ABD Kürt Krizini Söndürebilir mi?

Bloomberg'de Meghan L. O'Sullivan tarafından kalema alınan bir yazıda Kurdistan Bağımsızlık Referandumu'nun ardından bölgesel güçlerin Kurdistan Bölgesi'ne yönelik tehditleri ele alındı ve Amerika'nın IŞİD ile savaş önceliğini tehdit eden bu gelişmelere karşı sahneye adım atmakta sabırsızlandığı dile getirildi.

04.10.2017, Çar - 19:26

ABD Kürt Krizini Söndürebilir mi?
Haberi Paylaş

Irak'ın bölünmekten kurtarılması için hala vakit var, ancak Washington arabuluculuk için davet bekleyecek durumda değil

Geçtiğimiz hafta Irak'taki Kürtlerin % 90'dan fazlasının bağımsızlık yönünde oy kullandığı Referandum Ortadoğu'da tansiyonun daha da yükselmesini sağladı. Referanduma karşı çıkan bölgesel hükümetler Türkiye, İran ve Bağdat'taki Irak hükümeti – daha önceden ekonomik tedbirler ile başlayan ve askeri bir karşılığı dahi içeren tehditlerle Kürtleri cezalandırma niyetindeler.

Referanduma şiddetle karşı çıkan ABD yönetimi ise, üzerinde artan baskıya karşı direnmek zorunda.

ABD, Kürdistan Bölgesel Hükümeti'nin, kırılgan ve çatlak bir merkezi hükümet ile birlikte IŞİD ile savaşmaya devam edildiği bir dönemde referanduma gidilmesinden dolayı büyük bir hayal kırıklığına uğradı. Ancak şimdi Washington, "talep edildiği takdirde", Kürtlerle Bağdat arasındaki diyalogu kolaylaştırmak için daha fazlasını yapmaya hazır olmalı. Bunun yerine, Iraklı örgütleri uzaklaştırmak ve bölgesel aktörlerin stratejilerini koordine etmeye ve Kurdistan Bölgesel Yönetimi (KBY) üzerindeki ekonomik baskıyı artırmaya çalışan Türkiye’nin eylemlerini hafifletmek için çabalarını yoğunlaştırması gerekiyor.

Bir çok faktör, Dışişleri Bakanı Rex Tillerson ile Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Heather Nauert'in son birkaç gün içinde ifade ettiklerindan daha aktif bir tutum gerekliliğini ortaya koyuyor. Referandumun tüm dikkatleri Irak ve bölgedeki daha acil hedeflerden büyük oranda dağıttığı doğruysa da, ABD, Bağdat ve Irak'ın komşuları oyları orantısız bir hale getirebilirler. Referandum, KBY tarafından bakıldığında cesur bir girişim olsa da, dünyaya bilmediği hiçbir şeyi söylemedi. Hatta sıradan bir gözlemci bile, sonuçların bağımsızlık lehine ezici olacağını öngörebilirdi.

Bunun yanısıra, Kürt yetkililerin defalarca dile getirdikleri gibi, oylamanın amacı bağımsızlık ilan etmek değil, 1993'te şimdiki Çek Cumhuriyeti ve Slovakya’da gerçekleştiği gibi " umduklarını güvence altına almak üzere müzakerelerde bulunma yetkisi almaktı.

Bu önemli ayrıntılar göz önüne alındığında Washington ve diğer ülkelerin başkentleri, referandumu Kürtlerin bir meselesi olarak görerek ve sonuçlarının önemli bir değişikliği gerçekleştirmeyeceğini düşünerek farklı bir yaklaşım benimsemiş olabilirlerdi. Tabii ki, Kürt liderler, "tartışmalı alanları" da (Kerkük'ün petrol zengini şehri olan Kerkük'ün de aralarında bulunduğu KBY'nin resmi sınırları dışında olanları) bu referanduma dahil ederek bu seçeneği daha da zorlaştırdılar.

Ancak şimdi oylama gerçekleşti ve onu çevreleyen taşkınlık ABD’nin önem verdiği önceliklerini tehdit ediyor. Hem Irak hem de Suriye’de kritik bir müttefik olarak IŞİD’i ezmek için mücadele veren Kürtler çabalarından ödün verebilirler. Bağdat'ın bölgeye gerçekleştirilen uluslararası uçuşları durdurmasıyla Kürt ekonomisi komşularının gazabının etkilerini hissetmeye başlayacak. Irak Başbakanı Haider Abadi’nin talebiyle, Türkiye Kürt bölgelerinden ithal ettiği petrol için Kürtlerden ziyade Bağdat'a ödeme yapmaya başlarsa, bu acı büyük ölçüde artacak - ve Kürtlerin İslam Devletine karşı ön safta yer alma isteği ve kabiliyetine bazı alanlarda etki edebilecek.

Duygular ve milliyetçi hisler Irak'ta çok yüksek seviyelerde seyrediyor ve Abadi, Kürtlere karşı sert bir tutum takınması için muazzam bir baskı altında. Bunu yapmadığı taktirde, Nisan 2018'de yapılması planlanan Irak genel seçimlerinden ciddi şekilde zayıflayarak çıkabilir. Kürtlerin referandumu iptal etmeyeceği göz önüne alındığında, Abadi'ye bu durumu şiddet kullanmadan yönetmesine yardımcı olmak ya da seçim beklentilerini tamamen ortadan kaldırmak Washington’un en büyük önceliği olmalıdır. Abadi seçimi kaybettiği taktirde, diğer başbakan adaylarının çoğu Tahran'a daha yakın olduğu için seçimin gerçek galibi İran olacak.

ABD, krizi yatıştırma çabalarını hızlandırmalıdır, çünkü kriz sadece müzakereler vasıtasıyla etkisizleştirilebilir. Washington şu anda tercih edilen sonucun güvence altına alınması için bir umut vaat etti: birleştirilmiş bir Irak. Farklı yönetimlerdeki ABD'li yetkililerin Irak'ın dağılmasına karşı iyi sebepleri var. Türkiye, İran ve Suriye'deki büyük Kürt nüfusları göz önüne alındığında, Kuzey Irak’tan türeyecek bağımsız bir Kürdistan’ın bölgesel istikrar için ne anlam ifade edeceği ile ilgili meşru korkular mevcut. Bağımsız bir Kürdistan, modern Ortadoğu sınırlarını belirleyen 100 yıllık Sykes-Picot Anlaşması'nın halihazırda iflası anlamına gelecek.

ABD, Irak'ı başarısız bir ulus haline getirme şansının, ülkede kalan Kürtlerin varlığı sayesinde arttığının da farkında. Kürtler, en gelişmiş devlet kurumları ve en uzun demokrasi deneyimleriyle Irak'taki Amerikan yanlısı en ılımlı grup. Kürtler son 15 yıldaki pek çok zor an boyunca, Saddam Hüseyin ve İslam Devletiyle savaşta ya da yeni doğan devlette kurumlar inşa etme çabasında Washington’un yanında güçlü bir müttefikti. Kürdistan'dan ayrılmış olan bir Irak, muhtemelen İran'ın zorlamalarına karşı daha savunmasız kalacak, yönetime çok daha güçlü bir İslami baskı uygulanacak ve Irak'ın diğer bölgelerini kendi geleceklerini düşünmek üzere tetikleyebilecek.

Irak'ı birleşik bir ülke olarak tutmak için çok geç kalınmış olabilir. Kürtler Saddam zamanında soykırım ve acımasızlıklara maruz kalmışlar ve Bağdat'ın kendi kaderlerini kontrol edebilecek herhangi bir konumda olmasından dolayı endişe duyuyorlar. Ve kesinlikle bu değerlendirmelerinde yanlış değiller; bugün, bir parçası olmayı kabul ettikleri "demokratik, çoğulcu ve federal" ülke oluşturulamadı. Kürtler için uzun süredir hayalini kurdukları bağımsızlık, azınlıkların rolü konusunda kararsız olan işlevsiz bir devlet alternatifine nazaran daha cazip geliyor.

Bununla birlikte, bazı bölgesel ve ekonomik gerçekler, Kürt liderleri, Arap Irak ile Kürdistan arasındaki gevşek konfederasyon gibi farklı bir sonucun çıkarlarını bağımsız bir Kürt ulusundan daha iyi karşılayacağına ikna edebilecektir. Referandumun ardından, Kürt liderler tabii ki bağımsızlık şartları konusundaki görüşmeler için bastıracaklar. Ancak bu muhtemelen onların maksimalist pozisyonudur - ve uluslararası garantiler ile makul bir süreç devam ederse, diğer düzenlemelere geçici olarak açık olabilirler.

Washington ve Batılı müttefikler, Kürtlerin hırslarına geri adım attırabileceklerini düşüncesine kapılmaları yanlış olacaktır. Keza, komşularından gelen daha fazla baskı ve tehdit, muhtemelen Kürtleri teslim etme pozisyonuna değil, daha hızlı bir bağımsızlık beyanına ve istikrarın gerektirdiği tüm risklere yol açacaktır. ABD, sürece katılımını istemek için sabırsızlanıyor, ancak Bağdat ve Türkiye’yi tehdit ve cezalandırma yolundan ziyade diyalog yoluyla kazanmak için ikna etmeli.

Nerina Azad
Bu haber toplam: 6503 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:18:57:06
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x