Hiçbir ana, sahip olduğu ideoloji veya inanç ne olursa olsun, 9 ay karnında taşıdığı, müthiş bir özveri ve fedakârlıkla yetiştirdiği evladının her an ölüm haberini alabileceği bir yaşantıya sahip olmasını arzulamaz. \n\nPKK bünyesinde mücadele veren .
PKK bünyesinde mücadele veren tüm gerillaların anneleri benzer bir ruhsal dokuya sahiptirler. Gözlerini araladıkları her gün, evlatlarının ölüm haberlerini almayacakları yeni bir gün için avuçlarını gökyüzüne kaldırarak, gözyaşlarını içlerine akıtarak, dualar etmişler ve etmeye de devam etmekteler. Bundan daha fazlasını yapmak isteseler de, sahip oldukları imkânlar buna müsaade etmemektedir.
Yıllarca hiçbir anne baba bu duruma tepki koymayı aklından geçiremedi. Korktular veya isyanlarının kendilerine bir fayda sağlayamayacağını düşündüler belki… Ta ki, 2 ailenin, 19 Mayıs’ta çocuklarının PKK tarafından kaçırıldığı iddiasıyla Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi önünde başlattığı oturma eylemine kadar.
Halime Gündüz (15) ile Fırat Aydın Eren’in (15) ailesinin başlattığı eylem geride bıraktığımız 12 gün içinde Muş, Batman, Van, Siirt ve diğer Kürt illerinden gelenlerin de katılımıyla 72 aileye ulaştı. Eylemin 1 Haziran Dünya Çocuk Günü’ne kadar sürdürülmesi amaçlanmaktaydı. Ancak dün ailelerden bir bölümü, tarafların sorunun çözümü konusunda daha rahat hareket edebilmelerine olanak tanımak amacıyla eyleme bir süreliğine ara verme kararı aldı. Bu kararı kabul etmeyen 25 aile ise somut adımlar atılana kadar eyleme devam edeceklerini belirterek, alınan karara uymadılar.
18 yaşını geçmiş her çocuk kanunlar önünde reşittir ve dilediği yaşamı seçme hakkına sahiptir. Ancak söz konusu yaşam, ölüm riskini yüksek bir şekilde barındırıyorsa, bu duruma anne ve babaların seyirci kalmasını beklemek safdillik olur. Sağlıklı hiçbir birey çocuklarını geri isteyen bu anne ve babalara haksızsınız diyemez, dememeli. Onlar gerçekte, evlatları gerillaya katılmış olan her anne babanın dillendiremediği sessiz isyanlarının tercümanı olmuş durumdalar.
Elbette bu durum sırf Kürt anne ve babaları ile sınırlı bir durum değil. Geçmiş yıllarda evlatları Kürdistan coğrafyasında askerlik yapan hangi askerin anne ve babası benzer duygusal alt-üst oluşları yaşamamıştır ki?
Ancak salt anne ve babaların haklılığıyla bu toplumsal olguya yaklaşılamaz. Hele Kürt toplumunu oyalama taktikleriyle yıllardır Kürt hareketlerini yıpratmayı ve marjinalleştirerek Kürtleri Türk’ün egemen olduğu demokratik bir yapıya mahkûm etmeyi amaçlayan devlet yapısının bu eylemselliğe balıklama atlaması ve körükleme gayretleri söz konusu olduğunda bu hassasiyet daha bir hayati öneme sahip olageliyor.
Evladı PKK’ye katılmış her anne ve babanın, yaşı ne olursa olsun evladını geri isteme hakkı doğal ve insani bir haktır. Bunun tartışılmaya açılması dahi abesle iştigaldir. PKK’nin yaşları küçük çocukları, ailelerinin haklı taleplerine uyarak geri göndermesi bir zorunluluktur. Bu çığlıklara kulaklarını tıkamak, duymazlıktan gelmek veyahut bahaneler ileri sürerek çözüm üretmekten kaçınmak PKK açısından doğru bir politika olmayacaktır.
Ancak masum bir başlangıca sahip olan bu eylem, milyonlarca Kürt’ün ulus olmaktan kaynaklı taleplerini boğma amaçlı bir sistemin eş güdümlü politikalarına meze edilecekse ve bu şekilde vizyona sunulacaksa, Kürtlerin bu noktada daha itidalli ve sağduyulu olmaları gerekir.
Bu hadise, ailelerin, Türk devletinin ve medyanın kamuoyuna yansıttığı şekliyle bir kaçırılma hadisesi değildir. PKK’nin ne geçmişte, ne de günümüzde hiç kimseyi zorla kaçırmadığı, katılımların tamamen gönüllü temelde gerçekleştiği biliniyor. Hal böyleyken, kaçırıldılar ifadesi, gerçeği yansıtmamakta ve çözüm için doğru bir metot olarak öne çıkmamaktadır. Reşit olmayan gençlerin hayatlarıyla ilgili kararlarında duygusallık ağır bastığından sağlıklı olmayacağı ifade edilmiş olsaydı daha realist ve inandırıcı bir söylem olurdu.
Türk Devleti, bu eylemselliğin genişleyerek, evlatları PKK’ye katılmış tüm annelerin katılımı ile neticelenmesi için büyük bir heves ve irade gösterecektir. Oysaki küçük çocuklarını geri isteyen anne ve babaların bu istemleri, buz dağının görünen yüzüdür. Aslolan tüm anne ve babaların çocuklarının ailelerine geri verilmesi ve bu durumun salt PKK tarafından yerine getirilemeyeceği gerçeği göz ardı edilmemeli.
Kaldı ki, bu sorun, bilimsel temelde sorgulanması gereken çok sebepli toplumsal kökenlere sahiptir. İrdelenmesi gereken PKK’nin yaşları küçük gençleri niçin gerillaya kabul ettiğinden ziyade, bu gençleri PKK’ye katılım göstermeye iten sosyal, kültürel, ekonomik ve psikolojik faktörlerin deşifre edilmesi ve bu sorunsallığın gerekçelerinin ortadan kaldırılmasına yönelik kalıcı tedbirlerin alınmasıdır. Türk Devletinin artık klasikleşmiş böl-parçala-zayıflat-bitir politikalarını terk etmesi ve Kürt ulusunun haklı taleplerine isabetli, dürüst, cesur ve kökten çözümler üretmeye yönelmesi gerekmektedir.
Hâlihazırda PKK bünyesinde bulunan binlerce gerillanın yanı sıra, Federal Kürdistan Bölgesi’nde yerleşik hayata geçmiş binlerce insan ve cezaevlerinde yatan binlerce mahkûm bulunmaktadır. Kalıcı bir barış sağlanarak, ailelerinden kopmuş olan tüm bu insanlarımızın ailelerine geri kazandırılması ve anaların yüreklerine su serpilmesi sağlanmalıdır.
Düşüncesi ne olursa olsun, tüm Kürtlerin bu noktada eğri oturup doğru düşünmeleri gerekmektedir. Çünkü, Diyarbakır’da eylemsellik içinde bulunan insanlarımız ne kadar masum iseler, bu masum talepleri Kürt halkının kayıp hanesini nitel olarak şişirecek politikalara alet etmek isteyecek Türk İktidarı da o kadar sinsi ve acımasızdır. Bu durum her türlü manipülasyona ve provokasyona açık iki ucu keskin bir bıçak gibidir.
Yaşları küçük çocukların, dünyanın en ağır ve en acımasız yükü olan silahları taşımalarına karşı çıkmak insancıl bir doğrudur. Hep birlikte bu yanlışa hayır diyelim. Ancak bu hayırla birlikte, barış için gereken adımları atmayan, ailelerinden uzak yaşayan binlerce insanımızı ailelerine geri kazandıracak girişimleri reddeden iktidarı dürüst ve samimi olmaya da davet edelim. Şunu unutmayalım ki, yaşı ne olursa olsun, PKK bünyesinde bulunan her savaşçının kokusunun özlemiyle yanıp tutuşan bir ailesi vardır.
PKK’nin yanlışlarını eleştirirken, devletin çok daha büyük yanlışlarının taraftarı olma gibi ciddi bir gaflet içinde bulunmayalım...
Hakeza devleti sert bir şekilde eleştirirken de, PKK\'nin Kürt halkının ulusal taleplerini tüketen, birliğine ve bütünlüğüne ciddi darbeler vuran yanlışlarının kör takipçisi olmayalım…
Azad Berat