İsrail’in Gazze şeridine gerçekleştirdiği saldırıda en az 9 kişinin öldüğü belirtildi.
ÜÇÜNCÜ İNTİFADAYA DOĞRU
Saldırının gerçekleştiği zamanın diğer bir noktası ise kaçırılan Filistinli genç Muhammed Ebu Kadir’in katledilmesi ile ilgili protestoların “Birinci Filistin İntifadası” ile karşılaştırılması. Örneğin konu ile ilgili Assafir gazetesinde bir makale kaleme alan Ahmed Semhan, yazısının başlığını “Filistin; Birinci İntifadanın Atmosferi” olarak atmış. Semhan; kitlesel halk gösterilerini kastederek, Filistin topraklarındaki gelişmelerin üçüncü bir intifadaya doğru ilerlediğini belirtmiş.
KATLİAMDA IŞİD FAKTÖRÜ
İsrail’in saldırılarının zamanlamasında dikkat çeken bir diğer nokta ise, Arap aleminin hemen hepsinin merkezi gündeminde IŞİD’in olması. Arap coğrafyasında hemen her devletin, IŞİD’den gelebilecek tehditlere yönelik önlemler aldığı bir süreç yaşanıyor. Ürdün geçen hafta binlerce askerini Irak sınırına yığdı. Bu çerçevede, Suudi Arabistan da 30 bin askerini Irak sınırına gönderdi. Tunus, Mısır ve Cezayir istihbarat teşkilatları IŞİD’in Libya’ya yerleşme planlarına yönelik toplantı halinde. Arap alemi kendi sorunlarıyla bu kadar meşgulken, hep saldırgan ve hukuk tanımayan politikaları ile bilinen İsrail’in bu dönemi değerlendirmek istemesi beklenmeyen bir şey değildi.
Filistin, 2012 yıllarının sonlarında “gözlemci devlet statüsü” ile Birleşmiş Milletler’e katılmıştı. Filistin’in Birleşmiş Milletler’e gözlemci devlet olarak kabul edilmesi, Arap basınında ve kamuoyunda, “Elf Mabruk”, yani \"binlerce kez hayırlı olsun\" nidalarıyla karşılanmıştı. O dönemin siyasi analistleri Filistin’in gözlemci devlet olarak kabulünün, İsrail’in Filistinlilere karşı işleyeceği suçlarda onu zor durumda bırakacağı ve bu nokta “gözlemci devlet statüsünün” İsraillileri caydıracağı görüşünü dile getirmişlerdi. Fakat görünen o ki özellikle başta Arap devletlerinin ve onların kurumları olmak üzere bu ilgisizlik ve soruna çifte standartlı bakış devam ettiği müddetçe katliamlar dur durak bilmeyecek.