Davutoğlu: Suriye'de ilk operasyon benim talimatımla yapıldı

AK Parti’den ayrılarak Gelecek Partisi’ni kuran eski başbakan Ahmet Davutoğlu, başbakanlığı döneminde sona eren çözüm sürecine ilişkin, “Sayın Erdoğan, bir taraftan beni çözüm sürecini başlatmakla diğer taraftan da sekteye uğratmakla eleştiriyor” dedi.

20.07.2020, Pts - 11:35 [ Güncellenme: 20.07.2020, Pts - 13:12 ]

Davutoğlu: Suriye'de ilk operasyon benim talimatımla yapıldı
Haberi Paylaş

4 Kasım 2016’dan bu yana tutuklu olan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’a ilişkin de açıklamada bulunan Davutoğlu, “Hiçbir siyasetçinin, aydının, gazetecinin cezaevinde bulunmasını doğru bulmuyorum” diye konuştu.

Kendisini en çok Devlet Bahçeli ve Selahattin Demirtaş’ın eleştirdiğini söyleyen Davutoğlu, “Ben bir Sünni Türkmenim ama Kürt seçmen beni sever” ifadesini kullandı.

Cumhuriyet Gazetesi’nden İpek Özbey’in sorularını yanıtlayan Davutoğlu’nun ilgili açıklamaları şöyle:

Bu arada MHP size destek vermiyor ama HDP de kıyasıya eleştiriyor, değil mi?

Doğrudur, dört yılda beni en çok eleştiren Sayın Bahçeli ve Sayın Demirtaş oldu. Çünkü bu ülkede Türklerin sevdiği bir Kürt ve Kürtlerin sevdiği bir Türk’ten bunlar hoşlanmazlar. İsterler ki, Türkler bir partiye, Kürtler başka partiye oy versin. Kimlik siyasetidir bu. Benden hoşlanmayışları da açıktır. Ben bir Sünni Türkmenim ama Kürt seçmen beni sever. Eleştirenler dahi sever. Sünniyim, Alevi seçmen kitlesi beni sever. Çünkü bir cemevine girip, niyaz duasında bulunan tek başbakan benim.

Sayın Davutoğlu.. Çözüm sürecini siz mi sekteye uğrattınız?

Hayır, aksine... Sayın Erdoğan, şimdi çözüm süreci diyenleri hain ilan ediyor ama kendi döneminin ürünüdür. Sayın Bahçeli’den korkusundan çözüm süreci lafını etmiyor, tamam. Ama işin ilginci, bir taraftan beni çözüm sürecini başlatmakla diğer taraftan da sekteye uğratmakla eleştiriyor. Biz çözüm sürecini özgürlükler için savunduk. Terörle mücadeleyi de kamu düzeni için yaptık. Bu kadar tecrübeden sonra gördük ki, kamu düzeni olmadan çözüm süreci olmaz.

Masa hangi noktada devrildi?

Masayı biz değil, Kandil devirdi. Kobani olayları ciddi darbe vurdu. Arkasından biz ısrarla üstüne gittik, çünkü sayın Erdoğan, bana genel başkanlığı tevdi ettiği kongrede “Size iki emanetim var. Biri çözüm süreci, diğeri de FETÖ ile mücadele...” Elimizden geleni yaptık. Taa ki Kobani olaylarını da bahane ederek HDP’nin tahrikiyle sokaklar yakılana, Türkiye neredeyse Suriyelileştirilmek istenene kadar. Niyetleri iyi değildi. Türkiye’yi çözüm süreci altında kantonlara bölmek istediklerini gördük. Nihai kopma Ceylanpınar’da iki polisimizin gece uyurken şehit edilmesidir. Bu bir meydan okumaydı. Herkesi acil toplantıya çağırdım. Tarih: 23 Temmuz 2015... “Bu ülkenin her bir karışında kamu düzeni tesis edilecek, tek bir vatandaşımızın da hukukuna halel getirmeyeceksiniz, gereğini yapın” diyerek terörle mücadele talimatı verdim. Yalnız PKK’ya karşı değil, aynı zamanda Suruç olayı yaşanmıştı...

“Suriye’de IŞİD’e karşı ilk operasyon benim talimatımla yapılmıştır”

Bugün Suruç Katliamı'nın yıl dönümü...

Pek kimsenin bilmediği bir şeyi söyleyeyim. Suriye’de IŞİD’e karşı ilk operasyon benim talimatımla yapılmıştır.

“AK Parti 90’lı yılların mantığına geri döndü”

Peki, bugün terörle mücadeleyi nasıl görüyorsunuz?

Bugün “Biz kamu düzenini sağlarız ama özgürlükler ikinci planda” diyorlar. AK Parti 90’lı yılların mantığına geri döndü.

Ya Selahattin Demirtaş’ın cezaevinde tutulması?

Hiçbir siyasetçinin, aydının, gazetecinin cezaevinde bulunmasını doğru bulmuyorum. Hukuki bir süreçtir. Cezalandırın demek ne kadar yanlışsa, cezalandırmayın demek de o kadar yanlıştır. Prensip olarak tutumum bellidir. Siyasetçiyle siyaset alanında mücadele ederim. Gazeteciyse sorularına cevap veririm, hiçbir gazetecinin tutuklanmasına rızam yoktur.

“’Kendim için kaldırmadığım dokunulmazlığı başkaları için kaldırmam’ dedim”

Dokunulmazlıklar sizin döneminizde kalktı...

Doğru, çünkü herkes dokunulmazlığın kalkmasını istedi. Hatta AK Parti içinde görüş ayrılıklarından biri de buydu. Sadece HDP’nin dokunulmazlığı kalksın istendi. Net tavır koydum, benim için de kalksın dokunulmazlık, dosyam varsa gelsin. Yokmuş dosyam... “Kendim için kaldırmadığım dokunulmazlığı başkaları için kaldırmam” dedim. Ondan sonra bir yasal düzenleme yapıldı. Ama benim dönemimde herhangi bir siyasi parti liderinin tutuklanması söz konusu değildi. Tutuklu yargılama insan haklarını açık bir ihlaldir... Tutuklu yargılamalar sonlandırılmalı, özgürlük-güvenlik dengesi sağlanmalı. HDP’liler de “Kamu düzenini kim tehdit ediyorsa onun karşısındayız” demeli. Kamu düzeni diyorum bakın, devlet otoritesi demiyorum... Kamu düzeni bırakmamışlardı. İnsanlar okula gidemiyor, barikat ve hendeklerden yolda yürüyemiyordu. Her eve bir militan yerleştirilmiş. O ailelerin hukukunu korumak da devletin görevi. HDP’nin dediği şu, “Özgürlükler öyle genişletilsin ki, kamu düzeni olmasa da olur. Terörist hendek kazsın, devlet de dokunmasın”... 90’lı yılların PKK mantığı bu, çözüm süreci mantığı değil. Öbür uç nokta da kamu düzenini ihya etmeye gitmiyor. Her Kürdü potansiyel suçlu gibi görüyor neredeyse. Oradaki vatandaşı devletten soğutuyor. Diyor ki, “Özgürlük istemeyin. Ben güvenliğinizi sağlayacağım. İstediğim zaman istediğim şeyi yaparım. Halkın ne dediği önemli değil, ben kayyım atarım”. O zaman bir daha o halkı demokrasiye, oy vermesinin anlamlı olduğuna nasıl inandıracaksın. Gelecek Partisi olarak biz tam merkezdeyiz. Kamu düzeni içinde özgürlük diyoruz.

Nerina Azad
Bu haber toplam: 7555 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:06:27:14
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x