Diyarbakır Baro Başkanı Nahit Eren, "Biz yargılama boyunca Tahir Elçi'nin kim/kimler tarafından vurulmuş olabileceğini hangi delillerle ispatlanabileceğini ifade ettik. Ancak mahkeme dosyayı failsiz bırakma çabasına girdi."
Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesi, 28 Kasım 2015’te Dört Ayaklı Minare’nin önünde öldürülen Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi cinayeti davasında ‘bilinçli taksirle ölüme neden olma’ suçundan yargılanan üç polis memuru hakkında verdiği beraat kararının gerekçesini dün (10 Temmuz) açıkladı.
27 sayfalık kararda, sanık polisler F. T., M. S. ve S. T.’nin cezalandırılması için “yeterli delil olmadığı” ifade edildi.
Mahkeme gerekçeli kararında, “Tahir Elçi'nin ölümüne sebebiyet veren atışın kimin silahından atıldığının tespit edilemediğini” belirtti ve “Sanıkların üzerlerine atılı suçu işlediklerine dair her türlü şüpheden uzak kanaat elde edilemediğinden sanıkların beraatlerine karar verilmiştir” dedi.
Kim tarafından öldürüldüğü ispatlanabilirdi"
Tahir Elçi Davası avukatlarından Diyarbakır Baro Başkanı Nahit Eren, mahkemenin gerekçeli kararına ilişkin bianet’e konuştu.
Gerekçeli kararın kendilerini “şaşırtmadığını” söyleyen Eren, mahkemenin “cezasızlığa gerekçe oluşturduğunu” söyledi.
Eren, gerekçeli kararda sözü edilen Elçi'nin ölümüne neden olan atışın “hangi silahtan, hangi açıyla, kişinin hangi vücut pozisyonu ile nasıl gerçekleştiğinin bilinemeyeceği” ifadesine değindi.
Eren, dosyaya konulan ve araştırılmasını talep ettikleri delillerle “hangi silahtan ve kimin ateş ettiğinin tespit edilebileceğini” söyledi. Ancak mahkemenin taleplerini reddettiğini vurgulayan Eren, şöyle konuştu: “Mahkeme, Tahir Elçi’nin kim tarafından öldürüldüğünün tespit edilemeyeceğine dair bir değerlendirme yapıyor. Oysa biz tüm yargılama boyunca Tahir Elçi’nin kim/kimler tarafından ne şekilde vurulmuş olabileceğini hangi delillerle ispatlanabileceğini ifade ettik.
Deliller konusunda yeterli araştırma ve incelemenin yapılmasıyla cinayetin ortaya çıkarılabileceğini söyledik. Ancak mahkeme bizim ileri sürdüğümüz deliller konusunda araştırma yapmamayı tercih etti, yapmadığı gibi dosyayı failsiz bırakma çabasına girdi.
Yargılama süresince tüm taleplerimiz reddedildi. Yargılama aşamasındaki pratik, anlayış, niyet gerekçeli kararda da kendisini gösterdi. Bu nedenle gerekçe biz dosya avukatları için hiç şaşırtıcı olmadı. Gerekçeli karar Tahir Elçi dosyasını cezasız bırakma niyetini açıkça ortaya koyuyor.”
"Mütalaanın tamamı kopyalanıp yapıştırılmış"
Gerekçeli karardaki eksik noktalara değinen Eren, “avukatların taleplerinin; niçin, hangi gerekçeyle reddedildiğinin mahkemece açıklanmadığını” belirtti.
Eren, 27 sayfalık gerekçeli kararın “kopyala-yapıştır” olduğunu vurguladı ve ekledi:
“Gerekçede bizlerin taleplerinin neden reddedildiğine dair somut bir tanımlama yok. Mütalaanın tamamı kopyalanıp yapıştırılmış, dosya gelen –bize göre eksik olan- raporlar yapıştırılmış son bir sayfada ise mahkeme değerlendirmesine yer verilmiş.
O kısımda ise ‘hangi silahtan öldürüldüğüne dair somut bir tespit yapılamadığından’ ve ‘şüpheden sanık yararlanır’ diyerek beraat kararı verildiği belirtiliyor.
Biz de bu duruma itiraz ediyoruz! Hangi silahtan çıktığının tespiti, bizim mahkemeden araştırılmasını talep ettiğimiz hususlarla ortaya çıkarılabilirdi ancak adil bir yargılama yapılmadı. Araştırılması gereken delillerin araştırılması konusunda ya da tanıkların dinlenmesi konusunda mahkeme üzerine düşeni yapmadı. Mahkeme bir cinayet dosyasını aydınlatma yükümlüğünü ihmal etti.”
"Raporlar sanıkların lehine değerlendirilmiş"
Eren, mahkemenin beraatın gerekçesinde atıf yaptığı raporlara da dikkat çekti ve mahkemenin “raporları sanıkların lehine değerlendirdiğini” söyledi:
“Gerekçede TÜBİTAK raporuna atıf yapılıyor ve görüntülerde ‘manipülasyon’ olmadığı belirtiliyor. TÜBİTAK, söz konusu görüntü kayıtlarına ya da cihazlara müdahale olduğu konusunda somut bir tespitte bulunmadı.
Özel işletmeye ait 4 nolu kameranın neden arızalı olduğu veya görüntünün neden olmadığı yönünde somut bir tespit yapamadı. Biz müdahale olup olmadığını cihazların üretici firmaya gönderilip incelenmesiyle mümkün olacağını söyledik fakat yapılmadı. Yani müdahale edilip edilmediğine dair detaylı teknik bir rapor dosyada yok. TÜBİTAK raporunda ‘buna ilişkin bir veri yok’ deniyor ama nasıl bir teknik analize tabi tutulduğuna dair şüpheleri giderici bir rapor yok. Yani mahkeme gelen raporla yetinip şüpheleri yok edecek incelemeleri yapma gereği duymadı.
Ceza yargılamasında mermi çekirdeğine ulaşamazsanız cinayetin hangi silahla gerçekleştiğini tespit etmeniz çok güçleşir. Fakat İngiltere’den gelen rapor mahkemenin, soruşturma makamının işini oldukça kolaylaştırdı. Kurşunun üç silahtan çıkabileceğini söyledi. Cinayeti açı itibarıyla üç polise indirgeyen bir rapor sunuldu. Bundan sonrası ise yargı makamına kalıyor, bu üç polisten hangisinin öldürücü ateşi yaptığı konusunda çalışma yürütmesi gerekiyordu. Yan deliller, yeni delillerle dosyanın ilerletilmeliydi ama bu yapılmadı. Aksine mahkeme, bu raporu da mahkûmiyet kararı vermemek üzere gerekçelendirmiş.”
"Davutoğlu'nu neden dinlenmediği açıklanmamış"
Eren, mahkemenin dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun “tanık olarak dinlenmemesinin” gerekçesinin de açıklamadığını belirtti ve Davutoğlu’nun tanıklığının önemine vurgu yaptı:
“Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, bu cinayeti ‘siyasi suikast’ olarak tanımladı. Bunu söyleyen herhangi biri değil, ülkenin kolluğundan, istihbaratından her şeyinden sorumlu olan başbakanı.
Başbakan ‘siyasi suikast’ diyor ve mahkeme bunu dikkate almıyor. Suikast kaza kurşunu değildir, planlanan tasarlanan bir cinayet yöntemidir.
Mahkeme önce Davutoğlu’nu dinleme yönünde karar aldı fakat daha sonra vazgeçti. Mahkeme, bir başbakanın ‘suikast’ söyleminin dosyaya katkı sunmayacağı kanaatine nasıl varıyor?
Önce etki edeceğini düşünürken daha sonra etki etmeyeceğini düşündüren ne oldu? Neden daha sonra vazgeçti? Bütün bunlar biz de ‘acaba dışsal bir müdahale mi oldu?’ kanaatini oluşturdu. İşte tüm bunlar gerekçeli kararda tartışılmamış, sadece geçiştirilmiş.”
"Karar aşamasına gelmeden dosya kapatıldı"
Eren, son olarak “dosyanın karar aşamasına gelmeden kapatıldığını” söyledi ve sözlerini şöyle noktaladı:
“Ayrıca biz dosyada henüz karar aşamasına gelinmediğini, araştırması gereken çok sayıda delil olduğunu söyledik fakat dosya cezasızlıkla bir an önce kapatılmak istendi.
Diyarbakır’da kent merkezinde bir baro başkanı katlediliyor ve mahkeme 9 yıllık soruşturma ve yargılama sonucunda ‘fail tespit edilemedi’ diyerek cezasız bırakıyorsunuz, dosyayı kapatıyorsunuz.
Devlet yaşam hakkını koruma yükümlüğünü yerine getirmediği gibi yargılama süreciyle de cinayetin üstü örtülüyor. Bunu kabul etmiyoruz. Bu kılıf uydurmaktır. Biz, Tahir Elçi cinayetinin faili meçhul bırakılmasına izin vermeyeceğiz.”