bir insanın cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanmasını önlemek önemli bir siyasi operasyon demektir; teorik olarak sağlanabilir ama mevcut muhalefetin bugüne kadar gördüğümüz yöntemleriyle sağlanamaz.
- 2002’de AK Parti iktidara geçtiğinde, bir kısmı haklı bir kısmı haksız, hayat tarzına karışma endişesi başladı. 2007 seçimlerinden evvelki anket çalışmalarında gördük ki AK Parti karşıtlığı yavaş yavaş Erdoğan karşıtlığına dönüşüyor. Şimdi artık, Erdoğan karşıtlığı, belli bir oranda, yüzde 3-5 belki 10, devlet karşıtlığına dönüştü. Seçmenin yüzde 65-70’i -korkumdan söylemiyorum, belki daha fazlası- her meseleyi ama her meseleyi, kutuplaşmaya bağlı olarak düşünüp ona göre davranmaya başladı.
Toplumsal çatışmaya gidiyoruz, hepimizin suçu var
- Seçim öncesinde iktidar ve ana muhalefet liderlerinin kutuplaşmadan yarar görür hâlleri vardı, birbirlerine hakaret ediyorlardı. Son bir aydır, görüldü ki artık o liderlerin dışında bu iki grup, karşı karşıya gelmek üzeredir. Sokakta ya da nerede olursa… Toplumsal çatışmaya gidişin işaretleri var. Ama bu hâle gelmemiz gibi başka bir evreye geçmemizin suçlusu bir iki kişi değil. İktidar partisinin değişik kademlerindeki adamları görevlerini yapmıyor. Gazeteciler, gazeteciliklerini yapmıyor, kusura bakmayın. Halkta yüzde 60-70 kutuplaşma varsa bunda her birimizin payı var.
BDP baraja takılabilir
- HDP-BDP oyları, yüzde 6-6.5 gibi. Ümit ediyorduk ki 8-9 olacak. Olabilirdi de. Bazı yerlerde karşılarında çok güçlü adaylar çıkmış olabilir. Bugünkü oy dağılımına göre yüzde 10′u geçemez. Ama Kürt nüfusu açısından geçebilirler. Kendini Kürt kabul eden seçmenin yüzde 70-80 hatta yüzde 60 oyunu alsa geçerler. Bunun için siyaset lazım.
- MHP yükseliyor ama, yüzde 25’e çıkıyor değil. Bu seçimde 18 alabilirdi, hakkı oydu. Bu artış çözüm sürecini destekleyenleri tedirgin etmemeli. Bu artışın çözüm sürecine tepkiyle ilgili olduğunu sanmıyorum.
CHP yolsuzluktan bahsettiğinde inandırıcı olmuyor
- CHP, öyle insanları içinde tutuyor ve aday yapıyor ki, yolsuzluktan bahsettiğinde inandırıcı olamıyor. İki partiyi de tartar halk, oyunu ona göre verir. Siz zannediyorsunuz ki, AK Parti’ye oy verenler, göbeğini kaşıyan insanlardır, akılsızdır, bilgisizdir, ufak menfaatlere oyunu satar. Bakın, ben bu kış en az üç tane, helikopterle dağın başından alınıp hastaneye götürülen ve doğum yapan kadın haberi izledim. Bu basit bir şey mi? Adamlar bunu hiç mukayese etmez mi? Tabii ki bilerek veriyorlar oylarını.