İsrail-İran savaşında Kürtlerin rol arayışları

'' İsrail-İran çatışmasının bölgesel güvenlik dengelerini sarsması, Kürdistanlı aktörlerin hem Irak hem de Suriye'de yeni siyasi manevra alanları kazanmasına neden olabilir. Bu tür bir gelişme, Ankara tarafından potansiyel bir tehdit olarak algılanmakta ve Türkiye'nin bölgedeki Kürt yapılanmalarına yönelik güvenlik merkezli politikalarını daha da sertleştirmesine yol açabilir.''

Çetin Çeko

16.06.2025, Pts | 18:08

İsrail-İran savaşında Kürtlerin rol arayışları
Makaleyi Paylaş

İsrail’in İran’a yönelik saldırıları, yalnızca potansiyel bir nükleer tehdide karşı verilen askeri bir tepki olarak değerlendirilmemelidir. Bu bağlamda İsrail'in İran'a saldırısı, Ortadoğu’nun siyasi mimarisinde köklü bir yeniden yapılanmanın zeminini hazırlayan, bölgesel statükoyu sorgulayan, Ortadoğu’nun güç dengelerini yeniden şekillendirmeyi amaçlayan bir tasarımın parçası olarak okunabilir.

İsrail'in İran’a yönelik askeri müdahalesi, yalnızca bölgesel jeopolitik dengeleri değil, aynı zamanda İran’ın iç siyasal yapısını da ciddi biçimde sarsabilecek potansiyele sahiptir. Böyle bir gelişme, Tahran’daki merkezi otoritenin zayıflamasına yol açarak, ülkedeki etnik, dini ve siyasi muhalefet gruplarının yeniden yapılanma süreçlerine ivme kazandırabilir. Bu bağlamda, etno-siyasi muhalefet içerisinde önemli bir yere sahip olan Kürdistanlı hareketlerin tutumu özel bir önem taşımaktadır.

Doğu Kürdistanlı siyasi aktörlerden İran Kürdistan Demokrat Partisi (KDP-İ), rejimin tamamen ortadan kaldırılması ve değişim çağrısında bulunurken, Kürdistan Özgürlük Partisi (PAK), İsrail saldırılarının İran yönetiminin temel yapılarını sarstığını vurgulamış ve rejimin çöküşünün halk hareketleriyle mümkün olabileceğini belirtmiştir. Her iki partinin açıklamaları da, İran’daki Kürt siyasi aktörlerinin yalnızca ulusal kimlik temelinde değil, rejimin dönüşümünde etkili bir siyasi faktör olarak da konumlandıklarını göstermektedir.

Komala Partisi Genel Sekreteri Abdullah Mohtadi, Mayıs 2025’te Newsweek dergisine verdiği demeçte ABD yönetiminin İran rejimini yalnızca dış baskılarla zayıflatmaya çalışmasının yeterli olmayacağını, bunun yanı sıra ülkedeki etnik ve siyasi muhalefet gruplarıyla da daha yapısal ve sürdürülebilir bir diyalog kurması gerektiğini vurgulamıştır. Mohtadi, Washington’un özellikle Kürt siyasi güçleri gibi demokratik çizgide hareket eden ulusal gruplarla, rejime karşı geniş tabanlı bir demokratik muhalefet cephesi oluşturulması yönünde açık kapı politikası benimsemesi gerektiğini ifade etmiştir.

Bu türden doğrudan temasların, İran rejiminin iç krizler karşısındaki kırılganlığını artıracağı yönündeki değerlendirmeler, rejim değişikliği stratejisinin yalnızca dış müdahale veya yaptırımlara değil, aynı zamanda içerideki toplumsal ve etnik dinamiklerin etkinleştirilmesine dayanması gerektiği tezini güçlendirmektedir. Bu yaklaşım, rejimin meşruiyet zeminini sarsmak ve alternatif siyasal yapıların önünü açmak açısından stratejik bir öneme sahiptir.

Komala lideri Mohtadi, İran’ın nükleer programını sınırlamayı amaçlayan uluslararası anlaşmaların rejimin istikrarını tehdit edebileceği yönündeki geleneksel caydırıcılık paradigmasına eleştirel bir yaklaşım sunmaktadır. Bu perspektifin, yalnızca dışsal baskı ve yaptırımlarla sınırlı kalan yetersiz stratejiler olduğunu belirten Mohtadi, İran’ın bölgesel politikalarda izlediği saldırgan tutumun ve vekil aktörleri olan Hamas, Hizbullah ve Husiler aracılığıyla yürüttüğü nüfuz mücadelesinin daha bütüncül bir çerçevede ele alınması gerektiğini vurgulamaktadır.

Mohtadi’ye göre, bu tür stratejiler yalnızca askeri ve diplomatik araçlarla sınırlı kalmamalı; aynı zamanda İran’daki iç muhalefeti güçlendirmeye yönelik siyasi, toplumsal ve ekonomik boyutlarıda içermelidir. Bu bağlamda, rejim dinamiklerini dönüştürmeye yönelik politikaların, içsel değişim unsurlarını göz ardı etmeden tasarlanması, uzun vadeli istikrar ve güvenlik hedefleri açısından kritik bir önem taşımaktadır.

Donald Trump, iş dünyasından gelen bir siyasetçi olarak dış politika yaklaşımlarında ekonomik çıkarları ön planda tutan bir çizgi benimsemiştir. Trump, gerçekleştirdiği son Körfez turunda Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri ile yaklaşık 600 milyar dolarlık çeşitli ekonomik ve askeri anlaşmalar imzalamıştır. Bu tür hamleler, Trump yönetiminin Ortadoğu’daki diplomatik ilişkileri ekonomik çıkarlar temelinde şekillendirme eğilimini açıkça ortaya koymaktadır.

Trump’ın bu politikası, aynı zamanda İsrail ile Körfez ülkeleri arasında stratejik bir denge kurma arayışının da bir parçası olarak değerlendirilebilir. Trump’ın İran’a karşı İsrail’in yanında net bir şekilde saf tutmaktan kaçınmasının nedenlerinden biri de, Körfez ülkeleriyle geliştirilen bu ekonomik ve diplomatik ilişkileri riske atmamak olabilir. Dolayısıyla, Trump dönemi Amerikan dış politikası, hem ekonomik pragmatizmin hem de bölgesel güç dengelerini gözeten çok katmanlı bir yaklaşımın izlerini taşımaktadır.

Donald Trump, başkanlık görevine başladığında temel vaatlerinden biri, Amerika Birleşik Devletleri’ni uzun süreli ve maliyetli dış savaşlardan çekmek ve küresel ölçekte barışçıl bir yaklaşım benimsemekti. Ancak Rusya-Ukrayna ve İsrail-İran gibi derin jeopolitik ve ideolojik temellere dayanan çatışmaların sona erdirilmesi, yalnızca askeri müdahalenin durdurulmasıyla değil, bu savaşlara zemin hazırlayan yapısal kök nedenlerine yönelik siyasi ve tarihsel doğrudan yüzleşmeyi gerektirmektedir.

İsrail-İran savaşı bağlamında Trump yönetiminin tutumu, arabulucu ya da yangını söndüren bir "itfaiyeci" rolünden ziyade, aktif bir şekilde "oyun kurucu" rolü olmalıdır. ABD yönetimi, bölgesel dengeleri yeniden şekillendirme potansiyeli taşıyan tarihsel bir fırsatı destekleme sorumluluğu taşımaktadır.

Bu bağlamda, İran’da yapısal bir rejim değişikliği gerçekleşmediği sürece, İsrail-İran savaşında silahların susması yalnızca geçici ve kırılgan bir ateşkes anlamına gelecektir. Mevcut sömürgeci teokratik İran rejimi, yalnızca İsrail karşıtı söylemlerle değil, aynı zamanda ülke içindeki başta Kürtler olmak üzere baskıcı politikalarıyla da İran ve bölge hakları için istikrarsızlığın kaynağı olmaya devam edecektir.

İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa'ar, İsrail’in İran'a saldırıları rejim değişikliğini hedeflemediğini belirtti. Ancak İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun İran halkına yönelik rejime karşı başkaldırı çağrıları, bu stratejik yaklaşımın açık bir ifadesidir. Netanyahu’nun son açıklamasında, yürütülen askeri operasyonların “özgürlüğe giden yolu açmasını umut ediyoruz” ifadeleri, yalnızca İran rejimine değil, aynı zamanda ülke içindeki muhalif hareketlere ve ulusal kimlik taleplerine yönelik siyasi aktörlere bir destek mesajıdır.

İran’da olası bir rejim değişikliği, Irak ve Suriye örneklerinden farklı ve daha olumlu sonuçlar doğurabilir. Irak ve Suriye’deki rejim değişikliklerinin ardından, bölgesel güçlerin söz konusu ülkeler üzerindeki etkisi belirgin biçimde artmış; Tahran, Bağdat üzerinde; Ankara ise Şam üzerinde hegemonik nüfuz kazanmıştır.

Ancak İran’da gerçekleşebilecek muhtemel bir rejim değişikliğinde, bölgesel aktörlerin Tahran üzerinde benzer bir hegemonik etki kurması pek mümkün görünmemektedir. Bunun temel nedeni, İran muhalefetinin büyük ölçüde bölgesel güçlerle değil, doğrudan uluslararası toplumla temas ve etkileşim içinde olmasıdır. Bu durum, İran’ın geleceği açısından olduğu kadar bölge ve küresel sistem açısından da önemli bir avantaj teşkil etmektedir.

Öte yandan, Türkiye'nin Abdullah Öcalan üzerinden yürüttüğü ve kamuoyunda farklı yorumlara yol açan girişimlerinin arkasında, Suriye ve İran’daki Kürtlerin ulusal ve demokratik haklar elde etme olasılığını en aza indirme amacı yatmaktadır. Ankara’nın bu yaklaşımı, yalnızca Türkiye’nin kendi Kürt meselesine yönelik bir tutumu değil, aynı zamanda Kürt ve Kürdistan sorununu bölgesel düzeyde etkilemeye yönelik stratejik bir politika olarak da değerlendirilebilir.

Bu stratejinin, özellikle İsrail ile İran arasında tırmanan savaş bağlamında yeniden değerlendirilmesi önem arz etmektedir. Zira İsrail-İran çatışmasının bölgesel güvenlik dengelerini sarsması, Kürdistanlı aktörlerin hem Irak hem de Suriye'de yeni siyasi manevra alanları kazanmasına neden olabilir. Bu tür bir gelişme, Ankara tarafından potansiyel bir tehdit olarak algılanmakta ve Türkiye'nin bölgedeki Kürt yapılanmalarına yönelik güvenlik merkezli politikalarını daha da sertleştirmesine yol açabilir.

Türk basınında yer alan bazı haberlerde, Güney Kürdistan’da konuşlu Doğu Kürdistanlı gruplara bağlı yaklaşık 27 bin kişilik peşmerge gücünün, ABD’nin izin vermemesi nedeniyle Doğu Kürdistan’a geçişine müsaade edilmediği ileri sürülmüştür. Her ne kadar bu iddialar henüz bağımsız kaynaklarca teyit edilmemiş olsa da, söz konusu haberler, ABD'nin İran'a yönelik politikalarında temkinli ve çatışmacı olmayan bir tutum sergilemeye özen gösterdiği yönünde yorumlanabilir.

Bölgesel barış arayışları, yalnızca devlet aktörleri arasındaki uzlaşmayı hedefleyen dar bir çerçeveden ziyade, İran gibi çok uluslu devletlerde ulusal kimliklerin tanınmasını, demokratikleşme süreçlerini ve toplumsal adaletin tesisini içeren kapsamlı bir çözüm perspektifini gerektirmektedir. Bu bağlamda, Kürt meselesi kritik bir rol oynamakta olup, hem İsrail'in güvenliği hem bölgesel istikrar hem de İran’daki olası rejim değişiklikleri açısından belirleyici bir faktör olarak ön plana çıkmaktadır.

Özellikle Kürtlerin siyasal temsiliyetinin güçlendirilmesi, bölgesel aktörler arasındaki dengeleri etkileyebilecek ve demokratikleşme süreçlerine doğrudan katkı sağlayabilecek unsurlar arasında yer almaktadır. Bu nedenle, Kürt meselesinin bölgesel siyasetteki merkezi konumu, yalnızca ulusal düzeyde değil, uluslararası aktörlerin stratejik hesaplamaları çerçevesinde de değerlendirilmelidir.

X: @cetin_ceko

 

 

 

 

 

 

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
4810 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:22:50:16

Çetin Çeko

Yazarın Önceki Yazıları

Kürt Birlik Konferansı: KDP, PYD ve ENKS'nin sınavıŞam ve SDG anlaşması, Ankara’nın aceleciliğinin şifrelerini çözdü!Öcalan'ın çağrısının arkasındaki hedefler‘Barışın’ bedeli, Rojava Kürtlerinin kazanımları olamaz!Ankara, Öcalan üzerinden olası İsrail-Kürt İttifakını durdurabilir mi?Rojava Kürdistanı: Tarih Güney Kürdistan'ın 1975'teki hezimetini tekrar edebilir mi?Yeni Suriye’nin inşasında olası senaryolar ve KürtlerAnkara’nın Suriye stratejisi: Kürtlerin rolünü zayıflatma ve kazanımlarını engellemeTrump kabinesinde Kürtlere yönelik politikaların şifreleriTrump'ın İkinci Döneminde Kürt Politikası: İsrail mi, Türkiye mi?Kürdistan seçimleri ardından olası senaryolarNetanyahu'nun İran’da rejim değişikliği vaadi, bölgede Kürt sorununun seyrini değiştirebilir mi?Güney Kürdistan’da Türk Askeri Varlığından PKK’nin Yanı Sıra KDP ve KYB de SorumludurFutbol sahasında birleşen Kürt siyasetçilerDemirtaş ve arkadaşları ‘Türklük Sözleşmesi’ni ihlalden ceza aldılarABD’nin İran siyasetinin Ortadoğu ve Kürtlere etkileri‘Konuş! Sen nerelisin?’KDP’nin Seçim Boykotu ve Irak Federal Kurumlarından Çekilme OlasılığıABD’nin Irak’ı Terk Etmesi Durumunda Kürdistan’ın Ödeyeceği Bedel!KDP merkezinin bulunduğu Pirmam'a saldırı ne anlama geliyor?Irak Vilayet Seçimleri; Kürdistanlı güçler birlik olmazsa 'tartışmalı' bölgeler geri alınamaz!Jerusalem Post: ABD, PJAK’ı ‘terör’ listesinden çıkarmalıPeşmerge’nin ordulaşmasında fırsatlar ve engellerMacron'un Korsika’ya 'tam özerklik' vaadi Kürtler için neden önemli?ABD, Peşmerge'ye yardımı keseriz uyarısında bulundu!Kürdistan petrolünün Bağdat’ın kontrolüne geçmesinden Batı sorumludur!Gazeteci ve yazar Abit Gürses Stockholm’de anıldı14 Mayıs seçimleri Kürt karşıtlığı üzerine kurgulandı!Güney Kürdistan’da seçimler neden zamanında yapılmıyor?HDP, savunduğu yanlış ve şaşı tarih anlayışıyla yüzleşmelidir.Olası yeni iktidarın Kürt sorununa bakışı, Güney ve Rojava Kürdistanı’na yaklaşımı'Demokrasi' treninin son vagonu Kürtler!HDP ve 'Kürdistan seçim ittifakı'Roboski saldırısı istihbaratını ABD verdi, Türk F16’ları da vurdu!KYB, Erbil’de üst düzey terörle mücadele görevlisini öldürmekle suçlanıyor!Doğu Kürdistan ve İran’dan çıkaracağımız derslerKürdistan tarihi, fırsatları yakalamanın ardından kaybetmenin tarihi olmamalıdır!Olası Ankara-Şam yakınlaşmasında Rojava Kürtleri kazanımlarını nasıl koruyabilir?İsveç ve Finlandiya’nın olası NATO üyeliğine sadece Kürt penceresinden bakmak yeterli mi?Erdoğan, NATO krizi ile Kürt sorununu uluslararası platforma taşıdıAbit Gürses’in anısına!Güney Kürdistan doğalgaz projesi yeni bir müzakere süreci başlatır mı?Biden, KDP ve KYB’yi uyardı!Güney Kürdistan’da ifade ve basın özgürlüğü ihlalleriDava adamı Şerafettin KayaBağdat, Kürdistan’ın federal statüsünü sorguluyorÇin, Kürt dosyasını açtı!Türkiye-İsrail yakınlaşması Kudüs’ün Kürt siyasetini nasıl etkilerTürkiye'nin ABD ve Rusya’ya Kobani rüşvetiBir sessizlik tarihi: Mele Mustafa Barzani’nin İsrail ziyaretleriDünya’nın ilk kadın hahamı Kürdistanlı Osnat BarzaniBatı, Güney Kürdistan’ın demokrasi notunu düşürdü!Geçmişle yüzleşmek, tartışma kültürü ve üslubu üzerineKürdistan petrolünü dünyaya pazarlayan Pakistanlı Murtaza Lakhani'Kürt Hâkim' kurşunla değil, iğneyle katledildi! ABD, Taliban ile olası barışı, Kürt sorununda Türkiye’ye emsal mi gösterecek?T.C Kürtçeyi yasaklamak için bütün devletlerin ikinci resmi dillerini yasakladı!Güney Kürdistan’da yolsuzluk ve kayıt dışı ekonomi!İsrail’in Rojava Kürdistanı siyasetiİbrahim Barış Anlaşması ve Kürdistan'a etkisiRusya’nın Kürt kartı, kimin lehine kimin aleyhine?Rusya, S-400 alımı karşılığında Afrin'i Türkiye’ye mi verdi?KDP ve PKK düşmanlığı kime ne kazandırır?Rojava Kürtleri; birlikte başarıp tarih yazabilecekler mi?PYD-ENKS Anlaşmazlığında KDP-KYB Barış SüreciTC’nin Kürt ‘Afları’Xelîl Ağa, İsmail Beşikçi, Fikret Otyam ve Can YücelErdoğan, Enver Paşa ve İttihat Terakki’nin ayak izinden gidiyorABD, İran, Irak üçgeninde KürtlerIrak’ı Bu Kez Kürtler Değil, Araplar ParçalayabilirErdoğan’ın Kobani planıRojava Kürtleri, hem aranan hem de terk edilen aktör oldular'Barış Koridoru' yazılır, işgal okunurSeçimin bir diğer kaybedeni Öcalan oldu!Olası Basra federasyonu ve Kürdistan’a etkisiYabancı Gözüyle 'Kürdistanilik'Türkiye modeli güvenli bölge: Kuzuyu kurda emanet etmekABD’nin Suriye siyasetinde Kürtler ve TürkiyeSuriye, siyasi süreç ve Kürtlerin temsiliKürt seçmen davranışı ve 24 HaziranGeçmişi Hatırlamak Kurtuluşun Sırrıdır!Türkiye, Afrin’i almak değil, Diyarbakır'ı kaybetmekten korkuyor!Kürdistan için yeni bir nefes: Rusya!Kürdistan’a yaptırımlar bağımsızlık sürecini hızlandırabilirReferandum ve Kerkük travmasıKürdistan’a yaptırımlar Erdoğan’ı iktidardan edebilirBağdat ikinci kez Kürtlerden kaçıyorGüney Kürdistan bağımsızlık referandumu ve sonrasıFederalizmi Irak’a Kürtler getirdiUluslararası toplum ve KürtlerKürtlerin sistemi etkileme ve kilitleme gücüGüney ve Kuzey’de ‘Kürdistani’ kavramıGüney Kürdistan Bağımsızlık Referandumu ve Olasılıklar AKP ve KDPKürtlerde ‘Hayır’ ve ‘Boykot’Güney Kürdistan’ın bağımsızlığında iki örnekTürkiye’nin YPG ile dolaylı ateşkesiKürtlerin Seçilmişleri Mebus Değil MahpusUluslararası toplum, müttefiklerinin Kürt kamburunu taşımak istemiyorTürkiye, Kürtler için yaptığı kafesin mahkûmuTürkiye’de darbe geleneğinin tarihsel kodlarıRusya’nın 'Türkiye, IŞİD'i destekliyor' iddiası ne olacak?HDP, 23 Nisan 1920’yi savunacağına hesaplaşmalıdırAKP medyası Gülen Cemaati’nin asılsız bilgilerini Kürt sivil kurumlarına karşı kullanıyorSri Lanka-Türkiye, Tamil Kaplanları-PKK benzerlikler ve farklılıklarKürt sorunu ekseninde Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik ŞartıDemokratik özerklik neden kalıcı çözüm olamaz?
x