Giriş
Kürt halkı, Ortadoğu’nun kadim coğrafyasında, tarihsel motiflerle şekillenmiş bir ulusal bilinç geliştirmiştir. Şerefname’nin (1597) özerk beyliklerinden Mahabad Cumhuriyeti’nin (1946) bağımsızlık düşüne, Şeyh Said İsyanı’ndan (1925) Halepçe Katliamı’na (1988) uzanan bu motifler, Kürt kimliğini bir direnç ve özgürlük narratifi olarak tanımlamıştır. Frantz Fanon’un (1961) “ezilen ulus” kavramı, Kürtlerin sömürgeci baskılar karşısındaki mücadelesini anlamak için güçlü bir çerçeve sunar. Amílcar Cabral’ın (1973) ulusal kültür ve silahlı mücadele teorileri, Kürt ulusal bilincinin kültürel ve siyasi boyutlarını aydınlatır. Samir Amin’in (1977) sömürgecilik sonrası eşitsizlik analizi, Kürtlerin uluslararası sistemdeki marjinalleşmesini açıklar. Bu makale, Kürt ulusal bilincinin tarihsel motifler ve sömürgecilik karşıtı teoriler ışığında oluşumunu, uluslararası hukuktaki self-determinasyon hakkı ile ilişkisini ve güncel jeopolitik bağlamda güçlendirilmesine yönelik stratejileri bilimsel bir perspektifle analiz etmeyi amaçlamaktadır. Tarihsel hafıza, ulusal bilincin temel taşı olarak ele alınarak, Kürtlerin özgürlük mücadelesi yeniden çerçevelendirilecektir.
Birinci Bölüm: Tarihsel Motifler ve Sömürgecilik Karşıtı Ulusal Bilinç
Ulus Kavramı ve Sömürgecilik Karşıtı Çerçeve
Ulus, ortak tarih, dil, kültür ve siyasal hedefler etrafında şekillenen bir topluluk olarak tanımlanabilir (Anderson, 1983). Otto Bauer’in (Lowy, 1998) “ortak tarihsel yazgı” kavramı, ulusların dinamik ve sübjektif doğasını vurgular. Frantz Fanon (1961), Yeryüzünün Lanetlilerinde, ulusal bilincin, sömürgecilik altında ezilen halkların özgürlük mücadelesinde bir araç olduğunu belirtir. Fanon’a göre, ulusal bilinç, ezilenlerin kendilerini yeniden inşa etme sürecidir ve baskıya karşı kolektif bir direnişle şekillenir. Amílcar Cabral (1973), ulusal kültürün, sömürgeci asimilasyona karşı bir “kurtuluş silahı” olduğunu savunur. Cabral, Gine-Bissau bağlamında, ulusal bilincin, halkın tarihsel hafızası ve kültürel pratikleriyle güçlendiğini öne sürer. Samir Amin (1977), sömürgecilik sonrası dünyada merkez-çevre ilişkilerinin eşitsizlikleri sürdürdüğünü ve devlet-altı ulusal grupların bu yapısal adaletsizlikten en çok etkilenenler olduğunu belirtir. Kürt ulusal bilinci, bu teorik çerçeveler ışığında, tarihsel motifler ve sömürgecilik karşıtı dirençle şekillenmiştir.
Şerefname: Kürt Ulusal Bilincinin Kadim Motifi
Kürt ulusal bilincinin kökeni, 16. yüzyılda Şerefhan Bitlisi’nin Şerefname (1597) eserinde belgelenen özerk beyliklere dayanır. Heraklı, Baban ve Soran gibi beylikler, Kürtlerin siyasi ve kültürel özerklik kapasitesini ortaya koyar (McDowall, 2004). Fanon’un (1961) perspektifinden, Şerefname, sömürgecilik öncesi bir “ulusal hafıza” olarak, Kürtlerin kimliklerini inşa etme sürecinin temel taşıdır. Cabral’ın (1973) ulusal kültür kavramı, Şerefname’nin, Kürtlerin tarihsel varlığını ve direnç potansiyelini koruyan bir kültürel motif olduğunu gösterir. Amin’in (1977) merkez-çevre eşitsizliği analizi, Şerefname’yi, sömürgeci devletler tarafından marjinalleştirilen Kürtlerin özerklik mirası olarak çerçeveler. Şerefname, modern Kürt ulusal bilincinde “Kürdistan” idealini besleyen ilk yazılı narratif olarak işlev görür.
19. ve 20. Yüzyıl Direnişleri: Bedirhan Bey ve Şeyh Said
1. yüzyılda Bedirhan Bey İsyanı (1840’lar), Osmanlı merkeziyetçiliğine karşı Kürt özerkliğini savunan bir tarihsel motiftir. Robert Olson (1989), Bedirhan Bey’in, modern ulus-devlet anlayışına geçişin erken bir örneği olarak, Kürt ulusal bilincini siyasi bir proje haline getirdiğini belirtir. Fanon’un (1961) “sömürgeci şiddete karşı şiddet” tezi, Bedirhan Bey’in isyanını, Kürtlerin asimilasyona karşı direnç iradesi olarak çerçeveler. 20. yüzyılda Şeyh Said İsyanı (1925), Türkiye Cumhuriyeti’nin “Türkleştirme” politikalarına karşı bir başkaldırıdır. Cabral’ın (1973) silahlı mücadele teorisi, Şeyh Said İsyanı’nı, ulusal bilincin siyasi ve askeri bir ifadeye dönüştüğü bir moment olarak tanımlar. Amin’in (1977) perspektifinden, bu isyan, sömürgecilik sonrası devletin merkezci politikalarına karşı çevresel bir halkın direnişidir. Şeyh Said, Kürt ulusal bilincinde bir kahramanlık motifi olarak yer edinmiştir.
Soykırım ve Travma: Dersim ve Halepçe
Kürt ulusal bilinci, soykırım ve asimilasyon politikalarının yarattığı travmalarla şekillenmiştir. Türkiye’de Dersim Katliamı (1937-38), 40.000’e yakın Kürdün öldürüldüğü bir vahşet olarak, ulusal bilinci mağduriyet ve direnç ekseninde güçlendirmiştir (McDowall, 1996). Irak’ta Enfal Kampanyası (1980’ler) ve Halepçe Katliamı (1988), 5.000 kişinin kimyasal silahlarla öldürüldüğü bir soykırım olarak, Kürt ulusal hafızasında derin bir iz bırakmıştır. Fanon (1961), bu tür travmaların, ezilen halklarda “kolektif bilinç” yarattığını ve özgürlük mücadelesini ateşlediğini belirtir. Cabral (1973), Halepçe gibi olayların, ulusal kültürün direniş narratifi olarak yeniden üretildiğini savunur. Amin (1977), bu soykırımların, sömürgecilik sonrası devletlerin çevresel halkları bastırma stratejisinin bir parçası olduğunu öne sürer. Dersim ve Halepçe, Kürt ulusal bilincinde “kurbanlık” ve “direniş” motifleri olarak kristalize olmuştur.
İkinci Bölüm: Self-Determinasyon ve Tarihsel Motiflerin Hukuksal Yansıması
Self-Determinasyonun Uluslararası Hukuktaki Çerçevesi
Self-determinasyon, Birleşmiş Milletler (BM) Sözleşmesi’nin 1. Maddesi (1945) ve 1960 Sömürge Ülkelere Bağımsızlık Deklarasyonu’nda (Karar no: 1514) tüm halkların hakkı olarak tanınır. Ancak, bu hak, genellikle sömürgecilikten kurtulma bağlamıyla sınırlıdır (Orentlicher, 1998). 1970 Dostane İlişkiler Deklarasyonu (Karar no: 2625), self-determinasyon ile toprak bütünlüğü arasında bir gerilim yaratır. Kanada Yüksek Mahkemesi’nin Quebec davası (1998) ve Afrika İnsan ve Halk Hakları Komisyonu’nun Katanga davası (1996), ayrılma hakkının yalnızca ağır insan hakları ihlalleri veya siyasal temsil eksikliği durumunda meşru olduğunu belirtir (S.C.R 217, 1998). Fanon (1961), self-determinasyonun, sömürgeci devletlerin baskısına karşı ezilen halkların temel hakkı olduğunu savunur. Cabral (1973), bu hakkın, ulusal kültürle desteklenmediği sürece eksik kalacağını belirtir. Amin (1977), uluslararası hukukun, merkez ülkelerin çıkarlarını koruyan bir araç olarak, çevresel halkların self-determinasyon taleplerini bastırdığını öne sürer.
Kürt Ulusal Bilinci ve Self-Determinasyon Talebi
Kürt ulusal bilinci, tarihsel motiflerle desteklenen self-determinasyon talebinin hem kaynağı hem de hedefidir. Mahabad Cumhuriyeti (1946), Qazi Muhammed liderliğinde kurulan kısa ömürlü bir devlet olarak, Kürtlerin kendi kendilerini yönetme kapasitesini sembolize eder (Eagleton, 1963). Fanon’un (1961) perspektifinden, Mahabad, sömürgeci devletlere karşı “ulusal iradenin” bir ifadesidir. Cabral (1973), Mahabad’ın, Kürt ulusal kültürünün siyasi bir proje olarak kristalleştiği bir moment olduğunu belirtir. Amin (1977), Mahabad’ın yıkılmasını, küresel kapitalist sistemin çevresel halkları bastırma stratejisinin bir örneği olarak değerlendirir. Dersim, Halepçe ve Zilan (1930) gibi soykırım olayları, uluslararası hukukun ayrılma hakkını meşrulaştıran “ağır insan hakları ihlalleri” kriterine uymaktadır. Allen Buchanan’ın (1998) Adalet İlkesi Teorisi, Kürt ulusal bilincinin, insan hakları ve siyasal temsil talepleriyle desteklenen bir self-determinasyon hakkı olduğunu savunur.
1923 Lozan Anlaşması, Kürdistan’ı dört parçaya bölerek Kürt ulusal bilincini uluslararası hukukta görünmez kılmıştır. Fanon (1961), bu tür anlaşmaları, sömürgeci güçlerin ezilen halkları bölme stratejisi olarak tanımlar. Cabral (1973), Lozan’ın, Kürt ulusal kültürünün siyasi birleşmesini engellediğini savunur. Amin (1977), Lozan’ı, küresel kapitalizmin çevresel halkları marjinalleştirme politikasının bir parçası olarak görür.
Üçüncü Bölüm: Güncel Jeopolitik Bağlamda Tarihsel Motiflerin ve Sömürgecilik Karşıtı Teorilerin Canlandırılması
2025 Ortadoğu’sunda Jeopolitik Fırsatlar ve Zorluklar
2025 itibarıyla Ortadoğu, İran-İsrail gerilimi, Suriye’deki istikrarsızlık ve Irak’taki siyasi belirsizlik gibi dinamiklerle şekillenmektedir. Rojavadaki mücadele, Suriye’nin rejime kurban edilmeye çalışılmaktadır. Rojhilat’ta Kürdistan Özgürlük Partisi (PAK) ve İran-Kürdistan Demokrat Partisi (PDKİ), İran rejimine karşı direnişlerini sürdürmektedir (Vali, 2003). Fanon (1961), bu tür jeopolitik kaosun, ezilen halklar için özgürlük fırsatları yarattığını belirtir. Cabral (1973), ulusal bilincin, bu tür krizlerde kültürel ve siyasi direnişle güçlendiğini savunur. Amin (1977), Ortadoğu’daki mevcut çatışmaların, küresel kapitalist sistemin çevresel halkları sömürme politikasının bir yansıması olduğunu öne sürer.
Tarihsel Motifler ve Sömürgecilik Karşıtı Stratejilerle Ulusal Bilinci Güçlendirme
Kürt ulusal bilincini, tarihsel motifler ve Fanon, Cabral ve Amin’in sömürgecilik karşıtı teorileri ışığında güçlendirmek için aşağıdaki stratejiler önerilmektedir:
1. Tarihsel Hafızanın Akademik İnşası:
• Şerefname, Mahabad Cumhuriyeti ve Şeyh Said İsyanı gibi motifler, Kürt Çalışmaları enstitülerinde sistematik olarak incelenmelidir. Fanon’un (1961) “ulusal bilinç” kavramı, bu motiflerin ezilen halkların özgürlük narratifi olarak yeniden üretilmesini destekler.
• Üniversitelerde Kürt tarihi ve kültürü üzerine doktora programları açılarak, genç akademisyenler Şerefname’nin özerklik mirasını modern bağlamda yorumlayabilir.
2. Kültürel Motiflerin Sanatsal Temsili:
• Halepçe ve Dersim gibi trajediler, sinema, tiyatro ve edebiyat aracılığıyla sanatsal olarak temsil edilmelidir. Cabral’ın (1973) ulusal kültür teorisi, bu temsillerin, Kürt ulusal bilincini bir “kurtuluş silahı” olarak güçlendireceğini savunur.
• Dengbêj geleneği, modern müzikle harmanlanarak, Mahabad ve Şeyh Said gibi motifleri genç nesillere aktarabilir.
3. Dijital Narratifler ve Kolektif Hafıza:
• Sosyal medya platformlarında, Şerefname’den Halepçe’ye uzanan tarihsel motifleri tanıtan kampanyalar düzenlenmelidir. Fanon’un (1961) perspektifinden, bu kampanyalar, ezilen halkların kolektif bilincini küresel ölçekte güçlendirir.
• Çevrimiçi bir “Kürdistan Hafıza Veritabanı” oluşturularak, diaspora ve anavatan arasında bağ kurulabilir. Amin’in (1977) çevresel halkların marjinalleşmesi analizi, bu tür dijital araçların, küresel sistemde görünürlük sağladığını destekler.
4. Siyasal Birlik ve Tarihsel Semboller:
• Kürt siyasi hareketleri, Mahabad Cumhuriyeti gibi ortak tarihsel motifler etrafında birleşmelidir. Cabral’ın (1973) silahlı mücadele ve ulusal kültür teorisi, bu birliğin, Kürt ulusal bilincini siyasi bir projeye dönüştüreceğini belirtir.
• İsrail ve ABD gibi uluslararası aktörlerle stratejik ilişkiler, Şeyh Said ve Qazi Muhammed’in bağımsızlık vizyonuna dayandırılabilir. Amin (1977), bu ilişkilerin, çevresel halkların merkez güçlerle müzakere gücünü artırabileceğini savunur.
5. Hukuksal Savunuculuk ve Tarihsel Adalet:
• Dersim ve Halepçe gibi soykırımlar, uluslararası mahkemelerde “ağır insan hakları ihlalleri” olarak gündeme getirilmelidir. Fanon’un (1961) “sömürgecilik karşıtı adalet” kavramı, bu savunuculuğu meşrulaştırır.
• Diaspora toplulukları, Lozan Anlaşması’nın tarihsel adaletsizliğini uluslararası platformlarda vurgulayarak, Kürt ulusal bilincini hukuksal bir çerçeveye oturtabilir. Amin’in (1977) merkez-çevre analizi, bu tür savunuculuğun, küresel eşitsizliklere meydan okuduğunu gösterir.
Sonuç
Kürt ulusal bilinci, Şerefname’nin özerk beyliklerinden Mahabad’ın bağımsızlık düşüne, Şeyh Said’in direnişinden Halepçe’nin acısına uzanan tarihsel motiflerle şekillenmiştir. Frantz Fanon’un (1961) “ezilen ulus” kavramı, bu bilincin, sömürgeci baskılara karşı bir direnç narratifi olduğunu gösterir. Amílcar Cabral’ın (1973) ulusal kültür ve silahlı mücadele teorileri, Kürt ulusal bilincinin, kültürel ve siyasi direnişle güçlendiğini vurgular. Samir Amin’in (1977) sömürgecilik sonrası eşitsizlik analizi, Kürtlerin devletsizliğinin, küresel kapitalist sistemin bir sonucu olduğunu açıklar. Uluslararası hukuk, self-determinasyon hakkını dar bir çerçevede tanımakla birlikte, Kürtlerin yaşadığı soykırımlar ve asimilasyon politikaları, bu hakkı meşrulaştıran istisnai koşulları oluşturur.
2025’in jeopolitik dinamikleri, tarihsel motifleri ve sömürgecilik karşıtı teorileri yeniden canlandırarak Kürt ulusal bilincini güçlendirme fırsatı sunar. Şerefname’nin mirası, Mahabad’ın hayali ve Halepçe’nin çığlığı, Kürt ulusal bilincinin yol gösterici yıldızlarıdır. Fanon’un (1961) sözleriyle, “ezilenlerin özgürlüğü, ancak kendi mücadeleleriyle kazanılır.” Kürt halkı, bu bilinçle hareket ederek, tarihsel haklarını Kürdistan merkezli bir ulusal stratejiyle yeniden inşa etmelidir. Kürt halkı, bir asırdan fazladır Türkiye, İran, Irak ve Suriye’nin sömürgeci politikaları altında mücadele vermektedir. Kürdistan, Kürt ulusal mücadelesinin merkezi hedefidir Şerefname’den Mahabad’a uzanan tarihsel gerçeklik, Kürtlerin kendi topraklarında egemen bir ulus olarak yaşama hakkını destekler. self-determinasyon hakkı, Kürtlerin demokratik taleplerini karşılamak için uluslararası hukukta daha kapsayıcı bir şekilde tanımlanmalıdır. Kürtler, bölgesel krizleri bir fırsata dönüştürerek, birleşik bir ulusal stratejiyle tarihsel haklarını yeniden inşa etmelidir. Bugün Rojhilat’ta Kürdistan Özgürlük Partisi (PAK) ve İran-Kürdistan Demokrat Partisi (PDKİ) gibi örgütlü yapılar, İran rejimine karşı mücadelelerini sürdürüyor. Ancak, bu yapılar, statükocu ve sömürgeci devletlerle değil, İsrail ve ABD gibi bölgedeki jeopolitik dengelerde etkili güçlerle stratejik ilişkiler geliştirmelidir . İran ve İsrail arasındak" mevcut gerilimde, bu yapıların temel meseles" İran rejiminin çöküşü ya da değişimi değil, Kürdistan’ın ulusal kurtuluş hedefini görünür ve merkezi bir gündem haline getirmektir. Kürt halkı, bir asırdan fazladır Türkiye, İran, Irak ve Suriye’nin sömürgeci politikaları altında yaşam mücadelesiveriyor. Bu nedenle, Kürtler artık rejimlerin iç reformlarını tartışmak yerine, Kürdistan’ı nasıl inşa edeceklerini konuşmalıdır. Kürtlerin meselesi ,rejimlerin dönüşümü değil, Kürdistan’da egemen bir ulus olarak var olmaktır.
Liderler ve partiler, Kürt mücadelesinin geçmişinde önemli bir yer tutabilir; ancak asıl olan Kürdistan’dır. Kürt halkının kendi topraklarında egemen bir ulus olarak yaşama hakkı, yalnızca bir siyasi talep değil, tarihsel ve ulusal bir gerçekliktir. Özgürlük, ancak Kürdistan’ın bağımsızlığıyla mümkündür. Kürtler, bölgesel krizleri bir fırsat haline getirerek, Kürdistan merkezli bir ulusal stratejiyle hareket etmelidir.
Kaynakça
• Amin, Samir. (1977). Imperialism and Unequal Development. New York: Monthly Review Press.
• Anderson, Benedict. (1983). Imagined Communities. Londra: Verso Editions.
• Bitlisi, Şerefhan. (1597). Şerefname. (Çev. M. Emin Bozarslan, 1975). İstanbul: Ant Yayınları.
• Buchanan, Allen. (1998). “Democracy and Secession.” In National Self-Determination and Secession, ed. Margaret Moor. New York: Oxford University Press.
• Cabral, Amílcar. (1973). Return to the Source: Selected Speeches of Amílcar Cabral. New York: Monthly Review Press.
• Eagleton, William. (1963). The Kurdish Republic of 1946. Londra: Oxford University Press.
• Fanon, Frantz. (1961). The Wretched of the Earth. New York: Grove Press.
• Lowy, Michael. (1998). Fatherland or Mother Earth? Londra: Pluto Press.
• McDowall, David. (2004). A Modern History of the Kurds. Londra: I.B. Tauris.
• Olson, Robert. (1989). The Emergence of Kurdish Nationalism and the Sheikh Said Rebellion, 1880–1925. Austin: University of Texas Press.
• Orentlicher, Diane F. (1998). “Separation Anxiety: International Responses to Ethno-Separatist Claims.” Yale Journal of International Law, 23(1).
• Vali, Abbas. (2003). Essays on the Origins of Kurdish Nationalism. Costa Mesa: Mazda Publishers.
• van Bruinessen, Martin. (1992). Agha, Shaikh and State. Londra: Zed Books.
• Yıldız, Kerim. (2012). The Kurds in Syria: The Forgotten People. Londra: Pluto Press.
• Birleşmiş Milletler. (1960). Sömürge Ülkelere ve Halklara Bağımsızlık Tanınması Deklarasyonu. Genel Asamble Karar no: 1514 (XV).
• Birleşmiş Milletler. (1970). Dostane İlişkiler ve İşbirliği Hakkındaki Uluslararası Hukuk İlkeleri Deklarasyonu. Genel Asamble Karar no: 2625 (XXV).
• Kanada Yüksek Mahkemesi. (1998). Reference re Secession of Quebec. S.C.R 217
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.