Bu ara Kürt siyasilerin, Abdullah Ocalan'ın PKK Kuruluş Kongresi ile, PKK tasfiye ve Fesih kongresine sunduğu politik değerlendirmelerini dikkatlice okuduktan sonra, Ali Şeriati'nin "Bilinç ve Eşekleştirme" kitabını okumaları isabetli olur ..
Zira Abdullah Ocalan'ın Kürt, Kürtler, sosyalizm, mücadele ve düşün dünyası üzerine tüm söylediklerini "beni anlamiyorsunuz" narsist ya da megaloman bir kişiliğin, herkese hakaret eden, adeta eşeği sayan, yerine göre de kendi kendini reddeden, takipçilerinin de tüm yüzeysel, literatür titizliginden yoksun bu soöylediklerini "manifesto" kabul eden bir teşkilat ortaya çıkarılmış!
Bu ortaya çıkış, bir tarihi momentte "her kes ile düelo" ile başladı. Misal, "dünya düşman", "devlet sömürgeci", kendisi "ulusal kurtuluşçu" bunun dışında düşünen herkes "milli hain" tespiti ile sahaya indi . Sonra siyasi arenada "devlet ile birleşme, toplum ile kaynaşma" çizgisine vardı... Tabi burada son fesih ve tasfiye kongresine sunduğu "perspektif" yazısında da belirttiği üzere, devlet ve toplum dediği ise Türk olandan başkası değil. Kürt varlığını ise "çürümüş", eskiye dair bir "kalıntı" olarak değerlendirir.
Ancak, ona tabii olup, bu değişimi sorgulamadan "Önder söyler, biz önderimize bağlıyız!" diyen ve Öcalan'ın dayandığı "Türklük sözleşmesi" ve ideolojik kaynakları irdelemeksizin fikri Öcalan'dan alıp, "Eşekleştirme"ye varan bir savunu halinin olduğu ortada!
Burada düşünsel tutarlılık, analiz, tarihi bilinci vs. hepsinden yoksun bu "eşekleştirme" ile yularlarını "irade" diye Öcalan'a teslim edenler, kimin yükünü taşıdıklarının bilincinden yoksun ve uyanmış değiller!
Öcalan'ı, "nefes" diye solumaya inandırılmış bu siyasi sefiller, Kürtlerin karşısındaki şer cephesi ile ittifak edip, Kürtlerin herhangi bir hakkının kırıntısını bile istemenin, "toplum sosyolojisine ters" diyeni bile taşımaya devam edecek kadar bir "eşekleştirme" halı mevcut ..
Abdullah Öcalan,
Kürt diline "işlevsiz" diyor ..
Kürt ulusal toplumuna, geçmişe dayalı bir "kalıntı" ve "çürük" diyor .
Kürt mücadelesinde tarihi yere sahip Seyid Rıza ve Şeyh Said gibi önderlerin mücadelesini, direnişlerini, "bitiş" olarak değerlendiriyor. Bu ailelernin yaşadığı sürgünleri, ölümleri, acıları silmek üzere, mücadele bağlılıkları ortada dururken, onları Jundernat(Yahudi ihanetçi)'ler ile eşdeğer tutuyor, gösteriyor.
Bu hadsiz hakaretler ile kendisi, teşkilatını sömürgeci soykırımcı sistemle birleşmeye çağırıyor, bunun "çözüm" yolu olduğunu sunuyor.
Kürt ulus düşmanı devletlerin bile böylesi hakaretlerden çekindiği bir momentte, Abdullah Öcalan, Kürt milletine bu hadsiz, pervasız hakaretleri yapabiliyor.
Abdullah Öcalan esir alınmış ve iradi olarak teslim olmuş, namus(onur), haysiyet(kişilik) üzere yeminle hiç bir hak talebinde bulunmayacak kadar Kurt inkarına yatmış, hak hukuk gaspı içinde olanlar ile aynı koro dahilinde, "ulus devlet, federasyon, idari özerklik, Kültüralist vs. taleplerin milliyetçi etkilenmeler ile şekillendiği, toplum sosyolojisi ile bağdaşmadığını" iddia ederek en tabii haklarını reddetiğini bu tutumu ile ihanetini çok barizce açığa vurduğu aşikardır ..
Bazı hadsizler ise, bu durumu doğru değerlendirmek ve tutum almak yerine, müritçe Abdullah Ocalan'ın ihanetine sahip çıkıyor.
Bu savlar ile düşürülmüş, şahsiyetsiz, Kürt düşmanı Abdullah Öcalan ile Şeyh Said'i yakalatan Binbaşı Qaso aynı işlev ve niteliktedir!
Alişêr ve Zarife Xan'ı katleden, Raywer ile aynı roldedir.
Bu ihanetçiye itibar ve biat eden her kim olursa olsun, Kürt ulusunun varlığına, mücadelesine, özgürlük ve bağımsızlık değerlerine, tarih ve kadim diline ihanet etmiş sayılır.
Abdullah Öcalan'nın "Demokratik sosyalizm" dediği ve bununla Marks, Engels, Lenin, Stalin, Mao ve sosyalizm iddiası ile tarih sahnesine çıkmış tüm kişi ve düşünceleri "aştım" iddiası, yalandır...
Daha önce de defalarca vurgulandığı üzere Abdullah Öcalan'da düşünsel tutarlılık değil, manipülasyon vardır. Tüm tespitleri, Kürt ulusal ve devrimci mücadeleyi berteraf etmek üzerine şekillendirilir.
Bu ihanetini yol arkadaşlarına yedirmek için, narsistçe "kendisini anlamadıkları, anlamak için çaba sarf etmedikleri" iddiası ise, ihanetini kıymetlendirmek, değerlendirmek üzere ortaya attığı zırvalıklardan başka bir şey değildir...
Tek sözcük ile Abdullah Öcalan, devletin elinde bir aparattır. 3. Dünya Savaşı'nın sürdüğü bu momente Kürt ulusal mücadelesine, diplomasisine, ittifaklarına, birliğine, sembollerine, kısacası devrimci mücadelesine karşı kullanılmaktadır ..
Ona biat olanlar da onun gibi olur!...
İnsana, 'bu kadarına da pes' dedirtecek kadar bir bilinç kayması...
Vay be!
Ne anlaşılmaz şey!
Bir de "beni anlamıyorsunuz!" diyen serzeniş de cabası!
Katline vesile olduğu Xençepek çocuklarının keskin tutumlari g;ibi her Kürt'ün buna; Dê git kewaşe! demesi isabetli olur..
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.