İnsanlık bir kez daha küresel savaş tehdidinin baskısı altına alınıyor. Dünya bir uçtan ötekine gerilim ve savaş atmosferine sürüklenirken, yeniden büyük çaptaki ekonomik kaynaklar silahlanmaya, savunma harcamalarına yöneltiliyor. Sonuçlarının ne olacağını kestirmenin imkânsız olduğu savaşla birlikte, her karış toprakta milliyetçilik hiç olmadığı kadar körükleniyor, insanlar birbirine karşı kışkırtılıyor, karşılıklı saldırganlık için hazırda bekletiliyor. Her düzeyde ve çapta, korkutucu biçimde bir teyakkuz hali egemen kılınıyor.
Ukrayna ölçeğinde bir ülkenin işgaline dönük askeri müdahale, pek çok ülkeyi ve halkı korkutuyor, endişeye sürüklüyor.
Rusya ve Ukrayna arasında yaşanan gerilim ve Rusya’nın saldırgan tutumuyla işgale varan girişim, Karadeniz’in kuzeybatısını savaş havasına soktu. Başta Avrupa olmak üzere, pek çok alanda 3. dünya savaşı korkusu, güçlü bir panik havasına dönüştü.
Rusya lideri Putin’in Ukrayna’nın işgali için başlattığı askeri harekâtla birlikte, daha şimdiden başta çocuklar olmak üzere binlerce insanın hayatı karardı, her yaştan on binlerce insan, kitleler halinde göç yollarında sefil ve perişan oldu.
Öngörülen ve görünürde savaşın en büyük sebebi olarak gösterilen Ukrayna’nın NATO üyeliği talebine yönelik girişilen bu işgale karşı, ABD, AB, İngiltere, Kanada, Japonya ve Avusturalya’nın içinde yer aldığı ülkeler, Rusya ekonomisini hedef alan çok geniş ve kapsamlı bir yaptırım paketini hayata geçirdi.
Ekonomik ve siyasi alanda alınan pek çok kararla Rusya’nın ciddi ve önemli ölçüde kuşatılmasına rağmen, zayıf şekilde ve alt düzeyde başlayan barış görüşmelerini saymazsak insanlık trajedisine dönüşmesi kaçınılmaz olan savaşın sonlandırılmasına dair bir umut ışığı görünmemektedir.
Esas hedefinin Rusya’yı çarlık döneminin ihtişamlı günlerine geri döndürmek olduğunu iddia eden Putin, gerçekte Rusya halkını saldırgan politikalarına destek için kandırıyor, onları yalana dayalı siyasetle kışkırtıyor, bölge ülkelerinin tamamı için korkutucu ve dehşetengiz bir tehlike oluşturuyor.
Şüphe yok ki söz konusu savaş, Karadeniz’e kıyısı bulunan Rusya ve Ukrayna’yla güçlü ekonomik ilişkileri olan Türkiye ekonomisini büyük ölçüde olumsuz yönde etkileyecektir. Bu süreç, bölgedeki diğer ülkelerle olan iktisadi bağlarının yanı sıra, iki ülkeyle sıkı ekonomik ilişkisi bulunan Türkiye’nin ağır ekonomik şartlarını katmerli şekilde artıracaktır.
Rusya’nın saldırgan tutumu, Türkiye ve bölge için yeni bir sürece işaret etmektedir. Bölgede ve dünya üzerinde daha çok egemenlik ve söz hakkı isteyen Rusya yönetiminin saldırgan tutumu, şayet dizginlenemezse yeni maceralara kalkışacağı kaçınılmazdır ve şüphe götürmez bir gerçektir. Batılıları nükleer silah kullanma imasıyla tehdit eden Rusya yönetimi ve Putin, dünyaya ve her türlü insani değere gözdağı vermektedir.
Rusya’nın nükleer güç olduğu konusu, bundan böyle üzerinde durulması gereken gerekçelerden bir tanesidir. Nükleer caydırıcı güçlere özel savaş düzenine geçiş emri verdiği söylenen Putin, Batılılardan çok aslında insanlığı hedef aldığını iyi bilmekte, gelecekte ne tür bir çılgınlığa yol açacağı hususunda derin şüpheler uyandırmaktadır.
Kuşku olmasın ki Rusya yönetiminin ve Putin’in mevcut tutumları; başta Suriye olmak üzere, ülkemiz Kürdistan’ın içinde bulunduğu bölge ülkeleri için onları güvenilmez ve korku veren bir odak haline getirmiştir.
Yoksul Ukrayna halkı her düzeyde büyük çaplı mağduriyet ve yoksulluk yaşamaktadır. Uluslararası dünyanın yardımlarına rağmen savaş nedeniyle haksızlığa uğrayan ve kıygınlığa sürüklenen Ukrayna’da, her gün utanç verici manzaralar yaşanmakta, olup bitenler insanlığın yüreğini kanatmaktadır.
Diğer yandan akıl dışı bu savaş, Rusya’da yaşayan halklar bakımından da derin ekonomik sorunların başlaması demektir. Daha şimdiden ekonomik ve siyasi ambargoların etkisini hisseden Rusya, gelecekte belki de tarihinin en büyük ekonomik sorunlarını yaşamak zorunda kalacaktır. Zaten zor günler geçiren Rusya halkı, daha da fakirleşecek, emekçi kesimler yönünden işsizlik ve yoksulluk katbekat artacaktır. Demokrasisi başından beri sorunlu olan Rusya’da, halk yığınlarının hakları daha çok gasp edilecek, anti demokratik uygulamalar ve baskıcı siyaset kendini en ağır şekilde hissettirecektir.
Bir insan etkinliği olan savaş mefhumunun, savaş öncesinde, esnasında ve sonrasında ahlaki boyutu da hedef aldığını ve her türlü değeri tahrip ettiğini herkesin hatırlamasında sayısız yarar vardır.
ABD, AB ve NATO söz konusu savaş öncesinde takındığı ikircikli siyasetle ayak sesleri yaklaşan mevcut durumu çok umursamadığını açıkça ortaya koymuştur. Unutulmamalıdır ki dünyanın dört bir yanında yaşayan duyarlı kesimlerin sesi ve gücü; yalpalayan söz konusu siyaset anlayışına, riyakârca tutuma ve süreci fırsata dönüştürme kurnazlığına dur diyebilecek güçtedir.
Kürdistan Sosyalist Partisi olarak bu savaşın haklı mı haksız mı olduğuna, savaşı kimin ve hangi amaçla başlattığına bakmaksızın tüm insanlığı, bir an evvel savaşı durdurmaya ve savaşa karşı tutum almaya çağırıyoruz.
Savaşta en son umutların öldüğünü bilerek umudumuzu koruyor, dünya edebiyatının önemli isimlerinden ünlü yazar Tolstoy’un ifadesiyle “dünyaya barış, insanlara vicdan gerek,” diyoruz.
01.01.2022
PSK- Kürdistan Sosyalist Partisi