Kurdistani Parti Girişimi Sözcüsü Mehmet Gül İle Röportaj- Seyidxan Kurij\nCts, 12/14/2013 - 04:36 Anonymous\n\nKürdistani Parti Girişimi sözcüsü Mehmet Gül, Devlet olma hakkı, her dünya milleti için olduğu gibi, Kürt ulusunun da en insani ve demokra.
Cts, 12/14/2013 - 04:36 Anonymous
Kürdistani Parti Girişimi sözcüsü Mehmet Gül, Devlet olma hakkı, her dünya milleti için olduğu gibi, Kürt ulusunun da en insani ve demokratik hakkıdır.
Roportaj: Seyîdxan Kurij
Seyîdxan Kurij: Bir süre önce kamuoyuna ‘’Kürdistani Parti Girişimi’’ adı altında siyasi bir parti kurma çalışması deklere ettiniz. Bu çalışma, önceleri ‘’DDKD liler parti kuruyor’’ şeklinde kamuoyuna yansıdı. Peki gerçekte de böyle midir? Bizi bu proje hakkında bilgilendirebilir misiniz?
Mehmet Gül:
Bu Girişim, DDKD geleneğinden gelen 11 arkadaşımızın çağrısı üzerine başladı. Bu çağrıdan sonra, 27 Nisan 2013’te Diyarbakır’da geniş katılımlı bir toplantı yapıldı. Bu toplantıda, geniş katılımlı, ulusal demokratik talepler ekseninde yeni bir oluşumun örgütlenmesi için ‘Yeni Bir Siyasi Proje İçin Diyalog Komisyonu’ oluşturuldu. Bu Diyalog Komisyonu’nun çağrısıyla da 19-20 Ekimde Diyarbakır’da yeni bir toplantı gerçekleşti. Bu toplantıda, değişik geleneklerden kadroların birey hukuku temelinde katılımıyla alınan karar üzerine ‘Kürdistani Parti Girişimi’i resmen başlamış oldu. Başlangıçta DDKD geleneğinden kadroların insiyatif geliştirmeleri nedeniyle, bir kısım medyada ‘’DDKD liler parti kuruyor’’ şeklinde yer aldı. Ama, artık bu sunuş biçimi sona ermiştir. Bu çalışma, şimdi daha çok netleştiği üzere, Kürt ve Kürdistani bir parti kurma girişimidir.
Seyîdxan Kurij: Kuzey Kürdistan da 4 kurulmuş parti ve bir o kadar da çevre var iken neden
yeni bir oluşum? Diğerlerinden temel faklılıklarınız nedir?
Mehmet Gül: Herşeyden önce şunu belirtmek gerekir. Evet, bir çok parti var. Ve daha da yeni partiler de olabilir. Bu partilere rağmen,milyonlarca insanımız hala Türk partilerine
oy vermektedir.Yüzbinlerce insanımız da mevcut Kürt partilerini desteklememektedir.Siyaset yapma niyetinde olup da bu partilerden herhangi birini tercih etmemiş onbinlerce insanımız mevcuttur. Tablo bu iken, ‘neden ayrı ve yeni bir parti?’ sorusu anlamsız hale geliyor. Bu potansiyele hitap edecek, bu kitleyi kucaklamayı hedefleyecek bir Girişim’in başlatılmasının meşru temeli, maddi ve manevi zeminini mevcut durumdaki olgulardır. Kaldı ki Girişimimiz, nihai bir biçim almış değlidir; oluşum ve örgütlenme süreci devam ediyor ve deklerasyonumuzda belirtildiği gibi katılımlara açıktır. Bu anlamda, mevcut kimi kesimlerle Kürt ve Kürdistani bir eksende bir araya gelme olasılığı ortadan kalkmış değildir. Yeni katılımlarla bu projenin bir bileşeni olarak aynı mecraya akabiliriz. Ama, biz şu aşamada, net olarak şunu söylüyoruz: Türkiyelileşme
temelinde değil, Kürdistan’ı esas alan bir siyasal oluşuma ihtiyaç vardır. Ve biz de bu ihtiyacı örgütlemek istiyoruz. Biz bir kişi, sınıf, din ya da mezhep partisi olmayacağız. Kendi kendisini yöneten, demokratik katılım ve oluş üzerinde yükselen, iradesi kendi ellerinde olan bir parti kurmaya çalışıyoruz. Dindarından seküler insanına kadar herkesin içinde yer alabileceği, ulusal demokratik, Kürt ve Kürdistani bir kitle partisi olacağız.
Seyîdxan Kurij: Son Diyarbakır toplantısından sonra Kamuoyuna Kurdistani Parti olarak kendinizi tanıttınız, bundan kastınız nedir? Partinin merkezi nerede olacak?
Mehmet Gül: Kürdistani parti her şeyden önce, yaklaşık yüz yıldır, devam eden Kürt ve Kürdistanlı güçlerin ayrı siyasal ve kültürel her türlü örgütlenmelerinde ifadesini bulan bir mücadele geleneğinin mirasçısı ve devamcısı olmak demektir. Kürdistan’ın ülkesel varlığını esas alarak, Kürt ulusu ile birlikte yaşayan tüm ulusal azınlıkların, dinlerin, mezheplerin, sosyal kesimlerin eşit, özgür demokratik ve adil ‘bir arada yaşama’sının ifadesi olmaktır. Temel varlık nedeni olarak Kürdistan sorunu’nun çözümünü görmektir. K.Kürdistan dışında, Türkiye’de yaşayan milyonlarca Kürdün ulusal ve demokratik hak ve özgürlüklerinin savunucusu olmaktır. Bu doğrultuda, Türkiye’de en geniş kesimlerle ortak mücadeleyi savunmaktır. Resmi formalitelerin zorunlu kıldığı şeyler dışında, bizim merkezimiz elbette ki, Diyarbakır olacaktır.
Seyîdxan Kurij: MİT Abdullah Öcalan görüşmesinden sonra gerillanın Kuzeyden çekilmesi ile başayan süreci nasıl isimlendiriyorsunuz? Yani nasıl tarif ediyorsunuz (Gerçekten barış ve çözüm süreci mi?) ve nasıl değerlendiriyorsunuz?
Mehmet Gül: Biz Kürt ve Kürdistan sorununun barışçıl ve siyasal yollardan çözümünü geliştirecek her türlü adıma destek veririz. Ama, yaşanan pratik de göstermiştir ki, MİT-Öcalan görüşmeleriyle başlayan süreç, bir barış ve çözüm süreci değildir. Daha çok silahların susturulması ve bunun kalıcılaştırılmasını içeren bir süreçtir. Gerçek anlamda bir barış sürecinin başlaması için yapılması gerekenlerin başında, Kürt ve Kürdistan toplumunun en geniş kesimlerinin iradesini yansıtacak bir temsiliyetin bu sürece dahil edilmesi, görüşmelerin açık ve şeffaf bir zeminde yürütülmesi ve uluslar arası gözlemcilerin sürece dahil edilmesi gerekir. Ancak bu şekilde gerçek bir çözüm sürecinin ilk adımları atılabilir. Mevcut durumdaki haliyle ‘barış süreci’ni, devletin zaman kazanma, oyalama, günü kurtarma niyetinden öteye yorumlamak çok zordur.
Seyîdxan Kurij: Öyle görünüyor ki son olarak 19-20 ekim 2013 te Diyarbakır’da yapılan toplantıda oluşan komite bileşim olarak daha öncekinden farklı, bu komite hangi kriterlere göre seçildi?
Mehmet Gül: Evet, 19-20 Ekim toplantısında oluşturulan komite daha öncekinden oldukça farklıdır; daha renkli, farklı geleneklerden gelen kadrolardan oluşması ve politik talepler ekseninde birleşmekle birlikte farklılıklara açık olmasının yanısıra esas olarak işlevi bakımından bir öncekinden farklıdır. Diyaloğa Nu, deyim yerindeyse, mevcut durumdaki Girişim’i teşkil etmek amacıyla oluşturulmuştu; Girişim ise artık bir parti kurmayı, halkımızın daha güzel günlere erişmesi için ciddi bir politik faaliyetin başlatılmasıyla görevlidir.Ve bu sadece bir başlangıçtır. Bizce Kürdistani
perspektife sahip bir çocuk doğmuştur. Şimdi tüm çabalarımızı bunu genişletmeye, daha büyük bir potansiyeli bu sürece katmaya yönelmiş bulunuyoruz.Ve bir hayli
umutluyuz. Çünkü gerçekliği olan bir ihtiyaca tekebul ediyoruz. Bu komite, bir Girişim komitesidir. Önümüzdeki süreçte daha kapsamlı bir komiteye dönüşecektir.
Seyîdxan Kurij: Kürdistan sorununu nasıl tarif ediyorsunuz? Çözüm olarak ne öneriyorsunuz?
Mehmet Gül: Kuzey Kürdistan ve Türkiye olarak iki ayrı ülke vardır. Türkiye’deki Kürt sorunu ile K.Kürdistan’daki Kürdistan sorununun çözümünün yol, yöntem ve araçları aynı değildir. Birbirlerini etkileyen, ama temelde farklı niteliklere tekabul eden sorunlardır. Kürdistan’ın ülkesel ve
Kürtlerin ulusal varlığı temelinde sorunlara çözüm aranmalıdır. Kürdistan’ın devlet olma hakkı savunulmalıdır. Kürt ulusunun kendi toprakları üzerinde kendisini özgürce yönetebileceği
bir perspektife sahip olunmalıdır. Güney Kürdistan örneğinde olduğu gibi eşit, adil ve özgür bir fedearal birliği de, ayrı bir devlet olarak varlığını geliştirmeyi de bir hak olarak savunuyoruz. Bunlardan birini tek başına mutlaklaştırmıyoruz. Ana dille eğitimden, yerel
yönetimlerde kendisini idare etmeye kadar, otonomiye kadar her türlü adımı önemsiyoruz.Ama temel sorun eşitliktir. Bizler de tüm özgür dünya milletlerinin sahip oldukları haklara sahip olmak
istiyoruz. Bu da devlet olma hakkıdır. Tarihsel ve uluslararası bir haksızlık olarak, Kürdistan ve Kürt ulusunun parçalanmışlığı bizim için bir sorundur. Her parçanın özgünlüğüne saygıyı esas alarak, herhangi bir parçada gelişecek her türlü olumlu ya da olumsuz gelişme bizlerin
siyasetinde önemli bir rol oynamaktadır. K.Kürdistan dışında, Türkiye’de yaşayan milyonlarca Kürdün ulusal demokratik hak ve özgürlükleri bizim için bir programsal sorundur. Kadın hakları, çevre sorunları, tüm dünyada eşitlik, özgürlük, adalet için mücadele bizim için programatik hedeftir.
Seyîdxan Kurij: Son yıllarda özellikle İmralı sürecinden sonra PKK çevresi sürekli ‘’biz Kürt ulusal devletine karşıyız’’ diye beyanlarında bulunuyorlar. Siz ulusal devlet konusunda ne düşünüyorsunuz?
Mehmet Gül: Devlet olma hakkı, her dünya milleti için olduğu gibi, Kürt ulusunun da en insani ve demokratik hakkıdır. PKK’nin ya da herhengi bir kesimin bu hakkı reddettiğini söylemesiyle, elbette ki bu hak ortadan kalkmıyor. Bu, er ya da geç, gerçekleşme ihtimali en net olan bir haktır. Ama, elbette ki, bizim ulus devlet anlayışımızın, Türk devletinin ulus devlet zihniyetiyle hiçbir alakası yoktur. Tüm ulusal, etnik, dinsel, mezhepsel, kültürel renkleri Türk ulusu adı altında eriterek, yok etmeye çalışan bir ulus devlet anlayışını, her şeyden önce insan haklarına aykırı görüyoruz. Kürdistan’da Kürt ulusu ile birlikte yaşayan tüm ulusal azınlıklar, din ve mezhepler, kendi kolektif kimlikleriyle, tüm hak ve özgürlüklerini yaşama ve yaşatma hakkına sahiptirler; Türk tipi ulus-devleti değil, çoğulcu, eşitliğe dayalı, demokratik, adil ve özgür bir Kürdistan’da bütün farklılıkları meşru gören ve onlara hükmetmeyi değil, hizmet etmeyi önüne görev olarak koyan bir devlet hedefliyoruz. Bugün bizler için önemli bir laboratuar,bir canlı örnek işlevi gören Güney Kürdistan federal devleti vardır. Bu aynı zamanda bir şanstır da. Buradaki demokrasi tecrübesini daha da geliştirme şansına sahibiz.
Seyîdxan Kurij: Siz nasıl bir parti düşünüyorsunuz? Siyasi yelpazenin neresinde yer alacak, Kürt partisi mi olacak, Kürdistan Partisi mi? Türkiye sorunları konusunda tavrı ve politikası ne olacak?
Mehmet Gül: Kürdistani bir parti olacak. Kürdistan’da Kürt ulusu ile birlikte yaşayan tüm ulusal azınlıkların, dinlerin, mezheplerin ve tüm sosyal kesimlerin içinde yer alabilecekleri bir kitle partisi hedefliyoruz. Bu liberal, sosyalist ya da bir
İslami parti olmayacaktır. İdeolojik değil, eşitlik esprisinden hareketle politik talepleri esas alan ulusal demokratik nitelikte, Kürt ve Kürdistani bir kitle partisi olacaktır. Ama aynı zamanda, hem K.Kürdistan coğrafyası dışında yaşayan milyonlarca Kürdün ulusal demokratik hak ve özgürlüklerini ve bu bağlamda Türkiye’deki demokrasi ve özgürlük mücadelesini, uluslar arası alandaki her türlü insani, demokratik mücadeleyi önemseyen, bu doğrultuda gerekli olan her türlü etkinliğin içinde yer alabilecek bir parti olacaktır.
Seyîdxan Kurij: Kamuoyuna açıklamanızda KDP, DDKD, KUK, RIZGARİ, ALARIZGARİ, ÖZGÜRLÜK YOLU, TÊKOŞİN ve KAWA’ geleneğinden gelen kadrolar diyorsunuz? PKK geleneğinden gelen kimse yok mu? Siz kendinizi hangi miras üzerinden şekillendiriyorsunuz?
Mehmet Gül: Biz Kürt ve Kürdistan davası için mücadele etmiş tüm değerlerin mirasçısı ve devamcısı olarak kendimizi görüyoruz. Son 30 yıllık savaşta yitirilen canlar da, son 200 yıllık süreçte ulusal onur için, özgürlük ve adalet için yitirilen canlar da bizim değerlerimizdir. Somut olarak henüz PKK geleneğinden gelen herhangi bir kimse aramızda yok.. Ama, çalışmalar yoğunlaştıkça, Kürdistani perspektife sahip her kesimi kucaklayacaktır. Hangi gelenekten geldiği, hangi sosyal kesimden geldiği değil; ülke ve ulus gerçekliğimizi sahiplenmesi bizim için esas alacağımız temel kriter olacaktır. Nerden geldiği değil, ne savunduğu önemlidir.
Seyîdxan Kurij: PKK’nin çıkışından itibaren söz konusu geleneklerden gelenlere yönelik saldırılar düzenlediği herkesçe biliniyor. PKK`nin bu tekçi, otoriter tavrına karşı politikanız nasıl olack?
Mehmet Gül: PKK’nin geçmişte bu yönde bir pratiği olduğu bilinen bir gerçekliktir. Ama, gelinen aşamada, PKK nin de kardeş kanını dökmeye yol açabilecek her türlü tutum ve yaklaşımlardan uzak olacağına inanıyoruz. Kürdistan’da çok renkliliği, çok sesliliği geliştirecek her proje, tek siyasal yapının yarattığı monotonluğu aşacak her adım, hem PKK için, hem tüm Kürdistan toplumu için geliştirici olacaktır. Topluma dar bir elbise giydirilmesi mümkün olmadığı gibi, doğru da değildir.
Seyîdxan Kurij: Son dönemlerde PKK, BDP, PYD ve Güney Kürdistan Hükümeti arasında ciddi problemler var? Sizce bu sorunlar nereden kaynaklanıyor? Sözü geçen çevrelerin maalesef buna Ahmet Türk de katıldı. Kürdistan`ın başkanı sayın Barzani’ye karşı tavırlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Mehmet Gül: Biz Kürtler arası diyalog, işbirliği, dayanışma ve birliği zedeleyecek her türlü söylem ve adımı baştan reddediyoruz. Kimin neyi söylediğinden çok, ulusal değerleri ve birliği esas alıyoruz. Kuzey Kürdistan’da siyasal güçlerin birbirlerine karşı düşmanlık temelindeki bir siyaseti ve oluşan değerleri tümden reddeden yaklaşımları doğru görmüyoruz. Güney Kürdistan Federal Devleti’nin varlığını tarihsel bir kazanım olarak görüyoruz. Buna zarar verebilecek her türlü tutum ve yaklaşımı reddediyoruz. Rojava’da, G.Batı Kürdistan’da, oluşan tarihsel firsatın ulusal birlik esas alınarak korunmasını, geliştirilmesini savunuyoruz. Buna zarar verebilecek her türlü tutum ve söylemi ulusal değerlerin dışında bir yaklaşım olarak görüyoruz. Rojhılat’da ulusal birlik olmaksızın başarının sağlanamayacağına inanıyoruz. Mersin’de Sayın Barzani’ye karşı yapılan bir hakareti bir basın açıklamasıyla kınadık.Ve bu yönde, hangi Kürt lideri ya da değerine karşı bir saldırı olursa, buna karşı tüm ulusal duygu ve duruşumuzla tutum alacağız. Kürtlerin tarihten dersler çıkarmaları gerekir. Başarı birlikle, yenilgi iç kavgayla gelmiştir. Bu konuda Güney Kürdistan önemli tecrübeler sunuyor. Eğer 1991’de bir ulusal birlik olmasaydı, belki de bugünkü Federal Devlet olmayacaktı.
Seyîdxan Kurij: Son dönemlerde kurulan HDP`yi nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu girişim Kürt hareketinin 30-40 yıldır savunduğu ayrı örgütlenme tezlerinin reddi değil midir? Sizce PKK neden bu çizgiye geldi? Bunun altındaki ideolojik tutum nereden kaynaklanıyor?
Sizce neden PKK Türk solu ile rahat ittifak kurabiliyorken, Kürtler ile bu kadar sorunsuz ittifak kuramıyor?
Mehmet Gül: Doğrusu, kuruluşundan bugüne PKK o kadar çok farklı politik strateji ve örgütlenmeleri savundu ki, artık neyin niçin savunulduğunu kestirmek de kolay olmuyor. Nerdeyse her şey ’taktik’ derekesine indirgeniyor. Yarın öbür gün PKK, şimdi savunduğunun tam tersini savunursa hiç şaşmamak lazım. Ama, biz siyasetimizi ve gündemimizi kendi dünya anlayışımıza göre oluşturmak durumundayız. Biz kendimizi, 100 yıllık Kürdistani geleneğin ayrı örgütlenme sürecinin mirasçısı olarak görüyoruz. Biz, Kürtlerin kendi ulus ve ülke kimliklerini esas alarak yapacakları örgütlenmelerin önüne geçmeye yönelik projelerin
günümüz dünyasında bir karşılığının olmadığını düşünüyoruz. Bu, akıntıya karşı
kürek çekmektir. Bu anlamda BDP nin de bu yanlıştan vazgeçmesini istiyoruz. Kürtlerle birlik için gereken istek ve çabayı göstermeyen BDP nin HDP’lileşme girişimi, hem yanlıştır, hem de toplumda bir karşılığı yoktur. Ama, devlet veya başka birilerinin bu yöndeki manipülasyonlarının da deşifre edilmesi gerektiğine inanıyoruz.Türkiye’de Kürt ve Kürdistan sorununun adil, demokratik bir şekilde eşitlik ve özgürlük esas alınarak çözülmesini savunan, destekleyen, islami, sol, liberal, demokrat en geniş kesimlerle elbette ki olabilecek en makul zeminlerde birlik savunulmalıdır. Ama Kürtleri, kendisine uymayan dar elbiseler içine hapsetmekle, birlik gerçekleşmiş olmuyor. İki ayrı ülke, iki ayrı ulus ve örgütlenme özgürlüğü temelinde bir birlik daha doğru ve yerinde bir seçenektir.
Seyîdxan Kurij: Bilindiği gibi önümüzdeki yılın baharında yerel seçimler var, bu konudaki politikanızı belirlediniz mi? BDP ile veya herhangi başka bir parti ile ittifağı düşünüyor musunuz?
Mehmet Gül: Henüz bir girişim düzeyinde olduğumuz için, yerel seçimler ile ilgili somut bir karar almış değiliz. Ama, en yakın zamanda bu konudaki tutum ve kararımızı kamuoyuyla paylaşacağız.
Seyîdxan Kurij: Sizce Ulusal Kongre çalışmaları neden tıkandı? Ulusal Kongre hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu tıkanmanın aşılması için ne yapmak gerekiyor, sizin bu konuda bir çalışmanız var mı?
Mehmet Gül: Ulusal Kongrenin sekreteryasını PDK,YNK ve PKK oluşturuyor. Onlar henüz net bir açıklama yapmış değiller. Ama, dün olduğu gibi bugün de, ertelenmede bölgesel ve uluslararası müdahale ve faktörlerin esas rolü oynadığını söylemek mümkündür.
Seyîdxan Kurij: Sayin Mesut Barzani ve Şivan Perwer’in Diyarbakır’a gelişleri, Erdoğan ve Kürt siyasi çevreleriyle görüşmelerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Mehmet Gül: Sayın Barzani’nin ziyaretini olumlu karşılıyoruz. Kürdistan Bölge Başkanı Sayın Mesut Barzani’nin Amed’i ziyaretiyle ilgili olarak, 14 Kasım 2013’te yaptığımız basın açıklamasında bu duygu ve düşüncelerimizi kamuoyuyla paylaştık. Biz, sözkonusu açıklamamızda, tüm halkımızı, Sayın Barzani’yi Kürdistan bayraklarıyla karşılamaya çağırdık. Gerçekleşen de bu oldu. Sayın Barzani Kürdistan bayraklarıyla, coşkulu bir şekilde karşılandı. Ayrıca, basın açıklamamızda belirtmiş olduğumuz gibi, Sayın Barzani’nin ziyaretine olumsuz anlamlar yükleyerek, sonuçlarını görmeden, adeta peşin hükümle karşı çıkmanın yanlış olduğunu düşünüyoruz. Nihayetinde bu yönlü beklentiler boşa çıkmıştır. Türk basınında bu yönlü maniplasyonlar devam etse de, derin bir tecrübeye sahip olan Sayın Barzani’nin genel olarak Kürt halkına zarar verecek herhangi bir girişimin içinde olmayacağı açıktır. Gerek kamuoyuna yaptığı açıklamada gerekse Kürt siyasi ve sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte yenilen yemekte yaptığı konuşmada, Kürt milletinin ortak çıkarlarının savunucusu olduğunu açıkça beyan etmiştir. Kürdistan sorununun hassas bir dönemden geçtiği açıktır. Dünyada ve Orta Doğu’da kartlar yeniden karılıyor. İstisnasız bütün güçler yeniden konumlanmak için yeni ilişkiler oluşturmaya, yeni mevziler tutmaya çalışıyor. Risklerin arttığı ama aynı zamanda büyük imkanların da uç verdiği böylesine önemli bir süreçte, adeta bıçak sırtında yürüyen Güney Kürdistan Federe Devleti’nin işi şansa bırakması düşünülemez. Hem içerde hem de dışarıda değişen koşullara göre yeniden mevzilenmek kaçınılmazdır. Sayın Barzani’nin ziyaretini bu koşullar içinde ele aldığımızda hem yeni imkanları araştırmak ve hem de olası riskleri azaltmak gayesi güttüğü kendiliğinden anlaşılacaktır. Bu ziyareti Erdoğan hükümetinin kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaya çalışması gayet anlaşılırdır. Çünkü Erdoğan ve Türk devleti, Kürt ve Kürdistan sorununu eşitlik ve adalet zemininde çözmek yerine, her zaman olduğu gibi, sürüncemede bırakarak tavsatma, uygun şartlar oluştuğunda kendi çözümünü dayatmak için zaman kazanma siyaseti gütmektedir. Ne iyi ki Kürtler, bu tür oyalamalara kanmayacak kadar derin tecrübeler edinmiş durumdadırlar. Her zaman belirttiğimiz gibi, Kürt ve Kürdistan sorunun barışçıl , demokratik ve siyasal yollardan çözümünü tüm gücümüzle destekleriz. Fakat ne yazık ki Türk devleti, atılan kimi olumlu adımlara rağmen, henüz o noktada değildir.
Sayın Barzani’nin Kürdistan Bölge Başkanı sıfatıyla Amed’e davet edilmiş olması, sorunun Kuzey Kürdistan’da da Güney ekseninde çözümü konusunda olumlu bir başlangıç olmasını temenni ediyoruz. İflas etmiş dış politikasını yeniden restore etmeye çalışırken olmadık reveranslarda bulunan Türk Dış Politikasının yeni handikaplara açık olduğu bilinmektedir. Biz, ziyaretten önce yapmış olduğumuz açıklamada, Sayın Barzani’nin bütün olasılıklar çerçevesinde duyarlı bir yaklaşım içinde olacağını özellikle belirtmiştik. Nitekim öyle de davrandı. Bu arada, BDP’nin ilk başlarda takınmış olduğu olumsuz tutumun, özellikle sayın Osman Baydemir ve Leyla Zana’nın duyarlı müdahaleleri neticesinde olması gereken zeminde seyretmesi, Kürt ulusal birliği açısından yararlı olduğunu özellikle belirtmek isterim. Ayrıca, Diyarbakır sokaklarında biz ve diğer Kürt siyasal kesimlerinin Kürdistan bayraklarıyla yapmış oldukları karşılamanın tarihe geçecek bir siyasal tutum olduğunu belirtmek isterim. Ama, keşke Kürt siyasi çevreleri kendi aralarında iç koordinasyon oluşturarak bu tür etkinlikleri daha organize bir şekilde gerçekleştirebilselerdi.Bu konuda hepimizin ciddi eksiklikleri olduğu açıktır.Ulusal birlik bu tür dönemlerde daha bir öne çıkmalıdır.
Kürt halkının değerli sanatçısı Şivan Perwer’in 37 yıl aradan sonra ülkeye dönmüş olmasını da sevindirici görüyoruz.Bunun sürgündeki tüm insanlarımızın herhangi bir yasal engele maruz kalmadan,özgür bir şekilde dönüşleri için bir örnek olmasını dileriz.
Not: Bu roportajin Kürtce özeti “Rûdaw” gazetesinin 126. Sayisinda yayinlandi.