'2022'de erken seçimin işaretleri artıyor'

Cumhur İttifakı bileşenleri AK Parti Lideri Recep Tayyip Erdoğan ile MHP Lideri Devlet Bahçeli, seçimlerin normal zamanında, 2023 Haziran ayında yapılacağını yineliyor.

19.08.2021, Per - 11:07

'2022'de erken seçimin işaretleri artıyor'
Haberi Paylaş

Bir yandan seçim ve siyasi partiler yasası değişiklikleri diğer yandan yeni anayasa değişiklikleri için Erdoğan-Bahçeli arasında süren pazarlıklarda ise henüz tam bir mutabakata varılabilmiş değil.

Seçim barajının yüzde 10’dan 5’e düşürülmesi, ittifak içi ayrı baraj uygulanması, seçim ittifakına girmeyen partilerin yüzde 5 baraja tabi olması vb. kriterlerin yanı sıra dar bölge ya da daraltılmış bölgeli seçim sistemi konularında da ortada henüz tam bir anlaşma yok.

Diğer yandan iktidar ittifakının ‘yeni sivil anayasa’ kampanyası fazla ilgi görmeyince, muhalefet de bu konuya fazla itibar etmeyince anayasa tartışmalarını sürdürme görevini Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay üstlendi.

TBMM’den bir erken seçim kararı çıkartmak ya da yeni bir anayasa değişikliğine gitmek konusunda iktidar ittifakının sayısal açıdan gücü olmamasına karşılık bu konuların sürekli gündemde tutulması ve muhalefetin bu tartışmaların içine çekilerek asıl gündemin örtülmesi gayretlerinde Erdoğan ve Bahçeli şu ana kadar umduklarını elde edemediler.

TBMM’nin kapanmasıyla birlikte başta CHP ve İYİ Parti olmak üzere muhalefet partileri tam kadro halinde sahaya çıktı. Bugüne kadar Erdoğan’ın ‘Kayseri-Sivas’ın doğusuna geçemezler’ diye hedefe koyduğu CHP Lideri Kılıçdaroğlu, Hakkari’den Van’a, Anadolu’yu turluyor. CHP bünyesinde kurulan ‘Doğu-Güneydoğu Masası’ ile ‘Ekonomi Masası’ ekipleri önden gidip illeri tarayarak, altyapıyı oluşturarak kanaat önderleri, sivil toplum kuruluşları, sendikalar, oda ve borsalar, esnaf örgütleriyle bir araya geldikten sonra bu kez aynı yerleri CHP Lideri ziyaret ediyor.

Özellikle son dönemde art arda yaşanan orman yangınları, sel felaketleri, başta Afganistan olmak üzere dış politikada ağırlaşan sorunlar, alevlenen mülteci akınıyla birlikte sahada görünürlüğü daha da artan muhalefet partileri her an seçim olacakmış gibi bir kampanya yürütüyor.

İktidar cephesinde ise uzun zamandan bu yana ilk kez Erdoğan ve ekibi ‘savunma, muhalefete yanıt yetiştirme’ çabasındalar. Giderek seçimlerin normal zamanına kadar iktidarın sorunsuz, sıkıntısız, tepkisiz sürdürülmesi imkânı zorlaşıyor.

O yüzden iktidar ittifakı ‘siyaset mühendisliğine’ yönelerek seçim yasasıyla, muhalefetin sesini kısacak medya sınırlamaları, sosyal medya kısıtlamalarıyla, RTÜK’ün muhalif radyo-televizyonlarına kestiği para cezalarıyla, toplumsal muhalefeti sindirme yolları arıyor.

HDP için açılan kapatma davasında da iktidar cephesi umduğu toplumsal desteği bulamadı. Erdoğan, kapatma davası konusunda geri planda durup, fazla açıklama ya da beyanatta bulunmayarak Kürt seçmenin tepkisini daha fazla çekmeme stratejisini izlerken, Erdoğan’ın bu pozisyonunu fark eden MHP Lideri boşluğu doldurma gayretinde. Anayasa Mahkemesi’ni, üyelerini baskı altına alacak açıklamalar yaparak, kapatma yönünde bir karar çıkmasını zorlamaya çalışıyor.

HDP ise oluşturduğu geniş katılımlı ve yetkin hukukçulardan oluşan bir ekiple savunmasını hazırlıyor. Bu arada anayasa ve yasanın verdiği hakkı kullanma yoluna giderek 7 Eylül’de dolacak 60 günlük savunma süresi öncesinde 30 günlük süre uzatımı talebinde bulundu.

İktidar ittifakı muhalefetin erken seçim baskısına karşı seçimin zamanında yapılacağı görüşünü dillendirmesine karşılık, alttan alta da bu yönde hazırlıklara hız vermiş durumda. Erdoğan ve Bahçeli özelikle hızla gerileyen toplumsal destek, artan hoşnutsuzluk ve sürdürülemez hale gelen ekonomik kriz tablosunda iki yıl daha ülkeyi yönetmenin zorlaştığının farkındalar.

Bu konudaki en kritik göstergelerden birisi kamuda çalışan yaklaşık 1 milyon işçi ile oturulan toplu sözleşme pazarlığıydı. İlk anda yüzde 9 zam teklifiyle gelen iktidar ortak tutum izleyen Türk-İş ve Hak-İş’in yüzde 20 ile başlattığı zam pazarlığında son anda oldukça cömert bir tavra yöneldi.

Ortalaması yüzde 28’e yaklaşan zamla 2021-2022’yi kapsayacak toplu sözleşme bağlanırken, mevcut enflasyonun 10 puan üzerinde bir ücret artışına ‘Evet’ diyen Erdoğan’ın bu adımı erken seçim hamlesi olarak görüldü.

Şimdi 4 milyonu aşkın memur ve 2 milyonu bulan memur emeklisi için yürütülen toplu sözleşme müzakerelerinin nasıl sonuçlanacağı önem kazandı. 2022-2023 yıllarını kapsayacak pazarlıkta, masaya ilk anda ‘yüzde 5 Enflasyon farkı’ önerisiyle gelen iktidar, en büyük iki memur sendikaları konfederasyonunun sert tepkisiyle karşılaştı.

İktidara yakın Memur-Sen bile öneriyi protesto ederek masayı terk etti ve ‘Bu zammı pazarlık için ciddiye dahi almayız. Hükümet yeni bir teklif üzerinde çalışsın’ açıklamasını yaptı.

Memur sendikaları yüzde 20 dolayında zam isterken aynı zamanda kamuda ‘sözleşmeli’ statüde istihdam edilen güvenceden yoksun 1,5 milyon çalışanın kadroya alınmasını, 3600 ek gösterge düzenlemesinin yasalaştırılmasını talep ediyor. Özellikle 3600 ek gösterge, kamuda emekli olma aşamasına gelmiş yüz binlerce öğretmen, doktor, polis, mühendis vb. personel açısından daha yüksek emekli ikramiyesi ve yüksek maaşla emekli olabilme olanağı sağlayacak.

Muhalefet partilerinin 2018’deki seçimlerde vaatleri arasında yer alan bu konuyu daha sonra AKP ve Erdoğan da sahiplenmiş, başta polisler olmak üzere kamu çalışanlarına 3600 ek gösterge vaadinde bulunmuştu.

Başkent kulislerinde iktidarın işçilere olduğu gibi memurlara da ciddi oranda bir zam yapacağı ve 3600 ek gösterge düzenlemesini de ekim ayında TBMM gündemine getirerek bir seçim işareti daha verebileceği öne sürülüyor.

İktidarın bir başka seçim sinyali ise üniversite sınavına giren gençlere yönelik oldu. Son anketlerde özellikle ‘Z kuşağı’, işsiz üniversite mezunları, genç işsizliğin yüksek düzeylere varmış olmasıyla seçimlerde oy kullanacak gençler arasında iktidar ittifakına tepki büyürken, destek de iyice dibe vurmuş durumda.

İki yıldan bu yana okulların, üniversitelerin kapalı olmasına karşılık merkezi sınavlarda öğrencilere herhangi bir kolaylık sağlanmaması tepki çekiyordu. Yükseköğretim Kurumları Sınavı’nda (YKS) 180 olan baraj puanı da bu açıdan eleştiriliyordu.

Geçtiğimiz hafta, YKS sonuçları açıklandıktan sonra, on binlerce öğrencinin barajın altında kalması ve üniversiteye girme şansını elde edememesi üzerine, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatıyla YÖK tarafından baraj puanı Türkçe ve Matematik kategorilerinde 140 ve 170’e düşürüldü.

Kararı ‘gençlerimize müjde’ paylaşımıyla, YÖK’ten önce resmi twitter hesabından Erdoğan’ın duyurması ve barajın düşürülmesiyle yaklaşık 1 milyon gencin daha üniversiteye girme şansını elde edecek olması da 2022’deki olası erken seçimin güçlü bir işareti idi.

Erdoğan üniversiteye giremeyen gençlere baraj puanı indirimini müjdelerken aynı gün yayınladığı bir kararla Karadenizli 800 bin fındık üreticisinin beklediği fındık taban fiyatını 27 TL olarak duyurdu.

İktidar cephesinden peş peşe gelen bu işaretler siyasi kulisleri hareketlendirdi.

2022 ilkbahar ya da sonbaharında yapılması olası bir erken seçimin güçlü sinyallerini, eylülden itibaren yenilerinin izleyeceği beklentilerini artırdı.

Ahval/Zülfikar Doğan
Bu haber toplam: 3526 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:01:35:27
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x