Analistler, Esed rejiminin şu anda İdlib'i tamamen kontrol altına alabilmesini sağlayacak yeterli kaynağı olmadığını düşünüyor. Öte yandan AFP’nin dün Beyrut’tan yaptığı bir habere göre bölgede kalan son muhalif savaşçılar ve siviller kendilerini en acı ve sınırlı seçeneklerle karşı karşıya buluyor.
Birleşmiş Milletler'e (BM) göre Aralık ayından bu yana yarım milyondan fazla insan, Heyet-i Tahriru'ş-Şam (HTŞ) ve müttefiklerinin kontrolü altında olan ve 3 milyondan fazla insanın yaşadığı İdlib ve çevresindeki bölgelerden rejim güçlerinin Rusya desteği ile gerçekleştirdiği operasyonların artması sonrası evlerini terk etti. Rejim güçleri ilerleme kaydederken birkaç şehir ve ilçenin kontrolünü ele geçirmeyi başardı.
ABD Merkezli Savaş Çalışmaları Enstitüsü (ISW) Ortadoğu Departmanı Direktörü Nicholas Heras, konuya ilişkin değerlendirmesinde, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed’in rejiminin şu an için tüm İdlib’i tek bir operasyonda kontrol etmeyi başarabileceği insan gücü ve kaynakları olmadığını söyledi. Şam yönetiminin ‘danışmanlardan, hava kuvvetlerine ve topçu desteğine kadar Rusya’nın vereceği desteğe ihtiyaç duyduğunu’ belirten Heras, ancak ‘operasyonun bu aşamasında’ İdlib’i kontrol altına almasının pek mümkün olmadığını vurguladı.
İdlib ve çevresi, Şam ve muhalif grupları destekleyen Türkiye'nin en önemli müttefiki olan Rusya tarafından Eylül 2018'de Soçi'de imzalanan anlaşma ile kurulması kararlaştırılan rejim güçleri ile muhalif grupları bir birinden ayıran silahlardan arındırılmış ‘Gerginliği Azaltma Bölgesi’nin kapsamına giriyor.
Anlaşma, iki uluslararası güzergâhın açılmasını öngörüyor. Her iki güzergah da İdlib'den geçiyor ve birkaç bölgeyi bir birine bağlayan kısımlar muhalif gruplar tarafından kontrol ediliyor. Anlaşma imzalandıktan sonra gerginlik bir süre azaldı. Ancak HTŞ herhangi bir şekilde geri çekilmezken, Şam saldırılarına aşamalı olarak devam etti ve geniş bölgelere nüfuz etmeyi başardı.
Heras, rejim güçlerinin İdlib'deki ilerleyişi, Türkiye üzerinde büyük bir baskı uygulamanın yanı sıra HTŞ ve müttefiklerini silahsızlanmaya zorlamak için Rusya’nın yaktığı ‘yeşil ışık’ çerçevesinde gerçekleştirildiğine inanıyor.
Şam şu anda Halep’i Şam'a ve ikinci bir yolla Lazkiye’yi İdlib'e bağlayan stratejik ‘M5’ kara yolunu geri almak için saldırıyor. Rejim, Cuma günü yolun büyük bir bölümünü kontrol altına aldı.
Heras, bu yolun kuzeyindeki bölgeleri kontrol etmenin ‘maliyetli çatışmaları’ olduğunu ve bu aşamada HTŞ ve müttefiklerinin Putin veya Esed’in düşündüğünden daha fazla dayanabileceklerini düşünüyor.
Türkiye, İdlib'de 5’i asker olmak üzere 8 vatandaşını kaybettiği rejimin bombardımanı sonrası Şam'a yaptığı uyarılarda kararlı görünüyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Şam'a güçlerini İdlib’in güneyindeki Morek ve Surman'daki Türk gözlem noktalarının çevresinden çekmesi için bu ayın sonuna kadar süre tanıdı. Söz konusu Türk gözlem noktaları rejim güçlerinin son aylardaki ilerlemesinin ardından rejimin kontrolüne geçen bölgede kaldılar.
Ankara, İdlib’e askeri takviye göndermeye devam ediyor. Bununla birlikte Suriye İnsan Hakları Gözlemevi'ne (SOHR) göre son iki gün içinde cihatçı ve muhalif gruplara rejim güçleriyle çatışmaları sırasında topçu desteği sağlandı.
Öte yandan Suriye uzmanı Samuel Ramani, rejim güçlerinin ilerlemeye devam edip edemeyeceğinin, Türkiye’nin göstereceği dirençle ilgili olduğunu düşünüyor. Ramani konuya ilişkin, “Eğer böyle olursa, Esed Suriye-Türkiye ilişkisindeki mevcut krizin üstesinden gelmek için çatışmayı geçici olarak askıya alıp daha sonra yeniden ilerlemek isteyebilir” değerlendirmesinde bulundu.
Bununla birlikte rejim güçleri ülkenin yüzde 70’ini yeniden kontrol altına alırken Esed, İdlib'i geri alma niyetini bir kez daha yineledi. Esed, geçtiğimiz Ekim ayında yaptığı açıklamada, “İdlib’teki savaş, Suriye'nin diğer tüm bölgelerindeki kaos ve terörün çözülmesinin temelini oluşturuyor” ifadelerini kullandı.
Suriye rejimi yanlısı El Vatan gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Vaddah Abdurrabbu, “Herhangi bir bölgenin teröristlerin, Türkiye’nin veya ABD’nin işgali altında bırakılması söz konusu değil” diyerek, bu doğrultuda ‘bir karar alındığına’ dikkati çekti. Ancak bununla birlikte Soçi Anlaşması gibi uluslararası anlaşmalara göre ilerlemenin aşamalar halinde olacağını da sözlerine ekleyen Abdurrabbu, “Anlaşmanın uygulanmasından ve uluslararası iki rotanın açılmasından sonra Türkiye ister katılsın ister karşı çıksın tüm bölgede ilerlemek ve bölgeyi kurtarmak gerekiyor” diye konuştu.
İdlib, Esed muhaliflerinin son kalesi olması bakımından büyük bir öneme sahip. Çünkü bölge sakinlerinin yarısını rejim güçlerinin büyük saldırılarının ardından yapılan tahliye anlaşmalarını takiben kendi bölgelerinden ayrılan insanlar oluşturuyor. Aralarında muhalif savaşçılar da bulunuyor. SOHR’un aktardığna göre İdlib'de 20 bini HTŞ ve cihatçı gruplardan olmak üzere 30 bin muhalif savaşçı yer alıyor.
İdlib’in kurtarılmasını bekleyen Abdurabbu, ‘teslim olmak isteyen için de kan dökmek isteyen için de’ yolun açık olduğunu söyledi. Yabancı savaşçılarla ilgili olarak ise Abdurabbu, “Suriye yargısına teslim olmak ve yargılanmak ya da geldikleri yerden, yani Türkiye'den kaçmak ve geri dönmek dışında bir seçenekleri yok” şeklinde konuştu.
Öte yandan 3 milyondan fazla Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapan Türkiye, yerinden edilen insanların oluşturduğu yeni göç dalgalarının topraklarına girmesi endişesiyle sınırlarını kapalı tutuyor.
Ramani, konuya ilişkin olarak, “İdlib'de en olası seçenek yeni bir tampon bölge kurmak olabilir. Ancak Türkiye'nin sonuna kadar buna devam edip etmeyeceği belli değil” ifadelerini kullandı.
Ankara'nın savaşçılara verdiği sürekli desteğin onların dayanmasına izin vereceğine ve onları terk etmenin ‘geleceklerinin daha belirsiz olacağı’ anlamına geldiğine inanan Ramani, “Bazı Suriyeliler Türkiye'deki yabancı savaşçılara katılabilir. Fakat çoğu ya Esed güçlerinin insafına kalacak ya da mülteci bir hayat yaşayacaklar” yorumunda bulundu.