Suriye’nin eski Ankara Büyükelçisi Dr. Nidal Kabalan, Türkiye ile Suriye arasındaki normalleşme gündemiyle ilgili “havada olumlu işaretlerin olduğu” yorumunu yaptı.
Şam’dan telefon yoluyla BBC Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Kabalan, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın son konuşmasında normalleşmenin başlaması için Türk ordusunun Suriye’den çekilmesinin ön şart olmadığını söylemesini, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriye açıklamalarına karşılık olarak yorumladı.
Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Suriyeli mevkidaşı Faysal Mikdad’la kişisel tanışıklığı olduğunu, bakanların da birbirini tanıdığını bildiğini söyleyen Kabalan, önümüzdeki süreçte karşılıklı adımların atılması durumunda dışişleri bakanları seviyesinde bir görüşme beklediğini belirtti.
Suriye’nin son Ankara Büyükelçisi Kabalan, ordu dışında hiçbir silahlı gücü sahada kabul etmediklerini, 14 yıllık süreçte gelinen aşamada Suriye’nin önceliğinin değiştiğini ve artık tam kontrolün hedeflediğini belirtti.
YPG’yi de eleştiren Kabalan, “Ayrılıkçı oluşum hayali müzakere konusu değil” dedi.
Kabalan ayrıca iki ülke arasındaki normalleşmede en zor konunun Suriyeli mültecilerin dönüşü olduğunu söyledi.
Esad son konuşmasında neden farklı bir yaklaşım sergiledi?
Türkiye ile Suriye arasında, ilişkileri normalleştirmek için geçtiğimiz yıllarda da girişimler olmuş ancak bunlar olumlu sonuçlanmamıştı.
Son süreç, Mayıs 2023’teki bakanlar düzeyindeki görüşmeler ardından tıkanmıştı.
Ancak süreç, Haziran ayında yeniden canlanma emareleri göstermeye başladı.
Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan 28 Haziran’da yaptığı açıklamada Suriye ile ilişkilerin normalleşme isteğini yansıtan mesajlar verdi.
Erdoğan 5 Temmuz’da ise Esad’ı görüşmeye davet edeceğini söyledi.
Son yıllarda Suriyeli yetkililer, normalleşme sürecinin başlaması için Türk askerlerinin Suriye topraklarından çekilmesi gerektiği yönünde açıklamalar yapmıştı.
Ancak Suriye lideri Beşar Esad, 25 Ağustos’ta Halk Meclisi’nde yaptığı konuşmada, normalleşme konusunda temkinli ifadeler kullanmakla birlikte görüşmelere başlamak için Türk askerlerinin çekilmesinin bir ön koşul olmadığını söyledi.
'Türkiye, bölgesel ve uluslararası garantörlerle sağlam bir taahhütte bulunmalı'
Kabalan, Esad’ın bu açıklamasının neyin sonucu olduğuna dair sorumuza şu yanıtı verdi:
“Buna, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Suriye ile ilişkilerin normalleşmesi konusunda istekli olduklarını ifade eden son açıklamalarının neden olduğunu düşünüyorum. Rus ve Iraklı arabulucular tarafından iletilen mesajlar da Türk Cumhurbaşkanı'nın bu konuda ciddi olduğu yönündeydi. Devlet Başkanı Esad'ın bu açıklamalara (Erdoğan’ın açıklamaları) karşılık verdiğini düşünüyorum.
“Cumhurbaşkanı'nın birkaç gün önce Şam'daki Halk Meclisi'nde yaptığı konuşmada vurguladığı husus, Türk güçlerinin Suriye'den çekilmesinin bir ön koşul değil müzakerelerin bir sonucu olması gerektiği ancak böyle bir çekilme için Türkiye'nin bölgesel ve uluslararası garantörlerle sağlam bir taahhütte bulunması gerektiğidir.”
Kabalan iki liderin görüşmesi konusunda da “Bence iki liderin görüşmesi kendi başına hedef değil, sahada atılacak normalleşme adımlarının bir sonucu olmalı” dedi.
Kabalan, normalleşme sürecinde Suriye’nin gündemindeki bazı başlıkların şunlar olduğunu savunuyor:
“Türk askerlerinin Suriye’den çekilmesi, İdlib ve Halep kırsalındaki silahlı gruplara verilen desteğin sona erdirilmesi, terörist grupların ortadan kaldırılması ve bu grupların kontrolündeki yerlerin Suriye devletine devri, stratejik M4 ve M5 karayollarında Suriye kontrolünün sağlanması, sınır kapılarının açılması, Suriye’ye uygulanan yaptırımların kaldırılmasında Ankara’nın yardımı, mültecilerin dönüşü...”
Kabalan, görüşmelerin öncekilere göre daha olumlu bir havada olup olmadığına dair sorumuza “Havada olumlu işaretler var” yanıtını veriyor, ardından şunu ekliyor:
“Ayrıca, bazıları Türkiye ve diğer bazı ülkeler tarafından terörist grup olarak tanımlanan ayrılıkçı Kürt grupların son günlerde Ruslardan, kararlarını vermeleri ve Suriye hükümetiyle iletişim kurmanın bir mekanizmasını bulmaları gerektiği yönünde sert mesajlar aldıklarını da belirtmeliyiz.”
Bu arada TRT Haber’in Türkiye Dışişleri Bakanlığı kaynaklarında dayandırdığı haberine göre Türkiye'nin, Suriye ile ilişkilerin 2011 öncesine dönmesi için dört koşulu bulunuyor.
Bu koşullar şöyle:
“Suriye’nin toprak bütünlüğünü ve birliğini muhafaza etmek üzere terör unsurlarından arındırılması; Suriye’nin kendi halkıyla, kendi halkının meşru talep ve beklentileri temelinde 2254 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararı çerçevesinde gerçek bir ulusal uzlaşı sağlaması; Bununla bağlantılı olarak güvenli ve onurlu geri dönüşler için gerekli koşulların oluşturulması; İnsani yardımların kesintisiz şekilde sürmesi.”
‘Şam’ın beklediği ilk adım çekilme taahhüdü’
Peki Kabalan’a göre Şam’ın normalleşme sürecinde Türkiye’den beklediği ilk adım ne?
Kabalan, bunun “Suriye’den çekilme taahhüdü” olduğu görüşünde:
“Erdoğan’ın Türk askerlerini Suriye’den çekeceğine dair somut bir taahhütte bulunması ve bu konuda sahada atılacak adımlar için bir takvim sunması gerekiyor.”
Haziran ayının sonunda Türkiye ile Suriye sınırındaki Ebu Zendin sınır kapısı açılmış, bazı silahlı muhalif gruplar bu durumu protesto etmişti.
Bu kapı, silahlı muhalif gruplar ile Suriye ordusu güçlerinin denetimi altındaki bölgelerin arasında bulunuyor.
Kabalan, bu kapının açılması gibi gelişmeleri Türkiye’nin Suriye’ye yönelik olumlu jestleri olarak gördüğünü belirtiyor.
YPG yorumu: Ayrılıkçı oluşum hayali müzakere konusu değil
Türkiye-Suriye normalleşmesinin, YPG’nin ana gövdesini oluşturduğu Demokratik Suriye Güçleri (DSG) ve DSG denetimindeki alanlarla ilgili olası sonuçlarının ne olacağına dair görüşünü sorduğumuz Kabalan, “Suriye’de ordu dışında hiçbir silahlı gruba yer olmadığını" söyledi.
Kabalan, "sınırlardaki güvenlik konusunda Suriye’nin, Türkiye ile çalışmaya hazır olduğunu" savundu:
“Suriye’de Kürt olsun olmasın, YPG olsun olmasın, PKK olsun olmasın hiçbir ayrılıkçı ya da terörist gruba yer olmayacaktır. Suriye ordusuna karşı silah taşıyan her bir grup ortadan kaldırılacaktır. İnanıyorum ki Suriye; egemenliğini, istikrarını ve güvenliğini tehlikeye atmadığı sürece, sınırları boyunca her türlü güvenlik endişesini ortadan kaldırmak için Türkiye ile el ele çalışmaya hazırdır.”
Bu konuda Şam’ın yaklaşımını aktarırken bir dönemselleştirme yapan Kabalan, “Geçmiş yıllarda farklıydı. Şimdi Suriye hükümetinin önceliği, Suriye'nin tüm bölgelerinin kontrolünü yeniden ele geçirmek ve son 14 yılda ciddi şekilde zarar gören altyapıyı yeniden inşa etme sürecine başlamaktır” dedi.
DSG ile Şam yönetimi arasında da belirli bir mutabakat için dönem dönem görüşmeler yapıldığını hatırlattığımız Kabalan şu yorumu yaptı:
“Bu oyunun sona erdiğini düşünüyorum. Kürt yetkililer ile Suriye güvenlik ve ordu yetkililerinin yaptıkları görüşmelerde ifade edilen pozisyonun bu noktada çok net olduğuna inanıyorum. Suriye'nin hiçbir parçası Kürtlere ya da başka bir etnik kökene verilmeyecektir. Yerel yönetim konularında, kamu ve sivil hizmet gibi bazı konularda işbirliği yapmak için müzakere edebiliriz. Suriye'nin herhangi bir yerinde herhangi bir ayrılıkçı oluşum hayalinin bu toplantılar sırasında tamamen ortadan kaldırıldığına inanıyorum. Bu bir müzakere konusu değil.
“Suriye'deki Kürtler Suriye halkının dokusunun bir parçasıdır. Elinde silah olmayan Kürtler bizim kardeşlerimizdir. Sorun Kürtlerle değil, esas olarak Kandil dağlarından Suriye'ye sızan, Suriye ordusuna ve Suriye halkına karşı silah taşıyan ve saldıran ve Amerikalılarla ittifak kurmaya çalışan bazı Kürtlerle ilgilidir.”
‘Suriye'de mültecilerin dönüşü için şartlar uygun'
Eski büyükelçiye göre normalleşme sürecindeki en zor konu ise Suriyeli mültecilerin ülkesine geri dönmesi olacak.
Avrupa ülkelerinin son dönemde Suriye’ye dönenlerin barınmasına yardım için bazı adımlar attığını söyleyen Kabalan, yakında Suriye’de büyük bir af çıkmasını beklediğini, bunun da geri dönüşe katkı sağlayacağını söylüyor:
“Suriye'de krizin başlangıcından bu yana ki en büyük af çok yakın. Çok kısa bir süre içerisinde Devlet Başkanı Esad tarafından çıkarılacağına inanıyorum. Bu af, yasadışı yollarla başka ülkelere gidenler de dahil olmak üzere ülkeyi terk eden herkesi kapsayacak. Bu kişiler herhangi bir yaptırımla karşı karşıya kalmayacaklar. Bu da geri dönmek isteyenlerin geri dönüşüne kesinlikle ve büyük ölçüde yardımcı olacaktır.”
Kabalan geri dönüş planlarının başarıya ulaşması için uluslararası toplumun finansal ve lojistik desteğine ihtiyaç olduğunu da ekliyor.
Uluslararası Af Örgütü’nün de aralarında bulunduğu çeşitli insan hakları örgütlerine göre Suriye’deki durum, geri dönüş açısından güvenli değil.
Kabalan ise güvenlik açısı başta olmak üzere şartların dönüş için uygun olup olmadığına dair sorumuza “Kesinlikle evet” yanıtını verip Avrupa Birliği’nin de geri dönüş için maddi destek taahhütlerinde bulunduğu söylüyor ve ekliyor:
“Eğer uluslararası toplum bu konuda ciddiyse, eğer Türkiye ciddiyse, Suriye'nin de Suriye'ye geri dönmek isteyen herhangi bir Suriyeliyi kabul etme konusunda çok ciddi olduğunu garanti edebilirim. Ve dönen Suriyeliler, normal Suriye vatandaşları olarak yaşamak istedikleri sürece geçmişte yaptıklarından dolayı hiçbir sonuçla karşılaşmayacaklardır.”
‘Bazı silahlı gruplar Libya veya başka bir Afrika ülkesine gönderilebilir’
Kabalan’a göre süreçteki ikinci zor konu ise Suriye yönetimi karşıtı silahlı muhalif gruplara ne olacağı.
Kabalan bazı grupların başka ülkelere gönderilmesi konusunda bir mutabakata varıldığını iddia ediyor:
“Bunlar terörist gruplar. Amerikalılar, Türkler, Katarlılar ve diğerleri tarafından verilmiş silahlardan oluşan cephanelikleri var. Dolayısıyla bu terörist gruplarla mücadele etmek zorundayız. Türk ve Suriyeli yetkililer arasında bu grupların Libya ve bazı Afrika ülkeleri gibi başka yerlere nakledileceklerine dair bir anlaşmaya varıldığına ya da en azından bir mutabakata varıldığına inanıyorum. Bunu reddeden grupların ise ortadan kaldırılması gerekecek.”
Kabalan bazı gruplar içinse orduya entegrasyon yönteminin gündeme gelebileceği kanısında:
“Terör eylemi gerçekleştirmemiş olanlarsa muhtemelen Suriye ordusuna entegre edilebilir. Benimkisi bir bilgi değil bir izlenim ama geçmişte Dera’da bu yaşandı. Bulundukları ya da faaliyet göstermek istedikleri bölgelerde, belirli bir rolle Suriye ordusuna entegre edilebilirler.”
‘Irak’ın arabuluculuk rolü önemli’
Irak Dışişleri Bakanı Fuat Hüseyin, Temmuz ayında yaptığı açıklamada Türkiye ile Suriye arasındaki normalleşme çabalarında yer aldıklarını belirtmişti.
Kabalan, Irak’ın bu süreçteki rolünün önemli olduğu kanısında.
Irak’ın hem Türkiye hem de Suriye ile iyi ilişkilerine dikkat çekiyor eski büyükelçi:
“Bazıları bunun (Rusya’dan sonra) ikincil bir rol olduğunu iddia edebilir ama ben bunun olumlu bir rol olduğuna inanıyorum. Suriye ve Irak arasındaki ilişkiler mükemmel, Türkiye ve Irak arasındaki ilişkiler çok iyi, Suriye-Irak ve Türkiye-Irak arasında güven var ve Suriye-Türkiye krizine bir çözüm bulmanın Irak'ın ulusal menfaatine uygun olduğuna inanıyorum.
“Kürt meselesinin bölgeyi tehdit eden bir mesele olduğunu unutmamalıyız. İran etkileniyor, Irak etkileniyor, Türkiye etkileniyor ve kesinlikle Suriye de bazı Kürt grupların ayrılıkçı planlarından etkileniyor. Bu mesele muhtemelen İran, Türkiye, Irak ve Suriye arasında bu dört ülkenin toprak bütünlüğüne zarar verecek bölgesel bir Kürt devletinin kurulmasını engellemek üzere mutabakata varılan tek meseledir.”
Hakan Fidan vurgusu
Kabalan gerekli adımların atılması durumunda bundan sonraki aşamada dışişleri bakanları düzeyinde bir görüşmenin beklenebileceğini söylüyor.
Eski büyükelçi, bu süreçte Hakan Fidan’ın varlığına da dikkat çekiyor:
“Hakan Fidan ve Faysal Mikdad birbirlerini çok iyi tanıyorlar. Her iki ikisini de şahsen tanıyorum ve birbirlerini tanıdıklarını da biliyorum.
“Hakan Fidan'ın birkaç hafta önce olumlu açıklamalar yaptığına düşünüyorum. Gerçi sonrasındaki diğer bazı açıklamalar, bu bahsettiğim açıklamalara karşıydı. Ama deyim yerindeyse 'adamın işini iyi bildiğini' düşünüyorum. İlerleme için neyin gerekli olduğunu biliyor. Hakan Fidan'ın dışişleri bakanlığına getirilmesinin Erdoğan'ın Suriye ile ilişkileri normalleştirme yolunda attığı önemli bir adım olduğuna inanıyorum.” (BBC)