Özgür-Der Diyarbakır Şube Başkanı Süleyman Nazlıcan, Radyo Selam’da gündemi yorumladı. Suriyeli muhacirlere yönelik kara propaganda, PKK şiddeti ve Kürt Sorunu, FETÖ mağdurları ve Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşüne ilişkin açıklamalarda bulundu.
Diyarbakır’dan yayın yapan Radyo Selam’da Zafer Burakmak’ın hazırlayıp sunduğu programda konuşan Özgür-Der Diyarbakır Şube Başkanı Süleyman Nazlıcan, Suriyeli muhacirlerin misafir gibi ağırlanması gerektiğini belirtti.
“Sur’da Yaşanan Dramı Hatırlayarak Suriyeli Kardeşlerimizle Empati Yapmalıyız”
Suriye’de Esed rejiminin zulmünden kaçarak bu topraklara sığınan insanlar üzerinden siyaset yapılmasının kabul edilemez olduğunu belirten Nazlıcan, “Evinden, yurdundan olmuş insanlar üzerinden siyaset yapılmaz. Onlar bizim misafirlerimizdirler, kardeşlerimizdirler. ” dedi. Suriyeli muhacirlerin mağduriyet ve acılarının, PKK’nin hendek siyaseti ile yaşanan vakalarla empati yapılmasını belirten Nazlıcan, “Yanı başımızda Sur’da, Cizre’de, Nusaybin’de ve benzeri çatışma bölgelerindeki akrabalarımız, nereye gideceklerini, ne yapacaklarını bilemez haldeydiler. Bunlara şahit olduk, kolay bir durum değil.” diyerek Suriyelilere yönelik de empati yapılması gerektiğini vurguladı. Öte yandan Suriyeli muhacirlere yönelik iyilikleri başa kakan tersi bir söylemin de doğru olmadığının altını çizen Nazlıcan, “Sürekli Suriyeli sığınmacılara yönelik popülist söylemlerle yapılanların göze sokulması da doğru değil. Siz bir iyilik yaptığınızda insanların yüzlerine vurursanız, kıymeti düşer, değeri kaybolur.” ifadelerini kullandı.
“Ayıklamak Zorundasınız Çünkü Sorumluluk Mevkiindesiniz”
15 Temmuz’da yaşanan kanlı darbe girişimi sonrası FETÖ ile mücadele sürecindeki ihraç ve açığa alma uygulamalarında mağduriyetlerin yaşandığını belirten Nazlıcan, “Hükümetin güvenlik refleksini anlayabiliriz. Bir beka meselesi olarak baktığını biliyoruz. Çünkü 15 Temmuz kanlı darbesinde 250 insanımızın katledilmesine şahit olduk.” Dedi ve bu örgütle mücadelenin zorluğunun farkında olduklarını ancak eleştiri ve uyarılarının da olduğunu kaydetti. “Siyasi aklın günübirlik hareket edemeyeceğini de bilmemiz lazım. Siz tedbirlerinizi elbette alırsınız. Ancak bunun hukuka uygunluğunu, toplumsal tepkileri, dünyadaki yansımalarını dikkate almak zorundasınız. Yaş ve kuruyu birlikte yakma gibi bir lüksünüz yok. Siz ayıklamak zorundasınız çünkü siz sorumluluk sahibisiniz. Siz adaleti tesis etmek zorundasınız. Tedbir almak, kendinizi korumak hakkınız ancak zalim ile mazlumu ayırmak zorundasınız. İnsanları, birinin eşi, kardeşi, oğlu, akrabası diye suçlayamazsınız. Hiçbir hukuk düzeni bunu kabul etmez. Suçun şahsiliği esastır. Kişiyi soruşturur ve eğer suçlu ise cezasını verirsiniz. Ama elinizde delil yoksa veya kıyısından köşesinden bir iki kırıntıyla ‘tedbir amaçlı şimdi toplayayım sonra ayıklarım’ derseniz büyük bir yanılgıya düşersiniz.” İfadelerini kullanan Nazlıcan, FETÖ ile mücadelede uygulanan yöntemin mücadelenin kendisine de zarar verdiğini kaydetti. Nazlıcan, yaşanan mağduriyetlerin 15 Temmuz kanlı darbe teşebbüsünün üstünü örtmeye başladığı uyarısında bulundu.
“Biz Chp’nin Cemaziyülevvelini Biliriz”
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşüne dair de yorumlarını paylaşan Nazlıcan, “Biz CHP’nin cemaziyülevvelini biliriz. Bu ülkede adaletsizliklerin diz boyu olduğu dönemlerde bu süreçleri besleyen zihniyet değil miydi CHP? 28 Şubat süreçlerini, başörütüsü zulümlerini unutmadık. Kaldı ki adalet diyorsunuz, Suriyeli mazlumların sığındığı bir ülkede ‘biz iktidar olduğumuzda bunları kovacağız’ diyen kişilersiniz. Adalet dediğiniz şey, bir milletvekilinizin suçu sabit iken ceza almasına itirazınız ve bunu hazmedemeyişinizse bu samimi görünmez. Ya da ‘düne kadar bu ülkenin sahibi bizdik, bize dokunulamaz’ saikıyla hareket ediyorsanız bu doğru karşılanmaz. CHP gibi siyasi partilerin, öncelikle siyasi tevbelerini yapıp, topluma vermeleri gereken hesabı verip kendilerini akladıktan sora adalet gibi yüce bir kavramı ağızlarına almaları lazım.” dedi.
“PKK, Nesilleri Köreltiyor, Yok Ediyor”
PKK şiddetine yönelik değerlendirmesinde; PKK’nin, kör şiddetini topluma dayattığını vurgulayan Nazlıcan, örgütün bir oldubitti ile uluslararası güçleri devreye sokacağı şehir savaşlarını başlattığını ancak başaramadığını kaydetti. Son dönemlerde siyasetçi ve işçilere yönelik PKK saldırılarını da değerlendiren Nazlıcan, “PKK normalleşme istemiyor. Kandil’deki adamların kafaları şu şekilde çalışıyor; Ben normal bir hayat yaşayamıyorsam sen hiç yaşayamazsın. Ben çatışıyorsam sen iş yapamazsın, ailene ekmek götüremezsin, normal bir hayat sürdüremezsin. İnsanların yaşamlarını kendi savaşlarına engel gören bir mantıkları var. PKK’nin zor dışında anladığı bir şey yok. Ne üretmiş bugüne kadar? Şiddetten, ölümden başka bu topluma verdiği ne var? Bu ülkenin geleceğini çalmaktan başka yaptığı nedir? Nesilleri köreltmekten, nesilleri yok etmekten başka yaptığı ne olmuş? 40 yıldır mücadele veriyorsun, köy çocuklarını dağa götür, birer ölüm makinesi haline getir, duygudan, ruhtan, hayattan kopuk hale getir ve sürekli öl-öldür komutu ver. Bu insanlık adına sermayesi kalmamış, verecek bir şeyi olmayanların tavrıdır. Eğer Kürtlerin maslahatını, Kürtlerin hakkını hukukunu savunuyorsanız Kürtlerin çocuklarına vaat ettiğiniz şey ölüm olmamalı” ifadelerini kullandı.
Hükümet, “Kürtler Var Ama Haklarını Vermiyorum” Diyemez
Hükümetin Kürt Sorunu meselesinde adım atması gerektiğini belirten Nazlıcan, Kürt Sorunu ile PKK meselesinin birbirinden ayrıştırılması ve Kürtlerin kavmi haklarının verilmesi gerektiğini söyledi. AK Parti sürecinde Kürtlerin kabulünün gerçekleştirildiğini belirten Nazlıcan, hakların iadesi noktasında eksiklikler olduğunu belirtti; “Bir topluma sen varsın, seni kabul ediyorum dedikten sonra ‘ haklarını vermiyorum’ deme lüksünüz yok. Hele bir de yüz yıllık bir inkar süreci sonrası kabul edilmenin lezzetine varmışsa bir toplum, haklarının verilmesi noktasında baskılamanız mümkün değildir. Güvenlikçi politikalarla bu iş hallolmaz.”
Bin yıllık ortak tarihimizin değerlerine dönülmesi gerektiğini belirten Nazlıcan, Kürtler, Türkler, Araplar ve diğer toplumlar olarak birlikte yaşabileceğimize vurgu yaptı. Ulusal söylemlerin ve Kürtlerin taleplerine kulak kapatmanın sorunu ertelediğini kaydeden Nazlıcan, “Emperyal güçlerin bizlere biçtiği kaderi aşmanın yolu, Kürtler, Türkler, Araplar ve ümmet olarak birbirimizin haklarına riayet edip, Allah’ın bizlere yazmış olduğu hakları vererek yeni bir siyasal ve toplumsal düzeni inşa etmektir. Ulusalcı ve milliyetçi söylemlere sarılmak değil.”