Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de doğalgaz arama faaliyetleri Ankara ile Atina'yı karşı karşıya getirdi. Bölgede tansiyon yüksek.
İki taraf da teyakkuzda. Yaşanan gelişmelerle ilgili bir açıklama yapan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Anlaşılan odur ki, Yunanistan’ın denize dökülme istek ve iştahı yeniden kabarmıştır. Ateşle oynayan Yunanistan, kışkırtan Fransa, kazanana oynamak üzere kurulan kumar masasına oturanlar ise tanıdık ve bildik ülkelerdir. Hiçbir ülke güç gösterisiyle, donanma sevkiyatıyla, kara ve deniz sularımızla birlikte kıta sahanlığımız ve münhasır ekonomik bölge alanlarımızda her tarafından tutuşacağı ateşe yaklaşmamalıdır" ifadelerini kullandı.
MHP lideri Bahçeli "30 Ağustos Zafer Bayramı" dolayısıyla bir açıklama yayınladı.
Bahçeli, Akdeniz ve Ege'deki tarihsel misyona sırt dönülemeyeceğini belirterek, "Sismik Araştırma Gemimiz Oruç Reis’in önünün kesilmesi Türkiye’nin kara ve deniz vatanına kast etmektir. Güç kullanılarak buna izin verilmeyecektir. Yunanistan’ın 12 deniz mili dayatması bir savaş sebebidir" dedi.
Malazgirt zaferi ve 30 Ağustos kutlamaları ile ilgili eleştirilere yanıt veren Bahçeli, "Bizim nazarımızda Malazgirt Zaferi ile Büyük Taarruz ve 30 Ağustos Başkomutanlık Meydan Zaferi aynı kanın aynı damarda, sadece farklı tarihlerde akışından başka bir manaya gelmeyecektir. Boyalı medyanın, köksüz bazı siyasetçilerin “Malazgirt’i kutladılar, 30 Ağustos’u yasakladılar” iftiraları yalnızca ecdada hakaret değil, kesif olarak vatana ve millete ihanettir" dedi.
Adil yargılanma talebiyle başladığı ölüm orucunun 238. gününde hayatını kaybeden avukat Ebru Timtik'in fotoğrafının İstanbul Barosu'na asılmasına tepki gösteren Bahçeli, "İstanbul Barosu’nun önüne şehit savcımız M.Selim Kiraz’ın dökülen kanında parmak izi bulunan işbirlikçi teröristin paçavradan müteşekkil posterini asanlarla, tarihte husumet kazısı yapan odaklar aynı çanaktan beslenen kokuşmuşlardır" ifadelerini kullandı.
Bahçeli'nin açıklamasının özetle şöyle:
"Anlaşılan odur ki, Yunanistan’ın denize dökülme istek ve iştahı yeniden kabarmıştır.
Türk milletinin sinir uçlarına basmanın şiddetli sonuçları olacağını görmeyen, göremeyen, görse bile önemsemeyen Yunanistan ve zalim destekçileri sonu çok kötü olacak bir tahrik kampanyasının orta yerindedir.
Akdeniz ve Ege’de derinleşen ve mayına çarpması an meselesi olan cepheleşmenin süratle yumuşaması, çatışmasızlığın hakim olması, gerginliğin azalması, son tahlilde krizin yatışması elbette samimi beklentimizdir.
Bu kapsamda Yunanistan’ın uluslararası hukuka muvafık ve müzahir hareketi kaçınılmaz bir mecburiyettir.
Bir diğer sorun da, Fransa’nın 1959 ve 1960 tarihli Londra ve Zürih Antlaşmaları’nın hilafına Güney Kıbrıs Rum Yönetimi topraklarına askeri varlık konuşlandırmasıdır.
Yeni bir Macron kumpası tedavüldedir.
Fransa’nın yanısıra nerede durduğu belli olmayan İtalya, sinsi sinsi arkadan dolaşan bazı Körfez ülkeleri ve Mısır Akdeniz’de çok tehlikeli bir girdaba kapılmışlardır.
Yunanistan 1923 Lozan ve 1947 Paris Antlaşmaları gereğince askerden arındırılması gereken 23 adadan 16’sını silahlandırmış, adeta kaleye çevirmiştir.
Üstelik Oniki Ada’ya ilave olarak pek çok coğrafi formasyonla ilgili süregelen tartışmalar maalesef Türkiye’nin aleyhine gelişmiştir.
Yunanistan 98 yıl önce denize döküldüğü yerden tekrar vatan topraklarımıza çıkmanın ve tutunmanın hedefindedir.
Karşımızda yeni bir işgal projesi bulunmaktadır.
Bu durum sonu ve sonucu ne olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti adına var oluş yok oluş meselesidir.
Bugüne kadar diplomatik temaslar, uzlaşma çabaları, görüşme, buluşma ve sorunları masaya yatırma süreçleri işe yaramamış, fayda sağlamamıştır.
Yunanistan ile aramızdaki sorunlar hafiflemek bir yana giderek içinden çıkılamaz hale gelmiştir.
ABD ile Almanya’nın Türkiye ile Yunanistan arasında arabuluculuk yapması mutabakat kapılarını şu ana kadar aralayamamıştır.
Üstelik Almanya Şansölyesi Merkel’in tüm AB ülkelerini Yunanistan’ın yanında yer almaya daveti esasen bir Haçlı çağrısıdır.
Dolduruşa gelen Yunanistan Navtex ilan ettiğimiz alanları en son altı savaş uçağıyla ihlal etmeye niyetlenmiş, Kıbrıs’ın güneybatısında bu hevesi kursağında kalmıştır.
Ateşle oynayan Yunanistan, kışkırtan Fransa, kazanana oynamak üzere kurulan kumar masasına oturanlar ise tanıdık ve bildik ülkelerdir.
Yunanistan’ın Fransa, İtalya ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile yaptığı askeri tatbikatlara karşı ayrı ayrı iki Navtex ilan edilmiş, 1-2 Eylül 2020’de de İskenderun açıklarından atış eğitimi yapacağımız duyurulmuştur.
Türkiye kararlıdır, geri adım atmayacaktır.
Türkiye haklıdır, ne hakkından ne de hukukundan vazgeçmeyecektir.
Şayet vazgeçilirse Anadolu topraklarının yeni bir istila dalgasıyla karşılaşması mukadderdir.
Sismik Araştırma Gemimiz Oruç Reis’in önünün kesilmesi Türkiye’nin kara ve deniz vatanına kast etmektir.
Güç kullanılarak buna izin verilmeyecektir.
Akdeniz ve Ege’deki tarihsel çıkarlarımıza sırt dönmemiz düşünülemeyecektir.
Düşünenler de ya düşkünler ya da hesap hatası içine düşenlerdir.
Yunanistan’ın 12 deniz mili dayatması bir savaş sebebidir.
Yükselen tansiyonun kanamaya ve dehşet verici bir kapışmaya yol açıp açmayacağını tayin edecek husus Yunanistan’ın bundan sonraki tavır ve tutumudur.
Aksi halde günah Türk milletinden gitmiş olacaktır.
Milletimizin acil beklentisi Ege’de hakim olan statükonun sorgulanması; adil, eşit ve hakkaniyetli şekilde dengelenip değiştirilmesidir.
Oniki Ada’nın coğrafi, siyasi ve diğer özellikleri hesaba katılarak hukuken tekraren ele alınması Ege’de barış ve istikrar umutlarına canlılık katacak, ülkemiz aleyhine teşekkül eden adaletsizliği bir nebze de olsa telafi edecektir.
Ancak Yunanistan kötü niyetlidir, uluslararası hukuka, egemenlik haklarımıza ve milli güvenliğimize açıktan meydan okumaktadır.
Sonuçlarına katlanmak üzere Türk milletine meydan okuyanın akıbeti ya mezar ya da mezattır.
Türkiye’nin vereceği bir taviz yoktur.
Yunanistan ile konuşma, anlaşma ve uzlaşma vasatı her geçen gün imkân sınırlarından uzaklaşmaktadır.
Herkes bilmelidir ki, baktığımız yer Kocatepe, bastığımız yer Dumlupınar, bayraklaştığımız yer İzmir, düşmanı batıracağımız yer de gene Ege’dir.
Hiçbir ülke güç gösterisiyle, donanma sevkiyatıyla, kara ve deniz sularımızla birlikte kıta sahanlığımız ve münhasır ekonomik bölge alanlarımızda her tarafından tutuşacağı ateşe yaklaşmamalıdır.
30 Ağustos Başkomutanlık Meydan Savaşı’nın nihai mükâfatı olan kutlu zaferimizi asla lekeletmeyeceğiz, dün gömdüklerimize bugün boyun eğmeyeceğiz."