Demokratik Birlik Partisi (PYD) Eş Başkanlık Konseyi Üyesi Aldar Xelil, Rojava ve Suriye’de yaşayan sürece dair soruları yanıtladı. Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nu ENKS’ye yönelik açıklamalarına değinen Xelil, Türkiye’nin “Kürt fobisi” olduğunu, bugün olmasa bile yarın birgün ENKS’yi de karşısına alacağını savundu.
PYD Eş Başkanlık Konseyi Üyesi Aldar Xelil'in Rudaw'da yer alan röportajı şöyle:
Rojava’da Kürtler arasındaki yakınlaşma Kürt kamuoyunu da mutlu etti. Fakat askerlik meselesi gibi konuların bu görüşmeyi tıkatacağından endişe ediliyor. Bu konuda siz Kürt kamuoyuna ne diyeceksiniz?
Elbette Kürt partilerinin yakınlaşmasını gördüğünde sevinmek halkımızın hakkı. Tabi bu herkesi mutlu eden ve herkesin istediği bir şey. Ancak şu gerçek de var tabi; herşey tek bir kanaldan, mecradan yada herkesin göndünden geçtiği gibi bir anda gerçekleşmeyebilir. Bu da işin tabiatında var. Yani işin tabiatındaki farkılık ve değişiklik göstergeleri moralimizi bozmamalı ve ümitsizliğe neden olmamalı. Bu neden olmadı, neden şöyle gerçekleşmedi diye moraller bozulmamalı. Zaten herşey bir anda gerçekleşse, birlik sağlansa bu bizim farklı olmadığımızı gösterir. Fakat bilindiği gibi Rojava’daki Kürt partiler farklı görüş, düşünce ve siyasetlere sahipler. Yani bu manada yaşadığımız proplemler biliniyor. Bunun çözümü için her taraf bazen faklı çözüm önerileri sunuyor, diğer tarafların bu çözüme adapte olması birden bire gerçekleşmeyebiliyor ki zaten bunun ıspatını da gördük.
2011’de devrim süreci başladığında herkes nasıl düşünüyordu? Aynı düşünmüyordu; bazıları Beşşar Esad birkaç ay içerisinde gider diyordu. Biz de muhalefetle bir oluruz, biz de birkaç bakanlık ve bazı haklar verirler, onlarla yaşarız biter diyorlardı. Fakat bazıları ise böyle düşünmüyordu. Bu rejimin kolay kolay düşmeyeceğini, farklı süreçler yaşanacağını ve Kürtlerin hazırlıklı olması gerektiğini öngörenler de vardı. E biz o zaman da aynı düşücede değildik. Bu nedenle bugün baktığınıda ENKS bünyesindeki partiler farklı bir siyaset izliyor. PYD, TEV-DEM ve Rojava’daki diğer partiler başka bir şekilde faaliyet yürütüyor. Aynı değillerdi. Biz bu kötü şu iyi, bu büyük şu küçük demiyoruz. Bu gözle meseleye bakmıyoruz. Doğaldır diyorum çünkü bu politikaların sırtını dayadığı zihniyetler farklıydı. Durum farklı şekilde değerlendiriliyordu. Şimdi halkımız mutlu. Biz de bunu istiyor, bunun için çalışıyoruz. Çoğu zaman fedakarlık isteniyor biz gösteriyoruz. Fakat bazı konular da birlikte yürüyebilmek için aynı düünmeyi gerektiriyor. Mesela bu söyleşi programına ikimiz aynı gözle bakmazsak bu kadar dakika ve zaman birlikte oturamayız, soru cevap şeklinde diyalog kuramayız. Bu da öyle birşeydir. Bazı konularda firkirlerimizin bir olmasına ihtiyaç var. Bunun için de diyalog gerekiyor, tartışma gerekiyor. Bazı şeyler yüzde yüz istediğim gibi gerçekleşmeyebilir. Fakat bazı şeyler de karşı tarafın dediği gibi olmayabilir. Bu nedenle artık bir orta yol bulmamız lazım. Şimdiden tahminler üzerinden şu mesele engel olur, bu sorun birliği önler diye düşünürsek o zaman olumlu olanlar da kaybolur. Umudumuzu koruyalım, çalışıp çabalayalım, herkes üzerine düşen görevi yapıp kendisinden beklenen adımı atarsa olur. Yüreğimiz birbirine açık olmalı ve birbirimize tahammül göstermeliyiz. Bu ruhla yaklaşmalıyız. Tabi problem teşkil eden meseleler de var ancak bunlar nasıl aşılır, bunu da önümüzdeki günlerde müxakere ettiğimizde birlikte oturup çözüme kavuşturacak ve çözüm yolu arayacağız.
Yeni oluşumunuza Kürt Ulusal Birliği Partileri isimini verdiniz. Oluşumda Kürt ismi geçti ki müttefikleriniz arasında Araplar, Suryaniler de var. Hem Kürt ulusal birliği ve hem de Suriye haklarının kardeşlik projesini içiçe sürdürülebilir mi?
Kürt düşmanlarının uyguladığı yöntemlerden biri de özel savaş yöntemidir. Nasıl bir özel savaş? Kürt gerçekliği, Kürtlerin mücadele ve savaşını sürekli çarpıtarak, farklı yansıtıp kötü tanıtarak, kamuoyuna bu şekilde yansıtmaya çalışan bir savaş. Mesela biz hakların kardeşliği projesi veya demokratik ulus felsefesi diyoruz. Bunu söylerken Kürtlükten uzaklaşmıyoruz aksine Kürtlüğü ençok koruyan, savunan biziz. Biz Kürt halkı haklarına kavuşmalı, Kürt sorunu çözülmeli diyoruz. Fakat çözümün gerçek manada tamamlanması ve halkımızın barışçıl bir zeminde rahata, rehafa ve huzura kavuşabilmesi için de diğer bileşenlerin veya halkların da Kürtlere düşman olmaması gerekiyor diyoruz. Biz onlarla birlikte bu ülkede yaşamalıyız. Bu nedenle sadece Kürt sorununu çözelim diğer halkları gözardı edelim dersek ileride onlarla yeniden çatışma ihtimalini gözönünde bulundurmamız ve buna göre hazırlanmamız gerekiyor.
Bir de Rojava’nın durumu Kürdistan’ın diğer parçalarına benzemiyor. Şimdi Kuzey Kürdistan’da Diyarbakır, Mardin ve Urfa’ya gidin, köylerinde Türk yok, sadece devletin Türk memur ve çalışanları var, toplum olarak Türk köyleri yok. Yine Güney Kürdistan’a bakın. Araplar yok mesela, olanlar da ya iş için yada misafirlik için gelmiştir. Sakinleri Kürt’tür. Kürt köyleri yanadır, ve bazı bölgelerde Süryani-Asuriler var. Fakat Rojava öyle değil. Kürt Ulusal Birliği Partileri diyorsunuz mesela. Kürtler olarak birliğimizi sağlamadan Araplarla, Suryanilerle, Ermenilerle nasıl yaşayabiliriz? Varolmalıyız ki diğer haklarla yaşayabilelim, bunun için de birliğimizi inşa etmeliyiz.
Diğer bir soru da Suriye muhalefeti ile ilgili. Muhalefet Kürt partiler arasında birlik için yürütülen diyaloğu “Suriye’nin parçalanması projesi” şeklinde değerlendirdi. Bu konuda görüşünüz nedir?
Bu işte bizim bahsettiğimiz özel savaş meselesi, Kürtleri sürekli farklı, ayrılıkçı, bölücü gösterme çabası. Malesef öyle bir zamanda yaşıyoruz ki gerçekler çarpıtılıyor. Bahsettiğiniz muhalefetin kendisi Türklerle gelip Efrin’i işgal etti, Cerablus’u, Azez’i işgal etti. Türklerle gelip Gire Spi’yi Sere Kaniye’yi işgal etti. Şimdi Suriye ve Suriye’deki hakların çıkarlarına karşı Türklerin yaptığı anti-propagandayı başka kimse yapmıyor. Onlarla hareket edenler kendilerini Suriye’nin gerçek yurseverleri diye tanıtıyorlar. Suriye’de barışı, huzuru ve birliği savunan bizi de bölücü olarak isimlendiriyorlar. Bu çelişkili bir durum. Fakat biz buna da anlam veriyoruz, neden mi? Çünkü Türklerin adamlarıdırlar. Türkler asla Kürtler için iyi birşey istemez. Ne zaman Türkler birini överse bilin o kötüdür, o Kürt halkına karşıdır. Kürtler bir adım atmış ve bu Türklerin zoruna gitmiş, kızdırmışsa bilin ki iyi bir adım atılmıştır.
Kürtler arasındaki diyalogdan bahsediyoruz. Siz de bu müzakerelerin Duhok Anlaşması temelinde yürütüldüğünden bahsettiniz. Duhok’taki anlaşma 6 yıl önceydi ve 3 temel maddeyi kapsıyordu. Bu 3 madde olduğu gibi mi kalacak yada değişimler oldu mu? Birlikte kalıcı bir çözüme ulaşmak için neler yapılacak?
Görüşmelerimizde Duhok Anşalması’nı dayanak alacağız dediğimizi gördünüz. Fakat henüz oturmadık. Bu konuda görüşümü söyleyebilirim; PYD ve Kürt Ulusal Birliği Partileri olarak şöyle düşünüyoruz; temel bazı meseleler var ve bunların netleşmesi gerekiyor. Budan önceki soruda belirttiğiniz gibi, bazı güçler bunu çarpıtmaya farklı göstermeye çalışıyor dedik. Örneğin biz Kürtler birlik olsun dediğimizde bir olup Arapları veya Asurileri yok etsinler demiyoruz. Yönetimi yıkıp sadece Kürtlerden uluşturacağız demiyoruz.
Nasıl bir yönetim olacak o zaman?
2014’te deki siyasi karar mekanizmasının tanımı neydi? Kürtlerin kendi içerisinde sahip oldukları bir mekanizmaydı. Örneğin bir gelişme yaşandı, Cenevre’de, Şam’da, Moskova’da yada Kahire’de birşey oldu, hadi Kürtler siz nediyorsunuz diye sorduklarında bu karar mekanizması olmadığında Rojava’daki Kürt partilerin herbiri farklı birşey söyleyecek. PYD birşey söyleyecek, El-Parti başka birşey, Yekiti ve diğer partiler farklı şeyler söyleyecek. E o zaman da biz kimin görüşünü esas alalım diye sormazlar mı? bu nedenle Kürtlerin ortak bir görüşe sahip olması lazım. Yada diyelim burada Özerk Yönetim bölgelerinde bir seçim oldu. PYD ayrı, El-Parti ayrı katılacaklarına birlikte katılsınlar. Birlikte Kürt boloku adına Kürdi bir tavır gösterelim. Parka parka olmayalım. Bu ortak karar mekanizması Kürtlere akıl verecek, yol gösterecek. Fakat Özerk Yönetimin yerine geçmeyecek, Arapların, Suryanilerin yerine geçmeyecek. Öyle olursa o zaman başka birşey olur.
Bu noktada şunu sorayım, Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşloğlu “kim YPG ile işbirliği yaparsa bizim de hedefimiz olur” şeklinde açıklama yaptı. Siz Türkiye’nin bu tavrını nasıl yorumluyorsunuz?
Şahsen ben çok şaşırmadım. Türkleri iyi tanıyorum ve hatta sanırım Çavuşoğlu kendi gerçeğine göre biraz da yumuşak konuştu. Çünkü gerçek bu. Sadece iki Kürt tarafın bir araya gelmesine karşı değiller. Biz hala ittifak değiliz. Yarın Türkler bu süreci geçtiklerinde diğer Kürt taraflara da yöneleceklerdir. Siz de Türklerin Kürt karşıtı zihniyetini, Kürt fobisini biliyorsunuz. Kürtlere tahammül edemiyorlar. Belki şimdi ENKS’ye saldırmıyorlar, kendilerine karşı cephe almış Kürtlere saldırmıyorlar fakat bu Kürtleri sevdikleri anlamına gelmiyor. Şimdi önceliklerimiz var diyorlar, şu daha büyük tehdit bunu yapalım diyorlar. Fakat yarın diğerlerini de kabul etmeyecekler.
Bakın bu bahsettiklerimin en açık örneği Güney Kürdistan’dır ki yavaş yavaş statü sahibi oluyorlar. Çıkıp “bunlar kim, aşiret başkanı, biz bunları tanımıyoruz” diyorlardı. Şimdi kısmi bir ilişki ve ticaret varsa buna kanmamalıyız. Yarın birgün fırsat bulurlarsa Güney Kürdistanı da işgal edecekler, oranın gücünü de kırmak isteyecekleri. Bugün bazı şeyleri kabul ediyorsa başka düşmanları olduğu içindir. Yani öncelik diyorlar ve önceliği kendileri için daha tehlikeli olanına veriyorlar. Durum önce bu tehlikeyi bertaraf edeyim sonra diğerini diyorlar. Onlar Kürtleri asla kabul etmiyorlar. Referandumdaki tavırları bunun ıspatıdır. Güney’de YPG var mıydı? Güney Kürtleriydi ve referendum yapmak istediler. Kürtler olarak Irak içerisinde bunu talep ediyoruz, bağımsızlık ve özgür Kürdistan istiyoruz dediler ve sadece bu konuda görüşlerini dile getirdiler. Bu konuda Bağdat karar vermeden önce Ankara karar verdi. Biz Kürtler de birlik olursak o planladıkları saldırıyı daha erken yapacaklar. Birlik olmasak da bugün bize, yarın yine ENKS’ye saldıracaklar. Yani bu tavırla ENKS’ye saldırıyo biraz daha erteliyorlar. Ama yarın saldıracaklar, neden? Kürt oldukları için. Ne zaman saldırmazlar? Ne zaman ki ben Kürtlüğümden vazgeçiyorum derseniz veya sizde bir çıkarları olduğu ve size diğer Kürtlere karşı istedikleri kadar kullanabilecekleri vakte kadar. Bu da bittiğinde, stop diyecek ve kendi planını uygulayacak.
ABD’nin dışında Özerk Yönetimi destekleyen başka ülkeler var mı? Suriye muhalefeti içerisinde Rojava’da Kürtlerin projelerini destekleyen taraflar var mı?
Doğrusu onlar da demokratik özerlik projesi çok iyi bir proje diyorlar. Onlar da bu projenin Suriye’den fayrı olmadığını, Suriye’yi parçalamadığını görüyorlar. Öyle bir proje ki yarın birgün Kürtlerle Arapların çatışmasını engelliyor. Pratikte eksikleri olabilir ama yeni bir tecrübe oluşuyor. Proje olarak özellikle baktığımızda kadınlar Rojava’daki meclislerde öncüdürler. İdari konularda askeri faaliyetlerde, her yerde. Herkes bu projenin örnek olduğunu söylüyor. Şimdi bunun dışında Suriye’de, Ortadoğu’da başka projeler var mı? Baas projesi var, Müslüman Kardeşler projesi yani Türklerin projesi var. Ve bir de bilinen IŞİD projesi var. Bu ülkeler de hangi projenin daha makul olduğunu görüyor, Suriye’nin sorunlarını çözen proje Türkiye’nin şiddetle karşı çıktığı demokratik özerklik projesidir. IŞİD veya Müslüman KArdeşler projesi olduğunuzda Türkler karşı çıkmaz ama demokratik özerklik dediğinizde, Kürtlerin haklarından bahsettiğinizde Türkler karşı durur. Sizi kabul etmezler. Diğer ülkeler bize tavılarını açıkça anlatıyorlar. Suriye’nin geleceğinin bu projede olduğunu belirtiyorlar. Bu konuda resmi tavırlarını da ileride gösterecekler. ABD şu ana kadar resmi olarak Özerk Yönetim projesi Suriye’nin gelecek projesidir demedi ancak birçok ülke bunu bize söyledi.
Siz sürekli ENKS’nin Suriye muhalefetinden çıkmasını istiyorsunuz. Fakat ABD’nin size de bu mhalefet aktmak istediği şeklinde iddialar var. Yarın birgün Suriye meselesinin çözümü için müzakereler başladığında nasıl olacak. ENKS ile anlaşırsanız Suriye muhalefetinde yer alacak mısınız yada ayrı bir sisteminiz mi olacak, farklı bir oluşum altında mı bu müzakarelere katılacaksınız?
Şimdi biz ENKS muhalefetten çıkmalı şeklinde bir şart ilerü sürmedik. Fakat akıl ve mantık diyoruz. Bir araya geleceksek eğer, programın başında da dediğim gibi aynı mecrada yürümeliyiz. Birlikte bir yöne bakacağız. Fakat birlikte aynı yöne bakacaksak, sen bir yerde ben bir yerde nasıl olacak bu? Nasıl aynı yolda yürüyebileceğiz? Ortak bir yol bulmamız lazım. Bunu biz diyoruz diye değil ama mantıklı düşünmek açısından söylüyorum. Muhalefet dedikleri Türklerle bir olup Efrin’i, Gire Spi’yi, Sere Kaniye’yi işgal etti. Daha önce de Ceralus, Azez ve Bab’ı işgal etmişlerdi. Bu muhalefet belli bir proje sahibi. Yarın biz ENKS ile birleşirsek eğer, örneğin diyorum, orak bir karar alırsak ki Kürtdevari olması da buradan geliyor, Efrin işgalden kurtarılmalı dersek, bu kardeşlerimiz ne yapacak, nasıl tavır alacak? Efrin özgür olmalı çünkü Efrin özgür olmadan çözüm olmaz diyoruz. Ama onlar hem muhalefetin içerisinde hem de bizim yanımızda yer alıyorlar. Bizimle birlikte yaşasın Efrin, Efrin özgürleşsin diyecekler mi? Bunun için bizimle muhalefete karşı savaşacaklar hem de muhaletef içerisinde yer alarak. Muhalefet bunu kabul etmezi. O zaman şunu diyecekler, “sen nasıl benim üyemsin ama gidip onlarla bir olup benimle savaşıyorsun?” böyle olur mu? Böyle kabul etmezler. Bunu biz diyoruz diye değil. Yada biz de onlar gibi olup muhalefete katılırız ki o zaman bizim demokratik ulus projesinden, seküler demokratik projemizden vazgeçmemiz gerekiyor. Türkiye ve muhalefete tabi olmamız gerekiyor. O zaman bizim de Efrin’in işgal edilmesini kabul etmemiz ve kanıksamamız gerekiyor. “Gam yemeyin bunlar Suriye’yi temsil ediyor, Suriye’nin özgürlüğünü ve geceğini savunuyorlar”, dememiz lazım.
Dolayısıyla bu çok hassas bir mesele. Bu nedenle bizim alternative bir yol bulmak için yöntem konusunda anlaşmamız gerekiyor. Alternatif yol nedir? Ne biz muhalefete gidelim ne de muhalefet bize gelsin. Muhalefet zaten Türkiye’nin çigisinde, yani düşman çizgisinde. Demokrasiye karşıdırlar, sadece Kürtlere de değil, demokratik sistemi kabul etmiyorlar. İnanın yarın onlar Suriye’de iktidara gelse halk Beşşar Esad’ı mumla arar. O zaman ne yapmamız gerekiyor? Demokratik güçler var, ılımlı olanlar ve muhalefet ile aynı çizgide olmayan yurtseverler var. bunlar Suriyeli ve onları destekleyerek ittifak kurabiliriz. Mesela Demokratik Suriye Meclisi neden kuruldu. Neden şimdi birçok farkjlı güç bu Meclis’te bir araya gelmiş, neden birçok taraf da bu Meclis’i kabul ediyor? Çünkü Demokratik Suriye Meclisi bilinen muhalefetin dışında Suriye’nin demokratikleşmesi için çalışan bir çatı olmayı başarmıştır. Türkiye destekli muhalefet de kendisini bir çatı örgütü olarak tanıtıyor ama gerçekten halkımız bu muhalefet içerisinde yer almamızı kabul etmiyor. Biz onların projesini kabul edersek ve Allah göstermesin bugün Şam bu muhalefetin eline düşerse yarın Kürtleri mahvedecekler, tek bir Kürt’ü sağ bırakmayacaklar. Bırakın bunları, bu Kürt falan partinin üyesi, falan partinin taraftarı demeyecekler. Mantık ve zihniyetlerinde bu var.
Bakın biz dadece birlikte ortak bir açıklama yaptık, yahu bir açıklama, biz bir ön anlaşmaya vardık dedik, kendisini en democrat diye tanıtanlar, Kürtlere ne hak isterse vereceğiz, Kürtler için şunu yapacağız bunu yapacağız diyenler bile, şimdi isimlerini ağzıma almak istemiyorum, amasızca saldırmaya başladı. Yani yarın bir araya gelip projemizi uygularak ne yapacaklar merak ediyorum. Kahire’de toplanan bazı güçler vardı, bazıları şimdi Avrupa’da yaşıyor. Geçen yıl çok iyi görüşleri vardı fakat kimse destek vermeyince bir tarafa çekildiler. Onlarla bir araya gelebilir, demokratik çizgiyi daha ileri götürebiliriz.
Kürtlerin Suriye’nin geleceğinde rolü ne olacak. Suriye’nin artık siyasi bir değişimin eşiğinde olsuğu belirtiliyor. Sizce bu doğru mu?
Biliyor musun eğer biz iyi örgütlenebilirsek Kürtler Suriye’nin geneli için demokratik bir projenin öncülüğünü yapabilirler. Kürtl olduğumuz için kendimizi övüyoruz değil, Kürtler demokratik bir projenin sahibidirler. Suriye’deki diğer bileşenlere bakın, demokratik bir projeleri yok ama bu kötü oldukları manasına gelmiyor. Iyi veya kötü anlamda demiyorum. Müslüman Kardeşler projesi biliniyor. Diğer tarafların projeleri de biliniyor. Sadece Kürtlerin böyle bir araya gelebileceği ortak bir projeleri var. Ulusal davamız var. Ama aynı zamanda Kürtler bu güçleri ile Suriye’ye öncülük de edebilirler. Yani nasıl engeller var, örneğin bazen görüyoruz, Suriye’nin bir kentinde çıkıp kendilerini Suriye’nin sahibi gibi gösteriyrolar, Suriye’nin öncüsü sayıyorlar ve sanki biz burada misafirmişiz gibi tavır sergiliyorlar. Açık söyleyeyim, biz bunu kabul etmiyoruz. Suriye bizimdir de. Tamam, bizim özgünlüğümüz var, Kürt’üz ama Suriye aynı zamanda bizimdir de.
Suriye hükümeti ile ilişkileriniz nasıl? Aranızda herhangi bir görüşme var mı? Zaten Velid Muallim’in son açıklamalarını da duydunuz. Siz Şam’ın günlük ihtiyaçları üzerinden Kürtlerle ilişki kurduğunu belirtmiştiniz. Hayati konular hakkında Özerk Yönetimle görüşüyorlar mı?
Rejimin gerçekliği biliniyor. Yani Baas zihniyeti, yıllarca halkimiyeti altında yaşadık. Zulüm ve baskılarını gördük. Politikaları budur. Karşılarındakini yok sayıyorlar. Sen yoksun, yalnızca ben varım diyor. Bu ülkeyi ben yönetirim diyor. Maalesef bu ülke 9 yıldır virane olmuş ama hala bundan bir ders çıkarmamışlar. Böyle olmamalıydı. Geçmişte hata yaptığını ve Suriye’nin yıkılmasına neden olduğunu kendini değiştirmesi gerektiğini görmeli. Diyaloğu çok istedik. Hatta bazen Rusların yardımıyla görüşmeler de yaptık. Ama sonuçta hazır olmadıklarını gördük. Şu anda görüşmelerimiz yok. Görüşmeler olsa da adım atmaya hazır olmadıklarını görüyoruz. Halen Suriye’yi eski haline getireceğini düşünüyor. Dünya ve şartlar değişti. Eskisi gib olmaz. Suriye’nin 2011 yılına dönmeyeceğini öğrenmelerini umut ediyoruz. Aksine bu projeyi kabul ederlerse Suriye daha güzel olur. Barış ve zenginlik gelir. Bölgede demokrasinin bir numunesi olur. Suriye halkı neden hep yoksulluk içinde yaşasın, savaş olsun. Bu adımı atarlarsa olur fakat eski mantıklarında ısrar ederlerse maalesef Suriye’nin durumu da bu karışıklılar içinde devam eder.