Doğrusu MHP\'den henüz hiçbir olumlu işaret görülmüş değil. Ama kulislerde Durmuş Yılmaz ve Ekmeleddin İhsanoğlu gibi isimlere dikkat çekiliyor, Gül\'ün MHP desteğiyle seçilmesi hatırlatılıyor.
Erdoğan bu hedefi aylar önce açıklamıştı.
Ancak Selahattin Demirtaş’ın HDP’nin Erdoğan’ın başkanlığına asla izin vermeyeceğini söylemesinin ardından Erdoğan çıtayı bir ara 335 hedefine indirmişti.
***
Bu sayıların sembolik önemi ortada: 400, Anayasa\'yı Meclis’te değiştirmek için asgari sınır olan 367’yi, 335 ise halk oylamasına götürmek için asgari sınır olan 330 oyu aşıp garantiye alıyor.
Demirtaş’ın açıklaması yalnızca Erdoğan’ın yürütme üzerinde Meclis dışında denge-denetleme istemediği başkanlık sistemine karşı tutum belirlemekle kalmıyordu.
Aynı zamanda HDP’nin AK Parti ile 7 Haziran seçimleri ardından PKK ile süren diyalog üzerinden bir pazarlığa girebileceği söylentilerine de kapıları kapatmayı amaçlıyordu.
***
Sonra bir şeyler değişti ve Erdoğan yeniden 400 vekil hedefine döndü. Ama 3 Mayıs’ta Diyarbakır’da da vurguladığı üzere bu defa 400 vekili yalnızca AK Parti’den beklemiyordu.
Zaten bu gerçekçi de değildi; AK Parti en yüksek oya yüzde 50 ile yakaladığı 2011 seçimlerinde bırakalım 367’yi, 330’a dahi ulaşamamıştı.
Erdoğan’a süper başkanlık yolunu tek başına AK Parti açamayacaksa, başka kimin desteği alınacaktı?
***
HDP kapıları kapatmış görünüyor. Öyle ki adaletsiz yüzde 10 barajını aşmak için geleneksel tabanının dışında Erdoğan’ın süper-başkan olmasını engellemenin yolunu HDP’nin barajı aşmasında görenlere güveniyor.
Kemal Kılıçdaroğlu zaten CHP kapısını çoktan kapattı. Mesela oylar onu gerektirirse bir AK Parti-CHP koalisyonu dahi mümkün görünüyor, ama Erdoğan’ı süper başkan seçtirecek bir Anayasa mümkün görünmüyor.
O zaman geriye bir tek parti kalıyor, o da MHP.
***
MHP’ye de Bahçeli’ye de haksızlık etmeyelim; daha 3 Mayıs’ta açıkladığı seçim bildirgesinde dahi, “7 Haziran’da Türk milleti başkan seçmeyecek, başkanlık sistemini oylamayacak, Erdoğan’a yeni koltuk imal etmeyecektir” dedi.
“Bu yolun sonunda ya bölünmüş, parçalanmış korku devletini kurarak seçilmiş tiren olacak, ya da hukukun devreye girmesiyle vatana ihanetten Yüce Divanı boylayacaktır” sözü de Bahçeli’ye ait.
MHP, doğrusu Erdoğan’ın başkanlığına sıcak baktığını gösteren bir açıklama yapmış değil.
***
Ama bu durum AK Parti’nin acaba MHP’ye göz mü kırptığı, onu yeni bir işbirliğine mi davet ettiği sorusunu sormak için bazı göstergelere dikkat çekmeye de engel değil.
Son birkaç haftadır hem Erdoğan hem de Başbakan Ahmet Davutoğlu, muhalefeti yerden yere vururken adeta MHP’ye dokunmamaya özen gösteriyor.
Davutoğlu 2 Mayıs’ta Bahçeli’nin memleketi Osmaniye’de Bahçeli’ye yuh çekenleri susturdu; böyle bir şey Kılıçdaroğlu, ya da Demirtaş için bugüne dek görülmedi.
***
Erdoğan 4 Mayıs’ta Siirt’te hem CHP, hem HDP’ye hem de Müslümanlık üzerinden, elinde Kuran tutmak suretiyle vurdu, ama MHP’ye dokunmadı.
Bu süreçte hem Erdoğan, hem Davutoğlu’nun PKK ile diyalog konusuyla aralarına –sanki başlatan başkasıymış gibi- mesafe çekmek istedikleri, “bölücü terör örgütü” üslubuna döndükleri dikkatten kaçmıyor.
Bu dönüşün, Kürt meselesinde etnik kimlik ve demokratikleşme yerine Müslümanlığın öne çıkarılmasının MHP yönetim ve tabanını memnun etme özelliği olduğunu herhalde AK Parti yönetimi düşünmüştür.
Sadece Kürt meselesinde değil, mesela Avrupa Birliği konusunda da katı bir söyleme dönülüyor.
***
Siyaset kulislerinde MHP’nin 2007’de Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesinde verdiği desteği hatırlatarak dikkat çekilen bir husus daha var: O da MHP aday listesindeki bazı önemli isimler.
Örneğin Merkez Bankası başkanlığından ayrıldıktan sonra Gül’ün cumhurbaşkanlığında ekonomi baş danışmanlığını üstlenip halen MHP milletvekili adayı olan Durmuş Yılmaz.
Yılmaz’ın ekonominin gidişi üzerindeki son demeci, Bahçeli’nin seçim beyannamesinde çizdiği karanlık Türk ekonomisi tablosunu pek yansıtmıyor.
Böyle bir ihtimalde, Yılmaz gibi iletişim kanalı olmayı üstlenebilecek bir başka isim olarak da CHP ve MHP’nin desteklediği cumhurbaşkanı adayı çıkıp halen MHP milletvekili olan Ekmeleddin İhsanoğlu’ya işaret ediliyor. İhsanoğlu, AK Parti iktidarları döneminde İslam İşbirliği Örgütü genel Sekreterliğine önerilmiş ve seçilmişti.
***
Dediğimiz gibi bunların hiç biri şu anda MHP’nin Erdoğan usulü başkanlığa sıcak baktığının kanıtı değil.
Ama Erdoğan ve Davutoğlu’nun AK Parti’nin tek başına o hedefi elde etme garantisi olmadığını gördükten sonra MHP ile ittifak ihtimallerini hesaba katmaya başladığı anlaşılıyor.
Siyasetin 7 Haziran sonrasına bakanların da MHP’den aksi bir taahhüt gelmedikçe bu ihtimali hesaba katmasında fayda var.