İngiliz gazeteci David Hearst, Rusya’nın her an için PYD’den desteğini çekebileceğini öne sürdü.
Habertürk\'ten Kübra Par\'a konuşan deneyimli İngiliz gazeteci David Hearst, Rusya’nın PYD’yi şuan için desteklediğini lakin her an için desteğini çekebileceğini, bunun tamamen taktiksel olduğunu ve Kürtlerle arasına mesafe koyabileceğini öne sürdü. ABD’nin de PYD’yi desteklediğini lakin arada nüans farkı olduğunu belirten Hearst, ABD’nin de pozisyonun siyah-beyaz olmadığını savundu.
Suriye’nin Kuzeyinde devlet kurma ihtimali kalmadı
TSK’nin ÖSO desteği ile başlattığı 92 kilometrelik sınırın IŞİD\'den alınması ve Rojava’daki Kürt güçlerini birleşmesini engelleme amacıyla yapılan Fırat Kalkanı harekâtıyla birlikte Suriye\'nin kuzeyinde Kürt devletinin kurulma ihtimalinin kalmadığını ileri süren Hearst şunları söyledi:
\"Suriye’nin kuzeyinde bir Kürt devleti kurulması ihtimali görmüyorum çünkü Türk ordusu yaptığı operasyonla Rojava’nın iki kanadının birleşmesini engelledi. Bence bu konu kapanmıştır. Bu anlamda Kürtler bahsi kaybetti ve artık dikkatler Halep’in doğusunda neler olacağına çevrildi\" görüşünü savundu.
Rusya’nın Türkiye’ye ihtiyacı var
Türkiye’nin dış politikasının son dönemlerde çok fazla değişikliğe uğradığını savunan Hearts, Türkiye’nin savunduğu Suriye’de yasak bölge tezinin yoğun bir askeri desteğe ihtiyacı olduğunu bunun da ABD tarafından kabul edilmediğini belirtti.
Rusya’nın . Fransa, İngiltere ve ABD ile ilişkilerinin bu kadar kötü olduğu bir dönemde Türkiye ile ilişkilerinin çok önemli olduğunu öne süren Hearts şöyle devam etti:
Ne yazık ki Suriye’de hiçbir tercih bedelsiz değil ve her birinin dezavantajı var. 15 Temmuz’daki darbe girişiminden sonra Erdoğan orduyu daha fazla kontrol edebildiğini hissetti ve daha önce generallerin itirazına takılan Suriye operasyonunu başlattı. Bu operasyonun asıl hedefi PYD’ydi elbette. Rus uçağının düşürülmesi Türkiye için büyük problem yaratmıştı. Şimdi Putin ile ilişkiler normalleşti ama bence Rus tarafı Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki rolüyle ilgili kafa karışıklığı yaşıyor. Putin ile Erdoğan arasında son görüşmede tam olarak ne konuşulduğunu bilmiyoruz. Basın toplantısında sadece ihtiyaçlı bölgelere yardım gönderilmesi üzerinde durmuşlardı. Fakat şimdi Fransa, ABD ve İngiltere dışişleri bakanları, Rusya’yı BM’nin Halep’e giden yardım konvoyunu bombalayarak savaş suçu işlemekle itham ediyor. Bu, Rusya için çok zor bir durum. Putin, Suriye’de boğazına kadar batmış durumda. Daha önce çektiği savaş uçaklarını geri gönderdi. Halep’in bombalanması, şu ana kadar bu savaşta gördüğümüz en vahşice şeydi Türkiye ile ilişkiler Putin için çok önemli.
\"Suriye\'de son kazanan Rusya olmayacak\"
Rusya’nın Suriye’de son kazanan taraf olacağına inanmadığını belirten Hearts bunun sebebi olarak şunları gösterdi:
Çünkü Rusya zannedildiği kadar güçlü değil. Rusya’nın gücü ya çok abartılıyor ya da çok küçümseniyor. Her şeyden önce Rusya’nın Suriye’de uzun bir operasyona maddi olarak gücü yetmez. Tıpkı Suudi Arabistan gibi onun da ödeme dengesinde kriz var. Dış kaynakları hızla tükenecektir. İkincisi, şu anki Rus ordusu eski Sovyet ordusu kadar güçlü değil. Rusya’nın Esad’ı desteklemesinin arkasındaki motivasyon, tamamen ABD ve Ukrayna ile ilgili. Putin, Esad üzerinde nüfuz sağlayarak uluslararası pazarlık masasındaki yerini geri satın almaya çalışıyor. Uzun vadede Suriye’de kullandığı gücü kısıtlamak zorunda kalacak. Rusya taktiksel hamleler yapıyor ama bunun arkasında büyük bir strateji olduğunu düşünmek hatalı olur. Putin’in verdiği kararlar, zannettiğimiz gibi doğru hesaplanmış değil.
IŞİD’in ortaya çıkış sebeplerinden biri Malikinin politikalarıydı
Musul’da yapılması gereken, Sünnilerin Sünni bir lider öncülüğünde şehre dönmesi olduğunu savunan Hearts son olarak bunları söyledi:
Musul bir Sünni şehri, bu insanlar nereye gidecek? Bu söylediğim kulağa mezhepçilik gibi gelebilir ama bu savaş zaten mezhepsel bir savaş ve Musul’u özgürleştirecekler arasında Şii milisler de var. Eğer insanları Sünni ve Şii diye ikiye ayırıyorsanız, olayları yatıştırmak için Sünni liderliğe de söz hakkı vermelisiniz. IŞİD’in ortaya çıkış nedenlerinden biri de Nuri Maliki’nin politikalarıydı. Şiilerin Sünnilerden daha az Iraklı olduğunu söylemiyorum ama Maliki hiçbir çoğulculuğa izin vermedi. Şimdi yapılması gereken, gevşek bir federal yapı içinde Sünnilere de kendilerini temsil hakkı tanımak. Herkesin çatışma istediği bir ortamda bu kulağa çok idealist geliyor ama El Kaide’ye ya da IŞİD’e karşı alan kazansak bile onları ortaya çıkaran politik problemi çözmezsek daha radikal bir örgüt ortaya çıkacak. Aşırıcılığın bu kara döngüsünü durdurmamız lazım. Ve dediğim gibi bu dinsel bir problem değil, politik bir problem.