Irak’ta 3 Ocak’ta ABD’nin düzenlediği hava saldırılarında İranlı General Kasım Süleymani ve Haşdi Şabi Heyeti Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi el-Mühendis hayatını kaybetti. Süleymani ve Mühendis, Irak’ta siyaset ve güvenlik alanındaki dengelerin İran’ın talep ve çıkarlarının gözetilerek dizayn edilmesinde önemli roller üstlenen iki önemli figürdü. Süleymani ve Mühendis’in bir diğer önemli rolü ise Irak’ta faaliyet gösteren Şii milis örgütler arasındaki koordinasyonu sağlamak ve taraflar arasında çıkan herhangi bir krizin büyümeden çözülmesini sağlamaktı.
Iraklı Şiilerin en üst dini mercii Ali es-Sistani’ye bağlı gruplar ile İran’a yakın Şii gruplar arasında meydana gelen ihtilaf ve anlaşmazlıklar, Süleymani ve Mühendis gibi karizmatik figürlerin varlığında neşet etme imkanı bulamıyor ve bastırılıyordu. Süleymani ve Mühendis’in ölümüyle birlikte daha önce hasır altı edilen bu ihtilaflar daha güçlü bir şekilde yeniden gün yüzüne çıktı.
Haşdi Şabi içinde başlayan çatırdamalar ihtilafın derinliğini göstermesi açısından da önem taşımaktadır. Mühendis, Haşdi Şabi Başkan Yardımcılığının yanı sıra Haşdi Şabi Genelkurmay Başkanlığı görevini de yürütüyordu. Mühendis’in ölümüyle Haşdi Şabi Genelkurmay Başkanlığı koltuğu boş kaldı. Koltuğa kimin oturacağı tartışmaları devam ederken İran’a yakın Şii gruplar, geçen ay yaptıkları açıklamada, Genelkurmay Başkanlığı’na Abdulaziz Ebu Fedek’in seçildiğini duyurdu.
Bu açıklama, Haşdi Şabi çatısı altındaki Sistani’ye bağlı gruplarda ciddi bir rahatsızlık oluşturdu. Nitekim Sistani’ye bağlı grupların Ebu Fedek atamasına sert tepki göstermesi, bu kararın kendileriyle istişare edilmeden verildiğini gösteriyor. Haşdi Şabi çatısı altında faaliyet gösteren iki Şii grup arasında daha önce ‘bastırılan ve hasır altı edilen’ ihtilaflar böylece Ebu Fedek kararıyla patlak verdi.
İki Şii grup arasındaki ihtilaflar sürerken, 18 Mart’ta Irak yerel basınında dolaşıma koyulan bir haberde, Sistani’ye bağlı grupların Haşdi Şabi’den ayrılarak Savunma Bakanlığı’na bağlandığı iddiası gündeme geldi. Irak Silahlı Kuvvetler Komutanı Askeri Sözcüsü Abdulkerim Halaf, 19 Mart’ta yaptığı açıklamada, söz konusu iddiayı yalanladı. Halaf, açıklamasında, Haşdi Şabi Heyeti’nin örgütlenme veya idari olarak Savunma Bakanlığı’yla bir bağlantısı olmadığını belirtti. Ancak Halaf’ın açıklaması, Haşdi Şabi içindeki çatlağı örtmeye yetmedi.
Sistani'nin Kerbela'daki Temsilcisi Seyyid Ahmed es-Safi, Halaf’ın açıklamaları sonrasında Haşdi Şabi çatısı altındaki Sistani’ye yakın grupların liderleriyle bir araya geldi. Sistani’ye bağlı yayın organı Al-Kafeel isimli web sitesinde yer alan habere göre, Safi ve grup liderleri ülkenin içinde bulunduğu güvenlik durumunu ve bu gruplardaki son gelişmeleri ele aldı.
Habere göre, görüşmede bulunan grup liderlerinin isimleri şöyle;
-Ensar el-Merceiyye Komutanı Seyyid Hamid el-Yasiri
-Ketaib İmam Ali Komutanı Şeyh Tahir el-Hakani
-Ali Ekber Tugayları Komutanı General Ali el-Hamdani
-Firkatu'l Abbas el-Kitaliyye Komutanı Şeyh Meysem ez-Zeydi
Safi, görüşme sırasında Haşdi Şabi’nin ideolojisi ve çalışma mekanizmasının tamamen milli olması gerektiğini vurguladı. Safi, burada yaptığı konuşmada, “Haşdi Şabi’nin ideolojisi ve çalışma mekanizması tamamen milli olmalıdır. Bu yeni bir talep değil. Bilakis bu bütün ülkelerde olduğu gibi doğal bir taleptir. Cepheye giden, çarpışan ve zafer kazanan savaşçılar Heyet (Haşdi Şabi) yönetiminin üst kademelerinde görev almayı tamamen hak ediyorlar” ifadelerini kullandı.
Safi’nin Haşdi Şabi için yaptığı ‘milli olma’ vurgusu, İran’a yakın grupların etkisinden duyduğu rahatsızlığı gösteriyor. Ayrıca Safi, Sistani’ye yakın grupların Haşdi Şabi’nin üst pozisyonlarında görev almayı hak ettiğini belirterek, İran’a yakın grupların Haşdi Şabi Genelkurmay Başkanlığı’na Ebu Fedek’i atama kararına karşı tavır koyuyor.
Safi, açıklamasının devamında şu ifadeleri kullandı;
“(Sistani’ye yakın) Bu savaşçılar, bizden çok şey bekleyen aziz Irak için mübarek fetvaya icabet ettiler. Savaş dönemlerinde haksızlığa katlandınız. Bazıları (Sistani’nin fetvasına olan) vefasını şahsi çıkarlara dönüştürmeye çalıştı ve safların bölünmesine yol açan baskılar uyguladı. Onların yanında yer alanlar kazanımlar elde etti, onlara muhalefet edenler tüm kazanımlardan mahrum kaldı. Bu, ahlaksızca bir yöntem ve hakikat değerlerinden uzaktır. Bu eylemlerin bir kısmı halen bazıları tarafından sürdürülüyor. Bundan daha garip olan şu ki, bizim ve onların üzerinde iyiliği bulunan dini merciye iftira atıyorlar. Bunlarla nasıl baş edilebilir?”
Sistani’nin 2014 yılında DEAŞ ile mücadele kapsamında verdiği fetvaya işaret eden Safi, konuşmasının birkaç yerinde yaptığı ‘siz ve onlar’ vurgusunu, örgüt içinde iki taraf arasında yaşanan kamplaşmanın bir dışavurumu olarak okumak mümkün. Safi’nin ‘bu eylemlerin bir kısmı halen bazıları tarafından sürdürülüyor’ ifadesi ise İran’a yakın gruplar ile Sistani’ye bağlı gruplar arasındaki hakimiyet kavgasının devam ettiğini gösteriyor.