Hak ve Özgürlükler Partisi (HAK-PAR) Genel Başkanı Kemal Burkay, IŞİD\'in Kobani saldırıları ile ilgili olarak yazılı bir açıklama yaptı.
Türkiye üzerinden bir yardım koridoru açılması gerektiğini savunan Burkay, \"IŞİD katil sürüsünün Kobani kuşatması çok kritik bir aşamaya ulaştı. Bir avuç Kürt savaşçı kenti kahramanca savunuyor, ama yeter silaha ve mühimmata sahip değiller ve ellerindeki tükeniyor. IŞİD ise ağır silahlarla saldırıyor. Kobani savaşçılarının acil desteğe ihtiyaçları var. Yardım koridoru ise ancak Türkiye üzerinden açılabilir. Kobani düşerse kimse sevinmesin, Türkiye sınırının bitişiğinde yeni bir Afganistan oluşacak. Daha doğrusu, zaten oluşan bataklık daha da genişleyecek. Kürt bölgesi şu anda bu cehennem güçlerinin öncelikli hedefi. Dün Şengal\'di, bugün Kobani. Kobani düşerse yarın başka Kürt bölgelerine, örneğin Cezire ve Kürt Dağı bölgelerine sıra gelecek. Ama bu yangının etkileri daha şimdiden Türkiye\'yi ve Kuzey Kürdistanı da yakmaya başladı. AK Parti hükümeti, Esad\'ı yıkma tutkusuyla dolu dizgin giderken ve Kobani olayını IŞİD\'le PKK-PYD\'nin kavgası gibi yorumlayıp seyretmekle yetinirken -belki de böylece bir taşla iki kuş vurduğunu düşünürken- Kürt halkının hissiyatını hesaba katmadı. Kürt halkı, Kürdistan\'a yönelik bu vahşi saldırıyı, bu soykırımı seyretmekle yetinemezdi. Bu Kürt toplumunda büyük bir öfke seline yol açtı ve işler çığırından çıkmaya başladı. Kürdistanı ve metropol kentleri saran gösteriler, şiddet eylemleri daha şimdiden büyük tahribata ve kan dökülmesine yol açtı. Birçok ilde ilan edilen sokağa çıkma yasağının yarın nereye varacağı kestirilemez. Bu yangın bizzat AK Parti hükümetini ve bir kez daha mevcut güdük demokrasiyi yutabilir\" ifadelerini kullandı.
\"DAVUTOĞLU, HİÇBİR SOMUT ADIM ATMIYOR\"
Başbakan Davutoğlu\'nun IŞİD\'in ilerleyişi karşısında engelleyecek bir somut adım atmadığını iddia eden Burkay, \"Sonuç olarak AK Parti hükümeti, Gezi olayında olduğu gibi bu olayda da krizi iyi yönetemedi. Davutoğlu, Kobani\'nin düşmesine fırsat vermeyeceğiz derken, IŞİD\'in kuşatması ve ilerleyişi karşısında bunu engelleyecek hiçbir somut adım atmıyor. Erdoğan ise \'Kobani düştü düşecek\' diye dünyaya ilan etmekle yetiniyor. Kobani direnişine destek, ille de oraya Türk askeri göndermek değildir; bizce de buna gerek yok, ama Suruç üzerinden bir koridor açarak içerden ve dışarıdan gelecek lojistik desteğe pekala olanak sağlanabilir. Türk hükümeti, IŞİD kuşatması altında ve böylesi bir ölüm kalım anında PYD\'nin Esad rejimiyle bağlarını koparıp, özerklik talebinden vazgeçip Türkiye\'nin kontrolüne girmesini istiyor. Bu çok acımasız ve fırsatçı bir tutumdur. Suriye sorunu sırf Esad rejiminin yıkımıyla çözülecek bir sorun değil. Yıkım sonrası yerine gelecekler Esad\'ı aratabilir. Bu nedenle yapılması gereken, öncelikle büyük güçlerin Suriye\'ye bir çözüm bulmakta uzlaşması, BM Güvenlik Konseyi\'nin harekete geçmesi ve Suriye\'de, Esad\'ı, muhalefeti ve ilgili tüm tarafları kapsayan bir uzlaşmanın sağlanmasıdır. Bu da temel insan haklarını ve ülkedeki tüm etnik grupların haklarını güvenceye alan demokratik bir anayasa yapıp ardından genel seçimlerle merkezi ve yerel özerk veya federal yönetimlerin oluşturulmasını gerektirir.
Bir başka deyişle, Suriye\'nin gerek duyduğu federal ve demokratik bir yapılanmadır ve bunun için geniş bir uzlaşma gerekir\" açıklamasında bulundu.
\"DEĞİŞİMİ, KOBANİ HALKINA AÇIK DESTEK ELİNİ UZATMAKLA BAŞLATMALIDIR\"
Kobani\'deki saldırının püskürtülmesi için direnişçi güçlere her türlü lojistik desteğin sağlanması gerektiğini vurgulayan Burkay, \"Türkiye\'ye ve Suriye\'nin diğer komşularına düşen de böylesi bir uzlaşıya destek olmaktır. Suriye Kürdistanı da böylesine bir yapılanma içinde özerk veya federal yönetim oluşturabilir ve Kürt halkının buna hakkı var. Türk hükümeti, ille de Esad yönetimini yıkıp Suriye\'nin başına İslami bir rejim getirme takıntısı gibi, Kürt bölgesinin özerkleşmesi konusundaki fobisini de aşmalı ve bugüne kadar izlediği yanlış politikayı değiştirmelidir. Bu değişimi, öncelikle Kobani halkına açık destek elini uzatmakla başlatmalıdır. Bu ise salt saldırıdan, kıyım ve vahşetten kaçan sivillere kapıyı açmakla olmaz (bu zaten her devletin göstermesi gereken insani bir davranıştır), asıl olarak Kobani\'deki saldırının püskürtülmesi için direnişçi güçlere gerekli her türlü lojistik desteği sağlamakla olur. Böylesi bir destek içerde de toplumsal barışı sağlamak ve Kürt sorununun çözümü yönünde gerekli ciddi, somut adımları atmak için bir başlangıç olur\" dedi.
\"İÇ ÇATIŞMA YARATANLARA KARŞI UYANIK OLMAK GEREKİR\"
Kemal Burkay, açıklamasını şöyle sürdürdü: \"Öte yandan, Kobani\'deki durum nedeniyle halkımızın duyduğu acı ne denli büyük olursa olsun yapılacak gösteriler barışçı biçimde olmalı. Taş ve Molotof kokteyli atmak veya kamu mallarına ve esnafa zarar veren her türden eylem, Kürt halkının haklı mücadelesine hiçbir yarar sağlamaz, sadece zarar verir. Bunun yanı sıra, böylesine gergin durumlarda provokatör unsurlar da barışçı kitle eylemini çığırından çıkarmak, şiddete yöneltmek için fırsat kollarlar. Şu veya bu odağın planlarına hizmet eden bu tür provokatörler kitlelerin öfkesini aynı zamanda başka gruplara, İslami çevrelere, diğer partilerin merkezlerine yöneltmek ve Kürtler arasında, geçmişte olduğu gibi bir iç çatışma yaratmak için de ellerinden geleni yaparlar. Buna karşı uyanık olmak, gerekir. Kürdistan\'da olsun, metropol kentlerde olsun, siyasi partiler, liderler, sivil toplum örgütleri ve tüm sorumlu aktörler, bu tür eylemlerin çığırından çıkıp şiddette ve vandalizme yönelmesini önlemek için çaba göstermeli, uyarıcı olmalıdırlar\"