IŞİD’in Ağustos 2014’te Şengal’de kaçırarak zorla silah altına aldığı Mazın Selim (16), Bağoz’daki çatışmalarda kendisine mayın döşeme ve techizat hazırlama görevi verildiğini söyledi.
3 Ağustos 2014’te Şengal’e saldıran IŞİD mendupları, Mazın Selim ve ailesini de binlerce Ezidi Kürt gibi alıkoydu.
O dönem henüz 9 yaşında olan Selim, örgüt tarafından zorla silah altına alındığını, askeri eğitim gördüğünü ve çatışmalara götürüldüğünü söyledi.
Rûdaw’a konuşan Ezidi genç, “İsmimi değiştirip Ebu Yahya Sincari diye sesleniyorlardır. Silah eğitimi verdiler. Kanas suikast silahı, BKC ve diğer silahları öğrettiler. Yiyecek yemeğimiz yoktu” dedi.
Daha sonra Suriye’ye götürüldüğünü söyleyen Selim, 2 yıl boyunca IŞİD’in Suriye’deki son kalesi olan Bağoz’da kaldığını anlattı.
Mazın Selim, “IŞİD’liler ile Demokratik Suriye Güçleri savaştığında bizi cepheye mayın döşemeye gönderiyorlardı. Gidip DSG’nin araçlarının geçtiği yolda mayın döşüyorduk. Yine silah hazırlıyor, şarjörlerini dolduruyorduk” diye belirtti.
Selim, 2 Mart 2019’da ABD öncülüğündeki IŞİD karşıtı uluslararası koalisyona ait uçakların Bağoz’u bombaladığı sırada fIrsat bularak örgütten kaçtığını ve DSG’ye sığındığını söyledi.
Daha sonra Rojava Ezidi Evi’ne teslim edilen Ezidi genç, bu kurum yolu ile ailesine ulaştırıldığını belirtti.
Babası Hala Kayıp
IŞİD mensupları, Mazın Selim ile birlikte annesi Golê Elo, kardeşi ve babası Selim’i de alıkoydu. Anne Golê Elo ve bir kardeşi daha bir süre sonra örgütten kurtulmayı başararak geri döndü.
Şu an Zaho’daki Bersiv 1 Kampı’nda yaşayan aile, kayıp babalarının dönmesini bekliyor.
Anne Golê Elo, “Bizi tutuklayıp hep birlikte Tel Afer’e getirdiler. Önce eşimiz bizden ayırdılar, sonra da iki çocuğumu. Çocuklarım geri döndü ama eşim hala dönmedi. Bizi Suriye’ye götürdüler, yer altındaki hapislerde tuttular. Ne yiyecek yemek, ne de yıkanıp temizlenme imkanı vardı” diye konuştu.
Mazın’ın şeker hastası, baba annesi Enşê Qaso Bekir, hastalık nedeniyle bir süre önce sol bacağını kaybetti. Şimdi Mazın ve kardeşi, hem ninesine ve hem de annesine bakmak zorunda.
Nine Enşê Qaso Bekir, başından geçen ve hiç unutamadığı o büyük felaketi şöyle anlattı:
“Herkes kaçmaya başladı, ne olduğunu anlayamıyorduk. Millet evini bırakıp kaçıyordu. Sonra bizi bir birimizden ayırdılar. Çocukları ayrı, anneleri ayrı götürdüler. Ben yalnız kaldım. Kadınlar ve yaşlılarla birlikte gittim. Bizi bu tarafa getirdiler, ben geldim ailemin diğer fertleri gelmediler.”
Büyük felaketten kurtulan ailenin fertleri, zorlu kamp koşullarında yaşam mücadelesi veriyor. Yaşadıkları travmanın izleri ise her hallerine yansıyor.