Bedirhan Epözdemir: Rojava

10.03.2025, Pts - 09:51

Bedirhan Epözdemir: Rojava
Haberi Paylaş

Rojava, yanı Batı Kürdistan. Kürdlerin   çoğu kez “Başûr é Piçûk” dedikleri ve bundan dolayı da zaman-zaman o parçadaki kardeşlerinin öfkesini üzerine çektiği yani bir başka deyişle Suriye Kürdistanı. Unutulmuşluğun, yıkılmışlığın, göçün, inkârın, imha ve kırımın coğrafyası. Çağdaş dünya’nın yüzkarası sayılabilecek “Kimliksizliğin”  başka bir adı. Şimdi verdikleri onurlu mücadele ile “Başûr é Piçûk’luktan” kurtulup, özgür ve eşit bir ülke olma yolunda hızla ilerleyen yurtsever insanların ülkesi Rojava. Yani dört kardeşin en küçüğü, en çilekeşi, en acılısı ve de kardeşlerin en fedakarı. Kürdistan tarihinde hiç bir isim “ROJAVA” ismi kadar yerli yerine oturmadı. Dostların da, düşmanların da ortak telaffuz ettikleri bir isim.

Peki, Rojava’yı anlayıp, algılamak öyle kolay mı?

Elbette değil. Seré Kanîyé’ yî, Kobanî’yî, Qamuşlu’yu, Derik’î, Helebî, Çiya’yé Kurd’ î, Efrin’ î, Şam’daki Kurd Mahallesini görmeden, Cigerxwîn’ î, Qedrî Can’i Osman Sebri’yî, Seyda yé Tîréjî, Seyda yé Keleşî, Bedirxanî’lerî, Baytar Nurî’yî, Mala Haco’yî kavramadan, Hemidé Hecî Derwéş’ î, İsmet Seyda’yî, Kemalé Ehmed’ î, Şex Baqî’yî, Salah Bedreddin’ î, Reşidé Hemo’yu, Dihamé Mîro’yî, Mela Neyo’yu ve daha nice isimsiz kahramanı tanımadan, Mehemed Şéxo’nun, Ciwan Haco’nun haykırış ve avazlarını dinlemeden, Onların yıllardır verdikleri yiğit mücadeleyi kavramadan, çektikleri  çileleri ve acıları bilmeden Rojava’yı derinlemesine anlamak ve algılamak mümkün değildir.

Günlerce hata aylarca yazılıp çiziliyor. Tartışmalar birbirini kovalıyor. Endişeler, tedirginlikler, kaygılar ve korkular. Oysa korkunun ecele faydası yok. Olan olacak er veya geç. Akan suya kilit vurulmayacağı bir kez daha kanıtlanacak. Korku ve kaygılar kâbusa dönüşse bile tarihsel gelişmeye set çekilmeyeceği bir kez daha kanıtlanacak. Egemenlerin adeta pusulası haline gelen “kırmızıçizgileri” yerle bir olup bir kez daha çöp tenekesinde yerini alacak. Tarih ve yaşamın olmazsa-olmazı olan yasalar kendi rayında hiçbir engel tanımadan akıp gidecek. Irkçı-sömürgeci bakışlar, demokrasi, barış ve kardeşliğe yenik düşecek.

Tıpkı dün Güney Kürdistan ‘a karşı takındıkları saldırgan ve ırkçı tavır gibi.  Kürd Halkının statü kazanmaması için her türlü komplo teorilerini sergileyenler ve ulusal taleplerin elde edilmesini kendileri için “kırmız çizgi” olduğunu söyleyip duranlar,  şimdilerde Federal Devletin yöneticilerine kırmızı halı sermek zorunda kalıyorlar. Tarihin doğal akışı, kırmızı çizgicilere boyun eğdirip, Onlara kırmızı halı serme mesleğine terfi ettiriyor.

Kuşku olmasın ki bugün Rojava’ya karşı saldırgan ve ırkçı bir tutum takınanlar, akan suya kilit vuramayacaklardır. Eninde sonunda Güney’deki tavırlarını göstermek zorunda kalacaklardır.

Çünkü ülkenin, bölgenin, Kürd ve Türk halklarının çıkarları bunu gerektiriyor.

Korkularla yatıp-kalkmak kâbuslar görmek çözüm değil.        

Bölünme paranoyası ile yaşmak iflah olmaz bir hastalıktır.

Çözüm korkuyu yenip, ırkçı ve düşmanca politikaları terk edip şeffaflaşmaktır.

Rojava yalnız bırakılmamalı.

80’li yıllardı. Türkiye ve Kürdistan semalarını kara bulutlar kaplamıştı. Faşizimin o insanlık dışı uygulamaları, ülkeyi insanlarımıza bir zindana çevirmişti. İşkencelerin, ölümlerin hadi hesabı yoktu. Fırsatını bulan, canını kurtaran, kendini mayın tarlalarına sınırın öbür tarafına “Binxeté” ye, yani tescilleşmiş bugünkü ismi ile Rojava’ya atıyordu. O karanlık ve vahşi günlerde Rojava’nın yiğit ve fedakar evlatları, çocukları ile, genç ve yaşlıları ile, kadın ve erkeği ile, hiçbir ayırım yapmadan gece- gündüz demeden, her türlü rizikoyu ve tehlikeyi göğüsleyerek herkese kapılarını ardına kadar açtılar. Ekmeklerini ve olanaklarını paylaştılar. Rojava Halkı, o karanlık günlerde namus sınavından başarı ile geçti.

Bugün Rojava için namus günüdür. Beğenirsiniz, beğenmezsiniz orada  ulusal ve demokratik bir mücadele var. Paylaşırsınız paylaşmasınız, Unutulmuşluğun, kimliksizleştirmenin, kıyım ve kırımın yerle bir edilmesi için özgür ve güzel günlerin müjdeleyicisi bir kavga var.

Bu nedenle, özellikle Kuzey Kürdleri, suni ve dipsiz değerlendirmeleri bir yana bırakarak, kendi egolarının tutsağı olmadan, Rojava’da ki kardeşlerini yalnız bırakmamalıdırlar. Onların özgürlüğe susan seslerine kulak vermek, elini taşın altına koymak bir namus borcudur.

Bir bilge insan

Hemîd’é Hecî Derwéş, bir Kürd bilgesi. Ömrünü Kürdlüğe adamış koca bir çınar. Acılar çekmiş, qadalardan-belalardan geçmiş bir Kürd sevdalısı. Yaşamı boyunca bir tek gün geri adım atmamış, Kürd davası için hiçbir fedakarlıktan kaçmamış Rojava’lı seçkin bir siyasetçi. Yıllardır, Suriye Kürd İlerici Demokrat Partisinin Genel Sekreteri.

Çok yönlü bir kişilik. Ağlamasını-gülmesini bilen, önüne gören aynı zamanda bir entelektüel. Bir barış ve dialoğ adamı. Engin politik deneyimi ile adeta bir politika okulu. Yaşı seksenlerin üstünde.  Ve halen yiğit bir delikanlı gibi,  kavganın orta yerinde. Gecesini gündüzüne katan, ülkesinin özgürlüğü için koşuşturan bir özgürlük ve demokrasi timsali. Kin tutmayan, öfkeye kapılmayan, hislerinin tutsağı olmayan yüce bir kişilik.

Anılarımız var, bu mücadele adamı ile. Elbet bir gün yazılacak. Tarihin tozlu raflarında kalmış, ama geleceği aydınlatıp katkı sunacak, olaylar-bulgular var. Şimdilik onlardan sadece bir anekdot aktaralım.

Bir Anekdot

80’li yıllar, yanı o karanlık ve zorlu yıllardı. Kara haberler birbirlerini kovalıyordu. İşte bu yıllarda Keké Hemid ile çok şey paylaştık. Tanığı olduk, gözlemcisi olduk bir sürü olayın. Bir gün bana;

-Keké Bizde devrim olmaz. Çünkü bizim dağlarımız yok. Eğer bir gün Omerya’nın dağlarında  namlulardan çıkan kurşunlardan  kıvılcımları görürsem o gün, benim en mutlu günüm olacak. Bizim kurtuluşumuz Türkiye Kürdistan’ın kurtuluşuna bağlı.

Rojava kazanacak

Evet, Rojava, bir şey kanıtladı. Demek tarih koşullar oluştuğunda dağlar olmasa da devrim olabiliyormuş.

Rojava’nın  dağları yok , ama Kürd Halkı tüm zorlukları göğüsleyerek, inadına-inadına özgürlüğe koşuyor.

Bu nedenle kutluyoruz, selamlıyoruz Onları.

Bu nedenle yüreğimiz Onlarla.

Bu nedenle diyoruz; Yüreği yurtseverlikle atan herkesin, ayırımsız yüreğini bu mücadeleci insanların yüreği ile perçinleştirmeli.

Evet, gerçekten Rojava bir şey kanıtladı, kanıtlıyor; Dağlar olmazsa bile mücadele verilebiliniyor ve özgürlük maratonu bir uzun solukla devam edebiliyor.

Zafer Rojava’nın mücadeleci ve azimli insanlarının olacak

 Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Bu haber toplam: 4917 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:22:36:46
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x