Türkiye, ABD askerleri çekilmeden operasyona başlar mı?

ABD Başkanı Donald Trump\'ın \'Suriye\'den ABD askerlerini çekecekleri\' açıklamasının ardından başlayan tartışmalar her geçen gün farklı bir yöne evriliyor. Ahval News\'te yer alan bir yazıda Türkiye\'nin Fırat\'ın Doğusu\'nu hedef alabilecek olası bir operasyonu çerçevesinde bölgedeki gelişmeler değerlendirildi.

09.01.2019, Çar - 08:55

Türkiye, ABD askerleri çekilmeden operasyona başlar mı?
Haberi Paylaş

Donald Trump\'ın 14 Aralık\'ta Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmesinin ardından, IŞİD\'i yendiklerini dile getirerek Suriye\'de bulunan ABD askerlerini çekeceklerini açıklamasının ardından başlayan süreç tam anlamıyla kaotik bir duruma dönüşmeye başladı.

ABD\'de askeri kanat başta olmak üzere Trump\'ın kararına karşı çeşitli kesimlerden yükselen sert itirazlar sonucunda Trump, ilk başta kendisine yakın danışmanlar ile aldığı kararı revize etmek ve Suriye\'den çekilme takvimini belirsiz bir tarihe ötelemek zorunda kaldı.

Bu gelişmeler Fırat\'ın Doğusu\'na yönelik bir askeri harekat hazırlığında olan Türkiye ile birlikte tüm bölgesel ve küresel aktörlerin planlarını yeniden değerlendirmeye almalarına sebep oldu.

Peki Türkiye, ABD askerleri bölgeden çekilmeden operasyona başlar mı?

Ahval News\'te Ayser Çınar imzasıyla yayınlanan \"Ankara, yanında ne Moskova’yı ne de Washington’ı bulacak!\" başlıklı bir yazıda Moskova Devlet Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Kerim Has ve Türkiye\'nin eski Washington Büyükelçisi Faruk Loğoğlu\'ya bölgedeki dengeler ve olası ihtimalleri değerlendirmeleri amacıyla sorular yöneltildi.

ABD basınında bu çekilmenin yaklaşık dört ay süreceği yazılıp çiziliyor. Siz bu konuda neler düşünüyorsunuz? ABD askerleri bölgeden gerçekten çekilecek mi? Çekileceklerse bu tahmini ne kadar zaman alır?

Faruk Loğoğlu: Trump yaptığı açıklamalarda çekilme sürecinin başlangıçta bir ay süreceğini, şimdiyse takvim belirtmediğini ve bu sürecin uzayacağını söylüyor. Bu çekilmenin ilk açıklandığı an, Başkan Trump ile Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında yapılan telefon görüşmesinin ardından geldi ki bu görüşmede elbette bunun ayrıntıları konuşulmuştur.

Güney sınırlarımıza baktığımızda yapılan yığınaklar, Türkiye’nin bu operasyon için çok uzun süre beklemeyeceği izlenimi doğuruyor. Trump’ın askerlerini çekme kararı, birincisi Suriye’den elini eteğini çekiyor anlamına gelmiyor. İkincisi Türkiye’nin Fırat’ın Doğusu’na yapmayı tasarladığı askeri operasyona yeşil ışık anlamına gelmiyor. Üçüncüsü bu çekilme kararının Amerika’nın PYD/YPG’ye olan desteğinin sona erdiği veya bitirildiği anlamına da gelmiyor.

Trump, yine bir Twitter mesajıyla bu desteğin devam edeceğini duyurdu. Dolayısıyla Türkiye’nin şimdi hem ABD’den gelen bu açıklamalar hem de birkaç gün önce Moskova’da yapılan görüşmeler ışığında Fırat’ın Doğusu’na yapmayı düşündüğü askeri operasyonu bütün yönleriyle yeniden değerlendirmekte olduğunu düşünmeliyiz.

Moskova’da sanırım Türk tarafı bu operasyonun yapılacağı, bu bağlamda Suriye hava sahasının kullanımı için Rusya’nın yardımlarını istemiş olabileceğini, buna karşılık Rusya’nın bu operasyona pek sıcak bakmadığını anlamamız lazım. Çünkü görüşmelerden sonra Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un yaptığı açıklamalarda, \'askeri birliklerimiz arasındaki koordinasyon’ ifadesi ön plana çıkıyor. Bu da orada tek taraflı, ansızın bir operasyon başlatılmasının pek mümkün olmadığını anlıyoruz.

Kerim Has: Şahsen Başkan Trump’ın ABD askerlerini Suriye’den çekme kararını kendisine belli yakınlıkta olduğu siyasi karar alıcılara danışarak aldığını ama bununla beraber ABD güvenlik ve siyaset yapıcı kurumlarının ortak görüşüyle hareket etmediği kanaatindeyim.

Savunma Bakanı Mattis ve Özel Temsilci McGurk’ün istifaları, Beyaz Saray ve Dışişleri Bakanlığındaki şaşkınlık, Lindsey Graham gibi Trump’a yakın senatörler de dahil olmak üzere önde gelen Kongre üyelerinin Suriye’den çekilme kararına itirazları vs. bu kanaati güçlendiriyor.

ABD siyasal ve bürokratik sistemindeki “checks and balances” ayarları dikkate alındığında ise çekilme sürecinin Trump’ın istediğinden daha uzun zamana yayılma ihtimali ve muhtemel ki 2019 yılının ikinci yarısına sarkması bana daha olası duruyor.

Ayrıca çekilmenin de askerler, üsler, CIA ajanları, danışmanlar ve diğer personel de dahil tümüyle gerçekleşeceğini sanmıyorum. Pek muhtemel ki ABD, gerek işbirliği yaptığı SDG güçlerini Suriye’de siyasi süreç netleşene kadar arkadan destekleme gerekse Türkiye’nin PYD/YPG, rejim ve belki de ileride Rusya dahil diğer aktörlerle arasında çıkabilecek çatışmaları kontrol altında tutabilme gerekse de İran’ın nüfuz alanını genişletme çabalarını belli bir çerçeve içine alma gayesiyle Suriye’deki askeri mevcudiyetini bir çeşit “perdeleme” yaparak tutmayı sürdürecek.

Böylelikle, zannediyorum, ABD yönetimi hem ileride bölgede yaşanabilecek olası çatışmalarda kendi sorumluluğunu azaltmış hem de Moskova’nın Ankara-Washington arasında yeni güvenlik krizleri oluşturma hedefini de önlemiş olacak. Zira Kremlin açısından, Fırat’ın Doğusu\'nda Türk ordusunun yeni mevziler kazanması ancak olası operasyon Türkiye-ABD arasındaki krizi derinleştirecekse anlamlı bulunuyordu.

Trump’ın kararıyla bu kriz en azından kısa vadede ötelendiği gibi bölgedeki yüzyıllık Kürt sorununa bir şekilde “yaratıcı çözüm formülü” bulma gibi oldukça zor sorular da Kremlin’in sahasına paslanmış oldu.

Erdoğan, yaptığı açıklamalarda her an Fırat\'ın Doğusu’na operasyon başlatabileceklerini söylüyor. ABD askerleri bölgeden tamamiyle çekilmeden Türkiye böyle bir operasyona girebilir mi?

Faruk Loğoğlu: Buna kesin bir cevap vermek mümkün değil ama bunun yapılabileceğine dair işaretler var. Nedir bu işaretler; sınara yapılan büyük askeri sevkiyatlar. Muazzam bir sevkiyat var. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve diğer hükümet yetkililerinden \'işi yavaştan alacağız\' şeklinde bir açıklama da yok.

Yalnız bütün bunlara karşın Trump’ın bu çekilmekle Türkiye’nin operasyonuna yeşil ışık yaktığı görüşünde olmadığımı bir kez daha belirtiyorum. Trump, Suriye’de Türklerle PYD/YPG’nin karşı karşıya gelmesini de istemiyor. Bunda bir yarar görmüyor kendi açısından. Ayrıca Rusya’nın bu operasyona esastan olumlu baktığını düşünmekte yanlış çünkü buralar Suriye toprağı ve YPG, Şam ile işbirliği halinde.

Belki daha ileri bir mutabakatla Fırat’ın Doğusu da Suriye Ordusu’na bırakılabilir. Bu nedenle Rusya’da operasyona olumlu bakmıyor olabilir. Türkiye, Moskova’da hava sahasının kullanımı konusunda nasıl bir cevap aldı onu da bilmiyoruz. İran bile Türkiye’nin çok geniş kapsamlı bir operasyonla Suriye’ye girmesini ve orada etkin hale gelmesini istemiyor olabilir.

Kerim Has: Fırat’ın Doğusu\'na operasyon, alt düzeyde Şam ile PYD/YPG müzakerelerinin buna paralel şekilde üst düzeyde de ABD-Rusya arasındaki pazarlıkların bir sonuç verip vermemesine bağlı olarak netleşecek gibi duruyor. Şam ile PYD/YPG mutabakatı sağlanırsa bu, Rusya ile ABD’nin de anlaşması anlamına gelir ki, Ankara’nın bu noktada karşısına bu güçleri almadan Fırat’ın Doğusu\'nda yapacağı fazla bir şey olamaz.

Diğer yandan, Şam-PYD/YPG ve Washington-Moskova arasında Menbiç ve Fırat’ın Doğusu\'nun kimin kontrolüne ve ne şartlarla geçeceği hususunda uyum sağlanamazsa, Fırat’ın Doğusu\'na operasyon ancak Ankara’nın hem ABD’ye hem de Rusya’ya birbirini aynı anda dışlayan bazı taahhütler vererek olası duruyor ki bu da ileride Türkiye’yi başını fazlasıyla belaya sürükleyecek tehlikeler barındırıyor.

Öncelikle operasyon için, Ankara’nın PYD/YPG’yle yıpratıcı bir savaşa girmeyeceği yönünde Washington’a taahhüt vermesi gerekecektir. Ancak Ankara’nın tek başına Washington’ın onayıyla yürüteceği böylesi bir operasyona Suriye’nin toprak bütünlüğünü gerekçe göstererek Moskova’nın karşı çıkma ihtimali pek olası.

İkincisi, Rusya’nın yeşil ışığı ve sınır hattında bazı cepler veya tampon bölgeler oluşturma yoluyla bir yandan Türk ordusunun PYD/YPG üzerinde bir çeşit “sopa” mahiyetinde kullanılması, diğer yandan da Mart seçimleri öncesi Türkiye’deki siyasi iktidara sembolik askeri zaferler bahşedip Moskova’ya karşı Ankara’yı “borçlu” hissettirecek bir operasyon olası.

Menbiç ve Fırat’ın Doğusu\'nun tamamıyla Türk ordusunun kontrolüne geçmesine ise Moskova’nın razı geleceği kanaatinde değilim. Kaldı ki Fırat’ın Doğusu\'nda sınırlı bir operasyon dahi olsa Kremlin bir süre sonra hem bu bölgelerden hem İdlib ve Afrin-Azez-Cerablus hattından Türk ordusunun çekilmesi yönünde Ankara’ya baskıyı artıracaktır. O zaman da Türk ordusunun neden Moskova’nın hedefleri istikametinde Esad rejiminin sanki bir taşeronu olarak görev yaptığı yönündeki sorular karşımıza çıkabilir.

Öte yandan, ABD bölgedeki askeri mevcudiyetini devam ettirdiği müddetçe de Rusya’nın Türk ordusuyla Amerikan askerlerini sahada bir şekilde karşı karşıya getirmeyi isteyeceği öngörülebilir. Bu açıdan da Fırat’ın Doğusu\'na Türk ordusunun olası bir operasyonundan Rusya’nın beklentileri ile Ankara’nın amaçladıklarının en başından beri birbirinden ayrıştığı hesaba katılmalı.

Benzer şekilde, sahadaki askeri mevcudiyetinde “perdeleme” yapan Washington da Türk ordusu Suriye’de ilerledikçe Moskova’nın sabrının taşmasını bekleyip Türkiye-Rusya ilişkilerinde bir çeşit kırılma amaçlayabilir. Dolayısıyla, olası bir operasyonda, Ankara’nın evdeki hesabının Washington’ınkiyle de aynı olmayacağı göz ardı edilmemeli.

Bütün bu süreçte, ABD’nin PYD/YPG’ye desteği, Rusya’nın Kürtlerle diyaloğu, Şam ile PYD/YPG arasındaki “özerklik” pazarlıkları, Washington-Moskova müzakereleri, Esad’ın İdlib’deki cihatçılar ve Suriye’de ilerledikçe Türkiye’nin üzerine yapışması muhtemel “işgalci güç” algısı üzerinden Ankara’dan almak isteyeceği intikam ve pek tabii İran’ın sahadaki engelleyici tavırlarının hem değişkenlik gösterebileceği hem de Türkiye aleyhine sonuçlanabileceği ayrıca hesaba katılmalı.

Bu yüzden açıkçası, mevcut siyasi ve ekonomik şartlarda Fırat’ın Doğusu\'na olası bir operasyonun Türkiye’nin kendi güvenliğine zararlarının tahmin edilenin çok ötesinde olabileceğini düşünüyorum. Mevcut tabloda, bağımsız ama nüfus açısından seyreltilmiş bir Kürdistan, bölgede ancak çatışmacı ve bir o kadar da yıkıcı bir kaos ile mümkün duruyor; Fırat’ın Doğusu\'na kapsamlı bir operasyon ise günün sonunda korkarım ki bu tarz bir tasarıma zemin hazırlayabilir.

Ayser Çınar: Amerikan askerlerinin çekilmesiyle bölgede oluşacak boşluğu sizce kim doldurur?

Faruk Loğoğlu: ABD’nin çekilmesiyle batı ülkelerinin o boşluğu doldurabileceğini ben şahsen düşünmüyorum. Batı ülkeleri çekilme kararını eleştiriyor ancak ‘siz çekilin biz gereğini yaparız’ demiyorlar. Trump, Erdoğan ile yaptığı görüşme sonrası IŞİD’le mücadeleye Türkiye ile devam edeceğini söylemişti. Bu nedenle ABD’nin çekilmesinin bölgede bir boşluk yaratacağını sanmıyorum. Trump, çok çabuk karar değiştiren bir lider olduğuna göre yarın çıkıp da ‘ben tekrar Suriye’ye dönüyorum’ da diyebilir.

Kerim Has: Öncelikle ABD askerlerinin tümüyle çekileceği kanaatinde değilim. Zaten iki bin civarındaki ABD askerinin Suriye siyasetindeki ağırlığının en az sahadaki mevcudiyeti kadar önemli olduğunu düşünüyorum. Bu perspektiften, siyaseten doğacak boşluğu Washington’ın öncelikle kısmen Türkiye ile, kısmen PYD/YPG’nin Moskova-Şam ikilisinden kopartabileceği bir çeşit “özerklik” ile, kısmen de Suudi Arabistan, BAE, Mısır gibi ABD müttefiki Arap ülkeleriyle doldurmak istediği kanaatindeyim.

Ama bahsettiğim gibi Rusya’nın bu tarz bir seçeneğe ve hele geniş çaplı bir “özerklik” teklifine olumlu yaklaşacağını zannetmiyorum. Rusya, Suriye’de Kürtleri dış politikada, polis ve askeri teşkilat, silah ithalatı vs. dahil savunma ve güvenlik politikalarında ve yine enerji stratejilerinde Şam’a maksimum derecede bağımlı kılacak ama bununla beraber eğitim, sağlık, kültür gibi pek netameli olmayan alanlarda nispi otonomi öngören bir siyasi yapı tasarlıyor. İlk haftalarda olmasa da ilerleyen bir aşamada, Suriye Kürtleri bağlamında Moskova-Washington eşgüdümünü ise tamamen ihtimal dışı görmüyorum.

Ayser Çınar: Rusya, Türkiye\'nin sınırda oluşturmak istediği tampon bölgenin Suriye Ordusu tarafından kurulmasını istiyor. Rusya’nın bu konuyla ilgili bir süredir hem Kürt güçlerle (PYD/YPG) hem de Türk hükümeti ile müzakere ettiği iddia ediliyor. Rusya’nın bu önerisine sizce Türkiye ne yanıt verir? Bu durum Türk-Rus ilişkilerini ne ölçüde etkiler?

Faruk Loğoğlu: Rusya eğer böyle bir girişimde bulunuyorsa ben bunu yerinde görürüm. Çünkü sınırın ötesindeki bütün topraklar Suriye Arap Cumhuriyeti’ne aittir. Sevsek de sevmesek de orada bir hükümet var, bir devlet var. Devletin kendi sınırları içinde topraklarına sahip çıkması Türkiye’nin herhalde işine gelmelidir. Çünkü Türkiye’nin kaygısı, orada ilerde bağımsızlık noktasına varacak bir Kürt koridorunun oluşması. Suriye’de kendi topraklarının bölünmesine, bağrından bağımsız bir devlet çıkmasına razı olmayacağına göre, Suriye’nin oraya gelmesi, Suriye devletinin tekrar kontrolü altına geçmesini olumlu bir gelişme olarak değerlendirmemiz lazım.

Kerim Has: Normalde bu tarz bir tampon bölgenin Şam tarafından oluşturulmasına Ankara’nın olumlu yanıt vermesinin daha doğru ve hatta kalıcılığı uluslararası arenada artık büyük ölçüde kabullenilen Esad ve rejimiyle bir an önce doğrudan diyalog kanallarını açmasının Türkiye’nin kendi güvenliği için daha isabetli olacağı kanaatindeyim.

Esad’ın eli kanlı bir diktatör olduğu konusunda zannediyorum Rusya da dahil dünya kamuoyunda ciddi bir görüş ayrılığı yok. Ama burada mevzubahis Türkiye’nin kendi güvenliği.

Suriye’de yeni anayasanın konuşulduğu bugünlerde, diplomasi masasında kendi elini zayıflatacak şekilde sahada askeri bir yıpranmaya doğru sürüklenmek zannediyorum Türkiye açısından tahmin edilenin ötesinde ciddi negatif sonuçlar doğurabilir. Ama sanırım ve anladığım kadarıyla Moskova’nın bu önerisine Ankara sıcak bakmayacak ve ilk etapta kısmi de olsa bir operasyon hususunda diretecek ve bazı sözler vererek Moskova’dan operasyon için yeşil ışık alacak.

Ama yine pek muhtemel ki, ilerleyen aşamalarda Suriye bataklığında ilerledikçe, deniz suyu içenin daha fazla susaması misali, operasyonun genişletilmesi konusunda bastıracak. Ama korkarım ki yine bu aşamaya geldiğinde yanında artık ne Moskova’yı ne de Washington’ı bulacak.

Ayser Çınar: Trump, 27 Aralık\'ta Irak\'ın Enbar vilayetinde bulunan ABD Askeri Üssü\'ni ziyaret etmişti. Trump, burada yaptığı konuşmada, \"Irak\'tan çekilmeye yönelik hiçbir planımız yok. Eğer Suriye\'de bir şeyler yapmak istersek Irak\'ı üs olarak kullanırız\" demişti. Trump, Suriye\'den askerlerini çekiyor ancak olası bir plan değişikliğinde Irak\'tan Suriye\'ye müdahale edebileceği sinyalini de veriyor. Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Faruk Loğoğlu: Trump gerekirse sadece Irak’tan müdahale etmekle kalmaz, Suriye’ye de doğrudan asker sevk edebilir. O bakımdan PYD/YPG’ye olan desteğini kesmiyor, desteğe devam edeceğiz diyor. Trump, PYD/YPG’nin iyi niyetini korumak istiyor kendi açısından. Bu nedenle her iki şıkta mümkün. Irak’tan müdahale de mümkün, Suriye’ye geri dönmesi de.

Kerim Has: ABD’nin kendi çıkarları açısından gayet akılcı bir politika olarak değerlendiriyorum. Irak, Rusya’ya ipleri kaptırmış Suriye’den farklı olarak, ABD müttefiki ve petrol zengini bir ülke. Ayrıca her ne kadar İran’ın belli bir nüfuzu olsa da Irak’ta ABD’ye ihtiyaç hala had safhada.

Suriye’nin dibindeki bir ülkeden de Washington yönetimi komşu bölge Fırat’ın Doğusu\'ndaki ağırlığını yeri ve zamanı geldiğinde rahatlıkla hissettirebilir. Yani aslında bahsedildiği üzere, Suriye’deki askeri varlığında bir çeşit “perdelemeye” başvurarak ama bununla beraber Suriye bataklığının bir adım ötesinde kalıp süreci yönlendirmeye ve çıkarlarını maksimize etmeye çalışmak, zannediyorum ABD çıkarlarına hizmet eden bir pozisyon alma olur.

Ahval News\'te yayınlanan yazıya buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Ahval News / Ayser Çınar
Bu haber toplam: 9311 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:07:20:28
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x