Rusya ile Türkiye Suriye rejim ordusunun İdlib’e düzenleyeceği operasyonu durdurmak için geçtiğimiz günlerde bir anlaşma imzaladı. Anlaşma şartlarına göre 15 Ekim tarihine kadar büyük bir bölge silahsızlandırılacak ve “radikal terörist örgütler” İdlib ve çevresinden temizlenecek.
İsrail merkezli The Jerusalem Post'ta, Seth J. Frantzman tarafından kaleme alınan yazıda, anlaşmanın cihatçıların akıbetine dair konunun muğlak bırakıldığı belirtildi:
Anlaşmanın tüm metni Çarşamba günü The National gazetesinde yayınlandı. İran’ın anlaşmada imzası bulunmaması Washington, İsrail ve diğer ülkelere İran’ın Suriye konusunda dışlandığı mesajını iletecektir. Ancak anlaşma hangi “terörist” örgütlerin İdlib’den nasıl kovulacağını detaylandırmadığı için önümüzdeki aylarda yeni sorunların ortaya çıkma potansiyeli devam ediyor.
Sochi kentinde Rus ve Türk delegasyonları arasında 17 Eylül tarihinde imzalanan anlaşmanın Rusça ve İngilizce kopyaları 18 Eylül günü ABD’nin BM elçisi Nikki Haley’e gönderildi. Ayrıca bir kopya da Rusya’nın BM elçisi Vassily Nebenzia tarafından BM Genel Sekreteri Antonia Guterres’a ulaştırıldı. Anlaşmanın resmi adı “İdlib Silahsızlanma Bölgesi Durum Dengeleme Bildirisi”.
Anlaşma Rusya ile Türkiye arasında yapıldı ve iki ülke “ateşkesin devamını sağlamayı” garanti ediyor. Bu önemli çünkü Suriye’deki savaşa dahil olan diğer aktörlerin ismi geçmiyor. Suriye rejiminin müttefiki İran’ın adı yok. Doğu Suriye’de önemli rol oynayan ABD veya kurulan koalisyon da anlaşmada yok.
Beşir Esad’ın lideri olduğu Suriye hükümeti veya İdlib ve çevresindeki çeşitli isyancı veya radikal gruplardan da anlaşmada bahsedilmiyor. Bütün bunlar Suriye’de yaşananların nasıl Türkiye’ye yüklendiğini ve Rusya ile Türkiye’nin savaştaki iki taraf için de garantör haline geldiğine kanıt. Türkiye şu anda kuzey Suriye’de İdlib, Afrin ve Cerablus çevresi bölgelerini kontrol ediyor.
Anlaşmanın metni, İdlib hakkında 2017’den bu yana yürürlükte olan silahsızlanma anlaşmalarıyla benzerlik taşıyor. Söz konusu mutabakat sayesinde kuzey Suriye’de çatışmalar azaldı ve Suriye rejim güçleri Şam ve güneyindeki isyancılara odaklanma fırsatı buldu. Esad’a bağlı kuvvetler Ürdün ve Golan’ı tekrar ele geçirdiklerinden beri Esad İdlib ve çevresindeki bölgeyi de isyancıların ve radikallerden geri almayı istiyor. Ancak ABD Esad’ı kimyasal silah kullanmaması yönünde uyardı ve BM de milyonlarca insanı etkileyebilecek bir insani felaket uyarısında bulundu.
İmzalanan sözleşmenin 10 maddesine göre, “İdlib silahsız bölgesi korunacak ve Türk gözlem noktaları kuvvetlendirilerek çalışmaya devam edecek”. Ek olarak, Rusya İdlib’e yönelik tüm askeri operasyon ve saldırıların engellenmesi için gereken tüm adımları atacak.
15-20 km genişliğinde silahsız bir bölge daha oluşturulacak, bölgenin tam olarak nereleri kapsayacağı daha sonra belirlenecek. “Radikal terörist örgütler” 15 Ekim’e kadar bu bölgeden temizlenecek. Anlaşmanın 6’ncı maddesine göre “tüm tanklar, çoklu füze atım sistemleri, toplar ve mortarlar silahsız bölgeden 10 Ekim’e kadar kaldırılacak”. Silahsız bölgedeki gelişmeler devriyeler ve insansız hava araçları tarafından koordineli olarak denetlenecek. Suriye rejimi açısından büyük önem taşıyan Halep-Latakia arasındaki M4 ve Halep-Hama arasındaki M5 otoyolları yıl bitmeden tekrar kullanıma açılacak.
Anlaşmada yer alan maddelerden iki tanesinin öne sürülen zaman dilimi içinde gerçekleşmesi zor görünüyor: ağır silahların 10 Ekim’e kadar kaldırılması ve “terörist örgütlerin” 15 Ekim’e kadar temizlenmesi. Metinde hangi örgütlerin terörist olduğu net biçimde ifade edilmese de, Rusya ile Suriye rejimi HTS’yi İdlib’deki ana terör örgütü olarak görüyor.
HTS eskiden Suriye’de el-Kaide uzantısı olarak faaliyet gösteren şebekelerin uzantısı gibi duruyor. HTS’yi ABD de terörist bir örgüt olarak görmekte, Türkiye de Ağustos ayı sonlarında terör örgütleri listesine aldı. Ancak, Türkiye’nin İdlib çevresindeki gözlem noktalarında HTS varlığı bulunuyor. HTS’yi anlaşma metninde doğrudan isimlendirmemek biraz da olsa esneklik sağlasa da Türkiye’nin HTS ve diğer radikal örgütlerle nasıl baş edeceğini kestirmek şu anda imkansız.
İdlib çevresindeki silahsızlandırılmış alan bölgesi, şu an isyancılar ve radikallerin kontrolündeki coğrafyanın neredeyse %20’sine denk geliyor. Halep ile Latakia arasındaki M4 otoyolunun trafiğe nasıl açılacağır belirsiz fakat eğer anlaşma şartlarına uyulursa, hükümet ile isyancı kontrolündeki bölgeler arasında “yerel vatandaşlar ve mallar” için serbest dolaşım başlayacak. Bu sayede İdlib’e yönelik rejim tarafından yapılacak olası bir operasyon sonrası yaşanacak insani bir felaketin vereceği zararlar azaltılmış olacak.
İmzalanan anlaşma kuzey Suriye için atılmış büyük bir adım ve Türkiye ile Rusya’nın ne kadar yakınlaştığını gösteriyor. Aynı zamanda İran’ın anlaşma masasına çağrılmadığını da gösteriyor. İran Astana’daki görüşmelerde vardı ve diğer anlaşmalarda da kilit rol oynadı anca Sochi’ye çağrılmadı.
Bu durum sadece sembolik de olabilir ama aynı zamanda Moskova ile Ankara’nın Suriye’nin geleceği konusunda kendilerini karar mercii olarak gördüklerini de işaret etti. Bu gelişme ABD ve İsrail’in de tercih ettiği bir adım zira iki ülke de İran’ın Suriye’deki rolü konusunda endişeli.
İdlib anlaşması sonrası Batı Kürdistan bölgesinde yer alan ve çoğunlukla Kürt nüfusa sahip Efrin konusunda ne olacağı belirsiz. Türkiye Ocak ayında Suriyeli isyancıların da desteğiyle Efrin’e yönelik operasyon başlattı. Ankara operasyonun amacını Afrin şehrini PKK’nin uzantısı olarak gördüğü YPG’den temizlemek olarak açıkladı. Ama Kürtler Efrin’de yaşananlardan ve yapılan ihlallerden şikayetçi.
Suriye rejim güçleri İdlib operasyonuna hazırlanırken bazı Kürtler Efrin’i de tekrar alacaklarını ve eskiden olduğu gibi bir nevi özerk olacaklarını düşünmüştü. Şimdi bu da anlaşma masasından kalktıktan sonra, doğu Suriye’de ABD ile birlikte hareket eden Kürtler Esad rejiminin Efrin’i geri alma sözünü tutamayacağını görecekler.
Suriye iç savaşı boyunca buna benzer birçok anlaşma geldi ve geçti. Örneğin, ABD ile Rusya arasında 2017 Temmuz ayında imzalanan anlaşmaya göre Suriye’nin güneyinde de silahsızlandırılmış bir bölge kurulması gerekiyordu. Esad ile müttefik Rusya 2018 yaz aylarında operasyona karar verdiklerinde anlaşmayı hiç düşünmeden çöpe attılar. İdlib anlaşmasının sürüp sürmeyeceğini sadece zaman gösterebilir.