Sabri Ok: Bedeli ne olursa olsun öz yönetimden geri adım atılmayacak!

Sabri Ok: HDP ilkeli, doğru ama pratik sonuçları yetersiz olan bir duruş sergiledi; seçim hükümetinde yer almak kendi kararları

28.08.2015, Cum - 13:17

Sabri Ok: Bedeli ne olursa olsun öz yönetimden geri adım atılmayacak!
Haberi Paylaş

KCK Yürütme Konseyi Üyesi Sabri Ok, Kuzey Kürdistan\'ın bazı illerindeki öz yönetim ilanlarına ilişkin olarak, \"Aslında geç kaldığımız bir konudur. Bedeli ne olursa olsun bundan geri adım atılmayacaktır. Kürtler kendi öz yönetimlerini, demokratik özerkliklerini ilan ettiği gibi savunmasını da bileceklerdir\" dedi.

\"HDP ilkeli, doğru ama pratik sonuçları yetersiz olan bir duruş sergilemiştir\" diyen Ok, \"6 milyonu aşkın aldıkları oy ve iradeye saygı gereği seçim hükümetinde yer almayı doğru bulmuşlardır. Bizim bu konuda belirteceğimiz bir şey yoktur, kendi kararlarıdır\" ifadelerini kullandı.

ANF\'nin sorularını yanıtlayan Sabri Ok\'un açıklamaları kısaca şöyle:

Erdoğan ve AKP’nin zihniyetinde aslında hiçbir zaman Kürt sorununu kabullenme, Kürt sorununu siyasi yöntemlerle demokrasi içinde çözme ve Türkiye’nin demokratikleşmesi gibi bir şey olmamıştır. Bunu bizim söylememize gerek yok, Erdoğan defalarca “varsa yoksa Kürt sorunu, Kürt sorunu denilen bir şey yoktur\' demiştir. AKP’nin ve devletin gerçek zihniyetini ve niyetini açıkça ortaya koyan Erdoğan’dır ve doğruyu söylemektedir. Varlığını kabul etmedikleri bir sorunu demokratik, insancıl ve barışçıl yöntemlerle çözmeleri mümkün değildir.

\'HDP’nin oy oranı yüzde 20’lerin üzerinde\'

Bundan sonra 10 tane seçim de olsa Erdoğan ve AKP’nin kazanacağı yoktur. Halen hesaplarını HDP’yi barajın altına düşürmek üzerine yapıyorlar. Büyük yanıldıkları kesindir, HDP daha da güçlenecektir. Faşizm çıplak zorunu geliştirdikçe demokrasi güçleri daha da büyüyecektir. Bunun diyalektiği budur. Zaten şimdiden anketler göstermektedir ki HDP oylarını % 15 bandına ulaştırmıştır. HDP’nin oy oranı yüzde 20’lerin üzerindedir.

\'Metropoller ayağa kalkmalı\'

AKP ve Erdoğanın Tek dertleri iktidar olmaktır. Bunu da Kürt düşmanlığı, emek düşmanlığı, kadın düşmanlığı, halklar düşmanlığı, demokrasi ve sosyalizm düşmanlığını yapmakta görüyorlar. Kendilerine böyle bir misyon biçmişlerdir. Irkçı ve faşist zihniyetleri de tam buna uygundur. Bunun içindir ki toplum nezdinde ve uluslararası siyasette yalnızlaşmakta ve güç kaybetmektedirler. Bunun içindir ki büyük bir demokrasi mücadelesi gelişmektedir. Özgürlük hareketinin ve Kürt halkının bu mücadelenin başını çektiği bir olgudur. Kürt halkının, dostlarının, emekçilerin, devrimci-sosyalist güçlerin gösterdikleri direniş tabi ki anlamlı ve değerlidir. Fakat şunu belirtmeliyim şimdi Türkiye metropollerinde Kürdistan’daki direnişi tam da Gezi direnişi ruhuyla selamlamanın zamanıdır.

\'Bedeli ne olursa olsun öz yönetimden geri adım atılmayacak\'

Kürdistan’ın birçok il ve ilçelerinde halkımız öz yönetimlerini ilan etmektedir. Halk öz yönetimlerini ilan ederken “kimliğimizi, halk olmaktan kaynaklı tüm haklarımızı ve özgürlüğümüzü tanımayan bu devleti biz de tanımıyoruz” demiştir. Çok basit ama çarpıcı ve anlamlı bir ifadedir. Gerçekten Kürtlerin halk olmaktan kaynaklı halklarını, anadilde eğitim ve kendini yönetme hakkını tanımayan bir zihniyeti Kürtler niçin tanısın... Kürtleri kimliğiyle kültürüyle yok sayan bir devlete Kürtler niçin benim devletim desin. Öyle bir şey olabilir mi? Kürtler de tüm halklar kadar onurlu ve daha direnişçi bir halktır. Sömürgeci boyundurluk altında artık sessiz kalamazlar. 21. yüzyılın bu çeyreğinde kimliksiz yaşamak tek başına en büyük isyanın nedenidir. Kürt halkının varlığı ve kimliği dahi kabul edilmemektedir. Kürtler tabi ki isyan edecektir, etmezlerse kötüdür. Zaten 40 yıllık mücadele de, bunca direniş ve bedeller de bunun için değil miydi? Yanı başında Güney Kürdistan ve Rojava’da halkımız statü kazanırken 20 milyonu aşkın Kürdün yaşadığı Kuzey Kürdistan’da Kürtler nasıl statüsüz yaşamayı kabul ederler... Her halk gibi Kürtlerde özgür olma ve kendilerini yönetme hakkına sahiptirler. Bunun önüne geçilemez artık. Rêber Apo “demokratik özerklik Kürtlerin kendilerini yönetmesi, Kürt sorunu çözmenin en doğru modeli ve bu Kürtlerin en doğal hakkıdır” demişti. Bu sorun yani demokratik özerklik ya müzakere yoluyla kabul edilecek ya da eğer müzakereye gelinmezse Kürtlerin kendi demokratik özerkliklerini kendilerinin ilan etmesi bir zorunluluktur. Halkımız bugün tamamen bu zorunluluktan kaynaklı öz yönetimlerini ilan etmektedir. Müzakere yolu kapatılmıştır. Aslında geç kaldığımız bir konudur. Bedeli ne olursa olsun bundan geri adım atılmayacaktır. Kürtler kendi öz yönetimlerini, demokratik özerkliklerini ilan ettiği gibi savunmasını da bileceklerdir. Şu anda yaşanan budur. Kürtlerin demokratik özerkliği Türkiye’nin de demokratikleşmesini sağlayacaktır. Demokratik özerklik devleti tanımama anlamına gelmemektedir. Devletin Kürt halkını tanımamaktan vazgeçmesi demektir, bundan vazgeçmesine hizmet edecektir. Burada Türkiye’nin bölünmesi, ayrı bir devlet söz konusu değildir. Aksine toplumun demokratikleşmesi tüm halkların ve kültürlerin eşit ve özgürce bir arada yaşaması, devletin demokrasiye duyarlı hale gelmesi, tekçi ve faşist zihniyetten arındırılması demektir.

\'Her yerde mücadele yükseltilmeli\'

Kürdistan halkı savunmasız değildir. Bir kadın gerillanın cesedini Varto\'da çıplak teşhir ettiler. Öldürdükleri gerillanın bedenine ayağını basıp fotoğraf çektirdiler. Bu arkadaşlarımızın şahsında insanlık onurunu ayaklar altına aldılar. Kürt halkı bunları unutamaz. Hatta tepkiler yetersiz ve pasif geldiği için eleştirmek bile mümkündür. Bir kadın gerillasının cesedi alçakça teşhir edilirken, savcılığa başvurmanın hiçbir anlamı yoktur. İsyan edeceksin, dünyayı başlarına yıkacaksın. Kaldı ki kimi kime şikayet ediyorsun. Şüphesiz halkımızın cevabı görkemli olmuştur, daha da büyütmek gerekirdi. İşte gerilla da bunun hesabını sormaktadır. Gezi serhildanında ekmek almaya giden Berkin Elvan’ı katleden aynı zihniyettir. Onun için diyoruz ki bu faşist ruhlu polis ve özel timlere karşı her yerde mücadele yükseltmek gerekir. Kürdistan’da ve Türkiye’de Gezi ruhu ile AKP faşizmine karşı demokrasi ve özgürlük cephesini geliştirmek gerekir. Mücadelenin imkanları artmıştır. Kürt gençleri, devrimci-sosyalist gençler direniş cephesinde birleşmeli mücadeleyi yükseltmelidirler. AKP\'nin bu zulüm ve hakaretlerine karşı bir gün dahi tahammül edilemez, Türkiye’de ve Kürdistan\'da mücadele imkanı olmayan gençler gerilla saflarına katılmalıdır.

\'Direniş bütün Kürdistan’ı sarmalıdır\'

Seçim kararını alan biz değiliz, Erdoğan’dır. Dolayısıyla seçim sorumluluğu bu kararı alan Erdoğan ve AKP’ye aittir. AKP ve Erdoğan herhalde bunu da düşünmüşlerdir. Neredeyse Kürdistan\'ın tamamının yasak ve güvenlik bölgesi olarak ilan edildiği, her taraftan saldırı ve gerilla eylemlerinin sürdüğü bir ortamda seçimler nasıl eşit ve demokratik bir ortamda yapılır bilemiyoruz. Denilmektedir ki sandıklar köylerde kurulmayacak. Bunun anlamı Kürt halkının iradesini sandığa yansıtmamak ve çalmaktır.. Bunun için gerekli ve doğru olan ne ise o olacaktır. Aslında Türkiye’nin şimdiki gündemi Gever, Farqîn, Cizre olmalıdır. Türk ordusu ve polisi Erdoğan ve AKP’nin talimatları ile katliam yapmaktadırlar. Halkımız kahramanca bir direniş sergilemektedirler. Bu direniş sadece Botan ve Farqîn’de değil Kürdistan’ın her tarafını sarmalıdır. Seçim süreci kuşkusuz ki halkımızın geliştirdiği görkemli serhıldanlar ve AKP devletinin vahşi saldırılarına göre gelişecektir. Bundan sonra her şey halkımızın kendi özyönetimini oluşturması ve savunması olmalıdır. Buna hizmet etmeyen her şey eksiktir ve doğru değildir. Sadece son iki günde 4 çocuk katledilmiştir. Erdoğan ve AKP gerçekten çocuk katliamcısıdır. Bu katliamlara halkımızın cevabı daha örgütlü ve yaygın biçimde direnerek serhıldanları geliştirmek olacaktır. Kürtlere hakaret eden ve katliam yapan hiçbir güç ve hiç kimse hesap vermekten kurtulamayacaktır. AKP şimdi katliam için Kürdistan’ın her tarafını güvenlik bölge ilan edip, her şehir ve ilçemizde sokağa çıkma yasağını uygulamaktadır. Halkımız bu oyuna kesinlikle gelmemelidir. Sokağa çıkmamak demek her türlü tehdit, tehlike, katliam ve işkencelere meydan vermek demektir. Aksine tüm halkımız meydanları doldurmalı 24 saat ayakta olmalıdır. AKP’nin zulmü direnişle durdurulabilir.

Nerina Azad
Bu haber toplam: 5863 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:01:04:20
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x