Aydın Dere: Kürd Halkının Devlet Olma Hakkı

Yerküremizde Birleşmiş Milletlere üye ikiyüzü aşkın devlet vardır.

09.11.2014, Paz - 19:30

Aydın Dere: Kürd Halkının Devlet Olma Hakkı
Haberi Paylaş
Yerküremizde Birleşmiş Milletlere üye ikiyüzü aşkın devlet vardır. Bunların yarısından fazlasının nufusu Kürd nufusunun çok altındadır. Aynı dili konuşan,aynı kültürü yaşayan, ortak tarih ve ruhi şekillenmeye sahip, demografik birliği olan her halk kendi kaderini tayin etme hakkına sahiptir. Bu anlamda Kürd halkı zor ve zulüm ile parçalanmasına rağmen bağımsız bir devlet olma hakkı tartışma götürmez bir haktır. Ulusların kendi kaderini tayin hakkı, Wilson Prensiplerinin 12. maddesidir ve marksistler de bu prensibi kabullenip saygı duymuşlardır. Kader tayın hakkı, ezilen ulusun bağımsız bir devlet kurma hakkıdır. Konjüktürel ve jeopolitik koşullar gereği, taktiksel olarak daha fazla kanın akıtılmaması ve daha fazla yıkımların yaşanmaması için ilk etapta bölgesel özerklik ya da federasyon gibi projelere açık kapı bırakılabilinir. Güney Kürdistan ve Rojava’da ki üç kanton’un bu konjüktürel koşullara göre davranması yerindedir. Kültürel vb. tavizlerle çözüldüğü iddia edilen ulusal sorunların kısa bir süre sonra çok daha şiddetli bir temelde patlak vermesi ise kaçınılmaz olmuştur. Çünkü dünyamızda son yüz yılda bunun çok sayıda örneklerini yaşadık.

KDP öncülüğünde Güney Kürdistan’nın bağımsızlık çalışmaları ve yakın gelecekte bağımsızlığını ilan etmesi Kürdistan’nın geneli için büyük bir devrim niteliğindedir. Buna parelel olarak Rojava’da ki kantonların Güney Kürdistan’nın devamı olarak bağımsız Kürdistan’a dahil olmaya hazırlanması Kürd ulusal hareketi açısından çok öenemli gelişmelere yol açacaktır. Bu strateji Kürd Ulusal Hareketi Ortadoğu’daki gericiliğe ve Kürd düşmanlığına karşı Küresel güçler ile müttefik olma imkanını yakalayarak büyük bir ivme kazanacaktır.. Bu anlamda İŞİD’e karşı KDP ile PKK’nin ittifakı sömürgecileri çok rahatsız ederken Kürd halkını mutlu etmiştir. Kürtler Kobane’de Peşmerge desteği ile Kürd kadınının önde ve özne olduğu savaşta dünyanın da hayranlıkla izlediği bir direniş destanı yazıldı. Kobane kazanacak ve kanton olma statüsüne kavuşacaktır. Yeter ki Güney Kürdistan ile yapılan antlaşma çerçevesinde hareket edilsin. Dikkat edilirse DAİŞ sadece Kürtlere karşı savaşan bir projedir. Bu proje panarabist ve türkist bir projedir, fakat asla başarılı olamayacaktır. Çünkü 1400 yıl önceki arkaik bir ideoloji ile işkal ve tecavüze dayalı bir hegomanya güdülüyor.

Devlet olmak her halk için yaşamsal bir hak olduğu kadar Kürtler içinde geç kalınmış bir haktır. Devlet sahibi olmak her halkın bireyleri için moral ve ahlaki değerler bakımından da önemlidir. Yerküremizde ulusal Pazar sahibi olmak, egemenlik hakkın, iş, aş, ve can güvenliğin, ulusal dilin ve kültürün ile varolmaktan pasaport sahibi olmaya kadar devlet sahibi olmaktan geçer. Fakat kurulmuş ya da kurulacak devletin demokratik-hukuk devleti olması, ekonomik, sosyal ve kültürel alanda güçlü olması o ülkenin ve vatandaşının da itibarını belirler. İtibarlı bir devlet sahibi değilsen itibarında yok. Örneğin Kürtler, bağımsız ve demokratik bir devlet olsalardı Şengal ve Kobane’de başımıza gelenleri yaşamamış olacaktık.

Devlet olmanın diğer bir unsuru; devlet olma hakkını savunmak ve devlet olmanın gerekli mucadelesini oluşturmaktır. Bu oluşum aynı ulusun farklı güçleri arasındaki siyasal güç birliğini zorunlu kılar.

Devlet olmanın diğer koşullarından biri de; hakimiyettir. Bir ulus veya eşit koşullarda kaderbirliği yapan birkaç halk istikrarlı bir devlet kurumsallaşmasını gerçekleştirmedikçe bağımsız bir devletin varlığından söz edilemez. Bu anlamda nüfus ve ülkenin var olmasının yanısıra siyasal egemenlik esastır. Bu saydığımız üç koşulun gerçekleşmesinin doğal bir sonucu gerçek bir devletin varolmasını sağlar. Kürtler bu üç koşulu fevkale de hayata geçirebilecek güce ve potansiyele sahiptir. Aşırıcı olmayan ideolojik saptamalara girmeden, dünyayı ve bölgeyi yöneten küresel güçler ile anlaşabilme ve uzlaşabilme yeteneğini göstermek zorunludur. Yani ulusal bir davayı ideolojik unsurlara kurban etmekten ısrarla kaçınılmalıdır. İdeolojik olarak demokratik, çoğulcu ve seküler olmaya özen gösterilmesi çağdaş bir paradigma olduğu kadar dünyada da değer görecektir.

İlkçağlardan beri kullanılmış olan \"polis, civitas, imperium, statum\" gibi kelimeler devlet kavramını ifade etmiştir. Çincedeki kuo sözü de devlet demektir. Devlet anlayışı, devletin kaynağı ve nitelikleri konusundaki görüşler çağlar boyunca değişmiştir. Ayrı ideolojilere göre farklı devlet anlayışları belirmiştir. Aristoteles’ten günümüze kadar bütün filozoflar devlet olgusunu önemsemiş ve bu konularda görüş sahibidirler. Hristiyanlıkta kendi prensipleri açısından varoluş göstermek için devlet herşeyden öncelikli tutulmuştur.

Devletin siyasi analizini ilk Hegel ve Pufendorf yapmıştır. Özellikle 16 ve 17. yüzyıllarda Avrupa’da egemen olan ve gittikçe bozulan dini iktidara karşı siyasi otoriteyi güçlendirme çabaları bugünkü modern devletin varoluşunu sağlamıştır. Böylece dini kurallara uygun teokratik devlet anlayışı, yerini siyasi devlet anlayışına bıraktı. 17 Ekim devrimi ile başlayan marksist anlayış siyasi örgütlenmeyi ifade eden devlet anlayışına karşı çıkarak devleti egemen sınıfın çıkarlarını koruyan bir hukuki biçim olarak nitelendirdi ve sınıfsız bir toplumda devlete gerek olmayacağı görüşünü öne sürdü. Ancak, marksizmin uygulandığı ülkelerde bu düşüncenin tam tersi olarak işçi sınıfı adına küçük bir grubun bütün devlete hakim olduğu ve kendi hak ve imtiyazlarını koruyan, artıran ve bunu her türlü baskı ve şiddet ile sürdüren bir sisteme dönüştü ve zaten ömrü göya kendisinden de geri olan burjuva devletleri kadar uzun olamadı ve ard arda yıkılmaktan da kurtulamadı.

Kürtler özgürlük ve bağımsızlık mucadeleleriyle insanlık değerlerini temsil eden yeni bir paradigma yaratıyor. Ortadoğu’nun en gerici ve faşizan güçlerine karşı özgürlük savaşını veriyor. Kürdistani güçlerin siyasal birliği esas almaları tarihsel bir zorunluluktur. Ulusal birliğin esaslarına uygun verilecek bir mucadele ile Kürtlerin trajedilerle dolu yüzyıllık parçalanmışlık halinin son bulacağı bir süreçteyiz. Bunun çok iyi okunması ve değerlendirilmesi zorunludur. Küresel güçler, jeopolitik açıdan oldukça önemli olan Kürdistan’nın Ortadoğu’da ki konumundan ötürü siyasal birliği olan Kürtler ile ittifak olmayı severek kabul ederler. Bu anlamda Küresel güçler ahlaki değerlerden çok stratejik değerlere önem verdiklerinden ötürü ulusal birliğin varsa seni dikkate alırlar yoksa dikkate almazlar. Bu anlamda Kürtlerin devlet olma koşulları her zamankinden daha çok oluşmuş durumda. Yeterki iyi değerlendirilsin. Bunu iyi değerlendiremeyen herhangi bir Kürd siyasi gücü kaybetmekten, tarihi ve halkı karşısında suçlu duruma düşmekten de kurtulamayacaktır.

[email protected]

Nerina Azad
Bu haber toplam: 2356 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:02:00:40
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x