Nizamettin Taş: Kandil, Hesap Vermelidir

Yurtsever Demokrat Parti’nin (Partiya Welatparêzên Demokrat - PWD) lideri Nizamettin Taş (Botan), hendek ve barikatların ardından başlayan süreci “milat” olarak değerlendirdi.

11.06.2016, Cts - 20:28 [ Güncellenme: 11.06.2016, Cts - 21:29 ]

Nizamettin Taş: Kandil, Hesap Vermelidir
Haberi Paylaş

PWD lideri, “Kuzey’in (Türkiye Kürdistanı), Rojava’ya (Suriye Kürdistanı) feda edildiğini” dile getirdi. PKK tarihinde ilk defa bu kadar kitlesini kaybediyor diyen Nizamettin Taş, Hendek siyasetinin faturasının HDP’ye veya Gençlere de kesilemeyeceğini, Kandil yönetiminin bundan sorumlu olduğunu belirtti.

PWD lideri Nizamettin Taş, Rûdaw’dan Gülbahar Altaş\'ın sorularını yanıtladı…

PKK’nin çatışma yaşanan kentlerden çekilmesiyle ilgili ne düşünüyorsunuz? Sizce niye böyle bir karar verdi?

PKK’nin stratejik ve taktik hattı yanlıştı. Bundan dolayı başarıya ulaşması zor. Bir gömleğin ilk düğmesinin yanlış iliklenmesi gibi. Yanlış taktiğin bir başarıya ulaşması asla mümkün değildir. Nitekim Türk Ordusu son dönemde uçak da kullandı. Yani muaazzam bir güç dengesizliği vardı.

Gençler büyük bir kahramanlık örneği gösterdi ama mücadele biçimi yanlıştı. PKK şu anda farklı açıklamalarda bulunuyor; “HDP yeterince direnmedi. Direnen gençler taktik değiştiremedi....”Hatta yöneticilerinden biri “Biz Türk Devleti’nin bu kadar barbar olacağını beklemiyorduk” dedi.

Başarısızlığının ilk nedeni, bir kere başarı için amaç-hedef-taktik bütünlüğüne ihtiyaç var. PKK’nin hedefi “demokratik cumhuriyet”tir. Hatta Güney Kürdistan’da olduğu gibi şiddetle devlet kurmaya karşı çıkıyor. Devlet istemiyor, demokratik cumhuriyet istiyor. Kuzey Kürdistan’da ise “demokratik özerklik” istiyor. TC’yi demokratikleştirmenin yöntemi de hendek savaşı ve silahlı mücadele değil. Bu açıdan asıl suç PKK’nin demokratik cumhuriyeti hedeflerken, hendek savaşına başvurmasıdır.

İkincisi; özellikle gerilla savaşının sürdürdüğü ülkelerde,ayaklanma savaşın son aşamasıdır. Savunma-denge -saldırı aşamasıdır. Saldırı aşamasının sonunda kırlar kentler kuşatılır. En son kentlerde ayaklanmalar yapılır.

PKK’nin başlattığı hendek savaşında bir bütünlük yoktur. Birbirinden kopuk, bağımsız, biri düştüğünde diğeri devreye giriyor. Adeta devlete “Gel, şu kasabayı al, tahrip et, yık, orada direnen tüm gençleri öldür, ben diğer şehirlere başlayacağım. Sırayla gel bütün Kürt illerini yık, isyancılarını da öldür” demeye getiren bir pratik izlendi.

Oralarda HDP % 80’in altında oy almadı. Bölgede memur ve askeri çıkarırsanız bu demek oluyor ki % 100’lük bir kitle olduğu gibi HDP’yi destekledi. Yani PKK’yi desteklediği manası çıkar. Tarihe de bakıldığında sözkonusu yerler gerilla savaşını en çok destekleyen, savaştan dolayı da göç eden kitledir. En çok bedeli ödeyen kesim. Mutlaka herbirinin evinde bir-iki şehidi ve malı yağmalanmış kesim…PKK bunu yaparak zaten bedel ödeyen bu kesime çok daha büyük bir fatura ödetti.

Devletin uygulamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türk Devleti’nin Silopi’yi düşürdükten sonraki icraatlarına bakın. Direnen veya sivil gençlere, fistan giydirerek, çıplak veya yerde süründürerek. “Siz eğer TC’ye karşı çıkarsanız sizin akibetiniz işte böyle olur! Sizi paletlerin altında ezeriz, rezil ederiz, teşhir ederiz” mesajı verdi. Aslında PKK’nin yarattığı hendek savaşı da sonuçta budur.

Bu tablodan sonra esas direnen kesim o kadar yıpranmış, tahrip edilmiş o kadar onuru kırılmış, o kadar yalnız bırakılmış ki, Türk Devleti’nin askerinin, polisinin ağzına yem olarak atıldı.O kitlenin bir daha kendini toparlaması yılları, onyılları bulur. Bunun bir faturasının mutlaka kesilmesi lazım.

Fatura kime kesilecek?

Bunun faturası HDP’ye kesilemez. Gençlere de kesilemez. Bu fatura Kandil’deki yönetime kesilir. Onlar hesap vermek zorunda. Onlarca, binlerce yanlış taktiğin yıkım getirmenin sonucunda, yıkılan, göç eden, perişan edilen, binlerce şehit düşen gencin kanı var. Hiç olmazsa saygılı davranılıp, “Hata bizimdir” denilmeli. Halk bunu bekliyor. Bunu gösteremeyen bir yönetimi halk asla affetmez.

Kandil kendilerine yanlış bilgiler aktarıldığını açıklamıştı…

Bunu mutlaka belirtmem gerekiyor. Son yıllarda devrimde esas bedel ödeyen kitle, legal çalışmaların dışında kaldı. Değer verilmedi, küstüler. Ya bu çemberin dışında kaldılar ya da evlerinde oturdular. Son yıllarda bedel ödeme ve işkence yoktu. Yani siyaset tam rant kapısına dönüştü. Dolayısıyla, geçmişte mücadeleye karşı ne kadar tavır takınan varsa hepsi HDP’ye çöreklendi, nemalandılar, siyaset yaptılar. Şimdi bir ihtimal bunlar rantçı kesim bu doğru. Kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirme, hatta devletin bunlar aracılığıyla mücadeleyi tuzağa düşürme gerçeği vardır.

PKK yönetiminin birkaç rapora dayanarak karar alması mümkün değil. PKK bu tür durumları onlarca defa toplanarak, çok iyi analiz eder. Yani bir yanılma - yanıltma her çevreden olabilir. Devlet de yanıltabilir. İran ve birçok güç de, ama yönetime düşen yanılmadan davranmaktır.

Kaldı ki burada yanılma yoktur. Yanılma olsa dahi dediğim gibi bir şehirde başlar, sonuçlarına bakıldıktan sonra zarar verdiği anlaşıldığı gibi vazgeçilir. Batman, Van, Viranşehir ayaklanmadığı için “hain şehirler” ilan edildi.

Peki yapılmak istenen neydi?

Savaşın asıl hedeflerinden biri; hem PKK, hem Türk Devleti açısından Rojava ve Ordoğu’daki gelişmelerdi. Ortadoğu’da birçok güç Türkiye’yi bu denklemin dışında tutmak için PKK’nin eliyle bu çatışmaları başlattı. PKK de Rojava’daki statüye egemen olmak için; İran, Suriye, Rusya ve kısmen de ABD’den bu desteği sağlamak için buna başvurdu. Komple savaşın içinde Kuzey, Rojava’ya feda edildi.

PKK Kobani nedeniyle başlayan ve 3-4 gün süren, 57 kişinin ölümüne neden olan olaylarda şöyle bir sonuca vardı; “Eğer o ayaklanmayı bir plan dahilinde iyi organize etseydim, AK Parti hükümetini düşürebilirdim.” Saydığımız bu ülkeler dayatınca “Türkiye denetimin dışında kalsın bundan dolayı çatışmaları başlatın” denilen bir nevi durum oluştu.

PKK de böylece AK Parti hükümetini yıkacağını ve Rojava’daki kazanımlarını garantiye alacağını düşündü. Raporların neden olduğu yanılgıdan dolayı kuzeyde şehir savaşları başlamadı.

3’üncü bir neden de AK Parti Haziran seçimlerinde yenilgiye uğrayınca, Türkiye’deki şovenist tarafları yanlarına çekmek istedi. Nitekim, Kasım seçiminde bu taktikle başarıya ulaşarak tek başına iktidar oldu. Burada töhmette de bulunmamak gerekiyor. Bu savaşa saydığım 2 nedenden dolayı sadece PKK’nin dayatması olmadı, aynı zamanda Türk Devleti de PKK’yi kazanamayacağı bir tuzağa düşürdü. Oradan da yeniden iktidar oldu. Savaşı başlatan AK Parti, buna zemin olan PKK’dir. İkisinin toplamı bir çatışmadır.

PKK’nin kitlesel gücü süreçten etkilenmiş midir

Halkın PKK’ye duyduğu güven ciddi oranda sarsıldı. Aslında bu bir anlamda bir milattır. PKK tarihinde ilk defa bu kadar kitlesini kaybediyor. PKK’nin tek bir şansı var. Rojava’da savaş sürüyor. Güney Kürdistan’da devletleşmeye dönük çalışmalar var. PKK denediği taktik nedeniyle stratejik bir yenilgiye uğradı. Eğer Güney ve Rojava telafi etmezse, PKK dağa sıkışmış marjinal bir duruma gelirdi. Ödenen bedelin faturası önümüzdeki günlerde açığa çıkar.

PKK’nin şansı Güney Küridistan’da muazzam bir gelişme sağlaması. Rojava’da bir statüye doğru gidiliyor.

PKK’nin Kuzey’de alternatifi yok. Kürt cephesinde de PKK’yi dengeleyecek ulusal tüm unsurlar toplayacak yurtsever bir cephe yok. Kuzey’de siyasi demokratik mücadeleyi esas alan bir yapı olsaydı, PKK’nin tarihi değişirdi. Ben inanıyorum ki Kuzey Kürdistan’da PKK tarzı tekçi, demokratik olmayan, Kürtlük’ten de tamamiyle soyutlanmış, Kürdistani hiçbir talebi olmayan bir partinin de artık geleceği yoktur.

Tasfiye mi olur demek istiyorsunuz?

Hayır. PKK’nin bu anlamda sahip olduğu muazzam bir gücü var. Ama tıpkı Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran CHP gibi 1950’lerde çok partili dönemiyle Demokrat Parti, CHP’ye karşı üstünlük kazandı. CHP o günden bu yana iktidarı ele geçiremedi.

PKK’de uzun bir dönem Kürdistan siyasetinde bir şekilde yer alacak. Ama zirvesi buydu, bundan sonra daha çok başaşağı gidecek.

Bundan sonra gelişecek olan Kürt yurtseverliğidir. Belki de tarihte ilk defa Kürtler ulusal kimliğiyle ulusal duygularıyla, ulusal demokratik bir şekilde çıkışlarını yakalıyor. Buna cevap verecek yurtsever bir potansiyel var. Mevcut partilerin dışında yüzlerce birikim sahibi deneyimli kişi var. Bunlar biraraya gelerek ciddi ulusal blok ve güçbirliği yaparlarsa - ki şartlar bunu zorluyor - bence Kuzey Kürdistan’a bir damga vurur.

PKK Güney Kürdistan’da bağımsızlığa neden karşı?

Açıkça, “Kursalar da biz yıkarız” diyorlar. Bunun içinde Değişim Hareketi (Goran) epey problem yaratarak, iç çatışma çıkaracak kadar olumsuz bir tavır takındı. KYB - Goran her zaman olumsuzdur demiyorum ama İran’ın kışkırtması var. Böyle bir cephe oluşturarak bağımsız Kürdistan’ın kurulmasını sekteye uğratmak istiyor. KDP’ye karşı görünüp asıl amaç Kürdistan’ın bağımsızlığına engel oluşturmaktır. İnanıyorum ki KYB böyle oyuna gelmez. Kürdistan’da devlet kurulmasını engelleyen güçler var. Bunun için IŞİD’le saldırdılar boşa çıktı. İç problemler çıkartmaya çalıştılar. Daha sonra PKK problem yarattı. Çok olumsuz şeyler oldu.

Peki Rojava…

Bakın PYD “demokratik güçler” adı altında Kürtler dışında Arap, Türkmen, Ermeni, Süryani, herkesle birleşiyor. Bu güçlerin hiçbiri de aslında örgüt de değiller. Allah bilir birçok yerden de para alıyorlar. Esas güç PYD’dir. PYD’nin mantığı önemlidir. Herkesle birleşiyor, peşmergelerle birleşmiyor. Güney Kürdistan’da yetişen binlerce Rojavalı peşmerge var. Savaşta en ön safhada savaşan tecrübeli bir güç. Bunlar Rojava’ya giderse PYD- Rojava Peşmerge ittifakında kısa sürede IŞİD’i yok edebilirler. Kürdistan’ın topraklarını alırlar.

O zaman diğer oluşumlara gerek kalmayacak…

Hiçbir şeye gerek kalmayacak, peşmergenin Rojava’ya gitmesi demek Türkler’in bir daha ebediyen müdahale etmemesi anlamına gelir. Türkiye’nin tüm planları PKK’nin “terörist bir örgüt” olduğuna dairdir. Bakın PYD, IŞİD’e karşı savaşan en büyük örgüttür ama Cenevre’de temsil edilemedi. PKK, PYD için de artık yüktür.

YPG\\PYD- Peşmerge ittifakında Türkiye dahil, dünyada hiçbir güç Kürtler’in statü kazanmasına karşı çıkamaz.

Rakka ve Menbic operasyonları konusunda ne düşünüyoruz? Operasyonlar Kürtler’in çıkarına mı?

Rakka ile Menbic arasında fark var. Menbic, Cerablus, Azez Kürdistan çoğrafyası içindedir. Kendi toprağıdır. Coğrafya üzerinden kesinlikle pazarlık yapılmaz. Bir ulus herşeyde olduğu gibi bu kavramların da içini boşaltıyor. Mesela Güney Kürdistan’da da Türkmenler ve farklı kesimler yaşıyor. Olabilir. Ama sonuçta bu Kürdistan toprağıdır. Dolayısıyla Kürtler dışında - Araplar, Türkler, Rusya, ABD - kim Menbic’i, Azez’i ve Cerablus’u alırsa işgalci olur. Kürtler kendi toprağını kurtarıyor. Yapmaması hatadır.

Peki Kürt koridoru…

Kürdistan’ın kendi topraklarını birleştirmesi koridor değil. Türkler’in yarattığı, Kürdistan’ın toprak bütünlüğünün sağlanmasın diye uydurduğu bir kavram ve herkes bunu tartışıyor.

Asıl tartışılması gereken Rakka’dır. PYD aslında sağ duyulu davranıyor. PKK yöneticileri, bütün Ortadoğu’yu kurtaracaklarını söylüyorlar. Pratikte olmayacak birşey. Kürtler’in nüfusu Suriye’de 2-3 milyon arasında. Bu güçle bütün Suriye’yi kurtaramazsınız. IŞİD Rakka üzerinde tehdit oluşturuyorsa, Kürdistan’a olan tüm saldırılar oradan geliyorsa, bu tehlikeyi bertaraf etmek için ABD, Rusya hatta bazı Araplar’la birlikte çalışılabilir. Tıpkı peşmergenin Musul’da yaptığı gibi. Çünkü Musul’un tehdit olduğunu biliyor. Ama Musul’un Ninova tarafında Kürtler alacak.

Türkiye’de milletvekillerinin dokunulmazlığı konusunda nasıl bir seyir bekliyorsunuz?

Bazı milletvekillerini yargılanıp tutuklanmaları mümkün. Bu kararı Demokles’in Kılıcı gibi bunların başında sallayacaklar. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde HDP için siyaset giderek anlamsız hale gelecek. Vazgeçmeyecekler ama anlamsızlaşacak. Hiçbir insiyatifleri olmayacak.

İşler daha çok çığrında çıkarsa, AK Parti kendi geleceğini tehlikede görürse, şehir çatışmalarında herşeyi PKK’nin üstüne yükler, sonradan bir seçimlede başkanlık sistemini garantiye alır.

Dikkat edin, dokunulmazlıklara karşı halkın kılı kıpırdamıyor. Güya milyonlarca insanı ayağa kaldıracaktı. Bu millet yutmaz bunu. Çok sorumsuz bir şekilde o emaneti ve desteği harcadılar. Halk Kürtlüğü’nden vazgeçtiği için değil, HDP Kürtlük yapmadığı için tepki yok.

Barış süreci başlar mı? Abdullah Öcalan muhatap alınır mı?

Teorik olarak olağanüstü durumlar olursa, Apo devreye girerse birşeyler değişebilir. PKK saldırılarına devam edecek. Türk Devleti de şehirleri yakıp yıktıktan sonra zafer kazandığını iddia ediyor. Bunu kırsal kesime yayacak. Dolayısıyla Kasım’a kadar çok şiddetli çatışma olacak. Barış şu anda fazla gündemde değil.

Diğer partilerle ilişkileriniz ne düzeyde?

Hepsiyle ilişkimiz vardır. Hepsiyle de güçbirliği yapmaya çalışıyoruz. Siyasetin içinde aktifiz. Bizim Türkiye’ye şu anda gitme koşullarımız yok. Uzaktan kumandayla bir mücadele sürdürülemez. Kuzey’deki bütün Kürt partilerinin biraraya gelmeleri gerekir. Başta gençlik ve kadınlar olmak üzere yurtsever demokrat kesimin mutlaka harekete geçerek bir blok gerçekleştirmesi gerekiyor. Bu çerçevede elimizden gelen her türlü desteği vermeye çalışıyoruz

Rudaw / Gülbahar Altaş
Bu haber toplam: 37730 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:20:36:39
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x