Analiz: İran’ın İsrail Karşısındaki Yenilgisi Neden Hâlâ Bir Devrimi Tetiklemedi?

İran’ın stratejik altyapısının bombalanmasının hemen bir halk isyanı başlatacağı varsayımı, kuşatma altındaki insanların nasıl davrandığını temelden yanlış anlamak demektir.

04.07.2025, Cum - 10:34

Analiz: İran’ın İsrail Karşısındaki Yenilgisi Neden Hâlâ Bir Devrimi Tetiklemedi?
Haberi Paylaş

İsrail’in İran’a yönelik saldırıları, rejimi anında çökertmedi çünkü kuşatma altındaki halk öncelikle hayatta kalmaya odaklandı. İran’daki muhalefet bölünmüş durumda, iletişim engellendi ve rejim güçlü paramiliter yapıları sayesinde ayakta kaldı. Liderlik krizi ve ekonomik mafya yapıları, ani bir rejim değişikliğini zorlaştırıyor. Ancak savaş İran’ı zayıflattı; devrim mümkün ama zaman alacak.

Devrimler Zaman Alır

Bazı devrimler yıllarca yüzeyin altında kaynar, bazen aniden patlak verir. Diğerleri ise görünürde hiçbir işaret yokken birkaç saat içinde köklü hükümetleri devirir. İsrail, son 12 günlük savaşta İran’ın nükleer ve askeri altyapısını hedef aldığında, Batı’da pek çok kişi İran İslam Cumhuriyeti’nin siyasi, askeri, hatta toplumsal olarak çökeceğini düşündü.

Özellikle sürgündeki muhalif liderler ve bazı İsrailli yorumcular, bunun beklenen dönüm noktası olduğuna, rejimin aşağılanmış bir yenilgi yaşadığına ve İran halkının bu fırsatı değerlendireceğine inandı.

Ama beklenen ayaklanma gelmedi.

Sokaklar Boş Kaldı

Ne kitlesel protestolar patlak verdi, ne içeriden örgütlü bir isyan ortaya çıktı, ne de rejimin herhangi bir parçası şoktan dolayı çöktü. Dışarıdan bakanlar için —özellikle İsrail ve ABD’de— bu durum, otoriter rejimlerin zayıfladıkları anda hemen yıkılmadıklarını hatırlatan bir ders oldu. İran söz konusu olduğunda, devrimin hâlâ uzak olmasının nedenleri sadece “rejim korkusu” değil; yapısal, psikolojik ve lojistik nedenler de önemli.

Kuşatma Altında İnsanlar Öncelikle Hayatta Kalmayı Düşünür

İran’ın stratejik altyapısının bombalanmasının halkı hemen ayaklandıracağı beklentisi, kuşatma altındaki insanların davranışlarını yanlış okumaktır. İsrail harekâtının ilk 48 saatinde İran şehirlerini panik sardı. Yaklaşık altı milyon kişi Tahran’ı terk etti. Süpermarketler birkaç gün içinde boşaldı, benzin istasyonlarında saatlerce kuyruklar oluştu. İnsanlar temel ihtiyaçlarının derdine düştü; böyle bir ortamda kimse sığınaktan çıkıp rejim karşıtı sloganlar atmaz.

Muhalefetin Yanıtı Zayıf Kaldı

Sürgündeki İran Veliaht Prensi Rıza Pehlevi’nin ayaklanma çağrısı da yankı bulmadı. Pehlevi, “ulusal iş birliği zirvesi” düzenleyeceğini açıklasa da, halk arasında desteği sınırlı ve muhalefetin büyük kısmı Pehlevi’yi hâlâ geçmişin bir kalıntısı olarak görüyor. Muhalefet, monarşistler, cumhuriyetçiler, etnik milliyetçiler, seküler solcular arasında bölünmüş durumda. Rejim yarın yıkılsa bile muhalefetin hazır bir planı, ortak lideri yok.

İnternet Kesintisi ve İletişim Krizi

Savaş sırasında rejimin interneti kesmesi de ayaklanmayı engelledi. İnsanlar koordine olamadı, bilgi paylaşamadı. Kadın, Yaşam, Özgürlük protestolarından kalan yeraltı ağları bile birbirinden koptu. Bu nedenle bazı muhalifler protesto yerine dayanışma ağları kurarak hayatta kalmaya ve halkın güvenini kazanmaya odaklandı.

Rejimin İçindeki Çatlaklar

İsrail saldırılarında İran Devrim Muhafızları (IRGC) ciddi kayıplar verdi. Ancak İran Silahlı Kuvvetleri’nin kurumsal yapısı hedef alınmadı; rejimin ideolojik ve paramiliter gücü olan IRGC’ye odaklanıldı. Lider Ali Hamaney, saldırılar sırasında sürekli yer değiştirerek bunkerlarda saklandı; oğlu Mücteba da saklandı ve halkın karşısına çıkmadı. Rejimin “yenilmezlik” miti yerle bir oldu.

Ancak rejim dağılmadı. Hamaney’in liderliği sorgulanıyor, ancak yerine geçecek güçlü bir isim yok. Mücteba’nın yeterli meşruiyeti ve otoritesi yok.

Rejimin Doğası: Mafya Devleti

İran rejimi kleptokratik, mafyavari yapılardan oluşuyor. Ekonominin %80’i Hamaney veya IRGC kontrolünde. IRGC’nin petrol gelirlerinden pay aldığı biliniyor ve bu güç dengesi, ani bir liderlik boşluğunda demokrasiden ziyade iç çatışmaya yol açabilir.

Etnik azınlıkların talepleri de önemli bir risk. Azeriler, Kürtler, Araplar, Beluçlar ve Türkmenler, rejim zayıflarsa bağımsızlık ya da özerklik isteyebilir. Bu da devrimi hızla etnik çatışmaya çevirebilir.

Rejimin İki Yüzü: Yumuşaklık ve Sertlik

Savaş sırasında rejim halkla ilişkilerde yumuşadı; polis daha nazik davrandı, başörtüsü zorlaması azaldı. Ancak savaş biter bitmez sertlik geri döndü: 1000’den fazla kişi tutuklandı, idamlar başladı. Rejim için bu ikilemin yönetilmesi zor: Yumuşak kalırsa halk daha fazla özgürlük bekler; sertleşirse öfke büyür.

Devrim Hemen Olmaz

İran artık eskisi gibi değil. Rejim zayıfladı, Hamaney’in itibarı büyük darbe aldı, IRGC’nin yenilmezliği sorgulanıyor. Ancak tarih gösteriyor ki, sıkı denetim altındaki devletlerde rejim değişikliği savaş sırasında değil, yenilginin sonuçları ortaya çıktığında ve halk örgütlenmeye vakit bulduğunda olur.

Belki devrim bugünden yarına gelmez. Ama süreç başladı. İran İslam Cumhuriyeti, bir ay öncesine göre daha zayıf. Ama değişim zaman alacaktır.

 

The Jerusalem Post
Bu haber toplam: 1971 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:15:21:15
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x