Türkiye’nin İdlib’de elinde koz olarak tuttuğu askeri gözlem noktaları bir bir boşaltılıyor. Kuşatma altındaki Morek üssünü boşaltan TSK’nin, 6 gözlem noktasından daha çekileceği bildirildi.
Gazeteci Fehim Taştekin'e göre, Suriye ordusunun kuşatması altındaki Türk askeri gözlem noktalarının boşaltılması bir uzlaşı ve geri çekilmeden çok İdlib’de beklenen büyük savaşa hazırlık gibi duruyor.
Taştekin'in konuya ilişkin Al-Monitor'de yer alan yazısı şöyle:
Türkiye, Suriye’de Mayıs 2019-Şubat 2020 arasında M-5 otoyolunun el değiştirdiği çatışmalar sırasında kuşatma altında kalan Türk askeri gözlem noktalarını bırakmaya başladı. 19-20 Ekim’de Morek’teki üsle başlayan tahliyenin diğer noktalarda devam etmesi bekleniyor. Ancak bu hareketlilik bir uzlaşı ve geri çekilmeden çok İdlib’de beklenen büyük savaşa hazırlık gibi duruyor.
Suriye ordusuna geçen şubatın sonuna kadar eski konumuna dönmesi için ihtar vermiş olan Türkiye, bir süredir kuşatma altında kalan askeri noktalardan çekilmesi yönünde Moskova’nın baskısı altındaydı. Bu konu en son 16 Eylül’de Ankara’da askeri teknik toplantıda gündeme gelmişti. Rusya gözlem noktalarını boşaltmasını, diğer yerlerdeki asker sayısını azaltmasını, bölgedeki ağır silahları çekmesini ve silahlı grupları M-4 otoyolundan uzaklaştırmasını istemişti. Tam bu sırada bölgedeki 3, 4, 5, 6, 7, 8 ve 9 numaralı gözlem noktaları etrafında Türk ordusuna “Git” diyen gösteriler düzenlenmişti.
Türk askerlerine yönelik saldırılar da dikkat çekti. 27 Ağustos’ta Merc El Zuhur’da, 6 Eylül’de Eriha yakınlarındaki Mutaram noktasında Türk askerlerine saldırılar oldu.
Bunlar Türkiye üzerindeki baskıyı artıran gelişmelerdi.
Hâlbuki Ankara Rus güvencesine dayanarak bu noktaları tutmakta ısrarlıydı. Rusların verdiği güvence ve açtığı güvenli koridor sayesinde Türk askerlerin ihtiyaçları karşılanıyordu. 15 Mart’tan 25 Ağustos’a kadar M-4 otoyolunda gerçekleşen 25 ortak devriyeden sonra son beş devriyeye Rusların eşlik etmemesi Rus-Türk uyumsuzluğuna delaletti. Türkiye’nin Kafkasya’daki savaşa kendi askeri-teknik unsurları ve Suriyeli milislerle müdahil olmasından sonra üslerle ilgili hızlı gelişme yaşandı. Rusya’nın İdlib’de verdiği güvenceleri çekmiş olma ihtimali yüksek.
Astana anlaşmaları çerçevesinde Türkiye 2017-2018’de 12 gözlem noktası kurmuştu. Ateşkes dikiş tutmayınca 17 Eylül 2018’de Soçi’de M-4 ve M-5 otoyollarının açılması, İdlib etrafında güvenlik koridoru oluşturulması ve terör örgütlerinin elimine edilmesi konusunda bir mutabakat sağlanmıştı. Rusya ve Suriye, Soçi Mutabakatı’nın koşulları yerine getirilmediği gerekçesiyle Mayıs 2019’da başlattıkları harekâtla M-5 güzergâhını temizlemişti. Şubat itibariyle askeri noktalardan Şeyh Akil (3 no’lu), Anadan (4 no’lu), Raşidin (5 no’lu), El Eys (6 no’lu), Tel Tukan (7 no’lu), Surman (8 no’lu), Arima (10 no’lu) ve Morek (9 no’lu) Suriye ordusunun ele geçirdiği bölgelerde kalmıştı. Ayrıca Türkiye’nin Suriye ordusunu durdurmaya çalışırken oluşturduğu fiili askeri noktalardan dokuzu da kuşatma altına alınmıştı.
Gözlem noktalarının ne kadarının boşaltılacağı henüz bilinmiyor. Suriye muhalif kaynakları çekilme kararının 15 Ekim’de alındığını, tahliyenin Morek dışında Şir Mağar, Maar Hattat ve Surman’ı da kapsadığını ve çekilmenin yıl sonunda tamamlanacağını söylüyor. Bu çekilmenin M-4 yolunun altındaki askeri varlığı kapsamadığı da belirtiliyor. Bazı kaynaklar ise 21 Ekim itibariyle Şir Mağar, Surman, Tel Tukan, Ternebe, Tel Mardih, Maar Hattat ile Serakib’in doğusundaki dört noktadan teçhizatın sökülüp paketlendiğini aktarıyor.
Peki, bu çekilmenin altında yatan saik nedir?
Askeri müdahaleyle Suriye ordusunu durduramayan Türkiye, 5 Mart’ta Moskova’daki görüşmede M-5 otoyolundaki yeni statükoyu kabul edip M-4 otoyolunun açılması, yolun iki tarafında altışar kilometre derinliğinde güvenli şerit oluşturulması ve terör örgütlerinin elimine edilmesini içeren bir mutabakata imza atmıştı. Ancak Türkiye M-5 senaryosunun M-4 güzergâhında tekrarlanmasını önlemek için bir taraftan Rusya ile ortak devriyeler yaparken diğer taraftan İdlib’i zorlu bir kaleye dönüştürdü.
Türk ordusu, 5 Mart’tan beri haftada iki üç sevkiyatla M-4 etrafında 140 civarında askeri nokta oluşturup buraları zırhlı araçlar, tanklar, havan topları ve hava savunma sistemleri ile donattı. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi 2 Şubat-20 Ekim arasında İdlib’e giren Türk askeri araç sayısını 10 bin 615 olarak veriyor.
Konuşlanmanın yaygınlığı ve biçimi Türkiye’nin Suriye ordusunun olası ilerleyişine karşı bariyer oluşturmak istediğini ortaya koyuyor. Morek’ten ayrılan 170 araçlık konvoy da Neyreb üzerinden Zaviye Dağı bölgesine çekildi. Aynı gün askeri araç ve tankların yer aldığı bir başka konvoy Hatay’dan İdlib’e klasik sevkiyat güzergâhı haline gelen Kafr Lussin’den Suriye’ye girdi. Çekilmeye paralel olarak Türk ordusu Zaviye Dağı’ndaki Kokin köyünde bir üs daha kurdu. Aynı şekilde Türk askerleri İdlib’in güneyindeki Karatah köyünde konuşlandı. İdlib’in doğusundaki Taftanaz askeri üssü de operasyonlara hazır hale getirildi.
Türkiye bu şekilde caydırıcılık inşa etmeye çalışırken sahada örgütler üzerinde kontrolünü artıran askeri-istihbari operasyonlarını da sürdürüyor. Türk ordusunun koruyucu şemsiyesi altında Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) ve ortakları son sekiz ayda “düzenli ordu” çağrışımı yapan eğitim ve tatbikatlara ağırlık verdi. HTŞ 5 Mart’tan itibaren birkaç eğitim devresi düzenledi.
Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin savaşçılarına gece savaş taktiklerini öğreten son eğitim kampı 18 Ekim’de tamamlandı. Bir önceki çatışmalarda gece savaş üstünlüğü Rusların sayesinde Suriye ordusundaydı. Türkiye destekli güçler yeni savaşa bu açığı giderecek şekilde hazırlanıyor. HTŞ, Ulusal Kurtuluş Cephesi ve Suriye Milli Ordusu’nu ortak askeri konsey altında birleştirme çabaları da sürüyor. Türk istihbaratının koordine ettiği bu çabalara paralel olarak HTŞ de El Kaide çizgisindeki rakiplerini bastırmaya çalışıyor.
Öte tarafta Suriye ordusu aylardır birkaç eksen üzerinde askeri tahkimat yapıyor. Halep’in batı cephesinde Serakib merkezli yığınak sürerken İdlib’in güneyinde Zaviye Dağı, Gab Ovası ve Lazkiye’nin kuzeydoğu kırsalında askeri hareketlilik tırmanıyor. Zaviye Dağı’nda Kansafra, Sufuhon, Flayfel, Fatira, El Bara ve Rami; Gab Düzlükleri’nde Hamidiye, Zakkum, Ziyaret ve Tel Vasıt; Cisr Şuğur bölgesinde Hamama gibi yerler bombalanıyor.
Hama ile İdlib arasındaki Morek üssünün boşaltılmasıyla başlayan çekilme ilk bakışta Rusya’nın talebinin yerine getirilmesi olarak görülebilir. Fakat M-4 otoyolu etrafında süren hareketlilik yeni bir savaş hazırlığına işaret ediyor. Sahada gözlenen askeri tırmanışın Türk ordusunu da içine alacak çatışmaya dönüşme ihtimaline karşın Suriye’nin elinde birer rehineye dönüşecek gözlem noktalarında Türk askerlerini tutmak çok mantıklı değil. Muhtemelen bu noktalarda kalma inadından vazgeçilmesinin altında sert bir karşılık için savunulabilecek mevzilerde durma gereği yatıyor.
Türkiye, Suriye ordusunun M-4’ü aşıp Türkiye sınırlarına yaklaşmasını önlemekte kararlı. İdlib’te verilecek bir taviz, Kürt güçlerinin Afrin’den çekilirken konuşlandığı Tel Rıfat ve Menbic’in Türkiye’ye bırakılması şartına bağlanıyor. Daha genel anlamda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Rus ve Amerikan bariyerine rağmen sınır boyunca 35-40 kilometre derinliğinde “güvenli şerit” oluşturmakta hala ısrar ediyor. Bu şerit şimdilik Hatay’a yaslanan İdlib ve Afrin’den başlayıp Cerablus’a kadar kesintisiz gidiyor. Hat Fırat’ın doğusunda Kobani’de kesiliyor. Barış Pınarı Harekâtı ile ele geçirilen Tel Abyad (Girê Spî) ve Rasulayn’ı (Serê Kaniyê) Kobani ile birleştirmek ilk hedef. Bunun için fırsat kollanıyor. Eğer bu başarılırsa harekâtın Dicle kıyısındaki Derik’e kadar uzatılması hedefleniyor.
Türk parlamentosu da sınır ötesi harekâtlara yetki veren tezkerenin süresini 7 Ekim’de bir yıllığına daha uzattı. Erdoğan için engel iç siyaset değil sahadaki ve uluslararası alandaki koşullar. Netice olarak İdlib tahkimatı bir caydırıcılık inşası gibi dursa da küçük bir kıvılcıma bağlı olarak yıkıcı bir savaşı tetikleyecek altyapıyı hazırlıyor.