Evrensel Köşe Yazarı: Kürtler neden kendi kaderlerini tayin edemesin?

Türk gazeteci-yazar İhsan Çaralan Evrenseldeki yazısında Kürtlerin Bağımsızlık referandumunu, Ortadoğudaki kürt sorununu; Amerika, Türkiye ve Uluslararası devletlerin Kürtlerin Bağımsızlık referandumunu karşısındaki tutumlarını kaleme aldı.

20.09.2017, Çar - 10:36

Evrensel Köşe Yazarı: Kürtler neden kendi kaderlerini tayin edemesin?
Haberi Paylaş

Türk gazeteci-yazar İhsan Çaralan Evrenseldeki yazısından konuyla alakalı yazısından bazı bölümler şu şekildedir:

Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM Genel Kuruluna katılmak için ABD’ye gitti. Ama asıl olarak Trump’la Irak Kürtlerinin “bağımsızlık referandumu”nda nasıl bir “ortak tutum” alacaklarını konuşacak. Onun için MGK toplantısı, 21 Eylül’de yapılacak Erdoğan-Trump görüşmesinin ertesi gününe, 22 Eylül’e alındı. Bu da Irak Kürdistanı’na yönelik askeri bir operasyon da dahil bütün müdahale biçimlerinin masada olduğunu gösteriyor.

Öte yandan Irak Anayasa Mahkemesi, Barzani yönetiminin referandum kararını askıya aldı. Irak, İran, ABD ise “referanduma karşı” olduklarını haftalardır ve her vesileyle belirtiyorlar. İsrail ise, Kürtlerin de kendi kaderlerini tayin hakkına saygı göstereceğini söylüyor.

Ama sadece Türkiye, Irak Kürdistanı-Türkiye sınırının sıfır noktasında askeri tatbikat başlatarak, askeri müdahale yapacağını açıkça ilan etmiş bulunuyor. Gerekçesi de, “Irak’ta, Suriye’de Kürtlerin devlet kurmasının, “Türkiye’nin ulusal güvenliğini tehdit ettiği”dir!

Kürtler Neden Kendi Kaderini Tayin Edemesin?

Kuşkusuz ki, bütün diğer uluslarda olduğu gibi, Iraklı Kürtlerin de kendi kaderlerini tayin etme hakkı vardır ve bağımsız bir ülke mi kurmak yoksa Irak’la bir federasyon ya da bir konfederasyon ilişkisi içinde mi yaşamak isteyecekleri elbette ki Irak Kürdistanı’nda yaşayan Kürtlerin vereceği bir karardır. Bunu ne zaman yapacakları, bunun uluslararası koşullarının olup olmadığı gibi konular ise yine onların bilecekleri bir şeydir. Elbette böyle önemli bir konuda komşu ülkeler de fikirlerini söyler, bölgede barışın korunması, bölge halklarının kardeşleşmesi için yapılması gerekenleri, öneriler biçiminde ortaya koyarlar; ama sonuçta Irak’lı Kürtlerin kendilerine nasıl bir gelecek belirlediklerine Iraklı Kürtler karar verir, vermelidir.

Peki öyleyse bugün gelinen yerde Irak Kürdistanı’nda “bağımsızlık referandumu” olması niye Türkiye için ulusal güvenlik sorunu olsun?

Hele de Iraklı Kürtler bir referanduma giderlerken Türkiye’nin Suriye’deki “kırmızı çizgileri” ve bu ülkeye askeri müdahalesini Afrin ve İdlib’e de yayacağına dair iddialar; bu iddiaları güçlendiren sınıra askeri yığınağı, Türkiye’yi Kürtlerin kaderini tayin hakkını sadece Irak’ta değil Suriye’de de askeri güce başvurarak engellemeye çalışan ülke durumuna getirmektedir.

Komşulara Rejim Ve Statü Dayatarak Nereye Kadar?

Bir ülkenin diğer ülkelere rejim, bölge halklarına statü dayatması, hele de komşu halkların kendi kaderini tayin haklarını yasaklaması, kendi bağımsızlığını ulusal kurtuluş savaşıyla kazanmış Türkiye’nin yapmaması gereken bir şeydir.

Nitekim Türkiye’nin Suriye bataklığına batması, Suriye’ye rejim dayatmaya kalkmasıyla başlamış; bugün bütün o iddialardan vazgeçilerek Esad rejimiyle ilişkileri yeniden “normalleştirme”nin yollarının aranmasına dönülmüştür. Bu da ülkelere rejim dayatmanın nasıl sonuçları olduğunun en yakındaki göstergesidir.

Bugün de Türkiye Irak Kürtlerine kendi kaderlerini belirlemek için harekete geçmelerini, bunun için bir “referandum” yapmak istemelerini yasaklamak istemektedir. Bu konudaki kararlığını göstermek için sınıra askeri güç yığınağı yapmak ve askeri müdahale dahil her “tedbiri” masaya koyarak Iraklı Kürtlere Türkiye’nin belirlediği sınırlar içinde yaşamayı dayatmaktadır.

Bugünkü konjonktürde, Türkiye dışındaki ABD, İngiltere, İran, Suriye, Rusya gibi ülkeler de referanduma karşı olduklarını söylemektedirler. Ama bu ülkeler, referandumda ısrar ederse askeri müdahale yapmak üzere sınıra asker yığmamış, “tatbikat” yapmaya başlamamıştır!

Türkiye’nin Sorunu Kendi Kürt Sorununu Çözmemiş Olmasıdır!

Olup bitene arka plandaki sorunlara bağlantılı olarak bakarsak; Türkiye’nin kendi politikasının önüne, “Irak’ın toprak bütünlüğü”, “Suriye’nin toprak bütünlüğü” şartını koymasının nedeninin, “kendi Kürt sorununu çözmemiş olması” olduğunu görürüz. Dolayısıyla Türkiye, Irak, İran ya da Suriye’de Kürtler kendi kaderini tayin ettiğinde, Türkiye’deki Kürtlerin de onlara özenerek (Türkiye’nin Kürtlerinin kendi kaderlerine sahip çıkmak için verdikleri mücadele bir yana bırakılsa bile) kendi kaderini tayin etmek isteyeceğini varsaymasıdır!

Dolayısıyla sorun dönüp dolaşıp Türkiye’nin kendi Kürt sorununun çözülmemesine gelmektedir. Eğer bu sorun çözülmüş olsa, Irak’taki ve Suriye’deki Kürtler nasıl bir statü talep ediyor sorunu Türkiye için komşularındaki bu sorunu “hakkaniyet” içinde çözülmesi için ara buluculuk yapmak olurdu!

Ne var ki; Türkiye bu alanda geçmiş yıllarda atılan adımları geri alarak sorunu; “Kürt sorunu yoktur terör sorunu vardır”a indirgeyerek, bir yandan bölgeye müdahale eden emperyalistlerin girişimlerine mahkum olurken öte yandan bölge gericiliklerinin, mezhep ve etnik çekişmelerinin içine de çekilmiştir.

Yasaklarla, Asker Gücüyle Sorunlar Çözülmüyor

Bu yüzden bugün tartışılması gereken; “Barzani’yi nasıl engellerim?” sorusu ya da “Suriye Kürtlerini ‘Terör devleti’ kurmak”la itham etmek değil kendi Kürtleriyle nasıl bir arada yaşanacağı ve gönüllü birliğin şartının ne olup olmadığıdır. Daha doğrusu bu doğrultuda atılacak adımlardır.

Aksi halde; “Yedi düvele karşı savaş halindeyiz”, “Bin yıldan beri aynı düşmanlarla savaşıyoruz” hamasetinin kapatamayacağı kadar yeni ağır sonuçlar ortaya çıkabilir. Nitekim “çözüm masasının devrilmesi”nden beri yaşananlar, bunu göstermektedir.

Ortadoğu’daki gelişmelere şöyle bir bakıldığında bile ülkelerin “askeri müdahaleler”le ve komşulara “kırmızı çizgiler” çizerek sorunlarını çözemeyeceği apaçıktır.

İdlib ve Afrin sınırına yığınak yapmak, Irak sınırında “askeri tatbikat” başlatmak sorunları çözmede adım atmak değil, olsa olsa bölgedeki yangınlara benzin dökmektir. Ortadoğu’nun son yüz yıllık tarihi bu gerçeğin yeniden yeniden yüzlere çarpılmasının tarihidir.

Evrensel
Bu haber toplam: 8775 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:06:24:59
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x