Türkiye, Kürtlere baskının maskesi olarak Terörizm etiketini kullanıyor

Jacobinmag sitesinde Belen Fernandez imzasıyla bir haber analiz yayınlandı. ‘Türkiye’nin Kürtlere karşı yürüttüğü savaş’ üst başlıklı haberde Türk devletinin Kürtlere uyguladığı acımasız baskıyı maskelemek için ‘terörist’ etiketini kullandığı belirtiliyor.

12.09.2015, Cts - 15:16

Türkiye, Kürtlere baskının maskesi olarak Terörizm etiketini kullanıyor
Haberi Paylaş

Jacobinmag / Belen Fernandez

Türkiye’nin güneydoğusundaki Kürt köyü Dağlıca’da PKK gerillalarının saldırısı sonucu 15 asker ile birlikte yaşamını yitiren 25 yaşındaki Adnan Ergen’in Fethiye\'nin Seydikemer semti yakınlarındaki cenaze merasimine önde gelen Türk medyasının 20 bin üzerinde katılımcı olduğu bilgisi ile başlayan analizde, araçların ve evlerin Türk bayraklarıyla donatıldığına yer veriliyor.

Şehre hakim bir tepede toplanan kalabalığın “şehitler ölmez vatan bölünmez” sloganları attığından bahsedilen haberde, yazarın, eskiden “bölünme” konusunda sabit fikirli olan bazı dostlarının artık ülkenin bölünmesi ve güneydoğunun Kürtlere verilerek kendilerine daha fazla para ve hayata mal olmamaları gerektiği noktasına gelmelerini ilginç bir gelişme olarak vurguladığından bahsediliyor.

Bununla birlikte, ‘nereden geldiyseniz oraya geri dönün’ yaklaşımının beraberinde bir çok problemi getireceğine, Türkiye’nin özelde PKK’ye, genelde tüm Kürt Kürtlere yapıştırdığı “terörist” yaftası uygulamasının, Türk devletinin Kürt nüfusuna yönelik ihlallerine zemin oluşturduğuna dikkat çekilen analiz Noam Chomsky’nin 2012 yılında bir söyleşide dile getirdiği 1990’lı yılların bilhassa vahşi yıllar olduğu şeklindeki açıklamasıyla destekleniyor. Bu söyleşide Noam Chomsky, “Türk devletinin Kürt popülasyonuna yönelik olarak, onbinlerce insanın öldürüldüğü, binlerce köy ve kasabanın imha edildiği ve muhtemelen milyonlarca sığınmacı, işkence mağdurunun oluştuğu ve akla gelebilecek her türlü vahşetin sergilendiği, büyük çaplı bir savaş yürüttüğünü,” dile getiriyordu.

Chomsky’nin “Yeni Askeri Hümanizm” başlıklı notları arasında bulunan ve Washington Post muhabiri Jonathan Randal tarafından bildirilen 1994 yılının Kürt illerinde en yoğun baskının uygulandığı ve Türkiye’nin Amerikan silah sanayinin en büyük tekil ihracatçısı olarak dünyanın en büyük silah alıcısı konumuna geldiği haberlerine yer verilen analizde devlet terörünün sonraki süreçte gittikçe azaldığına dikkat çekiliyor.

2012 Temmuz’unda Kürdistan illerinden birine bağlı bir ilçede belediye başkanı ile belediye meclis üyelerine bir parka Kürt şair ve filozofun adını verdikleri için hapis cezası ile cezalandırıldıklarını hatırlatan yazar Fethiye’de bir grup gencin araçlarında kürtçe müzik çaldıkları için komşusunun polisleri aradığına şahit olduğunu aktarıyor.

PKK’nin saldırılarının durduk yere başlamadığına dikkat çekilen analizde, son saldırıların muhtemelen Suruç’taki intihar saldırısını bahane ederek IŞİD’e karşı savaş başlatan -ancak gerçekte PKK’ye yönelenTürk hükümeti gerçeğiyle ilintili olduğu dile getiriliyor

Geçtiğimiz hafta Türk asker ve polislerine karşı gerçekleşen ve çok sayıda ölümle sonuçlanan saldırıların ardından Halkın Demokrasi Partisi’nin (HDP) binalarına ülkenin bir çok yerinde saldırılar düzenlendiğine dikkat çekilen analizde, Muğla’da Facebook sayfasında Peşmerge kıyafeti içindeki fotosunu paylaşan bir Kürd’ün faşistler tarafından acımasızca dövülerek Atatürk büstünü öpmeye zorlandığı haberine yer veriliyor.

ABD Hükümetinin Türkiye’nin “terörist saldırılara karşı kendini savunma” hakkını yenilediğine yer verilen analizde bunun daha çok suskun kalmakla eş değer olduğu değerlendirilmesi yapılıyor. Bu tesbit, Savunma Bakanı sözcüsü John Kirby’nin 8 Eylül’de gerçekleştirdiği basın toplantısında bir gazeteci tarafından kendisine yöneltilen ve bir önceki gün Hürriyet gazetesinin İstanbul merkezine yönelik AKP mensuplarının cesaretlendirdiği baskını da içeren Türkiye’deki basın özgürlüğüne darbe ile ilgili soruları karşısındaki çelişik ve cevaplamaktan kaçınan tavrı ile güçlendiriliyor.

Savunma Bakanlığı’nın websitesinde yer alan söz konusu konuşmadan bir alıntı:

SORU: Şimdi, Türkiye’deki demokrasi kalitesinin bizi ilgilendirdiğini mi söylediniz? KIRBY: Evet. SORU: O halde bu kaliteyi nasıl derecelendirebilirsiniz? KIRBY: Ben ona karar verebilecek bir konumda değilim. Ben– SORU: Pekala, o halde nasıl bizi ilgilendirdiğini söyleyebiliyorsunuz – KIRBY: Bizi ilgilendirir. Bizi ilgilendirir – SORU: Eğer derecelendirmeye hazır değilseniz – pekala, zayıf mı, adil mi, mükemmel mi – KIRBY: Yapmıyorum — Yapmam – SORU: A kalite, kalite – SORU: Pekala, ama — Sadece şunu demek istedim — Neden son zamanlarda çok olumlu olmadıklarına dair önceki yorum ve itiraflarınıza bakmıyorsunuz. KIRBY: Elise, ben şunu dedim. Orada zorluklar yaşandığını belirttik ve bunu kamuya açık bir şekilde yaptık. Bu konuda samimiyiz. SORU: Öyleyse diyebilir misiniz – KIRBY: Ancak bir derecelendirmede bulunmayacağım. SORU: mükemmelden daha az? Ne tür — Anlatmak istediğim, kalitenin sizi ilgilendirdiğini söylemiştiniz. KIRBY: Biz hala var olduğunu kabul ediyoruz — eylemler var – SORU: Pekala, zayıf bir kalitenin olduğunu kendin söylemiş oldun KIRBY: Bizim kendi görüşümüze göre benimsemediğimiz ancak kendi öz değerleri ile kendi anayasalarında belirtildiği şekilde girişimlerde bulunuyorlar.

Nerina Azad
Bu haber toplam: 4051 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:18:23:53
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x