İdlib’de denklem değişiyor: Türkiye ne yapacak?

Suriye’nin kuzeybatısındaki İdlib vilayetinin güneyinde muhaliflerin önemli kalelerinden biri olan Han Şeyhun kasabasının Suriye ordusunun eline geçmesi ve dengelerin değişmesiyle birlikte Türkiye’nin değişmekte olan bölgesel dengeler karşısında tavrının ne olacağı merak ediliyor.

23.08.2019, Cum - 06:45

İdlib’de denklem değişiyor: Türkiye ne yapacak?
Haberi Paylaş

Şam’ı Halep’e bağlayan güzergahın üzerinde bulunan Han Şeyhun, bölgenin dördüncü en büyük kenti olup, yaklaşık beş yıldır muhaliflerin elinde bulunuyordu.

Türk askeri konvoyunun vurulması

İdlib kentinde gözlem noktasına doğru ilerlemekte olan Türk askeri konvoyuna yönelik hava saldırısında 3 kişinin yaşamını kaybetmesinin ardından İdlib’de bulunan toplamda 12 gözlem noktasının güvenliği ve kalıcılığı sorgulanmaya başlandı. Zira, Türk Savunma Bakanlığı’nın açıklamasına göre konvoyun bölgeye intikaline dair bilgiler önceden Rusya’ya verilmişti.

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Milli Güvenlik ve Dış Politika Araştırmaları Merkezi Başkanı ve emekli albay Erol Bural, bu senenin başından beri Rusya destekli olarak Suriye rejim güçlerinin güneyden kuzeye doğru gerçekleşen bu operasyonunun sinyallerinin geldiğine dikkat çekiyor.

Geçtiğimiz sene eylül ayında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Türk mevkidaşı Recep Tayyip Erdoğan arasında varılan Soçi Mutabakatı’na göre, muhalif gruplarla rejim güçleri arasında silahtan arındırılmış 15-20 km derinlikte bir bölge oluşturulacak; muhalifler bulundukları alanda bırakılacak ve terör örgütlerinin faaliyetlerini sonlandırmak üzere Ankara ve Moskova işbirliğinde bulunacaktı. Ancak hedeflenen bölge halen hayata geçirilemedi.

Soçi Mutabakatı çöktü mü?

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan yardımcısı Ünal Çeviköz, çarşamba günü yaptığı açıklamada, “Eğer Türkiye’nin Soçi Mutabakatı’nı daha fazla yürütme imkânı kalmamışsa, o zaman bu mutabakattan çekilmesinin de zamanı gelmiştir,” demişti.

CHP, 17 Eylül’de Suriye’deki gelişmeleri tüm paydaşlarla ele almak üzere İstanbul’da bir Suriye Konferansı düzenleyecek. 7 Eylül’de ise Türkiye, Rusya ve İran’ın katılımıyla Suriye konulu Astana zirvesinin beşincisi İstanbul’da gerçekleşecek.

“Soçi Mutabakatı, neredeyse bir yılını dolduracak. Bu yılın ocak ayına kadar M4-M5 karayollarının güvenli hale getirileceği, silahsızlandırılmış bölgeden ağır silahların çıkarılacağı, terör örgütlerinin etkisiz hael getirileceği yönündeki taahhütler, bu zaman dilimi içerisinde yerine getirilemedi ve sene başında El Nusra bağlantılı Heyet Tahrir uş-Şam (HTŞ), İdlib’in büyük kısmını ele geçirdi,” diyor Bural.

Bu hafta başında Fransa cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile bir araya gelen Putin, Soçi mutabakatını eleştirmiş, İdlib’de teröristlerin kontrolündeki bölgenin Soçi mutabakatı yapıldığında yüzde 50 iken, bugün yüzde 90’a yükseldiğini, bu militanların daha sonra dünyanın diğer bölgelerine aktarıldığını söylemişti.

Stratejik değil taktik adımlar

Güvenlik analisti Bural’a göre; şu anda İdlib meselesi Rusya açısından stratejik değil taktik gelişmeler. Bu nedenle Rusya İdlib’de olup bitenlere uzun süreli tahammül gösterebiliyor, radikal örgütler faaliyetlerini sürdürmesine rağmen doğrudan müdahil olmuyor; buna rağmen Rusya İdlib sahasında taktik alanda yaşanan gelişmeleri kendi stratejik çıkarları açısından kullanabiliyor.

HTŞ militanlarının son dönemde Rus askeri tesislerine ve Suriye ordusu mevzilerine saldırıları ise, Rusya’nın Şam yönetimine bölgedeki ilerleyişi sırasında hava desteği vermiş olabileceğini gündeme getiriyor.

Bural, “Türkiye’nin Fırat nehri doğusunda ABD ile ortak çalışmalar yürüterek bir güvenli bölge kuracağına yönelik haberlerin yayılması ve bu konuda ilk adımların atılmasıyla eş zamanlı olarak Rusya’nın İdlib’e yönelik operasyonun hızlanmasına müsaade etmesi bu açıdan okunabilir,” diyor. Zira, Bural’a göre, bu alanda başlatılan ve ilerleme sağlanan operasyonla Rusya Türkiye’ye “öncelikle İdlib meselesini halledelim, ardından Fırat’ın doğusuna bakarız, ABD ile yakınlaşma Rusya’yı uzaklaştırır” mesajı veriyor.

“Rusya, bölgedeki terör örgütlerinin kendi üslerine tehdit oluşturmaması için onların ortadan kaldırılmasını istiyor. Suriye rejimi ise, Fırat’ın doğusu haricinde kalan bölgede sadece İdlib bölgesini ele geçiremediğinden buraya daha fazla odaklanıyor. Zira Suriye rejimi bu bölgeyi ele geçirdiğinde Şam-Halep ve Şam-Lazkiye yolunun kontrolünü sağlayacak, son çatışmayı kazanan olacak ve gelecekte başlatılması planlanan anayasa görüşmelerinde masaya eli daha da güçlenmiş bir şekilde oturmuş olacak,” diye açıklıyor Bural.

Güvenlik riskleri

Ancak, Bural, söz konusu gidişatın Türkiye’nin 9 numaralı gözlem noktası açısından ciddi güvenlik riskleri doğurduğuna dikkat çekiyor:

“HTŞ’nin bölgede aktifliğinin artması ve Mayıs ayında Rus güçlerinin Hama kuzeyi – İdlib güneyini ele geçirmek için bir operasyon başlatması, bölgenin güneyde kalan Morek bölgesindeki gözlem noktamıza yönelik güvenlik kaygılarımızı artırdı.”

Bununla birlikte, Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın, çarşamba akşamı Kabine toplantısı sonrası yaptığı basın açıklamasında; “9 numaralı gözlem noktasının kapatılması veya başka yere taşınması kesinlikle söz konusu değildir. Gözlem noktaları bulundukları yerlerde faaliyet göstermeye devam edecektir,” dedi.

Esad rejimi, İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi’ndeki 8 nolu TSK gözlem noktasına taciz atışı yaptı.

Gözlem noktaları 16 kez vuruldu

Bural, şu ana kadar Türkiye’nin Suriye’de kurduğu gözlem noktalarına 16 saldırı gerçekleştiğine, iki Türk askerin ve iki sivil görevlinin gerek İranlı milisler gerekse rejim güçleri tarafından gerçekleştirilen bu saldırılar sonucu hayatını kaybettiğine, 12 Türk askerin de yaralandığına dikkat çekiyor:

“Türkiye’nin Morek’teki gözlem üssünü terk etmeyeceğini açıklaması, Soçi mutabakatının uygulanmasına olan bağlılığını ve kararlılığını göstermeye yönelik bir taktik. Yapılan resmi açıklamalar değerlendirildiğinde, gözlem noktasının geri çekilmesi ya da konum değişikliğinin şimdilik söz konusu olmadığı anlayışılıyor,”

Ancak, Bural, Rusya destekli rejim operasyonunun gelişimine, Erdoğan-Putin arasında yapılacak telefon görüşmesi ve Ankara’da yapılacak Astana zirvesinden çıkacak sonuca göre bu tablonun değişebileceğini düşünüyor. Zira bu görüşmelerin ardından gözlem noktalarının durumu ile ilgili makul bir uzlaşıya varılabilir ve askerlerin güvenliği artabilir.

Her ne kadar gözlem noktalarına yönelik güvenlik endişeleri artış gösterse de, bu bölgede Türkiye ve Rejim ya da Türkiye ve Rus askerleri arasında sıcak bir çatışma beklemediğini belirten Bural, “Rus Dışişleri Bakanlığı sözcüsü tarafından İdlib operasyonuna Rus askerlerinin de katıldığının açıklanması, Türkiye’ye verilen bir “karşı karşıya gelmek istemiyoruz,” mesajı olarak okunabilir; çünkü ne Türkiye ne de Rusya şartlar ne olursa olsun silahlı güçlerini karşı karşıya getirmek istemeyecektir.

Bununla birlikte, çatışmaların ortasında kalan gözlem noktasına kesintisiz bir karayolu bağlantısı üzerinden düzenli lojistiğin temini ve takviye kuvvet gönderilmesi çetrefilli meseleler olarak duruyor. Han Şeyhun’un rejim güçlerinin eline geçmesi durumunda, rejimin M5 otoyoluna ulaşması ve Morek gözlem noktası ile kuzey arasındaki bağlantı yolunu denetim altına alması mümkün olacak.

Suriye rejimi, Türkiye’nin 9 numaralı Gözlem Noktası üzerinden Suriye rejiminin terörist olarak kabul ettiği radikal İslamcı örgütlere mühimmat desteği yapmakla suçlarken, faaliyetlerini durdurması gerektiği konusunda da uyarıyor. Suriye’nin resmi haber ajansı SANA, Şam yönetiminin Türkiye’yi bölgeye cephane ve silah taşımakla suçladığını aktarıyor.

Uzmanlar, rejim güçlerinin İdlib’in tamamını muhaliflerin elinden almasının bugünden yarına kısa soluklu bir operasyonla gerçekleşemeyeceğinin de altını çiziyorlar.

Konuyla ilgili olarak Bural; “Kısa ve orta vadede tamamlanması pek de mümkün görülmeyen Rejim güçlerinin İdlib operasyonu Türkiye’yi bir başka açıdan da etkileyecek gibi gözüküyor,” diyor, zira henüz başlangıç aşamasında sayılabilecek İdlib operasyonu şimdiden bölgedeki sivillerin kuzeye yani Türkiye sınırına hareketlenmesine neden oldu.

Sayıları 500 bin ila daha fazla miktarda olduğu söylenen sivil göçü, İdlib güneyinden Türkiye sınırına yakın noktalara yığılırken, Bural’a göre Rejim operasyonu İdlib merkeze doğru kaydıkça bu sayının birkaç misli artması ve Türkiye’ye yeni bir sığınmacı akınını tetiklemesi söz konusu. Dolayısıyla yetkililerin şimdiden sınırda göç yönetimi konusunda tedbir alması gerekiyor.

Peki operasyonun bundan sonra nasıl evrileceği öngörülüyor?

“Rejim güçleri Han Şeyhun’u aldıktan sonra, Maaret El Numan-Serakip hattı üzerinden İdlib merkeze yönelmeden önce Cisr El Şuğur bölgesini temizlemeye çalışacaktır. Burada terör unsuru olarak görülen Türkistan İslam Partisi, Özbekler’den kurulu İmam Buhari birlikleri ve Çeçenler’den kurulu Ecnad el Kafkas birlikleri mevcut. Rusya destekli Rejim güçleri buraya hamle yaparsa, Lazkiye’nin emniyetini pekiştirmiş, Himemymim ve Tarsus’taki Rus askeri üslerinin güvenliği tamamen sağlanmış ve M5 karayolu gibi önemli olan ve Lazkiye-Halep arasındaki M4 karayolunu kontrol etmiş olacak. Bu nedenle, Cirs El Şuğur’u almak Ruslar için önemli, çünkü Çeçenlerin ve Özbeklerin geri dönüp Rusya’ya tehdit olmasını istemeyecektir,” diyor Bural.

euronews
Bu haber toplam: 8555 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:22:59:38
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x