İran'da din adamları, 1979'daki devrimden bu yana sürekli olarak iktidar mevkilerinde yer aldı.
Dini liderliğin yanı sıra cumhurbaşkanlığı, anayasa değişikliğinden önce başbakanlık, üst yargı başkanlığı ve diğer yüzlerce önemli pozisyon yıllarca din adamları tarafından üstlenildi.
Ancak son yıllarda din adamlarının siyasetteki ve toplum içindeki varlıklarının giderek azaldığına tanık oluyoruz.
Geçmişte halkın güvenine sahip olan din adamları, devrimden sonra iktidarı ele geçirebilmişti.
Ancak 40 yılı aşkın süredir devam eden İslami yönetimde, din adamlarının halkın güvenini yavaş yavaş kaybettiği ve artık aynı inandırıcılığa sahip olmadıkları görülüyor.
Bu güvensizlik, Mahsa Amini'nin ölümü üzerine 2022 yılında düzenlenen ve onlarca din adamının "sarık düşürme" eylemleriyle karşı karşıya kaldığı yaygın protestolarda daha da belirgin hale geldi.
Din adamlarını küçük düşürmeyi amaçlayan protestocular, onlarla alay etmek için sarıklarını kafalarından düşürüyor ve bunu videoya çekiyordu.
Ülkedeki hoşnutsuzluk, son parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de görüldü.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde tek din adamı adayı olan Mustafa Purmuhammedi, geçersiz oylardan daha az oy aldı.
Helikopter kazasında hayatını kaybeden eski Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi gibi Purmuhammedi de 1980'lerde 'Ölüm Komitesi' diye adlandırılan komitenin üyesiydi ve siyasi mahkumlar için yargısız infaz emirleri vermekle suçlanıyor.
Seçimlerde aldığı ağır yenilgiye tepki olarak Purmuhammedi, seçim sonucunun kendisi için öngörülebilir olduğunu ve yüksek bir oy sayısı elde etmenin "imkansız" olduğunu bildiğini ifade etti.
Peki İran toplumunda din adamlarının etkisi azalıyor mu? Din adamları iktidar mevkilerine seçilmezse, onların yerini kim alabilir?
İran'da yargının başına ve istihbarat bakanlığına hep din adamları getirildi
İran'ın ilk lideri Ayetullah Humeyni'nin tavsiyesi üzerine Şubat 1980'de yapılan ilk cumhurbaşkanlığı seçimlerinde din adamları aday olmadı.
Ancak devrimden sonraki ilk parlamentoda 164 din adamı yer aldı.
İran'da yargının başı ve istihbarat bakanı her zaman din adamları oldu.
Ayrıca, dini lideri atamaktan ve denetlemekten sorumlu olan Uzmanlar Meclisi'nin üyeleri de din adamları ve erkeklerden oluşuyor.
Anayasayı yorumlayan, seçimleri denetleyen ve adayları onaylayan Muhafız Konseyi'nin 12 üyesinden 6'sı da din adamı.
İkinci cumhurbaşkanlığı döneminden sonra, din adamlarının yürütme pozisyonlarına gelmelerine ilişkin yasak eski dini lider tarafından kaldırıldı.
Ekim 1981'den bu yana beş din adamı yürütmeden sorumlu olurken, din adamlarının cumhurbaşkanlığı makamında bulunmadığı sadece sekiz yıllık bir dönem oldu.
Her ne kadar 2009 seçimlerinin geçerliliği rakipleri tarafından sorgulanmış ve sonuçlarına karşı yaygın protestolara yol açmış olsa da bu dönemde Mahmud Ahmedinejad, Ayetullah Hamaney'in desteğiyle İran cumhurbaşkanı oldu.
Ali Hamaney, liderliğinin ilk yıllarında din adamlarını defalarca "sahnede" ve toplumdaki siyasi, sosyal ve kültürel değişimlerin "ön saflarında" yer almaya çağırdı.
Son yıllarda yaşlı din adamlarını genç imamlarla değiştirdi ve birçok önemli kuruma genç din adamlarını atadı.
Ancak istatistikler, din adamlarının siyasi ve sosyal varlığının yıllar içinde azaldığını gösteriyor.
Veriler, din adamlarının oylarındaki ilk düşüşün Ayetullah Humeyni dönemindeki üçüncü parlamento döneminde gerçekleştiğini ve din adamlarının sandalye sayısının ilk döneme kıyasla yüzde 50 azaldığını gösteriyor.
Bu eğilim reformcuların çoğunluğu elde ettiği altıncı dönemde de devam etti ve din adamlarının temsilci sayısı 35'e düştü.
Son parlamento seçimlerinde din adamları 290 sandalyeden sadece 17'sini kazanabildi.
Rejimin sembolü
Din adamları bir zamanlar İran'da halk arasında bir referans noktasıydı. Ancak yıllarca yönetimde olmalarının ardından pek çok kişi onları İran'ın sayısız sorununun sorumlusu olarak görmeye başladı ve onlar ülkedeki rejimin bir sembolü haline geldiler.
Reformculara yakın bir siyasi analist olan Abas Abdi, "Devrimin ilk yıllarında yüksek oy alan din adamları, devrim öncesi dindar sınıfa mensup oldukları, baskı altında oldukları, mücadele ettikleri ve halkla dayanışma içinde oldukları için halk tarafından seviliyordu" diyor.
Abdi'ye göre, "Devrimden sonra, bu pozisyonda olmanın fayda sağladığı din adamlarıyla karşılaşıldı. İktidardaki bu din adamları grubu halkın yanında yer almakta zorlanıyor, bu yüzden de halk onlardan uzaklaştı."
Din adamlarının sonu mu?
2022 yılındaki kitlesel protestolar ülke tarihinde bir dönüm noktası oldu.
"Jin, Jiyan, Azadi" (Kadın, Yaşam, Özgürlük) sloganının atıldığı protestolarda din adamları önemli ve büyük bir meydan okumayla karşı karşıya kaldı.
Protestocular "Din adamı gitmeli" sloganları attı ve "sarık düşürme" eylemleri protestonun sembolik bir parçası haline geldi. Öyle ki din adamları sokaklarda kendilerini güvende hissetmediler ve arkadan gelecek saldırılardan endişe duydular. Bazıları kamuya açık yerlerde cübbe giymeyi bile bıraktı.
Din adamlarına yönelik nefret ve güvensizlik uzun süredir artıyor ve bir gecede oluşmadı. İnsanlar ülkenin ekonomik ve siyasi durumundan din adamlarını sorumlu tutuyor. Onların performansı ülkedeki dini kurumları bile etkiliyor. Şu anda İran'daki camiler çoğunlukla boş.
'Ülkedeki yaklaşık 75 bin camiden 50 bini kapalı, bu bir felaket'
Üst düzey bir hükümet yetkilisi, "Ülkedeki yaklaşık 75 bin camiden 50 bini kapalı, bu bir felaket" diyor.
Son yıllarda ilahiyat fakültelerinde öğrencilerin sayısında da önemli bir düşüş kaydediliyor.
Yüksek yaşam maliyetleri ve okul ücretleri bu düşüşün nedenleri olarak gösteriliyor.
Son yıllarda okullarda ve bankalar gibi diğer kurumlarda iş olanakları yaratılarak öğrencilerin ilahiyat fakültelerinde kalmaları teşvik ediliyor.
Rejim, ilahiyat fakültelerini farklı araçlarla etkisi altına almaya çalışıyor.
Bazı analistler, İran'da dinin popülaritesinin azalmasının ve başta gençler olmak üzere toplumun çeşitli kesimleri arasında laikliğin artmasının nedeninin din adamlarının performansı olduğunu söylüyor.
Boşluğu kim dolduruyor?
Peki üst düzey hükümet pozisyonlarında din adamlarının sayısının azalmasıyla birlikte bu rolleri kim üstleniyor?
En başta Devrim Muhafızları ve güvenlik güçleri.
Devrim Muhafızları'nın parlamento, hükümet, kurumlar ve ekonomi sektöründeki faaliyetleri incelendiğinde, Mahmud Ahmedinejad'ın cumhurbaşkanlığından bu yana askeri ve güvenlik personelinin varlığının arttığı görülüyor.
Bir önceki parlamento döneminde en az 26 vekil Devrim Muhafızları'nda tuğgeneral ve albay seviyesinde komuta deneyimine sahipti.
Haziran ayında oluşturulan mevcut parlamentoda ise yaklaşık 30 vekilin Devrim Muhafızları geçmişi var.
İçişleri Bakanı olarak görev yapan Ahmed Vahidi gibi Devrim Muhafızları'nın önde gelen bazı isimleri de hükümette yer alıyor.
Bununla birlikte, cumhurbaşkanı yardımcıları ve valiler arasında Devrim Muhafızları üyelerinin varlığı da oldukça dikkat çekici; İran'daki eyalet valilerinin çoğu Devrim Muhafızları üyeleri arasından atanıyor.
Analistler, İran'da güçlü siyasi partilerin yokluğunda Devrim Muhafızları'nın İran'daki en uyumlu ve güçlü örgüt haline geldiğine ve sahip oldukları önemli ekonomik ve güvenlik gücüne dayanarak İran siyasetinde belirleyici bir oyuncu olarak hareket ettiğine inanıyor.
Devrim Muhafızlarının dini lidere olan bağlılıkları da din adamlarından daha fazla olabilir.
Ancak parlamentoda ve üst düzey hükümet yetkilileri arasında din adamlarının sayısındaki azalışa rağmen, İran'da din adamlarının etkisi ve rolü önemini korumaya devam ediyor.
Dini liderin doğrudan onun gözetimi altında faaliyet gösteren ve din adamlarından oluşan temsilcileri, tüm hükümet ve askeri kurumlarda belirleyici bir rol oynuyor.
İran'ın küçük ve büyük şehirlerindeki çok sayıda imam ve sayısız cami ise din adamlarının ülkedeki önemli rolünü vurgulamaya devam ediyor.