Bağımsızlık Referandumunu Destekleme İnisiyatifi, İstanbul’da 25 Eylülde yapılacak Kürdistan bağımsızlık referandumuna ilişkin panel düzenledi.
25 Eylül tarihine az bir zaman kala Kürdistan Bağımsızlık referandumu destek çalışmaları hızla yayılmaya devam ederken İstanbul’da da 25 Eylül’de yapılacak olan bağımsızlık referandumuna ilişkin bir panel düzenlendi. Bağımsızlık Referandumunu Destekleme İnisiyatifi tarafından düzenlenen panele Türkiye ve Kürdistan’dan birçok önemli isim katıldı.
Güney Kürdistan’dan Kürdistan Demokrat Partisi (PDK) Dışilişkiler Bürosu Sorumlusu Hoşyar Swaily, Türkmen Reform Partisi Genel Başkan Yardımcısı Muna Kahveci, Ezidi kanaat önderi ve Laleş Kültür Mekezi Başkanı Pir Xidir Süleyman, Türkiye’den Doç. Dr. Vahap Çoşkun konuşmacı olarak konferansa katıldılar. İnsiyatif üyesi Sofya Üniversitesi’nden Akademisyen Yaşar Abdülselamoğlu da Konferansın Moderatörlüğü’nü yaptı.
AKP Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu ve Yazar Çetiner Çetin daha önce Konferansa konuşmacı olarak katılacaklarını bildirmelerine rağmen, konferans sabahı özel işleri ile ilgili mazeret bildirerek katılamayacaklarını söylediler.
Konferansa, PAK Genel Başkanı Mustafa Özçelik, PSK Genel Başkanı Mesut Tek, PDK-Bakur Genel Başkanı Sertaç Bucak, Azadi Hareketi Yöneticisi Sıdkı Zilan, İnsiyatif üyesi Ferda Cemiloğlu, HAKPAR Genel Başkan Yardımsıcı Semra Arcan Gökçen, KÜRTKAV Genel Başkanı Füsun Kılıçkap, PYDK-S , HÜDAPAR, DOĞU Güneydoğu Dernekler Federasyonu, Roja Zêrin, İHD, EMEP temsilcileri, Mülkiyeliler Vakfı Başkanı Hüseyin ERGÜL, Kazım Arık, , Ümit Fırat, Oral Çalışlar ve davetli olan çok sayıda basın yayın kuruluşu temsilcisi,siyasetçi, yazar ve aydın katıldı.
Bağımsızlık Referandumunu Destekleme İnsiyatifi üyesi Avukat Mehmet Celal Baykara, İnsiyatif adına açılış konuşmasını yaptı.
Mehmet Celal Baykara,konuşmasında Irak Kürdistan Bölge Yönetimi’ni Referanduma sürükleyen süreç, genel olarak Güney Kürdistan’daki mücadele tarihinin kısa bir özeti, referandum ve bağımsızlığa İnsiyatif olarak neden ‘evet’ dediklerini, meşru ve demokratik bir hak olarak referandum ve bağımsızlığın tüm dünyadaki Kürt ve Kürdistanlılar üzerinde yarartacağı etkileri, Türkiye’nin de referanduma karşı çıkmak, korkmak yerine referanduma ve sonuçlarına saygılı olmasının, bunun sorunların barışçıl ve siyasal yollardan çözümü için bir şans olarak değerlendiril mesinin iki ülkenin de çıkarına olacağına dair görüş ve önerileri dile getirdi.Mehemt Celal Baykara, İstanbul’da İnsiyatif olarak yapmış oldukları çalışma ve görüşmeler hakkında da bilgiler verdi ve bir çok siyasi parti, STK, yazar, aydın ve siyasetçinin bu konferansa davet edildiğini dile getirdi.
Konferans Moderatörlüğü’nü yapan Akademisyen Yaşar Abdülselamoğlu konuşmalarını Türkçe ve Kürtçe yaptı. Yaşar Abdülselamoğlu bu konferansın düzenlenme amacı ve Bağımsızlık Referandumunu Destekleme İnsiyatifinin çalışmaları hakkında kısaca bilgi verdikten sonra, ‘’Referandum ve bağımsızlık sürecinde doğru ve sahi argümanlarla Kürdistan Bölgesi’ndeki hakikatleri konuşmak, orayı basma-kalıp eski etnik ötekileştirmeler üzerinden değil, diyalog yolu ile tanımak bölgede ulusların kendilerini oluşturma ahlak ve kültürlerini dönüşüme uğratacak ve herkesin kendi kimlik ve ulusallığını daha rasyonel yaşaması kültürünün oluşmasına yardımcı olacaktır’’ dedi..
İlk söz hakkı Kürdistan Demokrat Partisi (PDK) Dışılişkiler Bürosu Sorumlusu Hoşyar Swaily’e verildi.
Hoşyar Swaily konuşmasını Kürtçe’nin Sorani lehçesiyle yaptı ve konuşma smultane çeviri ile anında Türkçeye çevrildi.
Hoşyar Swaily uzun, kapsamlı ve ilgi ile dinlenen bir konuşma yaptı. Hoşyar Swaily, konuşmasının ilk kısmında,1900’lü yılların başından günümüze kadar Güney Kürdistan’daki özgürlük mücadelesi, Kürtlerin Bağdat Yönetimi ile olan ilişki ve hukukları, dünya devletlerinin izlemiş oldukları siyaset hakkında kısa ama aydnlatıcı bilgiler verdi. Hoşyar Swaily, ‘’Bizler , Irak devleti’nin daha ilk kuruluşunda verilen sözlere, daha sonraları anayasalara konan hak ve özgürlüklere rağmen, hep ihmal edilen, ikinci sınıf vatandaş muamelesi gören bir millet olduk. Başlarda temel ulusal demokratik hak ve özgürlükleri dile getirdik, ardından otonomiyi, savunduk. 1991’den itibaren Federasyonu savunduk, şimdi de bağımsızlık zamanıdır’’ dedi.
Bugün Güney Kürdistan’daki siyasi partilerin büyük çoğunluğunun ve etnik, dini kesimlerin tümünün katılımıyla referandum kararının alındığını, bunun sadece bir partinin kararı olmadığını söyleyen Hoşyar Swaily, konuşmasının devamında, neden referandum kararını almak zorunda kaldıklarına dair detaylı bilgiler verdi. Referandumun uluslararası hukuka, BM ilkelerine uygun olduğunu söyleyen Hoşyar Swaily referandumun Irak Anayasası’na aykırı olduğunu iddia edenlere de şu şekilde cevap verdi: ‘’Bağdat Yönetimi bizzat kendisi Irak Anayasası’nı yok saymış, çiğnemiştir. Anayasa’nın birinci maddesi, bu anayasanın herkesin hak ve özgürlüklerini garantiye aldığını ve bir mutabakat belgesi olduğunu yazmaktadır. Ama 2005’ten günümüze mevcut Anayasa’nın 156 maddesinden 55’i hiç uygulanmamıştır.Geriye kalanlar ise yarım yamalak uygulanmıştır. Şimdi sormak lazım kendi Anayasasının 55 maddesini hiç uygulamayan Bağdat mıdır Anayasayı çiğneyen; yoksa bu ihmal ve usulsüzlüklerden, anayasanın uyulanmamasından mağdur durumda olan ve bu nedenle de kendi halkının iradesine başvurmak isteyen, mevcut Anayasa’nın artık kend haklarını koruyamadığını söyleyen Kürdistan halkı mı?’’
Hoşyar Swaily,’’Anayasa’ya göre, Üst Federal bir Meclis, Ortak bir Mali Komisyon oluşturulması gerekirken bunlar yapılmadı.Daha önceki Irak Yönetimlerinin suçlarını araştıracak ve gerekli cezalandırmalarda bulunacak bir Üst mahkeme oluşturulacaktı, bu da oluşturulmadı.Gerçek bir nufüs sayımı yapılarak Irak’ın ve Irak Kürdistanı’ın nüfusu belirlenip, buna göre bütçe dağılımı yapılacaktı, yapılmadı.Kürdistan’ın ’lik bütçesi 2014’ten bu yana kesildi. Pêşmerge bütçesi genel Irak bütçesinden karşılanması gerekirken hiç verilmedi. IŞİD’e karşı mücadelesinde Kürdistan hükümeti ve pêşmegeye hiçbir destek sunulmadı.Kerkük ve diğer Kürdistan topraklarında Anayasanın 140. Maddesi gereğince, referandumun alt yapısı oluştutulup en geç 2007 sonuna kadar bu bölgelerin Kürdistan Bölge Yönetimine mi, Bağdat’a mı dahil olacağına dair referandum yapılması gerekirken bu da yapılmadı. Bağdat Yönetimi hem Kürtlere, Türkmenler’e, Asuri-Keldanilere haksızlıklara devam ediyor; hem de sunni araplara da baskı uyguluyor. Şu anda tam bir Şii Develeti gibi davranıyor. Şimdi bütün bu haksızlıklar sözkonusu iken, bizler niye buna boğun eğelim. Artık bağımsızlık dışında bir yol kalmamıştır. Biz referandumu pazarlık için, kişisel, grupsal çıkarlar için yapmıyoruz. Çok net söylüyorum. Referandumun tek amacı vardır, o da bağımsızlıktır’’.
Türkiye’nin ve Irak Kürdistanı’nın ortak çıkarlarının , Türkiye’nin referandumu ve bağımsızlığı desteklemesini gerektirdiğini söyleyen Hoşyar Swaily,’’Türkiye Devleti’nin 2008 yılına kadar Kürdistan Bölgesine karşı izlemiş olduğu sert ve dışlayıcı tutumundan dolayı herhangi bir kazancı olmamıştır. Ama özellikle 2008’den bu yana gelişen ilişkilerin, yeni siyasetin hem Türkiye’ye hem bizlere kazandırdıkları açıktır, ortadadır.Kürdistan Bölgesi olarak biz aynı zamanda IŞİD’e karşı da bölge güvenliğinin merkezi ve bir nevi de koruyucusu durumundayız. Eğer bizler IŞİD’i uluslararası muttefiklerimizin de desteği ile yenmemiş olsaydık, bugün bölge güvenliği ve istikararı ne durumda olurdu bir düşünün. Bu nedenle de referandum ve bağımsız Kürdistan, birilerinin iddia ettiği gibi, istikrarsızlığın, kaos ve şiddetin sebebi olmayacak; tam aksine varolan kaos ve istikrarsızlığa dur diyecek önemli bir adımı oluşturacaktır.Biz Türkiye’da cılız kimi sert söylem ve tutumlar dışında Türkiye’nin büyük çoğunlukla bize ve kararımıza saygı duyacağına inanıyoruz, ortak çıkarlarımız bunu gerektirir. Tüm sorunların barışçıl yollardan çözümüne de vesile oalcağına inanıyoruz’’ dedi.
Hoşyar Swaily’den sonra Türkmen Reform Partisi Genel Başkan Yardımcısı Muna Kahveci söz aldı.
Muna Kahveci konuşmasını Türkçe yaptı. Referandumun sadece Kürtlerin değil, Irak Kürdistanı’nda yaşayan Türkmen, Asuri-Keldanilerin, Müslüman, Hırıstıyan ve Ezidilerin ortak bir kararı olduğunu vurgulayarak söze başlayan Muna Kahveci,’’Yapılan bütün spekülatif açıklama, haber ve yorumlara rağmen, göreceksiniz ki, Kerkük ve tüm Irak Kürdistan’ındaki Türkmenlerin büyük bir çoğunluğu referanduma katılacak ve ‘Evet’ oyu kullanacaklardır’’ dedi.
Muna Kahveci, Irak rejimlerinin Türkmenleri hiçbir zaman bir halk oalrak kabullenmediklerini ve kimliklerinde hep zorla ‘Arap’ yazıldığını, Türkmenlerin hiçbir dil, kültürel vb. hak ve özgürlüklerinin Irak Yönetimlerince kabul edilmediğini dile getirerek, ‘’Bugün Kürdistan Bölgesi’nde dil, parlamentoda temsil, eğitim, kültürel, demokratik bir çok hak ve özgürlüğümüz uygulanmaktadır.Ve bunun daha da gelişeceğine inanıyorum. Türkmen halkı bağımsız Kürdistan’ın en asli unsurlarından biri olacaktır.Türkiye Devleti ve Türkiye halkı da bizleri Irak Kürdistanı’ndaki tüm halkları, dinleri desteklemelidir. Bağdat Yönetimi bağımsızlık dışında bizlere bir seçenek bırakmamıştır. Bugüne kadarki tüm Irak rejimlerinin bizlere sunduğu ölüm, sürgün, hapis, bizleri yok sayma ve Araplaştırma olmuştur. Bizler bağımsız bir Kürdistan’da tüm bu hak ve özgürlüklerimize kavuşacağız; şimdiki Federe Kürdistan Yönetimi zaten bunları yapmaktadır. Bu daha da gelişecektir’’ dedi.
Ezidi kanaat önderi ve Laleş Kültür Mekezi Başkanı Pir Xidir Süleyman, konuşmasını Kürtçenin Kurmanci lehçesiyle yaptı.
Pir Xidir Süleyman ‘’Bağımsızlık tüm Ezidilerin, tüm Kürdistan halkının rüyasıydı ve şimdi referandum ile bunun kapısı açılacak, bağımsızlık ilanı ile rüyamız gerçekleşecektir. Hepimizin referanduma da , bağımsızlığa da evet demesi kendi hayatımız için , kendi geleceğimiz için olmazsa olmaz bir görev ve sorumluluktur’’ diyerek sözlerine başladı.
Pir Xidir Süleyman, Ezidilerin tarihte 72 kez kıyıma uğradıklarını, en son Şengal katliamı ile bunun en üst boyutlara vardırıldığını söyleyerek konuşmasını söyle sürdü ‘’1991 Yılında Kürdistan’ın 3 şehrinin kurtarılmasından sonra, Kürdistani Cephe sayın Mesud Barzani, Sayın Celal Talabani liderliğinde Saddam ile görüşmeler başlattı. Ben de o zaman Kürdistan heyetinin danışmanı olarak görüşmelere katılıyordum. Saddam’ın yöneticileri her gündeme geldiğinde Ezidilerin Arap olduğunu dayatıyorlarıd, biz de karşı çıkıyorduk. 2003 yılında Saddam rejiminin yıkılmasında sonra Yeni Irak Anayasası ile ilgili olarak yapılan toplantılara da yine Kürdistan heyetinin danışmanı olarak katıldım.Biz yeni Anayasa’da Ezidilerin adının bir din olarak yazılmasını istiyorduk. Sayın Başkan Mesud Barzani bu konuda bu önerinin de Kürdistan heyetinin olmazsa olmaz bir talebi olduğunu söyledi ve Irak Anayasasına Ezidi adı da yazıldı.’’.
Ezidiler hakkında da kısa bir tarih bilgisi sunan Pir Xidir Süleyman ,‘’Ezidiler Irak Yönetimlerince hep ‘Arap’ olark tanımlanmış, ama hiçbir hak ve özgürlükleri de tanınmamıştır. Ezidler dilleriyle, tarihleriyle, yaşam alanlarıyla Kürttür, Kürdistanlıdır. Ezidilerin Kürt olmadığını söyleyenler ya egemen devletlerdir; ya da çok küçük bir Ezidi kesimidir.Onlar da daha çok bilgisizlikle ilgilidir. Elbette ki Ezidiler hem dini baskı ve haksızlığa uğramış, hem de bazen kimi cahil Kürt müslüman kardeşlerimizin de bu haksızlığa dahil olduğuna tanık olmuşuz. Ama Şengal kahraman pêşmergenin direnişi, savaşı ve kanıyla IŞİD katillerinin ellinden kurtarıldı. Bugün Federe Kürdistan’da henüz tam istenen boyutta olmasa da,Ezidilerin bir çok hakları tanınmıştır. Bağımsız Kürdistan , sayın Başkan Mesud Barzani’nin de geçen günlerde dile getirdiği gibi, tüm etnik, dinsel, mezhepsel kesimlerin kendilerini özgürce ifade ettikleri, yönetime katıldıkları demokratik , federal bir cumhuriyet olursa, bir çok sorunun da çözülme zemini yaratılmış olunacaktır. Ninova ovası Ezidilerin, Asuri-Kedanilerin, Türkmenlerin aslında önemli bir duvar oluşturabilecekleri bir alandır. Bu bölge bağımsız Kürdistan’ın da sınırlarından birini oluşturacaktır. Çok önemli bir alandır’’dedi.
Son konuşmacı Doç. Dr. Vahap Çoşkun oldu.
Vahap Çoşkun konuşmasını Türkçe yaptı. Referandum ile ilgili değerlendirmeleri 3 ana kategoride ele aldı: Referandum öncesi süreç, referandum süreci ve referandum sonrası.
Vahap Çoşkun , sosoyolojik, siyasal ve konjonktürel verilerle deteklediği sunumunda kısaca şu görüşleri dile getirdi: ‘’Referandum öncesi süreç, aslında Bağdat Yönetiminin kendi anayasasını ihlal etmesiyle, Kürtleri referanduma sürükledikleri bir süreçtir. Referandum ve bağımsızlık Kürtler ve Irak Kürdistan halkı için bir zorunluluk halini almıştır. Bugün referandumun zamanı değildir, referandum demokratik yollarla alınan bir karar değildir, iç sorunlar çözülsün sonra referandum yapılsın gibi öneri ve değerlendirmelerin artık bir karşılığı yoktur. Ve bu iddia ve önermeler haksızdır. Bundan sonraki süreç iki şekilde gelişebilir. Ya referandumdan sonra, Bağdat ile görüşmeler ve dünya devletlerinin ikna girişimlerinden sonra, bağımsızlık ilan edilecek; ya da referandumdan sonra, bağımsızlık ilan edilecek, sonra ikna turları yapılacak. İngilterenin AB’den ayrılmasını ifade eden Brexit sürecine benzer bir süreç olabilir. Ama aslında Kosova referandumsuz bağımsızlık ilan etti ve kimse buna karşı çıkmadı. Referandum sonrası, Bağdat ile Kürdistan Bölge yönetimin görüşmelerinde ana konular; petrol, doğalgaz,su kaynakları ve sınırlar olacaktır. Bağdat Yönetimi’nin tutumu ayrılma şeklini de belirleyecektir. Ya görüşmeler yoluyla bu sorun çözülecek; ya da Bağdat silaha başvurursa, Kürdistan Bölge Yönetimi de bu yolla cevap verecektir. Bağımsızlık sonrası, Kürdistan yönetiminin petrol bağımlısı bir ekonomi yerine, tarım, sanayi vb. alanlarda da ciddi kaynaklar yaratması lazım.PDK, YNK peşmergesi yerine modern, organize edilmiş Kurdistan Ordusu oluşturulmalıdır. Elbette ki referandum sonrası uluslararası diplomasideki çalışmalar da bağımsızlık sürecine ciddi etkilerde bulunacaktır. Kurulacak Kürdistan devleti demokraitk olmalı; Kürdistan için demokrasi bir tercih değil, bir zorunluluktur. Bir Kürt Devleti değil, tüm etnisite ve bileşenleriyle bir Kürdistan Devleti olmalıdır’’.
Konferansın ilk bölümünde yapılan konuşmalardan sonra, ikinci bölüm de konferans davetlililerinin soru ve görüş bildirmeleri ve verilen cevaplar ile son buldu.
Konferansın kapanış konuşmasını yapan Moderatör Yaşar Abdülselamoğlu, ‘’ Referandum ve bağımsızlık Ortadoğu’da yeni bir sürecin kapısını aralayacaktır. Referandum aslında Sykes-Picot’a alternatif en iyi projedir. Dayatmacı, baskıya dayalı ve halkların iradesine rağmen oluşturulan ulus devletler yerine, demokratik, katılımcı, kapsaycı, modern, çağdaş bir Kürdistan Devleti yoldadır. Bu devletin bir Kürt devleti olmayacak, tüm etnisitlerin, din ve mezheplerin ortak devleti olacaktır’’ dedi.
İki bölüm halinde 4 saate yakın süren Konferans, sunulan görüşler ve yapılan değerlendirme ve tartışmalar ile, bir çok soruya açıklık getirdi ve hem bilimsel , hem de siyasal düzeyiyle son yılların en iyi konferanslarından biri oldu.