Kürdistan'ın Bağımsızlığı IŞİD’le Savaşa Katkı Sağlar

IŞİD’e karşı Kürdistan, Irak ve Suriye’de verilen savaş tüm hızıyla devam ediyor. Iraklı ve Suriyeli Kürtler ABD öncülüğündeki koalisyon güçlerinin cihatçıların kökünü kazımak için başlattığı girişimlerin en etkin ortakları. Ancak Irak’ın başat Kürt grupları arasındaki rekabet ve Iraklı Kürt güçler ile Suriyeli Kürt güçler arasında cephede yaşanan gerginlikler bu girişimleri baltalıyor. Kürdistan Bölgesi Genel Güvenlik Ajansı Müsteşarı Mesrur Barzani IŞİD’e karşı savaşta uluslararası desteğin gecikmesinden şikayetçi

03.07.2015, Cum - 20:55

Kürdistan'ın Bağımsızlığı IŞİD’le Savaşa Katkı Sağlar
Haberi Paylaş
Al-Monitor IŞİD karşıtı koalisyonunun karşılaştığı zorluklar hakkında Kürdistan Bölgesi Genel Güvenlik Ajansı Müsteşarı Mesrur Barzani Mesrur Barzani ile konuştu. Kürdistan Başkanı ve Kürdistan Demokrat Partisi’nin (KDP) lideri Mesud Barzani’nin en büyük oğlu. Batılı diplomatlar Mesrur Barzani’yi babasına çok benzeyen biri olarak tanımlıyor: Gösteriş meraklısı olmayan, muhakemesi sağlam ve ağzı sıkı. Federal Kürdistan’ın başkenti Erbil’in kuzeyinde yer alan yüksek korumalı başkanlık kompleksi Sari Blind’de gerçekleştirilen röportajın öne çıkan noktaları şöyle:

IŞİD’le savaş nasıl gidiyor?

İnişli çıkışlı. IŞİD’in ilerlemesi durduruldu ve birçok cephede yenilgiye uğratıldı. Geniş bir bölgeyi, Rabiya ve Zumar da dahil Dicle Nehri’nin batısını büyük ölçüde özgürleştirdik. Erbil’in güneyinde Mahmur ve Kever’e yakın bölgeler ile Kerkük ile Erbil arasında kalan batı ve güneybatı bölgeleri de özgürleştirildi. Ayrıca Celavla, Sadiye ve Hanakin’i de aldık. Yani toplamda 20.000 kilometre kare bir alan kurtarıldı. Maalesef geçen Ağustos’tan bu yana (IŞİD’in Erbil’e saldırılarından sonra) yaklaşık 1280 Peşmerge hayatını kaybetti, yaklaşık 7000 Peşmerge de yaralandı. Ama IŞİD’de büyük kayıp verdi, bizim güçlerimiz ve koalisyonun hava saldırılarında yaklaşık 11.000 IŞİD üyesi öldürüldü. Bir süreliğine IŞİD’in güç kaybettiğini düşünmüştük. Ancak Ramadi (Irak’ta) ile Suriye’deki Palmira/Tedmur bölgesinin düşmesi IŞİD’i hem lojistik hem de moral açısından güçlendirdi. IŞİD böylece kendi kontrolündeki bölgelerde yaşayan insanlara net bir mesaj vermiş oldu: “Biz yeniden saldırma yeteneğine sahibiz ya da yeniden örgütleniyoruz”. Yenilmeleri o kadar kolay olmayacak.

Daha fazla ne yapılabilir?

Benim IŞİD’in yenileceğinden kuşkum yok, bu bir zaman meselesi. Açık konuşmak gerekirse bunun için Kürtlerden daha fazla uğraşan da yok.

Fakat koalisyonun desteği de hayatiydi değil mi?

Elbette, herkes bir şekilde katkı sağlıyor ama yeteri kadar hızlı hareket etmiyorlar. Halen koalisyonun Irak ve Suriye’de savaşacak yeni güçleri (IŞİD karşıtı) eğitmesini bekliyoruz. IŞİD ise bu zamanı yeni savaşçılar kazanmak için değerlendirecek ve bu arada daha fazla masum hayatını kaybedecek. Yani uluslararası toplumun IŞİD’i bir an önce yenilgiye uğratma konusunda ne denli kararlı olduğu halen belirsiz.

Türkiye sık sık koalisyonun bir üyesi olmasına rağmen koalisyonun çabalarına yeterince katkı vermemekle eleştiriliyor. Koalisyon uçaklarına İncirlik Üssü’nü açmaması buna örnek olarak gösteriliyor. Babanızın IŞİD geçen yaz Erbil’in çok yakınına geldiğinde Türkiye’nin müdahale etmemesinden bilhassa üzüntü duyduğunu biliyoruz.

Hükümetlerin yaptıklarını analiz etmek ve Türklere ne yapacaklarını söylemek benim işim değil. Ancak her ülkenin bu konuya ne kadar eğildiğine ilişkin gerçekler de ortada. Türkiye’den beklentilerimiz daha yüksek.

Şu an yaptıklarından çok daha fazlasını yapmalılar. Türkiye bir NATO üyesi, dolayısıyla koalisyonun diğer üyeleriyle Türkiye’nin en iyi katkıyı nasıl sunabileceği üzerine çalışmalılar. Yalnızca Suriye’deki durumun kötüye gitmesinden değil, Türkiye’de Kürtlerle olan barış sürecinin de kötüye gitmesinden de kaygılıyız. IŞİD’in yenildiğini ve barış sürecinin hızlandığını görmeyi çok istiyoruz. Böylelikle Türkiye’deki Türkler ve Kürtlerin bu sorununu kökünden çözebiliriz.

Ama Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ve hükümetin son açıklamaları bu konudaki tutumlarının daha katılaştığını gösteriyor. Erdoğan Türkiye sınırlarında bir Kürt devleti kurulmasına izin verilmeyeceğini söyledi. Hükümet yanlısı gazeteler de YPG’yi IŞİD’den daha büyük bir “tehlike” olarak nitelendirdi.

Bence Türkleri asıl sınırlarındaki IŞİD kaygılandırmalı. Aslında Türkler sınırın tüm dünyanın düşmanı olan IŞİD yerine Türklerin dostu olan Kürtler tarafından kontrol edilmesini memnuniyetle karşılamalı.

Burada Kürtler derken spesifik olarak YPG’den söz etmiyorum. Daha ılımlı olan birçok başka Kürt gücünden ve diğer siyasi partilerden söz ediyorum. Eğer Türkiye’nin belirli bir gruba ilişkin endişesi varsa tüm ılımlı güçlerin katılacağı bir koalisyonun kurulmasına yardımcı olmalı diye düşünüyorum.

Amerikalılar da bunu teşvik ediyor çünkü ancak bu şekilde bir ilerleme sağlanabilir. Biz tüm taraflara eşit katılım ve Suriye Kürdistanı’nda birlikte çalışma fırsatı verilmesi gerektiğine inanıyoruz. Zaten IŞİD’le yapılan her savaş da hemen bağımsız Kürdistan’ın kurulacağı anlamına gelmiyor.

Siz Irak Kürdistanı için bağımsızlık istiyor musunuz?

Irak’ın uygulanabilir bir proje olduğunu düşünmüyorum. Dünyanın bu başarısız sistemin yenilenme ihtiyacını artık görmesi gerek. Aynı hatayı tekrarlayıp farklı bir sonuç almayı beklemek deliliktir. Irak için de durum aynen böyle. Birleşik, güçlü, merkezi bir Bağdat hükümetini kaç defa destekledik, işe yaramadı. Kürdistan Kürtler tarafından kontrol ediliyor, Sünni bölgeler IŞİD tarafından kontrol ediliyor ve Şii bölgeler Şii güçleri ile Halk Savunma Birlikleri (HSB) tarafından kontrol ediliyor. Başbakan Abadi işleri düzeltmek için çok çabalıyor. Ama Irak Hükümeti’nin bu gerçekliği kabullenmesi ve başka çözümler araması gerekiyor. Biz zorla ayrılmaya çalışmıyoruz, anlaşmalı bir boşanmadan bahsediyoruz.

Peki Kerkük konusunda ne yapacaksınız?

Bağdat hükümeti Kerkük’ün Irak’ın bir parçası olduğuna bu kadar eminse Irak Anayasası’nın 140. maddesini neden hala uygulamadı? Bu maddede Kerkük’ün statüsünün belirlenmesi için referandum yapılması gerektiği açıkça belirtiliyor. Ama bu referandum hep erteleniyor, neden?

Federal Kürdistan’ın sınırlarındaki Sünni Arap bölgelerinin IŞİD tarafından kontrol edildiğini söylüyorsunuz. IŞİD’e bağımsızlığınızı nasıl kabul ettireceksiniz?

IŞİD herhangi bir diyaloğun tarafı olamaz, IŞİD’i yenmek zorundayız.

Bağımsızlık ilan etmeden önce IŞİD’in mağlup edilmesi gerektiğini mi söylüyorsunuz?

Hayır, bunu söylemiyoruz çünkü IŞİD’in varlığını ne kadar daha sürdüreceğini bilmiyoruz. Bizim önceliğimiz IŞİD’le savaş ama IŞİD’i bitirmek terörizmi bitirmek anlamına da gelmiyor. Terörizmin pek çok farklı biçimi, adı olacaktır.

Bağımsız olsaydınız terörizmle mücadelede daha güçlü olur muydunuz?

Evet.

Bunu biraz açar mısınız?

O zaman istediğimiz sayıda, nitelikte ve zamanda silah alabilmek için kendi anlaşmalarımızı yapmamız mümkün olurdu. Oysa şimdi maalesef ihtiyaç duyduğumuz silahları, istediğimiz sayıda ve zamanda almakta zorluk çekiyoruz.

Sizi koruyacak bir ABD üssünün yardımı olur mu?

Bu sorunuzu bağımsız bir Kürdistan kurulduğu zaman yanıtlayabilirim

Suriye’deki Kürt bölgelerinin başkenti Erbil olan bağımsız bir Kürdistan’ın parçası olacağı bir senaryoyu hayal edebiliyor musunuz?

Bilmiyorum. Spekülasyon yapmak istemem. Biz Irak Kürdistanı olarak meşru, hükümeti ve sınırları uluslararası alanda tanınan Irak Kürdistanı’na odaklanmak istiyoruz. Ve bütün komşularımızla karşılıklı saygıya dayanan dostane ilişkiler kurmayı umuyoruz.

Türkiye Şengal konusunda KDP ile YPG/PKK arasında arabuluculuk önerdi. Sizin güçlerinizle Şengal’in kurtarılmasında önemli rol oynayan YPG/PKK güçleri arasında bir gerginlik olduğu biliniyor. Siz YPG’nin Şengal’den çekilmesini istiyorsunuz, onlar direniyor.

Türkler bu konuda bir rol üstlenmek istediler ama biraz geç oldu çünkü IŞİD Kürtlere saldırdığında Türkiye’den beklenen çok daha büyük bir rol üstlenerek faal bir şekilde sürece dahil olması ve Kürtlere ihtiyaç duydukları desteği vermesiydi.

Şengal ise tümüyle başka bir konu. Şengal tamamen bizim sınırlarımızın içinde bir bölge. Buradaki sorun (IŞİD saldırıları) koalisyonun hava saldırılarının yardımıyla ama her şeyden önce Peşmergeler sayesinde çözüldü. Şengal Irak’a bağlı bir Kürt bölgesidir ve PYD de bizim misafirimizdir, tıpkı onlara destek vermek için Kobanê’ye giden ama sonrasında ülkelerine geri dönen Peşmerge güçlerinin onların misafiri olduğu gibi. Irak Kürdistanı’ndaki halkın yabancı savaşçılardan beklentisi de neticede buradan ayrılmaları ve geldikleri yere dönmeleridir.

Bütün Kürtlerin en büyük ortak beklentisi görüş fakrlılıklarını bir yana bırakarak birleşmeniz değil mi? Pek çok kişi farklı Kürt gruplarını bir araya getiren tek bir ordu kurulması gerektiğini söylüyor.

Zaten IŞİD’e karşı birleşmiş durumdayız. Irak’tan, İran’dan, Suriye’den ve Türkiye’den Kürtler bir arada. Tüm bu farklı gruplarla birleşik bir Kürt ordusu oluşturulması konusunda ise sahadaki gerçekliği görmek gerekiyor. Bilhassa da Irak Kürdistanı’nın kendine münhasır durumu düşünüldüğünde bence böyle bir şeyi düşünmek için henüz erken. Şu an diğer bölgelerdeki Kürtler için en doğru şey de Irak’taki Kürdistan bölgesini desteklemektir.

Bu söylemi Şengal’e nasıl uyarlarsınız?

Dediğim gibi, burada PKK’ye düşen bir rol yok. Buradan çekilmeleri gerekiyor ve çekilmek zorundalar çünkü kendi geleceklerini tayin etmek Şengal halkına düşer ve burası Irak Kürdistanı’dır. Iraklı bir Kürt siyasi parti Diyarbakır ya da Mardin’in içişlerine karışsa PKK bunu hoş karşılar mı? Ama Türkiye’deki Kürt toplumu içinde de rol üstlenmesine mutlaka izin verilmesi gereken taraflar var. Biz çok taraflı bir sisteme inanıyoruz. Şartlar normale döndüğünde PYD-PKK güçleri de çekilmek zorunda.

Peki Kandil\'deki PKK varlığına ilişkin ne söylersiniz?

Burası Irak toprağı ve buradan ayrılmak zorundalar. Türkiye’deki Kürtlerle barış sürecinin başarıya ulaşmasını bu kadar istememizin nedenlerinden biri de bu. Bu sorunun barışçıl bir şekilde çözüleceğini umuyoruz.

İran’ın artan nüfuzu ve HSB’ler konusunda kaygılı mısınız?

HSB’lerin başarılarına saygı duyuyoruz ancak bu güçlerin statüleri netleştirilmeli. Yasal bir denetime tabi olmalılar ve tamamen Irak makamlarına bağlanmalılar. Irak makamlarıyla rekabet etmek yerine birbirlerini tamamlamalılar. Bizim topraklarımız ise Irak Anayasası’na göre bizim güçlerimizce korunur ve bizim kontrolümüz altındadır. Yani başkalarının gelmesine ihtiyaç yok. Ayrıca dediğim gibi, İran da dahil tüm komşularımızla dostane ve karşılık saygıya dayanan ilişkiler sürdürmeyi arzu ediyoruz.

Bizi kendilerine tabi ya da kendilerinin astı olarak göremezler.

Böyle mi görüyorlar?

Bazı bölgelerde böyle ama Kürdistan’da değil. Kürdistan farklıdır.

Ancak İran daha önce Irak’ın içişlerine müdahale etmişti. Örneğin 1990’larda Kürdistan Yurtseverler Birliği’ne (KYB) Süleymaniye’nin KDP’den alınması için yardım etmişti.

Elbette taraflar arasında farklılıklar var. Üçüncü taraflara bağımlılıklar söz konusu. Bizim hedefimiz ve Başkanımızın hedefi ise komşularına saygı duyan müreffeh, demokratik bir Kürdistan yaratmaktır.

Kürdistan’a komşularından gelen bir baskı olduğunu görüyoruz. Ama sonuçta burada birliğin başarının tek güvencesi olduğunu anlamak Kürtlere düşüyor.

Başkan’ın görev süresi Ağustos’ta sona eriyor ve görev süresinin üçüncü kez uzatılması konusunda KDP ile muhalefet partileri arasında anlaşmazlıklar var. Ayrıca muhalefet Başkan’ın yetkilerinin sınırlandırılması gerektiğini savunuyor. Kuşkusuz bu da bütünlüğünüz adına bir sınav olacak.

Bazıları ister kabul etsin ister etmesin Başkan’ın (Mesud Barzani) Kürt ulusal hareketinin bir simgesi haline geldiğine inanıyorum. Normal şartlarda, 20 Ağustos’ta seçimlere gidecektik ve Başkan Parlamento’dan ve Seçim Komisyonu’ndan seçimlere hazırlanmalarını istedi. Seçimlerin zamanında yapılması ya da yapılamıyorsa yasal boşluğun doldurulması komisyonun sorumluluğunda. Bu durum ortaya çıkmadan önce tüm partiler ulusal menfaatleri ilgilendiren tüm konuların uzlaşma yoluyla çözülmesini kararlaştırmıştı. Bu partiler şu an IŞİD’den doğan tehdidi ve Bağdat’la gelir paylaşımı üzerinden yaşadığımız ekonomik sorunları görüyorlarsa Kürdistan’ın ihtiyacı olan son şeyin yeni bir kriz olduğunu anlayacaklardır. İlerlemenin en doğru yolu uzlaşmayla hareket etmek.

KDP parlamenter çoğunluğa sahip olduğu ve tek başına karar alma gücü olduğu zamanlarda da uzlaşmayı ve ulusal birliği hep destekledi. Ne yazık ki, KDP’nin rakipleri ellerine KDP’yi düşürecek tek bir fırsat geçince ulusal çıkarları unutarak, siyasi kazanç uğruna hemen bu fırsatın üzerine atlıyorlar. Bu ucuz bir oyun.

Nerina Azad
Bu haber toplam: 4112 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:00:07:39
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x