Türkiye siyasi tarihinde daha şimdiden özgün bir yer edinen 30 Mart yerel seçimleri hiç şüphesiz daha uzun bir süre tartışılacak.
Yerel seçim sonuçlarını öncelikle Kürdler açısından nasıl değerlendiriyorsunuz? BDP, HDP, HAKPAR ve HÜDAPAR’ ın aldığı oyları Kürd bloğu oyları olarak değerlendirmek mümkün mü?
HAKPAR ikinci kez seçimlere giren bir parti. BDP öteden beri Kürd siyasi yaşamında vardı etkili bir parti. Bu seçimlerde de varlığını ve etkinliğini korudu. Bazı belediyeleri kaybetti bunun yanında yeni belediyeler kazandı. BDP oyları artmadı azaldı. Bunun bir bölümü HDP olayına bağlanabilir. Batıda HDP olarak girdiler. HDP ile alınan oylarla toplam yüzde 6,1 oluyor. HDP diğer sol partilerle ittifak sonucu oluşan bir parti. Kanımca beklenen sonucu gösteremedi. O oylar herhalde BDP’ nin zaten var olan oyları sayılmalı.
HAKPAR’ a gelince ikinci kez yerel seçimlere katılıyoruz ilk olarak 2009’da katılmıştık. Çok büyük oy almadık ancak oylarımız arttı. 26 bin civarında oy almışız 2009 yerel seçimlerinde. 2014 yerel seçimlerinde 52 bine çıkmışız. Bir artış var ancak biz bunu yeterli bulmuyoruz, daha iyi bir sonuç bekliyorduk. Bu seçimlerde çok daha fazla yerden seçimlere girdik. Bir belde belediye başkanlığı aldık Muş’ta. Bu seçimlerin bir özelliği var; kutuplaşma yaşandı, keskin bir kutuplaşma yaşandı. AK Partinin seçimlerde izlediği politikalardan kaynaklı bu kutuplaşma aynı zamanda CHP’nin MHP’nin. Seçmen oyları daha çok AK Parti çevresinde ve ona karşı güçlü olan adayın etrafında kümelendi. Batı mesela daha çok AK Parti CHP-MHP, Kürt illerinde ise AK Parti ile BDP arasında oldu yarış. Bu seçimler bir bakıma varlık yokluk meselesi oldu AK Parti açısından bir kesim Ak Parti gitsin de ne olursa olsun dedi. Tuttukları partiye, öteden beri sempati duydukları partiye oy vermediler. Bizim açımızdan da öyle oldu. Bizi destekleyen sempati duyan pek çok insan oyunu ya Ak Parti kaybetsin diye verdi ya AK Parti kaybetmesin diye verdi.
Kürdler açısından alınan toplam oy bakımından başarı görüyor musunuz?
Kürdler açısından fazla bir değişiklik olduğu kanısında değilim. Hem bizim hem de BDP açısından. Kürdistan coğrafyasında eskiden beri yarış AK Parti ile BDP arasında oluyordu. Yine öyle oldu. Bu seçim Kürdler açısından “geçmişteki seçimlerden farklı olarak başarılıdır” demek bence mümkün değil. Çünkü dengeler devam ediyor. Kürdlerin büyük çoğunluğu Kürd partilerine yönelmiş değil. Öteden beri düzen partilerine veya Türkiye partisi diye görünen partilere oy vermeye devam ediyor Kürdler. Ak Parti onlardan sadece bir tanesi, CHP bir diğeri hatta yer yer MHP’ye oy veriyor. Hiç oy vermemesi gereken bir partiye oy veriyor. Örneğin MHP’nin Elazığ, Erzurum ve Malatya’da gücü var. MHP gibi Türk ırkçılığı yapan bir parti pekala Kürdlerin bir bölümünden oy alabiliyor.
Kürd seçmeninin bu tavrını neye bağlıyorsunuz?
Demek ki Kürd siyaseti dediğimiz şey; Kürd yurtsever hareketini kastediyorsak, Kürdlerin haklarını savunan, bilinçli, örgütlü, siyasi hareketleri kastediyorsak demek ki hala kendilerini Kürdlerin büyük kısmına kabul ettirebilmiş değiller. Biz de dahil. En başta BDP bakımından böyle. Batıda, İç Anadolu’da, Ege’de büyük bir Kürd kitlesi var. BDP bu Kürd kitlesinin kaçının oyunu alıyor. Kürd siyasi hareketi dendiği zaman genel olarak BDP kastediliyor. Ben öyle düşünmüyorum. Kürd siyasi hareketinin böyle yansıtıldığı biçimiyle tekil olduğu kanısında değilim. BDP-PKK kesiminden ibaret değil Kürd siyaseti, biz de varız başkaları da var. İslamcı kesimler var. En güçlü olan ve medya en güçlü Kürd siyaseti hareketi olarak gösterilen BDP, Kürtlerin büyük kesiminden oy alamıyor hala. Bunun nedenleri olmalı. Bunun başında gelen nedenlerinden bir tutarsızlıktır. Bir kere PKK Kürd siyasi hareketi olmak bakımından fazla şansı yok. PKK kuruluşundan beri çok büyük yanlışlar yapmış bir hareket, çok şaibeli bir hareket. PKK’ye Kürd siyasi hareketidir demek haksızlık olur. PKK ye paralel çizgide siyaset yapan çevrelerde Kürd hareketinin dışında mıdır elbette değildir. Tek başına Kürdleri temsil edemez. BDP irademiz Öcalan diyen bir hareked. En büyük yanlış da budur. Öcalan bir tek kişidir. Bir siyasi hareket Kürd halkı bir tek kişiye irademdir diyemez. Ne demokrasiyle bağdaşır ne demokratik kültürle bağdaşır ne de doğrudur. Öcalan’ın kişiliği, sahneye çıkışı, PKK’nin kuruluşu ben bu konularda geçmişten beri pek çok şey söyledim ve bu görüşlerim devam ediyor. Öcalan kendisi de söylüyor bunu ‘’biz kurulduk 3 yıl boyunca ekmeğimizi silahımızı devlet verdi’’ diyor. Korumamızı devlet sağladı diyor ve bu çok önemli bir şeydir. Bütün Kürtlerin göz önünde tutmaları gereken bir şeydir bu. İkincisi PKK’nin politikaları bulunduğu yere ve koşullara göre hep değişmiştir. Suriye’deyken Suriye denetimindeydi Öcalan. Türkiye ye döndü İmralı’nın denetime girdi. İmralı’yı kim denetliyorsa Öcalan’ı da o denetliyor. Dün Genelkurmaydı bugün MİT’tir. Dolayısıyla Öcalan’ı irade olarak göstermek en büyük handikaptır. BDP’nin en büyük hatası budur. Böyle olduğu için zaten politikaları da tutarsız. PKK’nin de Öcalan’ın da BD’nin de. Özalan ilk ortaya çıktığında bağımsız Kürdistan diyordu, onun dışındaki bütün seçenekleri reddediyordu, ihanettir diyordu. Özalan Türkiye’ye getirildikten sonra bu fikrini terketti. Terketme bir tarafa Otonomiyi, federasyonu da reddetti. Bunlar ilkelliktir dedi. Şimdi böyle politika olur mu ve hiçbir şey istemeyen bir hale geldi. Son noktada da bu içi boş demokratik özerklik talebine sarıldı.
Aldığınız oydan memnun değilsiniz, ne yapacak HAKPAR?
Memnun değiliz sonuçlardan elbette söyledim bunu. Bizim politikalarımız Kürd halkından yana, bizim politikamız alevi sorununda demokrasi konusunda da doğru politikalardır. Bizim kitlelerden oy almamız gerekir doğal koşullarda.
Politikalarınızın doğruluğuna inanıyorsunuz her parti gibi ancak sonuçlar ortada, HAKPAR bu sonuçları nasıl tersine çevirecek, daha güçlü bir örgütlülük daha
güçlü bir partiye nasıl ulaşacak?
Seçmen oyları bloke edilmiş durumda iktidar partisi ve onun karşısındaki en güçlü gibi duran CHP-MHP-BDP arasında. Ve bence yanlış kanallarda bloke edilmiş durumda. Bu konjonktürde bizim fazla oy almamız zaten mümkün değil. Seçmen oyunu doğru olana değil, güçlü olana verdi. HAKPAR’ın bir önceki seçimden daha fazla oy alması iyi bir işarettir. HAKPAR’ın oylarının artması sosyolojik olarak da siyasi olarak da önemli bir işarettir. Kararlı olursak, ilerde büyüyebiliriz ve biz Türk halkı içinde Kürd halkı içinde doğru bir seçeneğiz. Bir kere şiddette karşıyız, şiddet hiçbir sorunları çözmedi çözemez.
Kürd siyasetinin giderek yerel yönetimlerde etkinlik alanını genişlettiği görülmekte. Bu gelişmeler Kürdistan sorunun çözümünde kolaylaştırıcı bir etkisi olacak mıdır?
Bu yerel seçimlerde Kürd hareketinin aldığı oylar 2009 ile kıyaslandığında çok farklı değil oran olarak. BDP’nin aldığı belediyeler bakımından derseniz yine değişiklik yok. Diyarbakır’da aksine azaldı oylar. Siirt ve Bitlis’i aldılar ama Diyarbakır’da azaldı oyları. Şimdi öyle olunca Kürd sorunun çözümde yerel seçimlerin sonuçları pek bir şeyi değiştirmiyor. Bence asıl aktörlerin politikalarına bakmak gerekir. Birisi hükümettir. Hükümetin Kürd sorunun çözümüne yönelik siyasetinde bir değişim var mı? Bir yenilik var mı? Bence yok. Şu anda görünmüyor. Bir projesi var mı? Kapsamlı bir projesi, o da yok. Peki BDP’nin var mı? Yok. BDP nin Kürd sorununun çözümüne yönelik projesi demokratik özerkliktir. Bize göre bu Kürd sorunun çözümü konusunda yetersizdir ve içi boştur, geçmişten beri hep söylüyorum. Otonomi bile değil demokratik özerklik diye tarif edilen talep.
Yerel yönetimleri güçlendirerek çözülmez Kürd sorunu. Kürd sorunu bir ulusal sorundur. Bir halkın sorunudur. Dolayısıyla Kürd halkının temel haklarının tanınmasını gerektiren bir sorundur.
BDP çevresinin demokratik özerklik talebi realize edilebilecek bir şey midir?
BDP çevresi seçimlerden sonra demokratik özerliğimizi ilan edeceğiz diyor. Ne yapacaklarını göreceğiz. Ama zaten bu demokratik özerklik falan değil. Öteden beri diyorlar ki bizim talep ettiğimiz demokratik özerklikte herhangi bir toprak talebimiz yoktur. Ne demek bu sınırlara gerek yok. Anadil yine Türkçe olacak. Özerklik nedir? Demokratiği nedir? Aslında ‘Demokratik özerklik’ diye bir kavram siyasi terminolojide yoktur. Otonominin Türkçesidir özerklik. Bu demokratik lafını PKK’li arkadaşlar Öcalan yapıştırdı. Zaten böyle şeylerde çok dâhidir. Hep demokratiktir PKK.
Demokratik Özerklik diye bir şey yok, özerklik diye bir şey vardır. Özerklik iki türlüdür; kültürel özerklik, bölgesel özerklik. Diyelim ki belli bir kesim kültürel haklarını kullanır. Buna kültürel özerklik denir. Belli bir kesim de ki buna bölgesel özerklik denir; coğrafi bir bölgede oluşan özerkliktir. Mesela Qeebec’te bölgesel otonomi vardır. Bugünkü Rusya’da da federal bölgeler var otonom bölgeler var. Diyelim ki İspanya da otonom bölgeler var mesela Bask bölgesi gibi. Katalanlar gibi. Bu arkadaşların dedikleri böylesi bir özerklik değil. Toprak yok diyorlar. Otonomi olacaksa coğrafyası olacak. Diyeceksiniz ki Kürdlerin yoğun olduğu şu şu illerde özerklik ilan edeceğiz. O zaman sınırları da olacak. Hem toprağı olacak hem sınırları olacak ama Türkiye devletinin sınırları içinde olacak bu otonomi. İkincisi; resmi dil Türkçe olacak. Niye? 20-25 milyon insanın kullandığı bir dildir Kürdçe. Kürdlerin yoğunlukla yaşadığı illeri hesaba katarsanız yine 10 milyonun üzerinde bir nüfuz. Siz burada otonomi talep edeceksiniz resmi dili de olmayacak niçin? Bu yalancı mamadır Kürdler bakımından.
‘Türkiyelileşmek’ HDP?
HDP olayı bir Öcalan prodüksiyonu. Öcalan geçmişten beri bunu yapar. Örgütler kurar sonra dağıtır. Mesela Avrupa’da ‘Kürdistan Parlamentosu’ kurdular. Bizi de çağırdılar ben gitmedim “koşulları yoktur” diye. Siz bir toprak denetlersiniz orada parlamento kurarsınız. Kürdistan Parlamentosu Avrupa’da kurulmaz. Nitekim bir süre sonra dağıttılar. Sonra bir Uluslararası Kongre kurdu PKK, yine çağırdılar yine gitmedik. Ulusal Kongre kurulacaksa sadece PKK başkanlığında kurulamaz bütün parçalardan örgütler bir araya gelir bu ulusal kongre olur. Nitekim o ulusal kongrede Öcalan kongresiydi. PKK kongresiydi o da yürümedi. Şu anda ismi var cismi yok. Bu HDP olayı neydi? Zaten BDP var ve Türkiye’nin bütün illerinde seçimlere giriyordu. Türkiye sol örgütleriyle kurulan parti. Kürd bölgesinde BDP batıda HDP olarak. Niye Türk soluyla bu birliğe ihtiyaç duydu. Türk solu neden buna ihtiyaç duydu. Yani Türk solu reşit değil mi? Kendi ayakları üzerinde yürüyemiyor mu? Yürüyemiyorsa Kürd oylarının sayesinde mi Sol olacak? Veya BDP yani buradaki solun sayesinde mi büyüyecek batıda? Olmadığını gördük.
Türkiyelileşmek kavramına karşı çıktığınızı söyleyebilir miyiz bu durumda?
Onu demiyorum ben o ayrı bir tartışma konusudur.
Şimdi biz somut olarak her partinin kendi adı var. Sadece Kürdler arasında örgütlenmiyoruz, Türklerden de oy istiyoruz. Bu ülkede yaşayan herkesten oy istiyoruz. Bu Türkiyelileşmek midir değil midir bu ayrı bir konu ayrı tartışılmalı. Bazıları kadar önem vermiyorum ben. Önemli olan programımızdır bizim. Şimdi biz sadece Kürd partisi miyiz HAKPAR olarak, hayır değiliz. Saflarımızda Türklerde var. Hem Kürd halkının özgür olmasını istiyoruz hem de demokratik bir Türkiye istiyoruz. Hem Alevi sorununun çözümünü istiyoruz hem gerçek bir laiklik istiyoruz. Türkiye’de yaşayan herkes için Hristiyanıyla, Müslümanıyla, Sunnisiyle, Alevisiyle. Öyle olunca dar bir kabukta kalmak akıl karı değil. Bazıları sanki bir bölgeye sıkışıp kalmayı düşünüyorlar, hayır biz HAKPAR olarak öyle düşünmüyoruz. Programımızda öyle değil zaten. HDP ne yapar ayrı bir konu, sol farklı bir durumdur, BDP sosyalist bir parti değil HAKPAR da sosyalist bir parti değil. Kürdlerin için de sosyalistler olabilir nitekim var Kürdlerin sosyalistleri. PKK ve Öcalan açsısından HDP projesini iyi niyetli bulmuyorum.
KCK-AKP hükümeti arasında başlatılan müzakere süreci nereye gidiyor?
KCK illegal bir yapıdır. KCK diye legal bir örgüt yok değil mi? Türk hükümeti ve KCK arasında müzakere olamaz mı? Olabilir. Hükümet ve PKK arasında da olabilir ve dikkat edildiğinde bu müzakerelerin olduğunu görürsünüz. Mesela Oslo’da ki neydi? PKK ile Türk istihbaratı arasında bir görüşme yapıldı orada. Açık resmi bir görüşme değildi. Keşke gizli istihbaratla kapalı kapılar arkasında olmasaydı da doğrudan doğruya hükümetle açık şekilde olsa. KCK olayı da öyle. Kapılar arkasında ne görüşülüyor, neler konuşuluyor. Doğruda bulmuyoruz. Şu olabilir silahların bırakılması için hükümet PKK ile görüşebilir. KCK ile de görüşebilir ve bu tür görüşmeler herkesin gözü önünde olmayabilir. Bir takım kapılar arkasında olabilir bu görüşmeler; silahları bırakın derler onlarda bir takım şartlar ileri sürerler. Ve bir uzlaşma olabilir ve bu kamuoyuna açıklanabilir. Bu mümkün. Ama Kürd sorunu çözülecekse KCK ile PKK ile kapalı kapılar arkasında görüşmekle çözülmez. Kürd sorununun çözümü için yapılacak görüşmeler açık olmalı. Hem Türkiye kamuoyuna hem de dünyaya açık olmalı ve bunun muhatabı ne PKK olur tek başına, ne KCK olur, ne de tek başına Öcalan olur. Bir Türk hükümeti bu sorunu çözmek istiyorsa Kürt halkının temel haklarını tanısın. Bu haklar tanınırsa bu sorun çözülür. İki eğer muhatap alınacaksa BDP var HAKPAR var. Muhatap olarak görüşebileceği insanlar var.
BDP çözüm sürecinde yasal statü olmamasından şikayetci bu noktada Kürd tarafı resmi olarak muhatap alınacak mı yakın zamanda?
Bu BDP’nin ve PKK’nin sorunudur. Görüşmeler eğer PKK ve Öcalan’la yapılıyorsa, BDP de sırf mektup getirip götürüyorsa, bu pek de hoş bir durum değil. BDP gibi legal bir parti, HAKPAR gibi legal partiler asıl taraf bunlardır. Hükümet bizimle görüşebilir. Üçüncü bir taraf olabilir bu görüşmede, uluslararası planda güvenli mesela BM, temsilcisi olabilir bu görüşmelerde, biz Kürd halkı olarak neler talep ediyoruz, Türk hükümeti nasıl bakıyor bizim taleplerimize. Böyle olması gerekiyor ancak böyle değil. Abdullah Öcalan’la görüşülüyor. Özgür değil, tutuklu. İmralı koşullarında özgür iradesi olmayan biriyle müzakere yapılıyor; böyle olur mu? Kürd halkının taleplerini biz daha özgür biçimde savunabiliriz. Nitekim öyle yapıyoruz; biz eşitlik temelinde federasyon diyoruz.
Federasyon derken neyi kastediyorsunuz, coğrafik bir federasyon mudur öneriniz, ayrı bayrak, sınırları belli bir bölge mi istiyorsunuz?
Biz Kürd halkı için eşitlik temelinde Türk halkıyla birlikte federasyon istiyoruz. Birlikte yaşayabiliriz. Yani ille ayrı bağımsız bir Kürd devleti talep etmiyoruz. Türk halkıyla birlikte yaşayabiliriz ve gerçekçi bir taleptir ve bunun biçimi de federasyondur. Dolayısıyla Kürd sorunu çözülebilir çok kolay bir biçimde, eşitlik temelinde federal bir çözüm. Nedir federasyon? Biz icat etmedik bunu, dünyanın birçok yerinde var. İsviçre de var Belçika da, Rusya’da, Çin’de, ABD federal. Elbette Kürd sorunu toprağa bağlı kalınmadan çözülmez. Havada bir sorun değil Kürd sorunu. Kürdlerin bir ülkesi, bir tarihi, bir dili var. Almış oldukları bütün yaralara rağmen şu anda da tüm bunlar var. Dolayısıyla Güney Kürdistan’da federal bir çözüm oldu. Eğer Arap kesimi Irak hükümeti akıllı davranırlarsa bu federasyon yaşar. Akıllı davranmazlarsa Kürdler ayrılır kendi devletlerini kurarlar. Şimdi biz Türkiye’de birlikte yaşamaktan yanayız. Bunu başarabiliriz, bu her iki tarafında sağ duyulu davranmasına bağlı. Bir taraf diğer tarafın eşitliğini kabul etmezse, baskı yaparsa tabi ki olmaz. Federal çözüm eşitlik temelinde bir çözümdür. Kürtlerin çoğunlukta olduğu coğrafyada yani Kürdistan’da, Kürdistan federal bir bölge haline gelir. Yerel yönetimini seçimle belirler, yerel parlamento, yerel hükümet olur. Diyelim ki Diyarbakır bu yerel hükümetin merkezi olur. Erbil gibi. Bayrağı olur, sınırları olur. Resmi dili Kürdçe olur. Türkiye’de hem Türkçe hem Kürtçe resmi dil olur. Başka gruplar yok mu? Araplar, Lazlar, Ermeniler, Süryaniler, Gürcüler, Boşnaklar var ve bunlarda yoğun oldukları yerlerde kendi kültürel haklarını kullanmak isterlerse kullanırlar.
Federasyonu sadece Kürdler için değil tüm Türkiye halkları için mi talep ediyorsunuz?
Ben farklı düşünüyorum, bir Türk-Kürd federasyonu düşünüyorum. Türkiye’nin gerçeği budur. Yoksa 10 tane federal devlet oluşmaz. İki asıl halk var, Türkler ve Kürtler. Nüfus yoğunluğu bakımından. Kürtler ülkenin üçte biridir. Diğer halklar için bu oranı veremezsiniz. Antakya yöresinde Araplar var, Mardin’de, Siirt’ te varlar, küçümsemek anlamında değil bunlarda bulundukları yerde yerel yönetimlerini oluşturabilirler nüfuslarına göre, nüfusları yetiyorsa ama kültürel haklarını mutlaka kullanabilmeliler. Zazaca konuşan halk var Kürdistan’da, bu anlamda Zazaca dilini kullanabilmeliler kültürel hak olarak. Kürdçenin farklı bir lehçesidir ancak serbestçe kullanabilmelidir. Okulları olmalı.
Türkiye’de ikili bir federasyona ihtiyaç var. Irak’ta olduğu gibi. Türkmenler, Asuriler var Kürtlerin yanı sıra. Federal bölge Kürdistan bölgesidir, nüfusu en yoğun olan Kürdlerdir. Türkiye bakımından diliyle kültürüyle yoğun bir Kürdistan bölgesi var. Aynı şeyi başka gruplar için söyleyemezsiniz.
Türkiye’de Kürd sorununun çözümüne sıcak bakmayan kesimler şunu söylüyor; Türkiye’yi Kürdlerin yaşadığı bölgeden iyi tamam bölelim; diğer azınlıklar isterse onları da mı böleceğiz?
Mesele şu Türkiye’nin bir mozaik olduğunu söylerler. Yalnız Türkiye değil dünyanın her yerinde bu benzetme yapılır gayet doğaldır, normaldir, doğrudur. Türkiye’de var olan tek etnik grup Kürtlerdir demiyorum. Mozaik dediğimiz şeyin şöyle ayrı bir tarafı var; Kürdler bir halk. Geniş bir coğrafyaları olan, geniş bir dile sahip, geniş bir nüfusa sahip bir halktır. Diğerlerinin hiçbiri böyle değil Türkler dışında. Türkler-Kürtler. Kurtuluş savaşı sırasında da böyle düşünüldü. Yeni kurulacak devletin sınırları Türklerle Kürtleri kapsayacaktır dendi. Neden çünkü daha o zamanda 1920lerde de Osmanlı devleti Arap devleti ve Balkanları kaybettikten sonra kalan nüfus içerisinde Türkler ve Kürtler öne çıkıyordu, başlıca iki unsur olarak. Bugünde aynı şey ortadadır. Lazlarda var, Çerkezlerde var, Araplarda var denilir, evet doğrudur varlar. O halde salt Kürdlere federasyon verilemez demek, suyu yokuşa sürmek demektir. Sanki; Laz, Çerkez ve Arapları Kürd meselesinin önüne dikmek demektir. Gerçekçi olmak lazım. Türkiye’nin en büyük sorunu Kürd sorunudur. Kürd sorunu eşitlik temelinde federal bir yapıyla çözülür, Lazlar, Araplar, Çerkezler de kültürel haklarını elde ederler. Yoğun oldukları yerlerde kendi kendilerini yönetebilirler. Ama bu federasyon olmaz. Küçük otonom bölgeler olabilir belki. Rusya da 20 federal bölge var, 20’den fazla otonom bölge var ve eyaletler var. Federal bölgelerin yanı sıra otonom bölgeler olabilir.
Bir sürü şaibenin yaşandığı yerel bir seçim süreci geçirdik. YSK resmi bir açıklama yapmadan, yerel seçim sonuçları değerlendirilmeden gündemden düştü.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri konusu çok hızla gündemin en başına yerleşti. Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili senaryonuz nedir?
Kavgaya taraf değiliz ama öte yandan taraf olduğumuz bir yer var. Demokrasinin tarafıyız, Türkiye’nin demokratik bir ülke olmasını istiyoruz. Hem hukuk üstünlüğü geçerli olmalı, hem de devlet içerisinde gizli yapılanmalar olmamalı. Devlet şeffaf olmalı. O bakımdan biz AK Parti ile cemaat arasındaki kavgada taraf değiliz, Türkiye’nin demokratikleşmesini istiyoruz. Türkiye sorunlarını çözebilirse demokratikleşebilir. En başta Kürd sorunu ve Alevi sorununu çözmeli, yeni bir anayasa yapmalı. Ve Avrupa standartlarında bir demokrasi inşaa edilmeli. Avrupa Birliği ile bütünleşmeli, bunu söylüyoruz. Türkiye bunları başarabilirse şeffaflaşır, demokratikleşir. Şimdi şeffaf ve demokratik bir ülkede gizli yapılar olmaz, yolsuzluklar da zordur, bunlar ortaya çıkar ve hesap sorulur..
Cumhurbaşkanlığına parti olarak aday göstermemiz mümkün değil; gücümüz yok. Nasıl hareket ederiz bu ortaya çıkacak adaylara bağlı, adayların niteliğine bağlı bir durum.
Başbakan Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olmak konusunda isteğini biliyoruz. Kürdler bu sürecin talepleri doğrultusunda sonuçlanması için Erdoğan’a oy verir mi?
Cumhurbaşkanı olmayı isteyecek herkesin Kürtlerin oylarına ihtiyacı var. Dolayısıyla kefeye Kürdlerin kendi ağırlıklarını koymaları bir Cumhurbaşkanı seçiminde önemlidir. Kürdlerin oyları bir bütün değil, AK Parti’ye oy veren, yer yer CHP’ye, hatta MHP’ye oy veren bir Kürt kitlesi var. BDP ve bizim gibi partilerin dışında başka kesimler de var. Öyle olunca Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Kürdlerin bir kısmı AK Partinin göstereceği adaya oy verecektir. Eğer adaylar Kürd sorunu konusunda net olurlarsa, Kürdlere güven verirlerse, en azından bu aday Kürd sorunu konusunda daha açık, statükocu olmayan, daha olumlu politikalar yürütecek izlenimi edinirlerse belki oraya daha fazla yönelim olur Kürd oylarında ve bu da o adayın seçilmesini sağlayabilir.
Güney Kürdistan örneğini verdiniz az önce o yapının Türkiye Kürdistan’ı içinde örnek teşkil etmesi hususunda bir umut olabilir mi?
Şu anda Kürd sorununu gerçekten çözmeye hazır bir parti, lider var mı? Bunu konuşmak lazım. Şu anda görünmüyor. AK Partinin şansı muhalefetin bu konuda çok daha geride olmasıdır. CHP sözde sosyal demokrat, Kürd sorunu konusunda hiçbir projesi yok. MHP’nin zaten yok. AK Partinin şansı bir bakıma muhalefetin çapsızlığı, ufuksuzluğu. CHP sosyal demokrat bir parti olsaydı, değişimci bir parti olsaydı, Kürt sorununun çözümü, alevi sorununun çözümü, demokratikleşme bunu yapabilseydi, dengeler çok değişirdi. AK Parti bu yönüyle şanslı muhalefet hiçbir umut vermiyor. Çıkaracakları aday kim olacak? Adaya bağlı bir durum değil. Siyasi partilerin temel politikaları önemli, aday kendi başına değil. Falan kişi kazanırsa bu barış süreci devam eder, kesintiye uğramaz demek abartılı olur. Bu hiçbir kişiye bağlı değil, hiçbir partiye bağlı değil. Değişim Türkiye’yi zorluyor, bu değişim rüzgarının önüne dikilecek olan partiler liderler sonunda sahneyi terkeder.
BASHABER