İran geçtiğimiz nisan ayında İsrail ile yaşanan gerilimin ardından nükleer doktrinini değiştirmekle tehdit etti
İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney’in Dış Politika Danışmanı ve İran Dış İlişkiler Stratejik Konseyi Başkanı Kemal Harrazi, İsrail'in İran’ın bekasını tehdit etmesi halinde Tahran'ın nükleer doktrinini değiştirebileceğini söyledi.
Harrazi, bir televizyon kanalına yaptığı açıklamada, “İran henüz nükleer bomba yapmaya karar vermedi, ama eğer bekası tehdit edilirse askeri doktrinini değiştirmekten başka çaresi kalmaz. Siyonist oluşum (İsrail) nükleer tesislerimize saldırırsa caydırıcılığımız değişir. İran nükleer silah üretebilecek teknik kapasiteye sahip” ifadelerini kullandı.
Harrazi’nin bu açıklamasından kısa bir süre önce Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Başkanı Rafael Mariano Grossi, İran'a yaptığı son ziyaret sırasında Tahran'ı UAEA müfettişleriyle iş birliği yapmadığı ve çözüm bekleyen sorunları masaya yatırmadığı için eleştirmişti.
İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) Nükleer Merkezleri Koruma Birlikleri Komutanı Tuğgeneral Ahmad Haktaleb, geçtiğimiz nisan ayında İsrail'in nükleer tesisleri vurmakla tehdit ederek İran üzerinde baskı kurmaya çalışması halinde İran'ın nükleer politikalarını gözden geçirebileceğini açıklamıştı.
İran Meclisi Ulusal Güvenlik Konseyi Üyesi Cevad Kerimi Kuddusi, iznin çıkarılmasıyla ilk nükleer silah denemesinin yapılması arasındaki sürenin bir hafta olduğunu söyledi.
Civan gazetesinde Hamid Habiri imzasıyla yayınlanan ‘(İsrail ile İran arasındaki) gerilim nisan ayında artarken İran nükleer doktrinini değiştiriyor’ başlıklı makalede şu ifadeler yer aldı:
“İsrail'in İran'ın Şam’daki konsolosluğuna düzenlediği hava saldırısından İran’ın İsrail’e düzenlediği el-Vaat es-Sadık Operasyonu arasında geçen 18 gün içinde İran ile Siyonist oluşum arasında eşi ve benzeri görülmemiş bir gerilim yaşanırken birçok şey de değişti. Artık daha büyük gelişmeler ve değişimler de olacak. Dış İlişkiler Stratejik Konseyi Başkanı Kemal Harrazi’nin de belirttiği gibi, bu saldırılardan sonra değişebilecek şeylerden biri de İran'ın nükleer programının yönüdür.”
Hamid Habiri: İsrail'in İran'ın Şam’daki konsolosluğuna düzenlediği hava saldırısından 18 gün sonra İran ile Siyonist oluşum arasında eşi ve benzeri görülmemiş bir gerilim sırasında birçok şey de değişti.
Bu değişimin nedeninin temelde Tahran ve Tel Aviv arasındaki eşi ve benzeri görülmemiş gerginlik döneminden kaynaklandığını belirten Habiri, “Bu gerginlik dönemi bir ölçüde ABD ve Sovyetler Birliği arasındaki 1962 Küba Füze Krizi benzetilebilir” yazdı.
Aynı zamanda İran’ın Dini Lideri Hamaney’in dış politika danışmanı olan Harrazi'nin sözlerinin nedenlerini sorgulayan Habiri, “Harrazi’nin sözlerinin nedenleri konusunda, (ABD Başkanı Joe) Biden yönetimini İran'la müzakere masasına oturmaya zorlamak için tehditkâr bir tutum olduğunu söyleyenlerin yanı sıra bunun İran'ın nükleer bombaya yaklaştığına dair bir tehdit olduğunu düşünenler de olduğundan farklı analizler ve görüşler söz konusu” ifadelerini kullandı.
Bazı uzmanların Harrazi’nin sözlerini 7 Ekim'den sonraki gelişmelerin bir parçası olduğunu düşündükleri belirtilen makalede, “Gazze’deki savaş devam ederken İran, UAEA ile iş birliğini azaltmış ve UAEA Başkanı Raphael Grossi'nin İran'ın nükleer bomba yapmaya yaklaştığından bahsetmesine yol açmıştı” denildi.
Uluslararası Kriz Grubu (Crisis Group) İran Program Direktörü Ali Vaez, Gazze’deki savaşın koşullarının İran'ı nükleer bir güç olmaya doğru ittiğini ve Tahran'ın Gazze’deki savaştan sonra daha güçlü olduğunu, ancak kendisini her zamankinden daha savunmasız hissettiğini değerlendirdi.
Mevcut şartların durumu Tahran ve Tel Aviv arasında nisan ayında yaşanan gerginlikten daha fazla kötüleşmesine yol açtığını söyleyen Vaez, “Çünkü Tahran, İsrail'in nükleer tehdidine maruz kalabileceğini düşünüyor. Askeri liderler kriz zamanlarında en kötüsünü beklerler. Bu yüzden Tahran ve İsrail arasında nisan ayında yaşanan gerilimin ardından İran rejiminin üst düzey yetkililerinin gerilimin tırmanması halinde nükleer bir devletle nasıl baş edebileceklerini düşünmeye başlamış olabilirler” ifadelerini kullandı.
Harrazi’nin sözleriyle ilgili olarak BBC Farsça'ya konuşan Uluslararası ilişkiler uzmanı Sina Hadadi, “Harrazi'nin tehdidini dikkate almalıyız. Çünkü İran nükleer silah yapabilecek kapasiteye, teknolojiye, bilime ve kapsamlı bilgiye sahip bir ülke. İran şu an tarihi bir dönüm noktasında. Nükleer doktrinini yeniden gözden geçirebilir. Harrazi'nin sözleri, ABD ve İsrail'e yönelik doğrudan bir tehdit ve uyarı niteliği taşıyor” yorumunda bulundu.
İran Şura Meclisi Ulusal Güvenlik Komitesi eski üyesi Ahmed Ardestani, Ham-Mihan gazetesi tarafından aktarılan açıklamasında “İran'ın nükleer bombayı çoktan yaptığını ve Harrazi'nin sözlerinin Tahran'ın nükleer silah elde ettiğinin duyurulmasının bir başlangıcı olduğunu düşünüyorum” dedi. Ham-Mihan gazetesi tarafından Ardestani'nin açıklamalarına dair “Bu açıklamalar pek inandırıcı olmayabilir, ancak gerçek şu ki nisan ayında İran ve İsrail arasında yaşanan askeri gerilim İran'ın nükleer programı konusundaki tutumunda radikal bir değişikliğe yol açtı” değerlendirmesi yapıldı.
Tahran, Gazze’deki savaştan sonra daha güçlü, ama kendini her zamankinden daha savunmasız hissediyor.
Resul Salimi, KhabarOnline tarafından yayınlanan ‘İran'ın Nükleer Yaklaşımını Değiştirmek: Tahran tarafından gönderilen önemli mesaj ne?’ başlıklı makalesinde, Dış İlişkiler Stratejik Konseyi Başkanı Kemal Harrazi’nin İran'ın nükleer programının askeri niteliğine değindi.
Makalede eski İran Dışişleri Bakanı ve Atom Enerjisi Kurumu eski Başkanı Ali Ekber Salihi’nin şubat ayında yaptığı bir açıklamada nükleer bombanın bir arabaya benzediğini, İran’ın bu arabanın tüm parçalarına sahip olduğunu, ancak bunları başka amaçlar için kullandığını söylediği hatırlatıldı.
Makalede şöyle deniyordu:
“Yetkililer nükleer silahların İslam hukukunda yer olmadığını altını her zaman çizdiler. Buna Hamaney'in nükleer bomba ve tüm kitle imha silahlarının üretiminin haram olduğuna dair fetvası da dahil. Ancak İran'ın nükleer doktrini Gazze'deki savaş ve İsrail'in artan tehditleri sonrasında taktiksel bir değişim geçirdi. Kemal Harrazi'nin açıklaması, İran'ın nükleer doktrininin yeniden gözden geçirilmesinin İran'ın bekasına yönelik bir tehditle karşı karşıya kalmasına bağlı olduğunu ve ülkenin siyasi ve askeri yetkililerinin İran'ın konvansiyonel silahlarının kullanımını yeniden tanımlayacağı konusunda hemfikir olduklarını gösteriyor. Dolayısıyla siyaset uzmanları, İran'ın nükleer tesislerinin hedef alınmasının, İran için bekasına yönelik bir tehdit oluşturan ülkelere karşı caydırıcılığı arttırmak amacıyla nükleer silah yapımına yönelik ilk adımların başlangıcı olacağını düşünüyorlar. Kemal Harrazi'nin sözleri ve İranlı yetkililerin İran'la gayri resmi olarak savaş halinde olan ülkelere yaptıkları uyarılar, İranlı siyasetçilerin kararlarını öngörülebilir kılmaya çalıştıklarını gösteriyor. Çünkü İran'ın öngörülemeyen eylemlerden uzak durması, uluslararası sahnede bilinçli hareket eden aktif bir devlet olduğunun önemli bir göstergesidir. İran'ın nükleer doktrinini yeniden gözden geçirmesine yol açan faktörlere ABD ve İsrail'in nasıl tepki vereceği ve Batılı ülkelerin sahadan ziyade diplomasiye yönelip yönelmeyeceği ise henüz netleşmiş değil.”
İran'ın yarı resmi ajansı ISNA, ‘İran askeri doktrinini yeniden mi gözden geçiriyor?’ başlıklı bir haber yayınladı. İran’ın nükleer doktrinin değiştirilmesinin çeşitli programların ve projelerin hayata geçirilmesi anlamına geldiği belirtilen haberde, “Ancak bu İranlı yetkililer tarafından yasaklanan ve UAEA tarafından kabul edilmeyen nükleer bir bomba yapılması anlamına gelmiyor” denildi.
Siyaset uzmanları, İran'ın nükleer tesislerinin hedef alınmasının, İran için bekasına yönelik bir tehdit oluşturan ülkelere karşı caydırıcılığı arttırmak amacıyla nükleer silah yapımına yönelik ilk adımların başlangıcı olacağını düşünüyorlar.
Arif Dehgan Dar, İtimad gazetesinde yayınlanan ‘İran ve gizli caydırıcılık stratejisi’ başlıklı makalesinde, Kemal Harrazi'nin sözlerinin, İsrail'in eylemlerini kontrol altına almak için bir baskı aracı olarak kullanılmak istendiğini öne sürdü. DMO Nükleer Merkezleri Koruma Birlikleri Komutanı Tuğgeneral Haktaleb’in İran’n nükleer tesislerinin hedef alınmasının İran'ın nükleer ve savunma doktrininde değişikliğe yol açabileceğini söylediğini hatırlatan Dar, “Bu açıklamaların ardından İran ve İsrail arasındaki gerginliğin büyük ölçüde azaldığını, nükleer ve uranyum zenginleştirme tesislerini hedef alınmadığını gördük” diye yazdı.
Arif Dehgan Dar, makalesinde şu ifadelere yer verdi:
Ancak her şey bölgedeki gelişmelere, Gazze'deki savaşın devam etmesine ve İran ile ABD arasında yeni bir müzakere turunun başlamasına bağlı. İranlı yöneticiler, Gazze'de derhal ateşkes talep etmeli ve ABD’lilerle müzakerelerde Gazze'deki savaşın sona ermesini ve İsrail'in ateşkesi kabul etmesini şart koşmalı.