Hatip Dicle, Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana Kürt halkına karşı uygulanan konseptlerden yeni birisi ile karşı karşıya olduklarını belirterek, \"Her gün sivil ölümü olmak üzere, giderek sadece bir bölgeyi değil, Türkiye\'nin tüm coğrafyasını tehdit eden karanlık bir tablo ile karşı karşıyayız
Bu dönemlerin en tehlikesi, aklın ve mantığın sesinin silah sesleri arasında basılmasıdır. Ama biz tarihe not düşmek, Türkiye halklarının ve Kürt halkının ortak geleceği için aklın ve mantığını sesini seslendirmeye devam edeceğiz\"dedi.
Dicle, DTK olarak bir deklarasyon yayınladıklarını, bunu bir teklif olarak ileri sürdüklerini, bir hafta boyunca eleştiri ve destekleri dinlediklerini ancak deklarasyonu ihanet belgesi olarak değerlendirmelerini şiddetle reddettiklerini söyledi. Dicle şöyle dedi: \"Bu siyasi çözüm deklarasyonun içeriği yeni değildi.
2005 yıllından bu yana Kürt siyasal hareketinin Kürt sorununun çözümü ve demokratikleşmesinin derinleşmesinin daha da derinleşmiş ve somutlaşmış haliydi. Bizi düşündüren sayın Erdoğan\'ın tavrıydı. 2013 yılının başlarında Sayın Öcalan tarafından başlatılan çözüm sürecinin başlarında Erdoğan, \'Eyalet sisteminden korkmamalıyız. Osmanlı\'da Kürdistan eyaleti vardı. Bunlar üniter yapıya ters değildir\' diyordu.
Bu açıklamayı yapan kişi, daha 3 sene geçmeden, Sayın Öcalan ile yapılan görüşmelerde de en temel gündem olan ve deklarasyonda belirtilen çözümü ihanet olarak tanımlaması kabul edilemez bizim açımızdan. Başta HDP\'nin eş başkanları olmak üzere milletvekillerinin dokunulmazlıkların kaldırılması ile tehdit edilmesi ayrıca düşündürücü bir konudur. Bende sorunun çözümü konusunda çaba sarf ettiğimiz bir süreçte, 2 Mart 1994 darbesi olarak adlandırılan bir süreçte gözaltına alınmış ve meclisten kovulmuştuk. 10 yılı aşkın bir süre sonra halkın arasında fiziki olarak katılmıştık.
O zaman ki durumdan bu günkü siyasetçilerden bir ders almadıkları görülüyor. Bir çözüm olmadığının en önemli örneğidir, demek ki çözüm bu değildir. Demokratik kanalları kapatmak sürekli şiddet alanını tetikler. Eğer siz demokratik siyaset kanallarını tıkatırsanız, şiddeti teşvik edersiniz, şiddeti teşvik edenler bu şiddet ortamında boğulurlar. Toplumsal bir yasa çıkarılmalı. Bu toplumsal yasanın çıkarılması ise devletin görevidir. Nelson Mandela, \'bir ülkede ezilenlerin sorunları varsa, orada bir mücadele varsa orada mücadelenin tarzının belirleyen devlettir, eğer devlet şiddete başvurursa, karşı tarafta şiddete başvurur\' demiştir.
Kürt halkının siyasi temsilcilerini, 94 yılında olduğu gibi ikinci kez bir meclisten kovma hareketi, birliğe değil, bir kopuşa, ayrılığa hizmet eder. Bunu sadece kendi halkımız için söylemiyoruz, bu hedef gösterme, bu dokunulmazlığı gündeme getirme konusunda tavır almalıdırlar. Bunun ortaya çıkaracağı sonuç daha tehlikeli olur.
Tüm tarihçiler derki 2 Mart darbesinden sonra şiddette artış olmuştur.\" Dicle, atılacak her adımın toplumda bir karşılığı olduğunu, devleti yönetenlerin kendilerini dinleyip dinlememelerinin kendilerinin bileceği iş olduğunu ifade ederek, \"Biz bunu Türkiye\'nin demokrasi güçlerine, tüm kesimlerine not düşmek için bir duyarlılık yaratmak için söylüyoruz.
Dokunulmazlıkları kaldırırlarsa 1994\'teki gibi Türkiye\'nin insan hakları sicili bozulur ve dış müdahaleye açık hale getirir. Ortadoğu\'nun kan revan olduğu bir süreçte, demokratik siyaset yollarını tıkatmak, sorumlu siyasetçilerin işi olamaz. Bütün bu uyarılarımızın devlet nezdinde karşılık bulut bulmayacağı bir yana, sermaye kesimleri dahil, emek güçleri, demokrasi güçleri dikkate almalıdır\"dedi.
Gazetecilerin, \"Dış müdahaleye açık hale gelir\" sözlerine açıklık getirmesini istediği Dicle, \" Türkiye Cumhuriyeti devleti, parti kapatmak, dokunulmazlık kaldırmak konularında mahkum oldu. 90\'lı yıllarda 50 ülke içerisinde sicili en kötü ülke durumundaydı.
Türkiye\'nin bir NATO üyesi olma gerçeğini gözardı etmemek gerekir. NATO\'nun 5\'inci maddesinin A şıkkı çok konuşulur. Hiç konuşulmayan B şıkkı da var. B şıkkı ise, eğer bir NATO devletinde bir iç savaş çıkar ve buna engel olamaz ise NATO buna müdahale eder. Devletler her zaman kendi çıkarlarını düşünürler. Biz hiç bir devletin yapacağı açıklamalar ne olursa olsun, hiç bir zaman halkın dostu olmayacağını biliyoruz. Biz kendi sorunumuzu aramızda çözelim. İradeyi kaybetmemek önemlidir. 3 yıl denediğimiz ve devletin devirdiği o masayı kaldırarak bu tehlikelerle başarabiliriz\" dedi.